Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Mart-Nisan 2004
Sayı: 70
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Barbarlar geliyor!
  İstanbul'u emperyalistlere dar etmek için görev başına!
  Barbarlar geliyor!
  Gençlik geleceği için Kızılay'daydı!
  13 Mart'ın ardından...
  Beyazıt Meydanı'ndan haykırdık...
  1 Mayıs'ta alanlara!
  Irak işgalinin birinci yılında tüm dünyada kitlesel protesto gösterileri düzenlendi!
  Newroz kutlamaları...
  Gerici dersler kaldırılsın!
  Edirne'de Ekim Gençliği okurlarına polis terörü...
  Trakya Üniversite Öğrencileri Bağımsız İktisat Kongresi...
  Eğitimin özelleştirilmesine karşı mücadeleye!
  Tasarıda değişen bir şey yok!
  Lisansüstü eğitim sınavları...
  Zafer direnen Irak halkının olacak!
  Emperyalist bir saldırı ve savaş örgütü: NATO
  "Derin devlet"e ilişkin itiraflar
  ABD emperyalizmi/2
  Gençlik baskılara boyun eğmeyecek!
  Hewler'de Halepçe çığlığı
  Cejna Newroz piroz be!
  Ateş saçan yürekli yoldaş
  Paris Komünü: Toplumsal devrimin şafağı
  Orkestranın şefini 14 Mart 1883'te yitirmiştik... Senfoni sürüyor!
  İLGP kuruldu!
  Refhan Tümer Lisesi'nde olmak bir ayrıcalıktır!
  Savaşan halklar kazanacak!
  Germinal ve Emile Zola
  Ev kölelerinin kurtuluşu
  Sabahattin Ali: Halkçı-gerçekçiliğin ilk temsilcisi
  Kara civciv katilleri
  İÜ öğrencisi Önder Babat vuruldu!



 
 
Orkestranın şefini 14 Mart 1883’te yitirmiştik...

Senfoni sürüyor!

Karl Marx, 5 Mayıs 1881’de Prusya’nın Trier (Tréves) kentinde doğdu. Ekonomik durumu iyi bir ailenin çocuğu olan Marx, önce Bonn, sonra da Berlin üniversitelerine girdi; hukuk, ama özellikle tarih ve felsefe okudu. Üniversite yıllarında Marx, Hegelci bir idealistti. Bir süre sonra Hegel’in felsefesinden ateist ve devrimci sonuçlar çıkarmaya çalışan Sol Hegelciler grubuna katıldı. Düşüncelerinin oluştuğu 1844-1845 yıllarından itibaren Marx materyalistti. Marx’ı özellikle dönemin ilk materyalistlerinden olan Ludwig Feuerbach etkilemişti. Ancak Feuerbach’ın önemli bir zayıf noktası vardı. Onun materyalizmi yeterince tutarlı, mantıki ve kapsamlı değildi. Feuerbach’ın Marx için çığır açan önemi, Hegel idealizmiyle bağlarını koparmış ve materyalizmin temelini oluşturabilmiş olmasıydı.

Karl Marx felsefenin yanı sıra iktisadi ve toplumsal sorunlarla da ilgilendi. Düşünceleri, büyük tarihsel olayların yaşandığı bir dönemde oluşuyordu. Batı Avrupa’da kapitalizm zafer ilan etmişti ve tarih sahnesine ilk kez çıkan proletarya ile birlikte sınıflar savaşı güç kazanıyordu. Geri kalmış Almanya’da ezilenler Ortaçağ kalıntılarıyla birlikte doğan kapitalizmin ikili baskısını yaşarken, İngiltere ve Fransa işçi sınıfı büyük bir tarihsel önem taşıyan savaşımlara girişiyordu. Fransa’da Lyon ipek işçileri ayaklanmış, İngiltere’de Çartist hareket şahsında devrimci işçi hareketi belirginlik kazanmıştı. İşte marksizmin oluştuğu çağın havası buydu.

Marx, kendisini tarihteki bütün filozoflardan ve iktisatçılardan kalın bir çizgiyle ayırmıştı. O insan bilgisinin bütün alanlarını yalnızca açıklamak ve düşünmekten başka bir şey yapmamış olsaydı, bir filozof ya da iktisatçı olarak kalabilirdi; fakat o bundan ötesini gördü ve proletarya safına geçerek, ona teorik silahları verdi. Düşüncesi daima politik hareketle birleşti. Teori ve pratiği birleştirmesiyledir ki, bütün yaşamını ve zekasını toplum ve doğa bilimlerinin düşünce ve hareket yöntemini bütünüyle anlamaya ve değiştirmeye verebildi.

