Irak işgalinin birinci yılı...
Zafer direnen Irak halkının olacak!
ABD ve müttefikleri, bundan tam bir yıl önce, şok ve dehşet adını verdikleri bir operasyonla Iraka yönelik saldırılarını başlattılar. Onbinlerce insan öldü, yaralandı ve sakat kaldı, tonlarca bomba kullanıldı. 9 Nisanda Bağdatın düşmesiyle saldırı işgale dönüştü.
ABD emperyalizminin Irak işgalinin birkaç önemli nedeni vardı. Birincisi, Irakın petrol gibi temel önemde bir enerji kaynağı bakımından zengin olması idi. İkincisi, uzun yıllardır bölgede İsraile sorun çıkaran iki ülke Irak ve Suriye idi. Iraka yapılacak bir müdahale ile burada kukla bir devlet kurmak, ardından da Suriyedeki Baas rejimini yıkarak bu pürüzü ortadan kaldırmak, İsrailin bölgedeki üstünlüğünü arttıracaktı. Üçüncü ve belki de ABDnin hegemonya bazında en çok önem verdiği nedeni ise, kendi emperyal gücünü sergileyerek, bölgeye ve dünyaya Amerikan imparatorluğunun hegemonyasını her ne pahasına olursa olsun koruyacağını göstermekti.
Irak işgali, emperyalistlerin dünya halklarına, özellikle de Büyük Ortadoğu adını verdikleri coğrafyaya yönelik topyekûn saldırısının en önemli adımı oldu. Zamanla görüldü ki, ABD ve müttefikleri Irakı, Suriye ve İran gibi diğer bölge ülkelerinde kukla rejimler tesis etmek için bir domino taşı olarak kullanmak istiyorlardı. Savaşın başlamasıyla birlikte şehirlerde başlayan direnişe karşın Bağdatın direnişsiz düşmesi ABDnin zafer naraları atmasına neden olmuştu.
Irak kentlerini yerle bir eden, Irak halkını en modern silahlarla katliamdan geçiren emperyalistler, Irakın doğal kaynaklarının yağma ve talanını hızla başlamıştı. İlk elden bu yağmanın gerçekleşebilmesi için gerekli altyapı olan yol, havaalanı ve limanların rehabilitesine ağırlık vereceklerini açıklamışlardı. Bu onarım masraflarını 100 milyar dolar olarak açıklayan Amerikan emperyalizmi, olabilecek masrafı 4 kat fazla göstererek Irakın doğal zenginliklerini uzun yıllar yağmalamanın zeminini hazırlamaktaydı. Bunun yanı sıra 1. Körfez Savaşından beri Irakın biriken borçlarını 250-300 milyar dolar olarak belirten ABDli yetkililer, Irakın yılda en fazla 15 milyar dolar tutarında petrol ürettiğini söyleyerek, bu borcu 20 yıla böleceklerini açıkladılar. Böylelikle Irak halkının tüm yeraltı kaynaklarına şimdiden 20 yıllığına el koyduklarını iade etmiş oldular.
Yanı sıra Irakta yaşam işgalden sonra daha da kötüye gitmişti. İşsizlik yüzde 70ler seviyesine çıkarken, çalışanların ortalama aylık ücretleri 40-50 dolar gibi gülünç rakamlara inmişti. Her işgalci asker için Amerikan yemek şirketlerine günlük ödenen paranın sadece iki katı. Yani Iraklı bir işçi ailesi bir Amerikan askerinin iki günlük yemek parasıyla bir ay geçinmek zorunda. Ayrıca su, elektirik, benzin, telefon gibi temel hizmetler de son derece yetersiz.
Irak halkı işgale direnişle yanıt verdi. Direniş başta yer yer ve belirli zaman aralıklarıyla gerçekleşen saldırılar şeklindeydi. Fakat gün geçtikçe halktan destek alan direnişçilerin sayısı her geçen gün arttı. Geçen mayıs ayında Iraklıların yüzde 48i ABDyi işgalci güç olarak görürken, son yapılan araştırmaya göre bu oran yüzde 72ye ulaşmış. Irak halkındaki huzursuzlukla eşgüdümlü artan direniş bugün günde ortalama 30 ila 35 arasında değişen saldırı ve bombalama eylemine dönüşmüş durumda. Direnişin geliştiğine dair bir diğer gösterge ise, Amerikan emperyalizminin ordusuna mermi yetiştiremez hale gelmesi. ABD ordusundan bir general, orduya bağlı birliklerin girdiği çatışma sayısının katlanarak arttığını, bundan dolayı mermi üreten fabrikanın 6 gün üç vardiya tam kapasite çalıştğını açıkladı. Günde 4 milyon mermi üreten fabrikanın ihtiyacı karşılayamaz durumda olduğunu söyleyen general, bu açığı kapatmak için bir silah tekeli ve İsrail ordusuyla anlaşma yapıldığını dile getirdi.
Yükselen direniş karşısında çaresiz kalan ABD, artık Irak halkına karşı İsrailin taktiklerini kullanmayı yaygınlaştırmış durumda. Direnişin güçlü olduğu bölgelerde köyler dikenli tellerle çevrilerek üstü açık hapishaneler haline getiriliyor, gerillalar tarafından kullanıldığı iddia edilen evler yıkılıyor, direnişçilerin aileleri cezalandırılıyor, sokağa çıkma yasağı uygulanıyor, Iraklılar numaralanıp fişleniyor vb. Bu icraatların siyonistlerin direniş geleneğine sahip Filistin halkına karşı yürüttüğü şehir savaşı (kirli savaş) deneyimlerinden öğrenildiği kesin. Artık Amerikalı generaller de bu konuda İsraillilerden destek aldıklarını saklama gereği duymuyorlar. Amerikada yayımlanan The New Yorker adlı dergide, ABD özel kuvvetlerinin Irakta çarpışmaya yönelik hazırlıkları çerçevesine, İsrail istihbarat ve komando birlikleriyle çok sıkı çalıştığı, bir kısım Amerikalı subayın İsraile giderek, Filistin direnişine karşı mücadele konularında eğitim aldıkları dile getirildi.
