Gençlik sözünün arkasında!
Emperyalizm yine kan kusturuyor ve gözlerini yeni hedeflere dikiyor. Fakat Irakta bir batağa saplanmış durumda, çırpındıkça dibe batıyor. Bu bataktan kurtulmak için Türkiyeyi yardıma çağırıyor. Yani Bu bataktan beni kurtar, fakat bu batağa sen bat, diyor. AKP hükümeti ise tüm uşaklığıyla ABDye el uzatıyor ve kanımızı pazarlıyor. AKP hükümeti ABDnin istediği her şeyi teker teker yerine getiriyor. Bunun bir örneği Iraka gönderilecek 10 bin asker. ABD 10 bin askerini Iraka sok, işçi-emekçi çocuklarını öldür ve iki kardeşi birbirine kırdır diyor. AKP hükümeti bunların faturasını yine yoksul kesime yükleyecek. Fakat unuttukları bir şey var: İşçi sınıfı bunun hesabını soracak. ABD her zaman elinin altında kukla gibi oynatacak bir Türkiye bulamayacak. Biliyoruz ki, AKP hükümeti iktidara geirken İMFyi ülkeden atacağız yalanlarını söyleyerek iktidara geldi. Ama bizi İMFye tamamen bağımlı kıldı. Bütün şimşekleri üzerinde toplayan AKP hükümeti devlet okullarında sıra yüzü bile görmeyen biz gençleri bir yana itekleyerek özel okullara 15 trilyon ödenek ayırdı. Peki yoksul gençliğin ne suçu vardı? Gençliğin suçu sadece yoksul olmak ve kendi haklarını savunamamak. Paasız diye nitelendirdiğimiz devlet okullarına her yıl milyonlarca lira haraç ödüyoruz.
Gençliğin sözü söz olacak. Ne Irakta işgalci, ne de okulda müşteri olmayacağız! Gençlik geleceğini kendisi belirleyecek.
Israr, ısrar, ısrarla kazanacağız!..
Her sene olduğu gibi bu sene de Hacı Bektaş Şenlikleri Alevi-Bektaşi emekçilerin yoğun katılımıyla gerçekleşti. Her şehirden insanların bulunduğu bu yerde, biz de diğer şehirden gelen yoldaşlarımızla birleşip faaliyetlerimizi yürütmeye koyulduk. Bildiri dağıtımıyla başlayan çalışmamıza Kızıl Bayrak ve Ekim Gençliği satışlarıyla devam ettik. Ekim Gençliği olarak başlattığımız Irakta işgalci, okulda müşteri olmayacağız! kampanyamızı yürüttük. Amacımız onbin söz almaktı. İlk günden bin imza topladık. İnsanlar kampanyaya yoğun bir ilgi gösterdi. Hatta biz de size katılıp yardım edelim diyenler bile oldu.
Ben de imza toplayan arkadaşların arasındaydım. İnsanlardan söz alırken bir kişiye yaklaşıp sordum. Biz Irakta asker olmayacağımıza dair bir kampanya başlattık, siz de söz vermek istemez misiniz, diye. Hayır, ben Iraka gitmek ve orada asker olmak istiyorum! dedi. Ben, Siz orada asker olup bir sürü masum insanı katletmek mi istiyorsunuz? dedim. Evet dedi ve yürüdü.Yerime doğru yürüyordum, arkamdan Bak beni ikna edemedin diye bağırdı. Tekrar yanına gittim ve Siz orada bir asker değil de bir vatandaş da olabilirdiniz ve sizin gibi düşünen insanlar da sizi ve yakınlarınızdan birini öldürebilirdi dedim. Durdu ve beni kandırdın diyerek imzayı attı.
O an her şey için uğraş verilmesi gerektiğini anladım. Yılmadan çalışmalarımıza devam etmeliydik. Tek yapmamız gereken insanların duyarlı yanlarını bulup çıkartmak.
Gençlik önüne konan zehirli içkiyi içmeyecek!
Dünün bugün açısından bir önemi yok. Bugün ise yarın açısından bir anlam taşımıyor. Dün yaşandı ve bitti. Yarına kafa yormaksa gereksiz. Bugünü yaşa ve tüket. Gerisini boş ver.
İşte gelecek açısından gençliğe vaad edecek hiç bir şeyi kalmayan emperyalist-kapitalist sistemin, onun sahibi uluslararası tekellerin, para ve mafya babalarının ve onların işbirlikçilerinin egemenliğindeki propaganda merkezlerinin, gençliğin bugününü kuşatan anlayışının özü budur. Böyle bir sistemin düzenin sahibi olma onursuzluğunu taşıyan burjuvazi ve onun çanak yalayıcıları açlık, kaos ve savaş ortamına itilmiş bir dünyayı kutsal ve değişmez olarak kabul etmemizi istiyorlar.
