ABD emperyalizminin Irak batağı...
Emperyalist işgale karşı direniş sürüyor
Iraka gelecek her yabancı güç işgal kuvveti muamelesi görür!
Savaş sonrası Irakta sular durulacağa hiç benzemiyor. İşgalcilere yönelik saldırılar kesintisiz olarak sürüyor.
İşgale karşı aktif silahlı direnişe henüz başlamayan Şiiler, Basrada üç gün süren bir direniş gerçekleştirdiler. İngiliz askerlerinin ateşine taşlarla karşılık veren öfkeli halk, işgalcileri kovaladı. İngiliz komutanlar askerlerini bölgeden çekerek, kentin birçok bölgesini direnen halka terketti. ABD askerlerinin Şiilerin siyah dini bayrağını indirmesi üzerine, Bağdatta da 10 bin Şii Amerikaya hayır! sloganları eşliğinde işgali protesto etti. Sert tepkiyi gören işgal ordusu özür dileyerek, Şiilerin yaşadığı Es Sadr semtindeki askerlerinin çoğunu çekmek zorunda kaldı.
Geçtiğimiz ay BM binası da işgal karşıtı mücadelenin hedefi oldu. ABD bu saldırı sonrası kendi işgalci konumunu teröre karşı mücadele safsataları ile meşrulaştırmaya çalışırken, saldırı direnişçiler cephesinden beklenen etkiyi yaratmış gibi görünüyor. Saldırı sonrası birçok ülke askeri yardım sözünü tekrar değerlendireceğini açıkladı, BM ve Kızılhaç binaları Ürdüne taşınmak zorunda kaldı. Irakta her gün birer ikişer bataklığa daha fazla saplananlardan ve kendi canlarını bile koruyamayanlardan, BMyi ve diğer devletleri koruması beklenemezdi herhalde.
BM karargahına düzenlenen saldırıyı ABD, BMyi işgale katmak için gerekçe yapmaya çalışıyor. Güvenlik Konseyine sunulmak üzere yeni bir karar tasarısı hazırlayan Bush yönetimi, eğer tasarıyı kabul ettirebilirse, BM ülkeleri Irakta güvenliğin sağlanması için asker göndermek durumunda kalacaklar. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile görüşen BM Genel Sekreteri Kofi Annan, tasarıya destek vererek, Amerikan emperyalizminin sadık uşağı olduğunu yeniden kanıtladı. Annan, Irak kaos içinde. Savaştan önce görüş ayrılıkları olduğu biliniyor. Fakat şimdi biraraya gelerek, Irak halkına yardım etmek mecburiyetindeyiz sözleriyle işgalcileri rahatlatacak bu tasarıya destek istedi. Böylelikle uşaklığını tescillemiş oldu.
Tüm bu çabalara Irak halkının verdiği yanıt oldukça net: Iraka gelecek her yabancı güç işgal kuvveti muamelesi görür!
Büyüyen direniş karşısında yaşanan acz ve sergilenen terör
Büyüyen direniş karşısında ABD terörü boyutlanarak artıyor. Şu ana kadar tutuklanmış ve işkencelerden geçirilmiş 5 bin civarında Iraklıya son birkaç hafta içinde yaklaşık 2500 Iraklı daha eklendi. ABD özellikle Bağdat çevresindeki kentlerde terör estiriyor. Değişik isimlerde operasyonların ardı arkası kesilmiyor. Evlere kapılar kırılarak giriliyor. İnsanlara hayvan muamelesi yapan üst aramaları ve ev talanları yaşanıyor.
Tüm bunlar yapacak hiçbir şeyi kalmamış süper gücün son çırpınışları. Ancak bu son çırpınışlarda fayda etmiyor. Baskı ve şiddetle eşgüdümlü olarak direniş ve mücadele de güçlenerek ve yaygınlaşarak sürüyor.