Tüm bu çabalarına rağmen ABD emperyalizmi Irakta sıkışmış durumda. Başta belirlediği hedeflerin birçoğuna ulaşamayan ABD, gerek kendi kamuoyuna, gerekse dünya kamuoyuna açıklama yapamaz duruma geldi. Artık burjuva basın bile ABD ekonomisinin çıkmazını, artan mali sıkıntılarını ve endişe verici bütçe açıklarını yazmak zorunda kalıyor. Bu mali sıkıntının bir nedeni petrol dağıtımında ABDnin başta belirlediği miktara bir türlü yaklaşamaması. Boru hatları çevresinde 35 kontrol noktası bulunmasına, bölgenin binlerce Kürt peşmerge ve yabancı asker tarafından korunmasına rağmen sabotaj eylemleri engellenemiyor. Gelişmeler, bu umudun gerçekleşme olasılığını her gün biraz daha tartışılır hale getiriyor. Bunun yanı sıra Washingtonun başka devletlerden aylardır döne döne tekrarladığı yardım talepleri de karşılıksız kalmaya devam ediyor. Bazı smbolik katkılar ve erken verilmiş sözler dışında, ABDye ne asker veren ne de mali yardımda bulunan var. Bush ve savaş çetesine kendi kongresinden de destek gelmiyor. Irak işgalinin finansmanı için Kongreden 87 milyar dolar talep eden Bush, halen bunun ancak 18,4 milyar dolarını onaylatabildi.
Ayrıca, ABD emperyalizmi Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızıl Haç Örgütü gibi kuruluşların Irakı terketmelerini de sineye çekmek zorunda kalıyor. Bu tür kuruluşların Iraktaki varlıkları ve sembolik faaliyetleri, askeri işgale bir nevi manevi destek işlevi görüyordu. İspanya gibi işgalin başından beri ABDnin yanında olan bir ülkenin yaşadığı seçim sonrası askerini geri çekeceğini söylemesi, Bush ve çetesini daha da zor bir duruma soktu. Yerine geçirecek taşeron ülkeler bulamayan ABD, Irak bataklığına saplanmış ve terkedemez duruma geldi.
Bu sıkışmışlık ve verilen kayıpların günden güne artması, işgalci Amerikan haydutlarını yeni çözüm yolları aramaya zorluyor. Bu konuda ortaya atılan iddialardan biri Irakın üç parçaya bölünmesi üzerinedir. İngiliz Times gazetesi konuyla ilgili bir makaleyi şu başlıkla yayımladı: ABDnin tek umudu Irakı üç parçaya bölmektir. Makalede, Irakın geleceği için en geçerli senaryonun ülkenin Şii, Sünni ve Kürt eyaletlerine bölünmesi olduğu ifade edildi. Irakın tümünü denetleyemezlerse (ki bu pek mümkün görünmüyor) ülkeyi parçalamaktan kaçınmayacaklarını eski Yugoslavya deneyiminden biliyoruz. 45 yıl boyunca kardeşçe yaşayan Balkan halklarını birbirine kırdırıp ülkeyi tam bir ölüm tarlasına çevirdikten sonra çok sayıda parçaya ayıran yine ayn emperyalist güçlerdi. Üstelik etnik çatışmaları kışkırtan emperyalistler olduğu halde, bir kurtarıcı edasıyla yerleşmişlerdi bölgeye.
ABD emperyalizmi savaşın geri kalan sürecinde fiili görevini taşeronlara devrederek kendisini doğrudan hedef olmaktan çıkarmayı ve sağlama almayı planlıyordu. Bu plan boşa çıktı ve bundan sonra da asla hayat bulmayacak. Yapılan pazarlıklar ne olursa olsun, BM Güvenlik Konseyinde alınan kararlar ne kadar yeniden yazılırsa yazılsın, ABD emperyalizmi Irakta ihtiyaca yanıt verecek ve kendisine canlı kalkan işlevi görecek taşeron bulamayacak. Çünkü Irak halkının sergilediği direniş iradesi tüm uzlaşmaları geçersiz kılıyor.
Bugün Irakta irili ufaklı 40 direniş örgütü var. Bugün bu grupların sergilediği direniş halihazırdaki sınırlılıklarına karşın ABDnin Ortadoğu planlarını zora sokmaktadır. Filistin sorununun çözümünde emperyalist-siyonist ittifakın yaşadığı acz ve karşılaştığı direniş, bugün Irakta sergilenen direnişle birlikte tüm Ortadoğuyu sarsma yönünde ilerlemektedir. Irakta ikinci bir Filistinin yaratılmasıyla direniş ateşinin tüm Ortadoğuyu içine almasının tarihsel ve nesnel imkanları her zamankinden fazladır. Ancak bugün Irak direnişinin kilit gerçeği şudur: Direniş henüz merkezi değildir. İşgal ordusuna karşı gerilla savaşının klasik ilk aşamasındadır. Eğer bu gruplar bir ulusal kurtuluş cephesi kurabilirlerse, dünyanın kalbi Ortadoğu yeni Vietnamların taşıyıcısı olacaktır.
|