Sezerin tavrı ve sözde
demokrasi rüzgarı
Demokrasi kurtuldu!.. Evet, YÖKün rektör seçimlerine anti-demokratik müdahalesini Cumhurbaşkanı Sezerin veto etmesinin ardından, konuyla ilgilenen kesimler bu hava içine girdiler. Burjuva köşe yazarlarından burjuva parti liderlerine kadar hemen herkes, demokrasi önderi Sezere büyük sevgi gösterilerinde bulundular. Tansu Çiller bile biz uzun zamandır YÖKün kaldırılması gerektiğini savunuyoruz diyebildi. Neredeyse YÖK dışındaki herkes Sezerin bu vetosundan memnun.
Sanki artık demokratik bir ülkede yaşıyormuşuz gibi bir hava estiriliyor. Sanki ülkemizde işkence bitmiş, cezaevlerinde insanlar devlet tarafından öldürülmüyor, sakat bırakılmıyor. Sanki işçi sınıfının, emekçilerin ve diğer ezilenlerin yanında olmalarından dolayı binlerce insan cezaevlerinde çürütülmüyor. Sanki bunlar da yetmezmiş gibi, ölüm anlamına gelen hücre tipi cezaevleri bugün siyasi tutsak ve hükümlülere dayatılmıyor. Sanki yasalar işçi sınıfının her türlü örgütlenmesinin ve haklarını almasının önüne geçecek şekilde düzenlenmemiş. Sanki ortalama bir işçi insanca yaşanacak ücretin beşte biri düzeyinde bir ücrete mahkum değilmiş. Sanki hakkını arayanın, demokratik bir ülke isteyenin kafasından cop, bileklerinden kelepçe eksik oluyormuş gibi...
İşte Sezer böyle bir ülkenin cumhurbaşkanıdır. Ve misyonu faşist sermaye iktidarının demokrasi cilası ihtiyaçlarına yanıt vermektedir. Bir tarafan açık katliamlar gerçekleştirilirken, cezaevlerinde insanların kolları koparılırken, işçi-emekçi direnişleri polis-jandarma saldırılarıyla bastırılmaya çalışılırken, öte yandan demokrasi hayalleri yaymak gerekmektedir. Sezer de ipliği çoktan pazara çıkmış faşist bir kurumun uygulamaları üzerinden bunun gereklerini yerine getirmektedir. Böyle bir misyonun sahibi Sezerin farklı bir tavır göstermesi, hele ki bunca kamuoyu tepkisi altında, hiç de amaca uygun olmazdı. Sezer tam da düzenin ihtiyaçları doğrultusunda davranmıştır.
Rektörlük seçimleri
skandalında son gelişmeler
22 üniversitede yapılan rektör seçimlerinin ardından YÖK, Cumhurbaşkanı Sezere gönderdiği üçer kişilik aday listesinde MHPli adayların şansını arttırmak adına en çok oy alan bazı adayları keyfi bir şekilde elemişti. Özellikle Dokuz Eylül Üniversitesinde oyların %80inden fazlasını almış olan iki adayın elenmesi, tepkileri eyleme dönüştürmüş, öğretim görevlileri ardı ardına eylemler gerçekleştirmeye başlamıştı. Bunun üzerine kamuoyunda bir tepki de yaratılmıştı. En son Sezerin yapacağı hamle bekleniyordu.
Nihayet Sezer listeyi olduğu gibi YÖKe geri gönderdi. Bunun kamuoyunda yansıması ise özetle Prof. Dr. Hakkı Baharın yorumu gibiydi: Şu anda her şeyden önce demokrasi kurtuldu. Herkes cumhurbaşkanımızdan böyle bir davranış bekliyordu.
Bu vetonun ardından YÖK, 21 Temmuz Cuma günü olağanüstü toplandı. Kendi kararında direten YÖK, listeleri ayırarak ve tercihlerini gerekçelendirerek, ama esasta bir değişikliğe gitmeden, listeleri cumhurbaşkanına geri yolladı. Sezer, 9 Eylül Üniversitesi dışındaki 21 üniversiteye ilişkin listelere bir itirazda bulunmadı. Bu arada birer oy almalarına rağmen YÖK tarafından üç kişilik listeye alınan Prof. Dr. Orhan Uslu ve Prof. Dr. Güzin Gökmen, yaşanan gelişmeler üzerine adaylıktan çekildiler. YÖK bu sefer de geriye kalan ve bir oy almış olan Prof. Dr. Özcanı listeye ikinci sıradan alırken, liste dışı bıraktığı Prof. Dr. Emin Alıcıyı listeye almak zorunda kaldı, ama üçüncü sırada tercih etti. Süreç karşılıklı ayak direme şeklinde devam ediyor.
Terörün sorumlusu ergenlik!