ABDnin işgal boyunca tutukladığı 5 bin kişiye insanlık dışı muamele yaptığı Uluslararası Af Örgütü tarafından tespit edildi. Avukatları, hatta aileleriyle bile görüştürülmeyen tutsaklar, ne doğru dürüst bir mahkemede yargılanıyorlar, ne de kendilerini savunma hakkına sahipler. Guatanomo üssünde yaşananlardan medyaya yansıyanlar dahi Iraktaki terör ortamı hakkında fikir veriyor.
İşgal sonrası terörle birlikte Irak halkı açlık ve yoksulluğa mahkum edilmiş durumda. Petrol zengini Irakta benzin istasyonları önünde kilometrelerce kuyruk oluşmuş durumda. İnsanlar en temel besin maddelerini bile bulmakta zorlanıyor. Bu ise Irak halkının ABDye olan kinini bir kat daha biliyor.
Böl-parçala-yönete karşı birleşmeye başlayan direniş!
Emperyalizmin yıllardır tüm ezilen halklara yönelik uyguladığı böl-parçala-yönet politikası Irak nezdinde tam bir başarısızlığa uğramış durumda. Geçen hafta Şiilerin kutsal kabul ettiği kent Necefte gerçekleşen katliam Iraklıları birbirine kırdırma yönünde atılan önemli bir adımdır. Bu saldırının işaret ettiği gerçek, ABDnin hem Şii-Sünni, hem de Şii iç çatışması yaratmak istediğidir. Önemli bir Şii kitle desteğine sahip dini lider Muhammed Bekir El Hekimin 125 kişiyle birlikte katledilmesi bunu gösteriyor. Amerikancı kimi çevreler saldırıyı Saddam taraftarlarına yüklerken, kimileri de Şiiler üzerinde etkin olan diğer dini lider Mukteda El Sadra yüklüyorlar. Her iki iddia da mezhep çatışması yaratmayı amaçlayan niyetleri ortaya seriyor. Ancak Şii liderin yaklaşık 1 milyon kişinin kaıldığı görkemli cenaze töreni, işgal ve ABD karşıtı bir miting havasında geçti. Yüzbinlerce insan ABD işgaline hayır! sloganları eşliğinde cenazeyi kaldırdı.
Bağdatta her iki tarafın önde gelen kimi etkin dini liderleri şimdiye dek farklı camilerde namaz kılan Şiilerle Sünnilerin aynı camiye gitmelerini de teşvik ediyorlar. Bu gelişme olası bir ABD provokasyonuna karşı alınan güçlü bir önlemdir. Zaten her iki taraf da açıkça işgale karşı çıkıyor. Direniş, cılız da olsa, Şii kentlerine taşlı sopalı sokak gösterileri şeklinde yayılmaya başladı bile. Bu gelişmelerin Amerikan-İngiliz orduları tarafından kaygıyla izlenmesi boşuna değildir. Bağdat ve çevresindeki silahlı direniş Şii kentlerine yayıldığı koşullarda emperyalistlerin kaçacak delik dahi bulamayacakları kendileri tarafından da bilinmektedir.
ABDde işgal karşıtı mücadele mayalanıyor!
Ülkeye her gün birkaç tane asker cesedinin dönmesi ABD içinde de huzursuzluk yaratmaya başladı. Yıllar önce Vietnamda yaşanmış olanlara benzer bir süreç mayalanmaya başlıyor ABDde. Her asker cenazesinden sonra şu an için güçsüz de olsa Bush yönetimine ve işgal politikalarına karşı tepki eylemleri örgütleniyor.