Karl Marx, aynı zamanda devrimci pratik adamı ve bir büyük yöneticiydi de. Dünyayı değiştirip dönüştürmek için partinin kuruluşuna doğru giden ilk adım, Şubat 1846’da, aralarında Engels ve Philippe Gigot’unda bulunduğu Komünist Mektuplaşma Komitesi’nin kuruluşu oldu. Daha sonra yoldaşı Engels’le birlikte Almanya’nın ilk işçi partisi konumundaki Komünistler Birliği’ni kurdular ve yöneticiliğini yaptılar.

Marx ve Engels Komünistler Birliği’nin programı üzerine bir bildirge kaleme almaya karar verirler. Şubat 1848’de Londra’da yayınlanacak olan bu bildirge, Lenin’in deyişi ile, “kalın ciltler”değerindeki yirmi üç sayfalık bir broşür olan Komünist Partisi Manifestosu’ydu. Manifesto o güçlü dili ile, proletaryanın devrimci teorisinin en açık ve eksiksiz bir açıklaması değerindeydi. Manifesto’nun yayınlanması Avrupa’daki devrimci hareketin yükselişiyle birlikte Paris’teki Şubat devrimine denk düştü.

1834 Lyon, 1834-1839 Paris ayaklanmalarının ardından, 1848 şubatında burjuva demokratik devrim gerçekleşmişti. Kurulan hükümette işçilerin talepleri yerine getirilmiyordu. İşçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşımı, bir süre sonra, Marx’ın “umutsuz bir çılgınlık” olarak değerlendireceği Haziran ayaklanması ile patlayıverecekti. Haziran proleter ayaklanması yenilmişti. Fransız deneyimi, özellikle Haziran proleter ayaklanması, proletaryanın devlet karşısındaki tutumu ile işçi sınıfı ve köylülüğün devrimdeki rolü sorunlarını aydınlatmıştı. Marx 1850’de Engels’le birlikte Neu Reiteische Zeitung İktisat ve Siyaset adlı teorik dergiyi çıkarttı. Fransa’da Sınıf Savaşımları, Louis Bonaparte’nin 18. Brumaire bu dönemde yazıldı.

Marx, temel eseri Kapital’de, kapitalizmin yıkılışı ve sosyalizmin kuruluşunun kaçınılmaz niteliğini bilimsel olarak kanıtlamıştı; ancak işçi sınıfını örgütlemek ve eğitmek gerekiyordu. İşçi hareketinin 1848 bozgunlarını izleyen dönemde sınıf bilinci gelişmişti. 28 Eylül 1864’te İngiliz ve Fransız işçilerinin çabaları sonucu Uluslararası Emekçiler Derneği (1. Enternasyonal) Londra’da kuruldu. Marx, 1. Enternasyonal’e hem ruhunu, hem de biçimini veren değerli bir yöneticisiydi.

Marx, 18 Mart 1871 ayaklanmasını duyduğunda, “göğün fethine” atılmış Parisli işçileri selamlamış ve bütün gücüyle desteklemişti. Oysa daha önce vakitsiz bir ayaklanmaya karşı Fransız proletaryasını uyarmıştı. Buna rağmen 1. Enternasyonal’i Paris Komünü’nü anlamaya ve desteklemeye çağırmıştı. Parisli komünarların şanlı direnişi tüm dünya proletaryası için tarihsel bir deneyimdi. Marx, ezilenlerin kurtuluşunun, bilimsel bir programa göre hareket eden devrimci bir parti olmaksızın olanaklı olmadığını ayrı bir önemle vurguluyordu. 1871 Fransası’nda bu parti yoktu.

Komün’ün düşmesinden sonra 1. Enternasyonal tarihsel görevini tamamlamış ve yerini sosyalist işçi partilerinin kurulması çağına bırakmıştı.

İnsanlık tarihini her yönü ile inceleyen ve çözümleyen, öğretisi ile ezilenlerin ve işçi sınıfının tarihsel savaşına yol gösteren Karl Marx, 14 Mart 1883’te hayata gözlerini yumdu. Sınıfsız ve sömürüsüz bir toplumun mimarı olacak proletaryayı, Komünist Parti Manifestosu ile beraber tarihte ilk kez devrimci bir programa kavuşturacak olan Karl Marx ve Frederik Engels, dünya işçi sınıfının ustası, komünist toplum davasının savunucuları, ihtilalci işçi sınıfının teorisyenleri olarak tarihe geçtiler.

Marx ve Engels’in dünya devrimci hareketine en önemli miraslarından biri olan Komünist Parti Manifestosu 156 yıldır sınıf savaşımlarında elden ele dalgalandırılıyor. Türkiye’li komünistler Komünist Manifesto’nun ışığında Türkiye devriminin programını ortaya koydular ve bu bayrağı mücadele sahnesine çıktıkları günden beri ellerinden düşürmeden taşımaya devam ediyorlar.

