12 Eylül 1980... Onların çocukları harekete geçtiler, devrim ve sosyalizm özlemlerini boğmak için...
Bu sefer bizim çocuklar başaracak!
Birçoğumuzun dünyaya gözlerini ilk açtığı günlerdi. Hatta belki kimimiz ülkemiz emekçilerinin ve gençliğinin üzerine karabasan gibi çöken bu günde, 12 Eylül 1980de dünyaya geldik. Birçoğumuzun isimleri bu kabusa inanmamacasına, devrim ve özgürlük özleminde ifadesini buldu. Barış, Deniz, Devrim, Özgür olduk...
Emperyalizmin kirli elleri iş başındaydı
Karanlığın elleri her zamankinden daha hızlı çalışıyordu. Onlarca idam, işkencehanelerde, Derin Araştırma Laboratuarlarında yüzlerce kuşkulu ölüm, binlerce tutuklama.... Hepsini yapabildiler memleketin bekaası ve asayişi için. Gece yataklarından alındı birçoğu, cesetleri dahi geri verilmedi sevenlerine, fırlatıldı. Asmayalım da besleyelim mi? dediler. Erdal Eren mesela, üstüne atfedilen suçu işlemediği vakit 17 yaşındaydı... Olsun, hemen asılacak yaşa getirildi kayıtlarda ve yaşının gereği asıldı... Büyü de baban sana, büyü de büyü; baskılar, işkenceler, kelepçeler, gözaltılar, zindanlar alacak... Büyüyüp de onyedine geldiğinde baban sana idamlar alacak denildi ardından.
650 bin insan gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin insan fişlendi. Hatta onların fişlenmesi yetmedi. Tüm aileleri ve daha doğmamış olan çocukları, bizler fişlendik. Yüzlerce yayın yasaklandı, tonlarcası yakıldı. Ama hiçbiri durduk yere değildi! Emperyalizme bağımlılığı daha da pekiştirmek için saldırıların daha da hızlandırılması, devrim ve özgürlük sevdasının yok edilmesi gerekiyordu. 24 Ocak kararlarına, hergün artan baskı ve teröre, hak gasplarına karşı mücadele sürekli yükseliyordu ve bu yükselişin önünü kesmeliydiler. Ülkenin içerisinde bulunduğu terör ve anarşi batağından kurtulması için TSK yönetime el koymuştur dedi radyo ve televizyonlarda boğuk bir ses. El koydular yönetime. El koydular sokaklara, insanlara, hayallere ve el koydular hayatlara... Resimler yaptılar İspanya iç savaşı sırasında Franconun enerallerinin yaptığı türden. (*)
Our boys done it dedi uzaklardan Amerikan emperyalizminin sesi. Yani; Bizim çocuklar başardı. Onların çocuklarının sesleri her yerdeydi. Vietnamda, Şilide, Kolombiyada, Venezuelada, Kübada, Korede, Afganistanda ve Irakta da... Her yerde onların çocukları iş başındaydı. Tüm dünya emperyalizmin haksız çıkarları uğruna kana bulandı.
Özgürlük sevdamızı
yok edemediler, edemeyecekler!
Baskı ve terörlerini üzerimizden hiç eksik etmediler. Kara günlerin sembolü olan 1982 Anayasası başımızda Demoklesin kılıcı misali sallandı o günden bu güne. Yetmedi; MGK, DGM, YÖK kuruldu özgürlük sevdamızı tırpanlamak uğruna. Demokratikleşme iddiası ile çıkarttıkları uyum paketlerinin arkasından ise baskı ve terörün yoğunlaştığı uygulamalara sahne oldu sokaklar. Ama özgürlük sevdamıza engel olamadılar. Hala emperyalizme ve uşaklarına öfke kusuyor sokaklar. Mahkemelerde hala yargılayanlar yargılanıyor. Hala her 6 Kasımda YÖKe hayır! sloganları ile inliyor üniversiteler, meydanlar.
Ve bugün emperyalizm bir kez daha kirli çıkarları uğruna çocuklarını görev başına çağırıyor. Çocuklar (uşaklar) bir kez daha üstlendikleri görevi yerine getirmeye hazırlanıyorlar. Ancak bu sefer bizlerin kanına ihtiyaçları var. Ve bu sefer başaramayacaklar. Bizleri, emperyalizmin ve sermaye sahiplerinin çıkarları uğruna ölmeye ve öldürmeye gönderemeyecekler.
Bizler kardeş Irak halkına karşı değil ama Amerikan emperyalizmine karşı savaşacağız. Emperyalizmi ülkemizden ve bölgemizden kovacağız. Bu sefer biz başaracağız!
(*) İspanya İç Savaşı sırasında Falanjistlerin (İspanyol faşistleri, Franconun partisi) Madridi bombalamalarını anlatan ünlü Picasso eseri La Guernica savaş sonrası bir sergide sergilenirken Franconun generallerinden biri tabloyu görür ve sorar; Güzel resim. Kim yaptı bunu? O anda orada bulunan Picassonun yanıtı keskin ve zekicedir; Siz yaptınız General.
|