Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Eylül 2003
Sayı: 64
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Kavga bayrağı elimizde!
  Irak'ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız kampanyası İstanbul
  Irak'ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız kampanyası Ankara
  Kampanya çalışmalarından...
  Kampanya çalışmalarından...
  Sermayenin tatili yok, mücadelenin de!
  Sırada 100 bin söz var...
  Kampanya çalışmamızdan izlenimler...
  Onurlu aydınlar ve sanatçılar gençliğin sözünün arkasındalar!
  Ümit Altıntaş Gençlik Kampı" başarıyla gerçekleştirildi!...
  Kamp izleniminden...
  Kamp izleniminden...
  Sermayenin ucuz laboratuvarları: Teknokentler
  Ordu ve YÖK görüşmesi...
  Gençliğin sözü söz...
  Filistin: Ortadoğu'nun sönmeyen direniş meşalesi
  ABD: Irak batağında leş kargası
  ABD emperyalizminin Irak batağı...
  Bu sefer "bizim çocuklar" başaracaklar!
  Bir Şili türküsü
  Katliamları unutmadık, unutturmayacağız!..
  Komünistler yargılayanları yargılıyor!
  Savaşın silahları
  11 Eylül filmi üzerine
  Kadınsı reklamlar ve reklam tipi kadınlar
  Bir işçi tiyatrosu
  Genç komünistin bir günü...
  Coca Cola, Kolombiya ve 'Hayatın Tadı'
  Futbol: Sistemin kullandığı bir uyuşturucu
  Okur mektupları



 
 
ABD: Irak batağında çırpınan leş kargası

ABD emperyalizmi, petrol ve yeraltı kaynaklarını yağmalamak için işgal ettiği Irak’ta zor günler yaşıyor. Irak halkının işgale karşı direnişi giderek güçlenip yaygınlaşıyor. Direnişçiler her gün bir iki ABD askeri öldürüyorlar. ABD yetkililerinin geçenlerde yaptığı açıklamada “ABD güçlerinin hedef oldukları saldırıların sayısının günde bazen 25’i bulduğunu” itiraf etmeleri, bu gerçeği apaçık ortaya seriyor. Bu tablo ABD yönetimini Irak’ta ve kendi ülkesinde oldukça güç durumda bırakıyor.

ABD emperyalizmi içinde bulunduğu bu çıkmaza çare bulmak için yoğun bir faaliyet içinde. Bu bataklıktan çıkış yolunu ‘sorunu uluslararasılaştırmak’ olarak gören ABD, konuya ilişkin inisiyatifleri birçok cepheden geliştirmeye çalışıyor. ABD “BM örgütüne sığınma”, “NATO’yu devreye sokma”, “müttefiklerinin gönüllü katkılarına çağrıda bulunma” gibi söylemlerle diğer ülkelerden Irak’a gelecek askerler sayesinde kendi conilerinin canını kurtarmayı hedefliyor. Irak’taki direnişin günden güne büyümesi karşısında artık acizliklerini gizleyemez konuma düşen işgal güçleri, başka bir alternatif bulamamanın sıkıntısıyla hem kendilerini, hem de Amerikan kamuoyunu oyalama çabası içindeler. Colin Powell ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher, Ira’ta istikrarı tesis etmek için ABD’nin dışında 31 devletin asker göndererek ya da gönderme sözü vererek katkıda bulunduğunu ve ayrıca koalisyonda yer almaları için 14 devlet ile daha görüşmelerin sürdüğünü iddia ediyor. Boucher’e göre istikrar gücüne katılma sözü veren 31 devletten 27’sinin 21.700 askeri Irak’ta bulunuyor ve 4 tanesi de yakın bir gelecekte kalan kontenjanlarını doluracaklar. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 20 Ağustos günü yayınladığı listeye göre; Irak’a asker göndermiş durumda olan devletler şunlar: Arnavutluk, Azerbaycan, İngiltere, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, Salvador, Estonya, Gürcistan, Honduras, Macaristan, İtalya, Kazakistan, Letonya, Litvanya, Makedonya, Moğolistan, Hollanda, Nikaragua, Norveç, Polonya, Romanya, Slovakya, Güney Kore, İspanya ve Ukrana. Yakın bir gelecekte asker göndermesi beklenen 4 devlet ise Moldovya, Filipinler, Portekiz ve Tayland.