Tarihin dalgalar?,
sand?k
bizi sürükler bir baş?na
bulunduğumuz cehennemden
Iş?ğ?m?z? karartan gizemin
hala sise boğduğu
komünizmin körfezine.
Marx
gösterdi bize
en derin yasalar?n? tarihin,
proletaryay?
başa
getirecek.
Hay?r,
Marx’?n kitaplar?
mürekkep ve kağ?t değildir yaln?z,
kasvetli rakamlarla dolu
tozlu yaz?lar değil.
Onun kitaplar?
düzene koydu
dağ?lm?ş ordusunu emeğin
ve ileriyi gösterdi ona
güçle dolu, inançla.

Viladimir Mayakovsky



Karl Marks’?n mezar? baş?nda yap?lan konuşma

“Adı yüzyıllar boyu yaşayacak, eseri de!..”

(...) Nas?l ki Darwin organik doğan?n gelişme yasas?n? bulduysa, Marx da insan tarihinin gelişme yasas?n?, yani insanlar?n, siyaset, bilim, sanat, din, vb. ile uğraşabilmelerinden önce, ilkin yemeleri, içmeleri, bar?nmalar? ve giy.nmeleri gerektiği; bunun sonucu, maddi ilkesel yaşama araçlar?n?n üretimi ve böylece, bir halk ya da bir dönemin her iktisadi gelişme derecesinin, devlet kurumlar?n?n, hukuksal görüşlerin, sanat?n ve hatta sözkonusu insanlar?n dinsel fikirlerinin üzerinde gelişmiş bulunduklar? temeli oluşturduklar? ve buna göre, bütün bunlar?n şimdiye değin yap?ld?ğ? gibi değil, ama tersine, bu temele dayanarak aç?klamak gerekti&curr n;i yolundaki, daha önce ideolojik bir saçmal?klar y?ğ?n? alt?nda üstü örtülmüş bulunan o temel olguyu buldu.

Ama hepsi bu değil. Marx günümüz kapitalist üretim tarz? ile onun sonucu olan burjuva toplumun özel hareket yasas?n? da buldu. Art?-değerin bulunmas?, sonunda, bu konuyu ayd?nlatt?; oysa, burjuva iktisatç?lar?n.olduğu kadar sosyalist eleştiricilerin de daha önceki bütün araşt?rmalar?, karanl?klar içinde yitip gitmişlerdi.

Bu türlü iki bulgu koca bir yaşam için yeterdi. Kendisine böyle bir tek buluş yapma nasip olana ne mutlu! Ama Marx araşt?rmada bulunduğu her alanda (bu alanların say?s? çoktur ve bir teki bile yüzeysel irdelemelerin.konusu olmam?şt?r), hatta matematik alan?nda bile, özgün buluşlar yapt?.

Bilim adam? olarak, buydu. Ama onun etkinliğinde as?l önemli olan, hiç de bu değildi. Marx için bilim, tarihi etkinliğe geçiren bir güç, devrimci bir güçtü. (...)

Çünkü Marx, her şeyden önce bir devrimciydi. Kapitalist toplum ile onun yaratm?ş bulunduğu devlet kurumlar?n?n y?k?lmas?na şu ya da bu biçimde katk?da bulunmak, kendi öz durumunun ve gereksinmelerinin bilincini, ken.i kurtuluş koşullar?n?n bilincini kendisine ilk onun vermiş bulunduğu modern proletaryan?n kurtuluşuna yard?mda bulunmak, onun gerçek yönelimi işte buydu. Savaş?m onun en sevdiği aland?. Ender görülür bir tutku, bir direngenlik ve bir başar? ile savaşt? o. (...)

Marx, işte bu yüzden zaman?n?n en sevilmeyen ve en çok karaçal?nan adam? oldu. Mutlakiyetçi olduğu kadar cumhuriyetçi hükümetler de kovdular onu; tutucu burjuvalar ile aş?r? demokratlar onu karaçalma.ve karg?şlara boğmakta birbirleri ile yar?ş?yorlard?. O bütün bunlar?, hiç ald?rmaks?z?n, örümcek ağlar? gibi yolunun d?ş?na at?yor ve ancak çok zorunlu durumlarda yan?tl?yordu. Sibirya madenlerinden Kaliforniya’ya değin, Avrupa ve Amerika’n?n her yan?na dağ?lm?ş, tüm dünyan?n milyonlarca devrimci militan? taraf?ndan ululanm?ş, sevilmiş ve aklanm?ş olarak öldü o. Ve ben çekinmeden söyleyebilirim ki, onun irçok karş?-düşüncede olan hasm? olabilirdi, ama kişisel düşman? pek o kadar yoktu.

Ad? yüzy?llar boyunca yaşayacak, yap?t? da!