Orkestranın şefini 14 Mart 1883te yitirmiştik...
Senfoni sürüyor!
Karl Marx, 5 Mayıs 1881de Prusyanın Trier (Tréves) kentinde doğdu. Ekonomik durumu iyi bir ailenin çocuğu olan Marx, önce Bonn, sonra da Berlin üniversitelerine girdi; hukuk, ama özellikle tarih ve felsefe okudu. Üniversite yıllarında Marx, Hegelci bir idealistti. Bir süre sonra Hegelin felsefesinden ateist ve devrimci sonuçlar çıkarmaya çalışan Sol Hegelciler grubuna katıldı. Düşüncelerinin oluştuğu 1844-1845 yıllarından itibaren Marx materyalistti. Marxı özellikle dönemin ilk materyalistlerinden olan Ludwig Feuerbach etkilemişti. Ancak Feuerbachın önemli bir zayıf noktası vardı. Onun materyalizmi yeterince tutarlı, mantıki ve kapsamlı değildi. Feuerbachın Marx için çığır açan önemi, Hegel idealizmiyle bağlarını koparmış ve materyalizmin temelini oluşturabilmiş olmasıydı.
Karl Marx felsefenin yanı sıra iktisadi ve toplumsal sorunlarla da ilgilendi. Düşünceleri, büyük tarihsel olayların yaşandığı bir dönemde oluşuyordu. Batı Avrupada kapitalizm zafer ilan etmişti ve tarih sahnesine ilk kez çıkan proletarya ile birlikte sınıflar savaşı güç kazanıyordu. Geri kalmış Almanyada ezilenler Ortaçağ kalıntılarıyla birlikte doğan kapitalizmin ikili baskısını yaşarken, İngiltere ve Fransa işçi sınıfı büyük bir tarihsel önem taşıyan savaşımlara girişiyordu. Fransada Lyon ipek işçileri ayaklanmış, İngilterede Çartist hareket şahsında devrimci işçi hareketi belirginlik kazanmıştı. İşte marksizmin oluştuğu çağın havası buydu.
Marx, kendisini tarihteki bütün filozoflardan ve iktisatçılardan kalın bir çizgiyle ayırmıştı. O insan bilgisinin bütün alanlarını yalnızca açıklamak ve düşünmekten başka bir şey yapmamış olsaydı, bir filozof ya da iktisatçı olarak kalabilirdi; fakat o bundan ötesini gördü ve proletarya safına geçerek, ona teorik silahları verdi. Düşüncesi daima politik hareketle birleşti. Teori ve pratiği birleştirmesiyledir ki, bütün yaşamını ve zekasını toplum ve doğa bilimlerinin düşünce ve hareket yöntemini bütünüyle anlamaya ve değiştirmeye verebildi.
Karl Marx, aynı zamanda devrimci pratik adamı ve bir büyük yöneticiydi de. Dünyayı değiştirip dönüştürmek için partinin kuruluşuna doğru giden ilk adım, Şubat 1846da, aralarında Engels ve Philippe Gigotunda bulunduğu Komünist Mektuplaşma Komitesinin kuruluşu oldu. Daha sonra yoldaşı Engelsle birlikte Almanyanın ilk işçi partisi konumundaki Komünistler Birliğini kurdular ve yöneticiliğini yaptılar.
Marx ve Engels Komünistler Birliğinin programı üzerine bir bildirge kaleme almaya karar verirler. Şubat 1848de Londrada yayınlanacak olan bu bildirge, Leninin deyişi ile, kalın ciltlerdeğerindeki yirmi üç sayfalık bir broşür olan Komünist Partisi Manifestosuydu. Manifesto o güçlü dili ile, proletaryanın devrimci teorisinin en açık ve eksiksiz bir açıklaması değerindeydi. Manifestonun yayınlanması Avrupadaki devrimci hareketin yükselişiyle birlikte Paristeki Şubat devrimine denk düştü.
