Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Eylül 2003
Sayı: 64
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Kavga bayrağı elimizde!
  Irak'ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız kampanyası İstanbul
  Irak'ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız kampanyası Ankara
  Kampanya çalışmalarından...
  Kampanya çalışmalarından...
  Sermayenin tatili yok, mücadelenin de!
  Sırada 100 bin söz var...
  Kampanya çalışmamızdan izlenimler...
  Onurlu aydınlar ve sanatçılar gençliğin sözünün arkasındalar!
  Ümit Altıntaş Gençlik Kampı" başarıyla gerçekleştirildi!...
  Kamp izleniminden...
  Kamp izleniminden...
  Sermayenin ucuz laboratuvarları: Teknokentler
  Ordu ve YÖK görüşmesi...
  Gençliğin sözü söz...
  Filistin: Ortadoğu'nun sönmeyen direniş meşalesi
  ABD: Irak batağında leş kargası
  ABD emperyalizminin Irak batağı...
  Bu sefer "bizim çocuklar" başaracaklar!
  Bir Şili türküsü
  Katliamları unutmadık, unutturmayacağız!..
  Komünistler yargılayanları yargılıyor!
  Savaşın silahları
  11 Eylül filmi üzerine
  Kadınsı reklamlar ve reklam tipi kadınlar
  Bir işçi tiyatrosu
  Genç komünistin bir günü...
  Coca Cola, Kolombiya ve 'Hayatın Tadı'
  Futbol: Sistemin kullandığı bir uyuşturucu
  Okur mektupları



 
 
Sermayenin ucuz laboratuvarları: Teknokentler

Üniversiteler, sistemin ideolojik yeniden yapılandırılması ve ona hizmet sunacak kadrolar yetiştirilmesi işlevlerinin yanısıra sermayenin ucuz laboratuvarları olma yolunda ilerliyor. Bu “kazanım”ın en önemli aracı, tüm dünyada olduğu gibi Türk üniversitelerinde de bir bir açılan teknokentler. “Akademisyenlerin, mühendislerin ve sanayicilerin bir arada olmasından doğan büyük sinerji, bilim ve teknolojinin günümüzde ulaştığı düzey, azgın rekabet tüm dünyada ve ülkemizde bilgi ve teknolojinin en yoğun üretildiği merkezler haline üniversiteyi getirdi” diyerek makyajlanan teknokentlerin tek amacı, büyük sermaye çevrelerinin yapacağı bilimsel çalışmaları üniversite laboratuvarlarında, onun teknik araçlarını kullanarak ucuza getirmek. Özel şirketler tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de 2003yılında internet ve ağ uzmanı açığının 20 bin civarında olduğu ve bunun sürekli artacağı söyleniyor. Teknokent uygulamalarıyla üniversiteler bu kalifiye işçi potansiyelini karşılayacaklar.

Şu an 11 üniversitede (ODTÜ, İTÜ, YTÜ, Anadolu, İzmir, Ege, Uludağ, Selçuk, Sakarya, Akdeniz, Kocaeli) bulunan teknokentlerin en gelişmişi ve örnek gösterileni ODTÜ Teknokenti.

ODTÜ teknokent: “Örnek bir başarı!”

2000 yılında Türkiye’deki ilk teknokent olarak kurulan ODTÜ Teknokent’i 1987 yılından itibaren yoğun bir çalışma içerisinde. Öncelikle ABD ve İngiltere’deki bilim parklarını gezerek bilgi toplayan ODTÜ yöneticileri, daha sonraki yıllarda sanayicileri paneller ve kurslarla bilgilendirmeye başladılar. Metu-Technopolis imaj çalışmalarının ve binaların tamamlanmasının ardından Halıcı Yazılım Grubu ile anlaşıldı. Şu an ODTÜ teknokentte 2 şirket var; AR-GE İkizleri şirketleri ve Halıcı Yazılımevi şirketleri. Bu iki şirket bünyesinde savunma sanayi, elektronik, yazılım, telekomünikasyon, ileri malzemeler, çevre, enerji, bio-teknoloji, CAD-CAM/robotik, bilişim alanları olmak üzere toplam 32 küçük şirket var. Bu şirketler ODTÜ’de yüksek teknolojinin hemen her alanında ürün ve hizmet üretiyor. ODTÜ Teknokent’i 1 milyon dolar dış kredi, 220 milyar lira DPT desteğialıyor. 2020 yılına dek ODTÜ-Teknokent bünyesinde, 80 hektar arazi üzerinde, 200 bin metrekare kapalı alan içinde 4000 nitelikli iş gücüne sahip 500 firmada, 200 milyon dolar/yıl AR-GE bütçesine, 4 milyar dolar yıllık ciroya, 800 milyon dolar yıllık ihracata ulaşılması hedefleniyor. Sanki bir televizyon kanalında banka veya holding reklamı izliyoruz. ODTÜ-Teknokent sürekli başardığı projelerle rakiplerinin önüne geçiyor. ODTÜ#146;deki Intro Bilgi Sistemleri Şirketi ABD’deki bir şirkete turizm hizmetlerinin internette tanıtımı ve satışı için yazılım ihraç etti. Şirket Genel Müdürü Melih Aral, ODTÜ-Teknokent’te olmanın avantajlarını en iyi şekilde kullandıklarını belirterek, “Projemizde ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği bölümündeki yüksek lisans ve doktora öğrencileri çalıştı. Bölümdeki öğretim üyelerinde bir danışmanımız da bu projede bizimle birlikte görev yaptı”dedi. Basında dünya e-ticaret pazarının yaklaşık %90’ına sahip olan ABD’ye yapılan ihracat olayı büyük bir sevinçle “eğitimde devrim” başlıklarıyla sunuluyor. ODTÜ’nün uluslararası araştırma üniversitesi olması ve uluslararası şirketlerle irtibatının kolaylığı birçok proje teklifi almasına yol açıyor.