Asker Aileleri Konuşuyor, Barış İçin Gaziler gibi derneklerin girişimiyle askerlerin geri çekilmesi için kampanya başlatıldı. Asker aileleri yakınları sözcüsü Nancy Lessin, kampanyayla ilgili basına yaptığı açıklamada, Askerlerimizin derhal geri dönmesini istiyoruz. Zaten onlar Iraka hiçbir zaman gitmemeliydi diyor. Lessin sözlerini şöyle sürdürüyor; Askerlerimiz evlerine dönsün, çünkü Irak ABD için bir tehdit oluşturmuyor... Çünkü orada kitle imha silahı yok. Çünkü Saddam Hüseyinle El Kaide arasında bağlantı yok. Oğlu Irakta ölen Fernando de Solar ise Busha şu soruyu yöneltti; Sayın başkan, çocuklarımızı geri getirmek için daha kaçının ölmesi gerekiyor? Bir galon petrolün fiyatı kaç Amerikalı ediyor?&148;
Direniş güçlenerek sürecek
İşgal karşıtı direniş her geçen gün yaygınlaşarak sürüyor. İşgalcilerin bataklığın dibine doğru ilerleyişleri de... Büyüyen direniş karşısında daha da saldırganlaşması ise işgalcileri bekleyen sonu yakınlaştırmak dışında bir sonuç üretmeyecektir.
İşgal altındaki topraklarda taraflar net bir şekilde orta yerde durmaktadır. Bir tarafta bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi diğer tarafta işgal ve katliamlar, bir tarafta özgür bir yaşam özlemi diğer tarafta ise ölüm. Tüm dünya kendi konumunu bugün bu ikilem üzerinden tanımlamak zorunda kalacaktır. Ya işgalcilerin ya da direnişin yanında. Biz sözümüzü verdik. Safımız direnişin safıdır.
Yeni dönemde yayın sorunu üzerine...
Buz kırılmış, yol açılmıştır!
Biz liseliler, bugüne kadar yayın olarak hep bültenleri kullandık. Ekim Gençliğine arada bir-iki yazı yollamakla yetindik. Bunun nedenleri sayılabilir, ama bizi Ekim Gençliğini yaygın kullanmaktan alıkoyan iki sorun üzerinde durmalıyız.
Bunlardan birincisi, Ekim Gençliğinin sadece üniversitelilere özgü bir yayın gibi görmemiz, Ekim Gençliğinin gençliğin politik yayın organı olarak göremememizdir. Aradaki bu farkı iyice algılamak lazım. Çünkü liseliler arasında Ekim Gençliğine bakış açısı bu ve bunu değiştirmeliyiz.
İkinci büyük sıkıntı odağımız ise, liseli gençlik faaliyetlerinin Ekim Gençliğine yansıtılamamasıdır. Bu sorun yukarıdaki sebeplerle birlikte daha çok ihmalden kaynaklanıyordu. Bizim Ekim Gençliğini liseliler arasında yaygınlaştırmamızın önemi ortadadır. Liselilerin bültenlerden ayrı genel olarak gençlik çalışmasını aktarabilecek bir yayın organına ihtiyacı vardır. Bu da ayrı bir yayının değil, bizzat Ekim Gençliğinin görevidir. Ekim Gençliği üzerinden bizzat biz liselilerin görevidir. Bu konu, her yerelde liseli çalışmasını yürüten arkadaşlarımızın başlıca görevi olmalıdır. Yayına yansımayan bir faaliyet gerçekleştirilmiş sayılmaz. Çünkü faaliyetin yayına yansıtılması çalışmanın bir parçasıdır.
Bu bilinçle yeni döneme girerken liseliler arasında Ekim Gençliğine hem düzenli yazı yollanmalı, hem de liseliler arasında Ekim Gençliğinin dağıtımını yaygınlaştırmalıyız. Bu liseli çalışmasının yeni dönemdeki hedefleri arasında önemli bir yer tutmalıdır. Liseliler arasında bu değişim, motive edici iyi bir etki de sağlayacaktır. Diğer yerellerden gelecek haber yazılarıyla canlanacaktır.
Bu iddiamızı canlandırıp ete kemiğe büründürmenin zamanı gelmiştir. Buz kırılmış, yol açılmıştır. Bununla demek istediğimiz; Hatayı tespit ettik. Şimdi de hatayı düzeltiyoruz. Yeni dönemle birlikte faaliyetlerimiz, Ekim Gençliğindeki sayfalarına düzenli olarak yansıtılacaktır.
|