Sabahattin Ali:
Halkçı-gerçekçiliğin ilk temsilcisi
25 Şubat 1907de Gülmicineye bağlı Eğriderede doğan edebiyatçı, İstanbulda öğrenimini tamamladıktan sonra öğretmenlik yapmaya başladı. Daha sonra devletin yabancı dil öğretmenlerini Avrupada yetiştirmek için açtığı sınavı kazandı ve Almanyaya gitti. Burada dünya edebiyatıyla tanıştı; özellikle Rus edebiyatı dikkatini çekti ve bu dönem dünya görüşünün şekillenmesinde büyük rol oynadı. Öğrenimini tamamladıktan sonra Resimli Ay dergisinde yazıları yayınlanmaya başlandı ve Nazım Hikmet ile tanıştı. Bu dönem birçok açıdan onun düşünsel açıdan gelişmesini sağladı.
1931de öğrencilerin dolaplarında bulunan bildirilerden sorumlu tutuldu ve birkaç öğrencinin aleyhinde konuşmasıyla tutuklandı. Üç aylık hapishane deneyimi onu halkla ilk kez gerçek anlamda yüzyüze getirdi ve eserlerinde büyük oranda yer buldu.
1932de okuduğu taşlamanın Atatürke hakaret olarak algılanması sonucu bir yıl hapse mahkum edildi:
Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar?
Büyük hedeflere varılmış mıdır?
Asarlar mı hala hakka tapanı?
Mebus yaparlar mı her şaklabanı?
Köylünün elinde var mı sabanı?
Sıska öküzleri dirilmiş midir?
Cümlesi beli der Enelhak dese,
Hala taparlar mı koca terese?
İsmet girmedi mi hala kodese?
Daha sonraları yazdığı, turancıları konu alan İçimizdeki Şeytan adlı romanı yüzünden Nihal Atsızla olaylı mahkeme süreci başladı. Bu olaylar sonucunda işsiz kaldı ve ikinci kez memuriyetini kaybetti. Yeni Dünya ve Tan gazetelerinde siyasi yazılar yazdı. Türkiye Sosyalist Partisinin yayın organı Gerçek gazetesinde yazdı. Daha sonra Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Mim Uykusuz ile birlikte Marko Paşayı çıkardı. Sıkıyönetimin bu gazeteyi kapatmasından sonra Malum Paşa ve Merhum Paşa dergilerini çıkardılar. Buralarda yayınlanan yazılarından ötürü hakkında davalar açıldı. Zincirli Hürriyet gazetesindeki Asıl büyük tehlike bugünkü iktidarın devamıdır yazısından sonra davaları kesinleşti ve bir yıla yakın hapis yattı. Çıktıktan sonra kamyonla yük taşımacılığı yapmaya başladı, aacı yurtdışına çıkabilmek için para biriktirmekti. Yurt dışına çıkmak için anlaştığı, kendisine kılavuzluk eden kişi tarafından Bulgaristan sınırında katledildi. fakat olayın failleri bulunup da cezalandırılmadı.
Sabahattin Ali köy, kasaba ve kent gerçeklerini ilk kez toplumcu gerçekçicilikle anlatmıştır. Ona göre edebiyatın amacı insanda daha iyiye, daha güzele yönelmek arzusunu uyandırmak olmalıdır. Öykülerinde ve romanlarında seçtiği sıradan kişilerin günlük sorunlarının ardındaki toplumsal olayları aydınlatmayı amaç edinmiş, bu sayede yaşadığı dönemi tüm gerçekliğiyle anlatmayı başarmıştır.
Eserleri:
Romanları; Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943)
Öyküleri; Kağnı (1936), Ses (1937), Yeni Dünya (1943), Sırça Köşk (1947)
Şiir kitabı; Dağlar ve rüzgar (1934)
... tenkitçi-gerçekçilikle toplumcu-gerçekçiliğin arasında ve toplumcu gerçekçiliğe yakın bir merhale olan inkilapçı, halkçı-gerçekçiliğin Türkiyede ilk hikayeci ve romancısı Sabahattindir... Evet, Türkiye orta sınıflarının, köylüsünün, fukarasının hayatlarını bizde anlatan ilk yazar Sabahattin Ali değildir. Fakat bunu büyük bir ustalık ve inkilapçı, halkçı, gerçekçi bir görüşle yapan ilk hikayecimiz, romancımız odur...
Bana öyle geliyor ki, Türk hikayesinde Sabahattin Ali, sosyalist realizmin ilk habercisidir. Ve kendisinden sonra, edebiyatımızda sosyalist realizmin eserlerini yaratacak olanlar, ona çok borçlu olacaklardır.
Nazım Hikmet
|