Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Eylül 2003
Sayı: 64
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Kavga bayrağı elimizde!
  Irak'ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız kampanyası İstanbul
  Irak'ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız kampanyası Ankara
  Kampanya çalışmalarından...
  Kampanya çalışmalarından...
  Sermayenin tatili yok, mücadelenin de!
  Sırada 100 bin söz var...
  Kampanya çalışmamızdan izlenimler...
  Onurlu aydınlar ve sanatçılar gençliğin sözünün arkasındalar!
  Ümit Altıntaş Gençlik Kampı" başarıyla gerçekleştirildi!...
  Kamp izleniminden...
  Kamp izleniminden...
  Sermayenin ucuz laboratuvarları: Teknokentler
  Ordu ve YÖK görüşmesi...
  Gençliğin sözü söz...
  Filistin: Ortadoğu'nun sönmeyen direniş meşalesi
  ABD: Irak batağında leş kargası
  ABD emperyalizminin Irak batağı...
  Bu sefer "bizim çocuklar" başaracaklar!
  Bir Şili türküsü
  Katliamları unutmadık, unutturmayacağız!..
  Komünistler yargılayanları yargılıyor!
  Savaşın silahları
  11 Eylül filmi üzerine
  Kadınsı reklamlar ve reklam tipi kadınlar
  Bir işçi tiyatrosu
  Genç komünistin bir günü...
  Coca Cola, Kolombiya ve 'Hayatın Tadı'
  Futbol: Sistemin kullandığı bir uyuşturucu
  Okur mektupları



 
 
Futbol: Sistemin kullandığı bir uyuşturucu

İnsan toplum içinde varlığını sürdürebildiği sürece yaşayabilir. Her insan içinde yaşadığı toplumla ilişkiler kurmak zorundadır. Bu ilişkilerle kendine bir yer edinmeye çalışır. İnsan bu ilişkilerle kendini geliştirir. Bu gelişme toplumu nasıl gördüğüyle ilgilidir. Toplumdaki insanları birer dost, arkadaş, birlikte bir şeyler yapabileceği insanlar olarak görürse, bir gelişmeden bahsedebiliriz. Ancak birer düşman, alt edilmesi gereken insanlar olarak gördüğü vakit bir gelişmeden söz etmek imkansızdır.

İnsanlar birbirleriyle elbette yarışarak, mücadele ederek de kendilerini geliştirebilirler. Ancak karşısındakini düşman olarak görmek, başarmak için her türlü yola başvurmak, toplumu sevgi, dayanışma ve dostluk ilişkilerinden uzaklaştırır.

Futbol terörü

Spor da insanın kendini toplum içinde var etmesinin bir aracıdır. Özellikle de takım halinde yapılan sporlarda insanlar hem arkadaşlığı, hem de yardımlaşmayı öğrenirler. Futbol gerek takım oyunu, gerekse vücudun bütününü çalıştıran bir oyun olmasından kaynaklı daha da önemlidir. Düşünme, fiziksel kullanım ve kolektif mücadele, futbolun en önemli özellikleridir. İlk futbol karşılaşmalarının işçiler arasında oynanmaya başlanmasının mantığı da futbolun kolektif bir oyun olmasında yatmaktadır. Ancak futbolun bu yönü hep arka plana itilmektedir. Düzen futbolu da kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Özellikle rakip takım, taraftarlar, futbolcular birer düşman olarak görülmektedir.

Bunu en büyük örneğini geçtiğimiz aylarda İzmir’de Göztepe-Karşıyaka arasında oynanan bir hazırlık maçında gördük. Takımı için ölümü göze aldıklarını söyleyen gençler, birbirlerine girdiler. Bir kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı. Yine aynı olaylar, Trabzonspor-Fenerbahçe maçında da yaşandı. Olaydan bir ay önce Trabzonspor Başkanı “Su yüz derecede, Trabzonlu altmış derecede kaynar” diyerek seyircisini kışkırtmış, gencecik insanları savaş alanına sürmüştür. Ve sonuç ortada. Onlarca genç insan yaralanmıştır.

Peki ne uğruna? İnsanların öfkeleri gerçekten de birbirlerine karşı mıydı? Yoksa onlara bu mu dayatılıyor? Açıktır ki, düzen bunların olmasına göz yummaktadır, çünkü insanları bu şekilde oyalayabilmektedir. İnsanların içindeki öfke, kin ve hırs bu yollarla boşaltılmaktadır. Böylece yıllar boyunca ezilen, sömürülen insanlar düşmanlarını yanlış seçmeye yöneltilmektedir. Oysa emekçi seyircinin düşmanı rakip takımlar değil, ona bunu böyle gösteren düzenin kendisidir.