Sınıf mücadelelerin (egemen sınıflara göre terörün) nereden kaynaklandığı bulundu! Ezen ve ezilen sınıflar arasındaki uzlaşmaz çelişkinin, ya da günümüz somutundan bakarak, bir işçinin insanca yaşam ücretinin beşte birine talim etmesinin, gençliğin geleceğinin karatılmasının bunun kaynağı olduğunu düşünüyorsanız, hiç de bilimsel bakmıyorsunuz! Meğerse tüm suçlu ergenlik dönemi sorunlarıymış. Bu büyük keşfin sahibi Terörle Mücadele Daire Başkanlığı Psikolojik Harekat Şubesinde görevli komiser psikolog Necati Alkan. Bu iddiasını şöyle açıklıyor:
Ergenlik döneminde fiziksel yapısı bozulan genç, kendini değersiz görüp, güvensiz hisseder. Bu durum doğal olarak psikolojisine de yansır ve tepkileri önceden kestirilemez. Anne-baba, devlet gibi otorite sayılan her şeye başkaldırı meyili artar. Maceracı, iniş-çıkışlarla dolu bu kritik dönemi terör örgütleri çok iyi kullanır.
Gençliğin bu insanlık dışı düzene, geleceğini yok eden sisteme başkaldırısı hep sürecektir. Bu gülünç bilimsel açıklamalar sahiplerinin hiçbir işine yarayamayacaktır. İnsanlığa verebileceği hiçbir şeyi kalmayan bu sistem yalnızca gençliği değil, işçi ve emekçileri de terör örgütleri dedikleri devrimci örgütlerden uzak tutmayı başaramayacaktır.
Nükleer Santrala Karşı
Güç Birliği Platformudan açıklama:
Çokuluslu nükleer tekeller ve yerli işbirlikçilerine vurulmuş bir darbe!
Nükleer santral ihalesinin iptal edildiğinin açıklanmasının bir gün sonrasında, 26 Temmuz günü, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şubesinde, Nükleer Santrala Karşı Güç Birliği Platformu konuyla ilgili bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya EMO, Enerji Yapı Yol Sen, ÖDP, EMEP, Nükleer Karşıtı Platform İstanbul şubeleri ve Greenpeace Akdeniz temsilcileri ile aralarında Suavi ve Nejat Yavaşoğullarının da bulunduğu sanatçılar katıldı. Güçbirliği adına EMO İstanbul Şube Sekreteri Selami Yılmazın okuduğu basın açıklamasının ardından nükleer santrallerin kapkara karanlık defteri, temsili olarak, platform bileşenlerince bir daha açılmamak üzere kapatıldı.
Ardından basın mensuplarının yönelttiği sorulara geçildi. Bu ihalenin iptal edilmeyip kısa bir süre ertelendiği açıklamasının hatırlatılması üzerine; bu kısa süreden kastedilenin 10-15 yıl olduğu, nükleer enerjiden yana olan kliklere mavi boncuk dağıtmak için böyle söylendiği, bu işin artık bittiği ifade edildi. Enerji sıkıntısı hakkında sorulan bir soruya da; sahip olduğumuz birçok doğal, ucuz ve temiz enerji kaynağı sıralanarak, yakın gelecekte bizi bir enerji krizinin beklemediği vurgulandı.
Yapılanların boşa gitmediği ve bunların alınan kararda büyük etkisinin olduğu ifade edilen basın açıklamasının sonunda, Akkuyuda 5 Ağustosda düzenlenecek olan nükleer karşıtı şenliğe çağrı yapıldı. Buna göre İstanbuldan 4 Ağustos Cuma akşamı yola çıkılacak. Akkuyuda 5 Ağustosda saat 11:00de başlayacak olan miting muhtemelen akşam 17:00e kadar sürecek. Akşam, sanatçıların katkısıyla gerçekleşecek olan şenliğin ardından, aynı akşam herkes geldiği ile geri dönecek.
Okunan basın metni:
35 yıldır Türkiyeyi tehdit eden nükleer macera, 25 Temmuz günü Başbakan Bülent Ecevitin Akkuyu Nükleer Santral İhalesinin iptal edildiğini açıklaması ile son bulmuştur.
Bu karar;
Para hırsıyla ülkemizi ve dünyayı radyasyon cehennemine çevirmek için lobi faaliyetlerini yürüten çokuluslu nükleer tekeller ve yerli işbirlikçilerine vurulmuş bir darbedir. (
)
Bu iş burada bitmiş gibi gözükse de, nükleer lobilerin bu işten kolay kolay vazgeçeceğini düşünmüyoruz. Duyarlılığımız, hem ülkemiz hem de dünya için son nükleer santral kapanıncaya kadar sürecektir. (
)
Güçbirliği adına
EMO İstanbul Şube Sekreteri Selami Yılmaz
Bu kapkara karanlık defterde; yüzbinlerce insanın kanserden ölümü,
Bu kapkara karanlık defterde; yüzbinlerce bebenin özürlü doğuşu,
Bu kapkara karanlık defterde; milyonlarca insanın radyasyona maruz kalarak geleceklerinin karartılışı,
Bu kapkara karanlık defterde; milyonlarca insanın alınteri ve emeğinin gaspedilişi,
Bu kapkara karanlık defterde; onlarca ülkenin geleceklerinin ipotek altına alınışı vardır.
Bu kapkara karanlık defteri bir daha açılmamak üzere kapatıyoruz.
|
|