Barbarlar geliyor!
Hazırlanalım!..
13 Martta Ankarada gençlik hareketinin son dönemdeki en önemli eylemlerinden biri gerçekleştirildi. Soruşturmalar ve YÖK, yasa tasarısı, emperyalist işgal ve NATO gündemlerini önüne koyan gençlik, yeni bir çıkışın, harekette bir kıpırdanmanın gerçekleşmesi üzerine yoğunlaşmış durumdaydı. Bunun gereği ve bir parçası olarak tasarlanan 13 Mart eylemi, istenildiği biçim ve oranda olmasa da, işlevini yerine getirmiş ve geride kalmıştır. Şimdi önemli olan 13 Martın dersleriyle 13 Martı aşmak için yapılabilecekler ve gençliğin önündeki yeni görevlerdir.
Gençliğin gündemi
13 Marttaki polis terörü bir tesadüf değil, sıralı olayların anlaşılır bir parçasıdır. Öncesinde soruşturma ve tutuklama terörü ile yıldırmaya, geriletmeye çalıştıkları gençlik hareketi, bu saldırıya karşı direnç geliştirince, yeni baskı araçları devreye sokuldu. Önder Babatın Taksimin ortasında bildik kontr-gerilla yöntemleriyle katledilmesi, üst üste gelen faili meçhul haberleri, düzenin gençliğe ve tüm toplumsal harekete yönelttiği kirli saldırının yeni örnekleri oldular.
13 Martta yaşananlar da bunun bir parçasıdır. Ankaranın dört bir yanına yayılan bir faşist terör ve saldırı, sadece o günkü eylemi değil, ama bir bütün olarak gençlik hareketini hedeflemektedir. Gözaltı ve tutuklamalarla sürdürülen ve dozu arttırılarak devam eden bu resmi eşkıyalık, mücadelenin daha da keskinleşeceğini gösteriyor. Bugün burjuva devlet aygıtının doğrudan yürüttüğü bu harekat, yakın zamanda sivil faşist uşaklarının da devreye sokulmasıyla daha da zorlu bir biçim alabilir. Tüm bunlara karşı bugün yürütülecek faaliyet daha da önem kazanmaktadır. Şu sıra yürütülen çalışmalarla kazanılacak güç ve toplumsal meşruiyet, gençlik hareketinin gelecekteki duruşunu ve gidişatını yakından etkileyecektir.
Karşımıza çıkarılan saldırgan tutumun asıl nedeni hareketin öznel seyri ve gelişimi değil, burjuva devletin hayata geçirmekle yükümlü olduğu Türk burjuvazisinin ve ardındaki emperyalist odakların ihtiyaçlarıdır. GATS ile uluslararası tekellere verilen taahhütlerin süresi dolarken, sermaye seçim oyununu sahnelerken, Ortadoğu kaynayan bir kazana dönmüşken, NATO Zirvesinin yeri İstanbul olarak belirlenmişken, sermaye iktidarının silahlı bekçilerinin farklı bir tutum alması beklenemezdi zaten.
Peki bunca ağır bir gündem varken gençlik nasıl bir tutum almalı, yolunu nasıl çizmelidir? Elbette mücadeleyi daha da yükseltmeli, okulları ve sokakları özgür yarınların özlemiyle doldurmalıdır. Bunun başarılması için son sürecin iki militan kitle eyleminin de gözler önüne serdiği temel bir zaafın aşılması öncelikli sorun ve görevdir. Gençliğin örgütsüzlüğü aşılmadıkça ve geniş yığınlar mücadele bayrağını omuzlamadıkça, sermayenin oyunlarını tümüyle boşa çıkarmak mümkün olmayacaktır. Daha önce olduğu gibi şimdi de bu konuda temel sorumluluk, genç komünistlerin omuzlarındadır. Gençliği kazanmak, saldırıları bu güç ve güvenle göğüslemek! Bizleri bekleyen görev ve sorumluluk budur.
NATOya geçit yok!
İstanbulda toplanmayı planlamış olan saldırgan emperyalist ittifaka Ortadoğudaki direniş ruhunu kuşanarak hak ettikleri yanıtı vermek, herkesle beraber, ancak herkesten fazla gençliğin görevidir. 68in devrimci mirasına sahip çıkan Türkiye gençliği, bu onura layık olduğunu göstermek için şimdiden hazırlanmalıdır. İstanbul kıyılarına yanaşacak olan kanlı 6. Filoları bu mirasın taşıyıcısı olarak karşılamalıdır. Ama eğer bu eylemlilik sürecinin dar kalmaması, saldırıları aşabilecek ve geleceği kucaklayabilecek bir düzeyde olması isteniyorsa, bunun tek yolu yeni bir kitle hareketi geliştirebilmektir.
Öyleyse örgütsüzlük ve darlık sorununu aşmak için yeni bir çalışma tarzını ve geniş gençlik yığınlarını kucaklayabilecek yeni araçlar yaratmamız, buradan güç almamız gerekiyor. Kısa sürede elde ettiğimiz belirgin gelişim, bu şekilde mümkün olabilmişti. Şimdi bunun devamı da ancak böyle gelebilir.
Seçimlerin tamamlanmasının ardından vaadler de rafa kaldırıldı. Böylece son hali verilerek meclise gönderilecek olan yasa tasarısına ve NATOya karşı yeni bir seferberlik yaratmak için gençliği örgütlemeliyiz. Bunun yol ve yöntemlerini bize kendi deneyimlerimiz fazlasıyla sunuyor. Yasa tasarısına karşı iki yıl önce örgütlediğimiz platformların bu sefer daha güçlü ve daha yaygın bir biçimde yaratılması gerekiyor. NATO Zirvesine böyle hazırlandığımızda, 13 Martı kat kat aşan başarılar elde edilebilir.
Nisan ayını bu yoğun gündem ve buna dayalı çalışma ile değerlendireceğiz. Bu sürecin hemen ertesinde 1 Mayıs var. Bu yıl 1 Mayıs, gençliğin her üniversiteden binlerce Deniz olarak alanlara akması biçiminde gerçekleşmeli. Gençlik 1 Mayısta emperyalist işgalcileri nasıl karşılayacağını göstermeli, NATOya, Busha ve çetesine erken bir yanıt vermelidir. Bunun yolu gençliğin örgütlü gücünü ortaya koymasından geçiyor. Kendi geleceğini önemseyen, emperyalizme ve kapitalizmin neo-liberal saldırılara tepkili binlerce genci 1 Mayıs alanlarına çıkarmak genç komünistlerin temel hedefi olmalı, tüm enerji ve olanaklar bu amaca yönelik harekete geçirilmelidir.
Bu süreçte her yönden bir sıçrama yapabilmeli, harekete yeni bir ivme kazandırırken, kendi güçlerimizi de genişletmeli ve ustalaştırabilmeliyiz. Bu dönemi emperyalist haydutlarla ve sermayenin saldırı politikalarıyla bir hesaplaşmaya çevirmek elimizde. Kimsenin kuşkusu olmasın; genç komünistler bu zorlu işi de başaracaklardır.
Onlar 6. Filonun köhne gemilerine binip gelsinler, biz limanlarda yeni Denizler, yeni Ulaşlar olarak onları karşılayacağız!
|