Yalan ve sahtekarlıklar ortaya çıkıyor

Buraya kadarki bilgiler, ABD’nin destek konusunda bir sıkıntı yaşamadığı, Irak’ta yalnız olmadığı izlenimi verebilir. Fakat liste ve yapılan açıklamalar dikkatlice incelendiğinde, durumun hiç de parlak olmadığı görülecektir. Örneğin Amerika bundan bir ay öncesinde Japonya’nın 1000 asker göndererek kendilerini desteklediğini açıklamıştı. Fakat Japonya listede yer almıyor. ABD’nin tüm baskılarına rağmen Japonya, Irak’taki direnişi göz önünde bulundurarak, Irak’a asker gönderme kararını askıya almış durumda. Ayrıca listede Hindistan ve Pakistan’ın da ismi yok. Oysa ki bu iki devletin 17 bin askerle yardım edeceği yine ABD’li yetkililerce kamuoyuna müjdelenmişti. Açıklamada destekçi ülkelerin toplam 21.700 askerinin Irak’ta olduğu söyleniyor. Ama listede yer alan İngiltere’nin Irak’taki asker sayısıın 16 bin ile 19 bin arasında olduğu yukarıdaki açıklamada belirtilmiyor. Görünen o ki, bu küçük manipülasyonla geri kalan ülkelerin sadece göstermelik (50 ya da 100) asker göndermiş oldukları kamuoyundan gizlenmeye çalışılıyor. Bir de listede Dominik Cumhuriyeti gibi araya sadece çok isim olması isteğiyle serpiştirilmiş ülkeler var. Bu hileyi ABD daha önce 1 Mart’taki listelerde de yapmıştı. Hatta listeye haberiz adı konulan bir devletin yöneticisi tepkisini şöyle dile getirmişti: “Listeye konulmamız son derece küçük düşürücü, neyimizle savaşa gireceğiz, Hindistan cevizleriyle mi?”

Listede yer alan ve ABD işgaline başından beri büyük destek veren İspanya, İtalya ve Polonya gibi devletler de geri adım atmış durumdalar. Katkılarının sembolik bir düzeyi aşmamasına özen gösteriyorlar. Son derece yavaş davranıyor, ortamı inceleyecek öncü bir ekip gönderme, malzeme taşıma, iklime alışma türünden prosedürlere başvuruyorlar. Irak’ta güçlenen direniş bu ülkelerin korkularını arttırıyor.

Diğer emperyalist güçler cephesine gelince. ABD’nin Irak’taki bataklıktan sıyrılmak için esas yardım istediği ülkeler Almanya, Fransa, Rusya ve Çin gibi güçlerdir. ABD’ye göre, eğer bu devlet yöneticileri isterlerse, Güvenlik Konseyi bünyesinde uzlaşarak Irak sorununun rahatsız edici yanlarını BM’ye devrederler ve ABD’ye bu bataklıktan kolay bir çıkış kapısı açarlar. Böylece ABD, Irak üzerinde politik, askeri ve ekonomik denetimini dilediği gibi sürdürerek petrolü yağmalama yetkisini elinde bulundurur. İç istikrar, asayiş gibi sıkıntılı sorunları da BM’nin başına bir bela olarak bırakabilir. Ancak söz konusu bu güçler pastadan yeterli oranda pay almadan böyle bir pazarlığa girmek istemiyorlar.

Bilindiği gibi daha önce, işgal güçlerine Irak’ı yönetmekte tam yetki tanıyan 1483 Sayılı karar ABD’nin baskısıyla BM Güvenlik Konseyi’nden geçirilmişti. Bu kararla işgal güçleri Irak’ın yönetiminde hakim duruma gelmişti. Fakat Irak halkının direnişi üzerine ABD, işgal otoritesinin gözetiminde bir kukla yönetimi (Irak Geçici Hükümet Konseyi) oluşturma yoluna gitmişti. Ancak direnişin büyümesi ve yaygınlaşması, ABD’nin ve oluşturduğu kukla rejimin Irak’taki meşruiyetinin yeniden sorgulanmasına neden oldu. Bunun üzerine ABD, BM’den yeni bir karar çıkarttı. 1500 sayılı bu kararla Güvenlik Konseyi, “Irak Geçici Hükümet Konseyi’nin (IGHK) Irak halkı tarafından oluşturulacak, uluslararası meşruiyeti bulunan, temsil gücüne sahip bir hükümetin ilk önemli adımı” olduğunu açıklayarak, bu y&oum;netimi resmi olarak tanıdığını açıklıyor. Diplomatik çevreler, ABD’nin bu manevrayla, Türkiye, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerin Irak’ta işgal gücüne katılım için aradıkları uluslararası meşruiyet önkoşulunu yaratmaya çalıştığını belirtiyorlar.

Düşmanın dini ve milliyeti olmaz!