Futbolda terörün bu kadar çok tırmandırıldığı bir ortamda insanların güvenliğini sağlamak, tel örgüler gibi sorunlar çıkmaktadır. Bu şekilde hayatlarını futbola bağlayan insanlar, dünyayı futboldan ibaret görmektedirler. Etrafında olup bitenlerle ilgilenmemektedirler. İnsanlar, hayatı, düzeni, neden ezildiklerini sorgulayamamaktadır. Sorgulamayan insan da bu düzeni değiştirme gücüne sahip değildir. Bu şekilde düzen kendi devamlılığı için yeni mevziler kazanmaktadır.

Radikal gazetesine açıklama yapan bir psikoloji uzmanı, artık toplumda geçmişin Prometheusçu gençliğinin yerini gününü gün eden, yaşamı fantezilerini hayata geçirmekten ibaret gören bir gençliğe bıraktığına değiniyor. Burada 1980 darbesinden sonra bilinci ezilen gençlik kitlelerinin bir yerlere ait olma tutkusu, düzenle karşı karşıya gelmekten çok futbol takımlarının taraftarlığını yapmakta somutlanıyor. Bir nevi örgütlülük de diyebilirsiniz. Ama “Ne pahasına?”, “Hangi ideal uğruna?”, “Kimin için?” soruları bu kişiler tarafından sorulmuyor.

Futbol endüstrisi

Elbette hayatımızın bu kadar içine girmiş bir spora düzenin mali açıdan el atmaması düşünülemez. Futbol adına insanların ceplerindeki paralar alınıyor. Bu şekilde bir endüstri yaratılıyor. Sermaye düzeni, futbol endüstrisinde, başka bir deyişle futbol makinesinde dönen paralarla ilgileniyor.

Şans oyunları ve internetten bahislerle insanlar umutlandırılıyor, yoksulluktan kurtulmak için daha da fazla yoksullaşıyorlar. Bu yolla üretmeden, kolay yoldan para kazanmanın önü açılıyor. Belki 3-5 kişi kazanıyor, ancak milyonlar kaybediyor.

Futbolcu alım satımlarında harcanan paralar, sponsorluk ve reklam anlaşmaları, yayın hakları, sabahlara kadar süren futbol tartışmaları insanların hem vakitlerini almakta, hem de düşünmelerini engellemektedir. Bu şekilde kendi ezilmişliğini anlık da olsa unutan insan mutluluğu buralarda aramaktadır.

Gerçek futbol

Görüldüğü gibi, kapitalizm futbola da el koymuştur. Futbolu asıl amaçlarından uzaklaştırmaktadır. Ancak futbolun gerçek anlamını bulduğu yerler de yok değil. Mamak İşçi Kültür Evi Gençlik Komisyonu’nun düzenlediği bir futbol turnuvası var. Elbette her oyunda ve turnuvada olduğu gibi burada da amaçlardan biri kazanmak. Ancak düşmanına karşı değil, maçta rakibin olan arkadaşına karşı kazanmanın sözkonusu olduğu bir turnuva oynanıyor. Takım arkadaşları arasında birliktelik, yardımlaşma gelişiyor. İnsanların toplum içinde tek başlarına yaşayamayacakları, ancak birlikte mücadele ederek bir şeyler elde edebilecekleri gösteriliyor. Yapılması gereken de bu değil mi zaten?

Burjuvazi futbol oynamakla veya futbolun amaçlarıyla, gerçekleriyle ilgilenmiyor. O kendi amaçlarını ve gerçeklerini futbola ve insanlara empoze ediyor. Apolitize olmuş gençlik, bu durumun asıl amacın düzeni ayakta tutmak olduğunu göremiyor.

Bu noktada yapılması gereken durup düşünmektir. Bize sunulanları sorgulamak, hemen kabul etmemektir. Kendi gördüklerimizi herkese göstermeye çalışmak, insanları bilinçlendirmektir. Sadece bizim bilmemiz yetmemektedir, çünkü hiçbir zaman insanlar tek bir birey olarak başarıya ulaşamaz. Bütün bunları düzen de bilmektedir ama bizlerin bilmesini engellemek için her türlü yola başvurmaktadır.

Ancak insanlar her şeyi er geç kavrayacaktır. Bu kavrayış tüm toplumda gerçekleştiği vakit sonuca da ulaşacaktır. Bu nedenle insanları mücadeleye çağırmalıyız. Kapitalist düzen bireylerle değil, bireylerden oluşan sınıf kitleleriyle yıkılır.

R. U. Kurşun