1834 Lyon, 1834-1839 Paris ayaklanmalarının ardından, 1848 şubatında burjuva demokratik devrim gerçekleşmişti. Kurulan hükümette işçilerin talepleri yerine getirilmiyordu. İşçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşımı, bir süre sonra, Marxın umutsuz bir çılgınlık olarak değerlendireceği Haziran ayaklanması ile patlayıverecekti. Haziran proleter ayaklanması yenilmişti. Fransız deneyimi, özellikle Haziran proleter ayaklanması, proletaryanın devlet karşısındaki tutumu ile işçi sınıfı ve köylülüğün devrimdeki rolü sorunlarını aydınlatmıştı. Marx 1850de Engelsle birlikte Neu Reiteische Zeitung İktisat ve Siyaset adlı teorik dergiyi çıkarttı. Fransada Sınıf Savaşımları, Louis Bonapartenin 18. Brumaire bu dönemde yazıldı.
Marx, temel eseri Kapitalde, kapitalizmin yıkılışı ve sosyalizmin kuruluşunun kaçınılmaz niteliğini bilimsel olarak kanıtlamıştı; ancak işçi sınıfını örgütlemek ve eğitmek gerekiyordu. İşçi hareketinin 1848 bozgunlarını izleyen dönemde sınıf bilinci gelişmişti. 28 Eylül 1864te İngiliz ve Fransız işçilerinin çabaları sonucu Uluslararası Emekçiler Derneği (1. Enternasyonal) Londrada kuruldu. Marx, 1. Enternasyonale hem ruhunu, hem de biçimini veren değerli bir yöneticisiydi.
Marx, 18 Mart 1871 ayaklanmasını duyduğunda, göğün fethine atılmış Parisli işçileri selamlamış ve bütün gücüyle desteklemişti. Oysa daha önce vakitsiz bir ayaklanmaya karşı Fransız proletaryasını uyarmıştı. Buna rağmen 1. Enternasyonali Paris Komününü anlamaya ve desteklemeye çağırmıştı. Parisli komünarların şanlı direnişi tüm dünya proletaryası için tarihsel bir deneyimdi. Marx, ezilenlerin kurtuluşunun, bilimsel bir programa göre hareket eden devrimci bir parti olmaksızın olanaklı olmadığını ayrı bir önemle vurguluyordu. 1871 Fransasında bu parti yoktu.
Komünün düşmesinden sonra 1. Enternasyonal tarihsel görevini tamamlamış ve yerini sosyalist işçi partilerinin kurulması çağına bırakmıştı.
İnsanlık tarihini her yönü ile inceleyen ve çözümleyen, öğretisi ile ezilenlerin ve işçi sınıfının tarihsel savaşına yol gösteren Karl Marx, 14 Mart 1883te hayata gözlerini yumdu. Sınıfsız ve sömürüsüz bir toplumun mimarı olacak proletaryayı, Komünist Parti Manifestosu ile beraber tarihte ilk kez devrimci bir programa kavuşturacak olan Karl Marx ve Frederik Engels, dünya işçi sınıfının ustası, komünist toplum davasının savunucuları, ihtilalci işçi sınıfının teorisyenleri olarak tarihe geçtiler.
Marx ve Engelsin dünya devrimci hareketine en önemli miraslarından biri olan Komünist Parti Manifestosu 156 yıldır sınıf savaşımlarında elden ele dalgalandırılıyor. Türkiyeli komünistler Komünist Manifestonun ışığında Türkiye devriminin programını ortaya koydular ve bu bayrağı mücadele sahnesine çıktıkları günden beri ellerinden düşürmeden taşımaya devam ediyorlar.
Tarihin dalgalar?,
sand?k
bizi sürükler bir baş?na
bulunduğumuz cehennemden
Iş?ğ?m?z? karartan gizemin
hala sise boğduğu
komünizmin körfezine.
Marx
gösterdi bize
en derin yasalar?n? tarihin,
proletaryay?
başa
getirecek.
Hay?r,
Marx?n kitaplar?
mürekkep ve kağ?t değildir yaln?z,
kasvetli rakamlarla dolu
tozlu yaz?lar değil.
Onun kitaplar?
düzene koydu
dağ?lm?ş ordusunu emeğin
ve ileriyi gösterdi ona
güçle dolu, inançla.