Tüm bu kararlar ve uygulamalar, ABD’nin diğer ülkeleri Irak bataklığına çekmek için yaptığı manevralardan başka bir şey değildir. ABD’nin 50 yıllık sadık uşağı TC, kirli pazarlıkları tamamlamış durumdadır. Onların biz gençlerin kanını tereddütsüz satacakları, daha bir buçuk ay önce, ABD’nin Türkiye’den asker talep etmesi üzerine yaptıkları sevinç gösterilerinden belliydi. Her fırsatta asker göndermenin hem ABD ile olan stratejik ortaklık için, hem de Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürtler üzerinde kontrol sağlaması açısından büyük önem taşıdığını belirten hükümet yetkilileri, “TSK’nın gücüne ihtiyaçları var” şeklinde yaptıkları açıklamalarla bizleri kandırmaya çalışıyorlar. Oysa, Türk egemenleri ve sermaye medyası tarafından yapılan demagojileri bir yan bırakıp, ABD’li senatör Mark Stevan Kirk’ün açıklamalarına bakarsak, “ABD neden bizi Irak’ta istiyor?” sorusunun cevabını alırız. CNN-Türk’te M. Ali Birand’ın sorularını yanıtlayan senatör “Türk askerinin Irak’a gitmesi önemli mi?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Evet, çok önemli. Ne kadar önemli olduğunu da isterseniz bir örnekle anlatayım. Siz Iraklı bir terörist olsanız ve öld¨rdüğünüz her Amerikan askerinin CNN’de ve New York Times’da haber olduğunu görseniz, bunun Amerikan kamuoyunda ABD’nin Irak’tan çekilmesini gerektirecek kadar geniş bir savaş karşıtı kampanyaya yol açabileceğini fark etseniz, Amerikalı öldürmeye son verir misiniz?”. Senatör devamında da şu çözümü öneriyor: “Peki siz o Iraklı terörist olsanız, karşınıza bu kez Amerikan de&curen;il de Türk askeri çıkartılsa ve onları öldürerek medyada haber olamayacağınızı bilseniz, öldürmeye devam eder misiniz?”

Irak’a bizi asker olarak neden çağırdıklarının kanıtı olan bu pervasız sözler, sermaye iktidarının asker göndermedeki kararlılığını azaltmıyor. Onlar için tek sorun bunun sorumluluğunu kimin alacağıdır. Ordu ve Genelkurmay kararın meclisten çıkması gerektiğini söylerken, AKP hükümeti sorumluluğun sadece meclise ve hükümete verilmemesi gerektiğini savunuyor. Hükümet, kararı MGK’dan çıkartarak, ölümlerin vebalini ordu ve Cumhurbaşkanlığı’yla paylaşmak istiyor. Meclisi Eylül ortasında olağanüstü toplayarak “asker gönderme” tezkeresini çıkartmayı hedefleyen hükümet, gönderilecek askerlerin görev yerini bile belirledi: Ambar bölgesi...

Ancak bu planlamaların yanında sermaye iktidarının kitlelerin gözünden kaçırmaya çalıştığı bir gerçek var. O da Irak direnişinin her geçen gün büyümesi, genişlemesi ve güçlenmesi. Amerikan askerlerinin her gün kayıp vermesi, İngilizler’den sonra Danimarka ve Polonya askerlerinin de saldırılara hedef olması direnişin güçlendiğine dair önemli kanıtlardır. Ayrıca işgalcilerle işbirliği yapan, Amerikalılar tarafından kurulmaya çalışılan “yeni Irak ordusu” ile “polis teşkilatı”nda yer alan Iraklılar’ın direnişçiler tarafından cezalandırılması ve BM temsilciliğine geçtiğimiz günlerde düzenlenen bombalama eylemi, sadece direniş dinamiğinin yetkinleştiğinin göstergesi değil, aynı zamanda direniş hareketinin, işgal güçleriyle işbirliği içinde hareket eden tüm kişi, güç v kurumlara da cephe açtığını kanıtlamaktadır. NTV’nin görüş aldığı Iraklılar’dan biri, “Türkler bizim Müslüman kardeşlerimizdir. Ancak buraya gelen Müslüman ya da Arap bile olsa, yine de Amerikalılarla işbirliği yapmış oluyor. Bizler işgali ve bu işgale destek verecek bir Arap’ı bile kabul etmiyoruz.” diyor. İfade çok açık. Kim gelirse gelsin Amerikalı askerlerin işbirlikçisi olduğu içi aynı muameleye tabi tutulacaktır.

Ölümü medyada bile haber konusu olmayacak Türk askerinin ABD askeri yerine ölmesi Irak direnişini zayıflatmayacak, ama Amerika’daki savaş karşıtı mücadeleyi zayıflatıp, savaş kundakçılarına soluk aldırtacaktır. ABD tüm planlarını bunun üzerine yaparken, Türk egemenleri de tarafını uşağı olduğu ABD’nin yanında belirlemiş durumda.

Bizler bu kirli ortaklığı boşa düşürmeli, tarafımızı Irak halkının yanında seçmeliyiz. Irak ve bölge halklarıyla dayanışmak için harekete geçmeliyiz.