Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Eylül 2003
Sayı: 64
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Kavga bayrağı elimizde!
  Irak'ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız kampanyası İstanbul
  Irak'ta işgalci, okulda müşteri olmayacağız kampanyası Ankara
  Kampanya çalışmalarından...
  Kampanya çalışmalarından...
  Sermayenin tatili yok, mücadelenin de!
  Sırada 100 bin söz var...
  Kampanya çalışmamızdan izlenimler...
  Onurlu aydınlar ve sanatçılar gençliğin sözünün arkasındalar!
  Ümit Altıntaş Gençlik Kampı" başarıyla gerçekleştirildi!...
  Kamp izleniminden...
  Kamp izleniminden...
  Sermayenin ucuz laboratuvarları: Teknokentler
  Ordu ve YÖK görüşmesi...
  Gençliğin sözü söz...
  Filistin: Ortadoğu'nun sönmeyen direniş meşalesi
  ABD: Irak batağında leş kargası
  ABD emperyalizminin Irak batağı...
  Bu sefer "bizim çocuklar" başaracaklar!
  Bir Şili türküsü
  Katliamları unutmadık, unutturmayacağız!..
  Komünistler yargılayanları yargılıyor!
  Savaşın silahları
  11 Eylül filmi üzerine
  Kadınsı reklamlar ve reklam tipi kadınlar
  Bir işçi tiyatrosu
  Genç komünistin bir günü...
  Coca Cola, Kolombiya ve 'Hayatın Tadı'
  Futbol: Sistemin kullandığı bir uyuşturucu
  Okur mektupları



 
 
Bir Şili türküsü

“Şili’de halk bugün savaşıyor
Cesaret ve aklın gücüyle
Kahrolsun halkın katili cunta
Yaşasın Unidad Popular!”

16 Ağustos gecesi Harbiye Açık hava bu seslerle inliyordu. Sahnede sekiz kişi, 7 bin kişilik dev koroya “eşlik” ediyorlardı. Hepsinin yüzünde bir şaşkınlık ifadesi, İspanyolca sözlerin Türkçe karşılığını anlamaya çabalıyorlardı. Konser dinleyicilerin İspanyolca/Türkçe sloganlarıyla ara ara kesiliyordu. Özellikle hep bir ağızdan “El pueblo unido jamás será vencido!” (Örgütlü bir halk yenilmez!) sloganının atılması çok anlamlıydı.

Konserin ilginç bir seyirci kitlesi vardı. Herkesin bir nebze politik olduğu söylenebilir, ancak bilet fiyatları devrimci kitleleri uzaklaştırmak istercesine yüksek tutulmuştu. Zira bu devrimci üretimlerin halktan koparılıp elitleştirilmesi politikasının bir uzantısından başka bir şey değil. Ancak duvarların boyu yeterince yüksek değildi ve duvarlarının hükmü yoktu... Bir çok devrimci içeri atlayarak girebildi.

Okyanusların ötesinden gelen, bizimle aynı yüreği taşıyan, bizimle aynı acılara katlanan, kardeş bir halkın çocuklarıydı onlar. Latin Amerika’nın belki de en güzel sesiydiler. Sözlerini anlayamamamıza rağmen onları büyük bir duyarlılıkla dinledik. Şili’de darbe sırasına katledilen bir öğretmenin hikayesini anlattılar. Öğretmenin bedeni paramparça edilerek uçaktan ülkesinin topraklarına savrulmuş. Onun şarkısının söylendiği sırada, orada bütün devrim şehitleri anıldı. Sözlerin anlaşılamamasına rağmen, oluşan atmosfer aynı dilin kullanıldığı izlenimini uyandırıyordu.

Sahnedeki grubun adı Bolivya’nın La Paz kentinde yer alan İllimani dağından geliyor. Inti ise güneş demek. Bu ismin altında belki de çok başka anlamlar gizli: Dağların ardından doğan bir güneş... Yeni bir umut... Bir halkın zulme ve baskıya karşı direnişi...