ODTÜ bu sene teknokent bünyesinde bir yenilik daha başlattı. 2. ve 3. sınıf öğrencileri artık ODTÜ-Teknokent’te şirket kurup, projelerini pazarlamak için piyasaya açabilecekler. Ural Akbulut, “Projeleri başarılı bulunan tüm öğrencilere ürünlerini satılabilir hale getirmek için 3 yıl tanıyacağız.” diyerek, öğrencilerin üretimlerini piyasaya sürüyor. Sanayi Bakanlığı desteğiyle öğrencilere 50 bin dolar mali destek sağlanacak. ODTÜ, başarılı projeleri “bankalara, yatırımcılara, girişimcilere, sermayedarlara” iletecek. Bu yaklaşım ancak üniversitenin işlevinin yeniden tanımlanması ile anlaşılabilir. ‘Girişimci üniversite’ kendi olanaklarından sınırsızca yararlanmak istiyor. Böylelikle okuldaki öğrenci şirket elemanına dönüşüyor. ‘Girişimci üniversite’ öğrencilerin kaitalist üretim süreçlerine daha okuldayken girebilmeleri için yoğun çaba harcıyor. Üniversitelerde, köşe dönmeci mantık, bireyci kurtuluş anlayışı, ideolojik yaklaşımların ifadesi olan teorik derslerden pratik derslere -üniversite içinde minyatür kapitalist işletme laboratuvarları aracılığıyla- dönüşüyor.

Teknokent uygulamalarının basın, üniversite yöneticileri, holding sahipleri gibi sermaye çevreleri tarafından da coşkuyla karşılanarak reklamı yapılıyor. Teknokentlerin amacı “Ülkemizin uluslararası arenada rekabet gücünü arttıracak teknolojileri geliştiren ve üreten firmalara, araştırmacılara ve akademisyenlere sunduğu çağdaş alt-yapı /üst-yapı olanaklarıyla gerçekleştirdiği üniversite-sermaye işbirliğini arttırmaya yönelik etkinlikleriyle –taraflar arasında –sinerji doğmasına katkı sağlamak” olarak sunuluyor. Fakat bu sözler pratikte teknokente sahip birçok geri kalmış ülke örneğiyle yalanlanabilir. Örneğin Hindistan... IBM, HP, Motorola, Texas Instruments, Siemens, Compaq, Toshiba, Microsoft gibi tekellerin Bonglore’de kurduğu teknokent için Hindistan devleti ondan fazla serbest bölge yaratmasına, bu bölgelrin alt-yapısını kendisi finanse etmesine rağmen, Hindistan yoksulluk ve geri kalmışlıktan kurtulamamıştır. Yani teknokentler hiç de YTÜ rektör danışmanı Aysel Gözen’in ifade ettiği gibi Türkiye’nin geri kalmışlığına bir çözüm değildir. Teknokentler üniversite-sermaye işbirliğinin en somut halidir ve halkın ödediği vergilerle oluşturulan, halk için bilim üretmesi gereken üniversite laboatuvarlarını ve teknik donanımını sermayeye peşkeş çekmektir. Ve şimdi bizden de teknokentlerde çalışarak ruhumuzu satmamızı istiyorlar. Bizler bu oyunun aleti olmayacağız. Zaten adaletsiz olan eğitim sisteminin daha da ticarileştirilmesine izin vermeyeceğiz.

Üniversitelerde sermaye işgaline son!
Sermaye defol, üniversiteler bizimdir!
Eşit, parasız, bilimsel eğitim!

Z. Hayat