Viladimir Mayakovsky
Karl Marks?n mezar? baş?nda yap?lan konuşma
Adı yüzyıllar boyu yaşayacak, eseri de!..
(...) Nas?l ki Darwin organik doğan?n gelişme yasas?n? bulduysa, Marx da insan tarihinin gelişme yasas?n?, yani insanlar?n, siyaset, bilim, sanat, din, vb. ile uğraşabilmelerinden önce, ilkin yemeleri, içmeleri, bar?nmalar? ve giy.nmeleri gerektiği; bunun sonucu, maddi ilkesel yaşama araçlar?n?n üretimi ve böylece, bir halk ya da bir dönemin her iktisadi gelişme derecesinin, devlet kurumlar?n?n, hukuksal görüşlerin, sanat?n ve hatta sözkonusu insanlar?n dinsel fikirlerinin üzerinde gelişmiş bulunduklar? temeli oluşturduklar? ve buna göre, bütün bunlar?n şimdiye değin yap?ld?ğ? gibi değil, ama tersine, bu temele dayanarak aç?klamak gerekti&curr n;i yolundaki, daha önce ideolojik bir saçmal?klar y?ğ?n? alt?nda üstü örtülmüş bulunan o temel olguyu buldu.
Ama hepsi bu değil. Marx günümüz kapitalist üretim tarz? ile onun sonucu olan burjuva toplumun özel hareket yasas?n? da buldu. Art?-değerin bulunmas?, sonunda, bu konuyu ayd?nlatt?; oysa, burjuva iktisatç?lar?n.olduğu kadar sosyalist eleştiricilerin de daha önceki bütün araşt?rmalar?, karanl?klar içinde yitip gitmişlerdi.
Bu türlü iki bulgu koca bir yaşam için yeterdi. Kendisine böyle bir tek buluş yapma nasip olana ne mutlu! Ama Marx araşt?rmada bulunduğu her alanda (bu alanların say?s? çoktur ve bir teki bile yüzeysel irdelemelerin.konusu olmam?şt?r), hatta matematik alan?nda bile, özgün buluşlar yapt?.
Bilim adam? olarak, buydu. Ama onun etkinliğinde as?l önemli olan, hiç de bu değildi. Marx için bilim, tarihi etkinliğe geçiren bir güç, devrimci bir güçtü. (...)
Çünkü Marx, her şeyden önce bir devrimciydi. Kapitalist toplum ile onun yaratm?ş bulunduğu devlet kurumlar?n?n y?k?lmas?na şu ya da bu biçimde katk?da bulunmak, kendi öz durumunun ve gereksinmelerinin bilincini, ken.i kurtuluş koşullar?n?n bilincini kendisine ilk onun vermiş bulunduğu modern proletaryan?n kurtuluşuna yard?mda bulunmak, onun gerçek yönelimi işte buydu. Savaş?m onun en sevdiği aland?. Ender görülür bir tutku, bir direngenlik ve bir başar? ile savaşt? o. (...)
Marx, işte bu yüzden zaman?n?n en sevilmeyen ve en çok karaçal?nan adam? oldu. Mutlakiyetçi olduğu kadar cumhuriyetçi hükümetler de kovdular onu; tutucu burjuvalar ile aş?r? demokratlar onu karaçalma.ve karg?şlara boğmakta birbirleri ile yar?ş?yorlard?. O bütün bunlar?, hiç ald?rmaks?z?n, örümcek ağlar? gibi yolunun d?ş?na at?yor ve ancak çok zorunlu durumlarda yan?tl?yordu. Sibirya madenlerinden Kaliforniyaya değin, Avrupa ve Amerikan?n her yan?na dağ?lm?ş, tüm dünyan?n milyonlarca devrimci militan? taraf?ndan ululanm?ş, sevilmiş ve aklanm?ş olarak öldü o. Ve ben çekinmeden söyleyebilirim ki, onun irçok karş?-düşüncede olan hasm? olabilirdi, ama kişisel düşman? pek o kadar yoktu.
Ad? yüzy?llar boyunca yaşayacak, yap?t? da!
|