Bizler gençlik olarak böyle bir dünyada geleceğimizi garanti altına alıp beklemeyi, umut tacirlerinin dayattığı bireysel kurtuluş mücadelesinin figüranları olmayı kabul edemeyiz. Sömürünün, yalanın, savaşın ve yağmanın egemenliğini dayatanların boyunduruğu altında suskun ve itaatkar kullar olarak yaşayarak mutluluğa ve refaha ulaşamayız.
Yoksulluk, açlık, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve daha ne kadar melanet varsa hepsini söküp atacak olan işçi sınıfının iktidarıdır. Gençlik olarak sınıfsız bir dünya mücadelesini bu bilinç üzerinde şekillendirip başarıya ulaştırabiliriz. Bugün parlamentonun içindeki ve dışındaki düzen partilerinin tamamı, gençliğin hiç bir sorununa çözüm üretememektedirler. AKP ise halkçı ve demokratik söylemler eşliğinde çağdaşlık, laiklik ve ilericilik adına gençliği düzene ve sisteme bağlamak istiyor.
Türkiyenin ABye tam üyelik adaylığının kabul edilişinin ilk gününden başlayan propaganda hızından bir şey kaybetmeden sürüyor. Propagandanın merkezinde AB üyeliğinin her derde deva olduğu fikri var. Bu söylemin en büyük etkiyi gençlik içerisinde gösterdiğini söylersek abartmış olmayız.
AKP Hükümeti kamu yönetimi yasa tasarısıyla milyonlarca memurun iş güvencesini ortadan kaldırıp onları sözleşmeli köle haline getiriyor. Yanısıra ABDye olan uşaklık sorumluluğunu da yerine getirmeyi hedefliyor. Öte yandan işçi sınıfına dönük kölelik yasası çıkartılıyor, özelleştirmeler hız kazanıyor. YÖK Yasa Tasarısı ile de üniversiteler paralı eğitim merkezleri haline getiriliyor. Aynı zamanda ABD ordusuna 10 bin askeri bir avuç dolar ve sermayenin elde edeceği bir tutam rant uğruna kiraya vermek istiyor.
Bugün emeğini satarak geçinen bütün zenginliklerin yaratıcısı olan işçi sınıfı ve onun müttefikleri, kendi sınıfsal çıkarları için örgütlenip mücadele etmedikçe, işçiler kendi iktidarlarını kurmadıkça sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya özlemi düş olmaktan öteye geçmeyecektir.
Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Bir Ekim Gençliği okuru/Adana
Örgütlü gücümüz ve özgür yarınlara olan
inancımız var!
Yaz dönemi faaliyetlerimiz sürüyor. Yaz dönemi içinde Ekim Gençliğinin başlatmış olduğu imza kampanyasına ben de katıldım. Çalışmamıza ilk olarak Hacı Bektaş Şenliklerinde başladık. Döndüğümüzde ise mahallelerde çalışmalarımıza devam ettik. Çalışmaya katılan diğer yoldaşlarla birlikte sokakta gördüğümüz tek bir insanı bile kaçırmamaya ve elimize geçen her fırsatı değerlendirmeye çalıştık.
Bu konuda oldukça duyarlı davranan insanların yanısıra duyarsız davranıp hatta pastada bizim de payımız olmalı diyenler de çıktı. Iraka asker göndermenin ABD işgaline ortaklık olduğunu Iraka gönderilecek olanların ne Bushların ne de Tayyiplerin çocukları olmayacağını, işçi ve emekçilerin çocukları olacağını, paralı eğitime ve YÖK Yasa Tasarısına ses çıkarmamanın bizlerin okumasını engelleyeceğini halka anlatmaya çalıştık. Bize kulak verip elimizdeki imza metnini okuyan hiç kimse imza vermekten kaçınmadı.
Geçtiğimiz günlerde, çalışmalarımızı 1 Eylül dünya barış günü vesilesiyle düzenlenen bir konsere taşıdık. İmza metinleri yoldaşlardan birinin çantasındaydı. İçeri girerken hepimizin üstünü ve çantasını aradılar. Tabi bu onların en önemli görevi. Çantasında imza metinleri olan yoldaşımızı metinlerle birlikte gözaltına almaya çalıştılar. Elbette düşmana materyal bırakmamak gerek. Eğer materyaller alınacaksa birlikte gitmek gerek. Ama hiç birine göz yummadık. Bizim direnmemizle birlikte bir kargaşa yaşandı. Yoldaşımızı alıp bizi oradan uzaklaştırmaya çalıştılar. Kimse uzaklaşmadı. Konser alanındaki bazı arkadaşlar olayı görmezden gelirken, bazı duyarlı arkadaşlar yanımıza gelerek bize destek verdiler. Bir süre devam eden kargaşadan sonra yoldaşımızı da imza metinlerini de geri verdiler. Daha doğrusu mecbur kaldılar. Çalışmamıza konser alanında evam ettik.
İşçiler, emekçiler, gençler Irakta işgalci, okulda müşteri olmayın;
Türkiyenin milli çıkarları yalanına kanmayın!
Adanadan genç bir komünist
|