Inti Illimani grubu, 1960’ların başında Şili’de kurulur. Grup üyeleri Santiago Teknik Üniversitesi’nde tanıştıktan sonra mühendis olma ideallerinin müzisyen olma hayalleriyle yarışamamasından dolayı okulu bırakırlar. Latin Amerika’nın folklorik yapısıyla beslenen müzikleri sayesinde kısa süre içinde en çok beğeni toplayan gruplardan bir tanesi olurlar. Hatta bir dönem Şili’nin en ünlü ozanı olan Victor Jara ile çalışma fırsatı bulurlar. Onları diğer müzik gruplarından ayıran en önemli nitelikleri ise devrimci kimlikleri ve bunu sanatlarına yansıtabilmeleridir. Bugün de hala büyük ölçüde bu kimliklerine sahip çıkıyorlar.

11 Eylül 1973’de Şili’de askeri darbe olduğu sırada grup uzun bir turnenin tam ortasındadır. Ülkelerinden gelen haberler korkunç sözcüğü ile tarif edilemeyecek düzeydedir. Onların İtalya’da olduğu sırada –15 yıl kadar orada sürgün yaşarlar– eski grup üyeleri Victor Jara’nın ölüm haberi gelir. Son ana kadar halkının özgürlüğü için gitar çalmış, şarkı söylemiştir. Önce ellerini kesmiştir cunta, susmamıştır, şarkısını söylemeye devam etmiştir. Asıl tehlikenin düşünceleri olduğu anlaşılınca, ozan insanların gözleri önünde kurşuna dizilmiştir. Hem de zamanında mitinglere, toplantılara sahne olmuş Santiago Stadyumu’nda. Ve grup bu haber sonrası yaklaşık 400 bin seyircinin önünde marşlarına başlar: “El pueblo unido jamás será vencido!”(Artık bu stadyumun adının Victor Jara Stadı aline geldiğini belirtelim.)

Grup üyeleri bugün hala Victor Jara’ya olan bağlılıklarını ortaya koyuyorlar. Sanki grup içinde bugünkü üyelerden çok onun ağırlığı varmış gibi. Bu onların sahne performansı açısından da oldukça olumlu. Çünkü dikkat sahnede tek bir kişi üzerine odaklanmıyor. Sekiz kişinin sekizi de aynı ölçüde ilgiyi üzerinde toplamayı başarıyor. Yine diğer bir ilginç özellikleri, sahnede kullandıkları enstrümanların sayısal çokluğu. En az 30 tane müzik aleti var ve bunlar sürekli olarak el değiştiriyor. Bütün grup elemanları enstrümanların tamamını çalabiliyor ve vokal yapıyor. Tüm bunların yanında sahnedeki duruşları da oldukça etkili. Örneğin devrimci bir marş söyleyeceklerinde takındıkları ciddiyet, halk türkülerinde yerini büyük bir coşkuya bırakıyor.

Yalnız üzerinde özenle durulması gereken seyircilerin Inti İllimani’den beklentileriydi. Grup son onbeş senedir verdikleri hiç bir konserde Venseremos’u söylememişti. Belki hiçbir ülkede de böyle bir taleple karşılaşmamışlardı. Inti İllimani’nin birçok ülkede ciddi bir hayran kitlesi var. Türkiye’de ise insanlar, o konsere giderken grubun devrimci kimliğine duydukları saygıdan gittiler. Birçok insan aralarında “Şili’nin devrimci grubu konser verecekmiş” diye konuşuyorlardı. Dolayısıyla bu coşku konser gününe de yansıdı ve sonunda Inti İllimani’nin 15 senelik suskunluğu bozulmuş oldu. İnsanların zafere (venseremos kazanacağız anlamına geliyor) olan inancına bu şekilde karşılık verdiler.

“Venseremos venseremos
Kıralım zincirlerimizi
Venseremos venseremos
Zulme ve yoksulluğa paydos!”

C. Eylül