ARSIVANA SAYFA
 
29 Temmuz '00
SAYI: 27
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan...
Hücre saldırısı ve devrimci sorumluluk
SAG-ÖO direnişi ve yeni dönem dersleri
SEKA direnişinin bir kez daha gösterdiği
"Kophenag Kriterleri" ve Kürt sorunu
%10 barajı saldırısına karşı işçi eylemi
Metal sektöründe TİS süreci ve görevlerimiz
Birleşik Metal-İş Genel Temsilciler Kurulu...
Kongreye doğru DİSK!
İstanbul Anakent Belediyesi'nde de grev...
Zindan direnişinin dersleri ve yeni dönemin görevleri
F tipi saldırısı
Saldırı direnişle yanıtlandı
Bergama'da katliam girişimi ve tepkiler
Maltepe'de "Hücre Tipi Cezaevleri Politikası ve..."
F tipi cezaevine karşı aydın ve sanatçı girişimi
Programda tarım ve köylü sorunu/3
Kıbrıs'ta işgale son!
Bu memleket bizim!
Türkiye'de enerji sorunu ve politikaları
Resmi bilim emperyalist tekellerin hizmetinde
Sezer'in tavrı ve sözde "demokrasi rüzgarı"
14. kuruluş yılında İHD
G-8 Zirvesi ve gösterdikleri
Emperyalist-kapitalist sisteme karşı yürütülen...
Cellatex ve Adelshoffen eylemleri
Propaganda-ajitasyon sorunu
Yorum senin ya da yorumsuz mu demeliyim?
Mücadele Postası
 



 
 
İstanbul Anakent Belediyesi’nde de
grev kararı asıldı

“Tek yol grev!”


TİS görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanmasının ardından, belediye işçilerinin grev kararı asma eylemleri devam ediyor. 25 Temmuz’da İstanbul Anakent Belediyesi’ndeki eylem 2500 işçinin katılımıyla gerçekleşti.

Belediye-İş pankartları altında yürüyüşle alana gelen işçilere, işten atılan İGDAŞ işçileri ve grevdeki Kimya-Teknik işçileri kitlesel katılarak, başta Genel-İş Sendikası olmak üzere diğer sendika şubeleri de yönetici düzeyinde katılarak destek verdi.

Sendika yöneticileri tarafından yapılan konuşmalar, diğer ilçe belediyelerindeki eylemlerde yapılan konuşmalarının benzeriydi. Burada da; kazanılmış haklardan taviz vermeyeceklerini, insanca yaşamak için yeterli ücret istediklerini, bunun çözülmediği durumda ise greve çıkmaktan başka çarelerinin kalmayacağını vurguladılar.

Coşkulu ve kararlı bir ortamda geçen eylem süresince işçiler, greve çıkmak konusunda kararlı olduklarını attıkları sloganlarla da ifade ettiler. ‘Direne direne kazanacağız!’, ‘Kahrolsun İMF!’ vb. sloganların yanında, sıkça atılan ve öne çıkartılan istem ve slogan ‘Tek yol grev!’ oldu. Halayların çekilmesi ve belediye binasına grev kararının asılmasının ardından eylem sona erdirildi.

İstanbul eyleminde belediye işçileriyle konuştuk:

“Greve hazırız!”


- Belediye işçileri greve çıkıyor. Neler söyleyeceksiniz?
1. işçi: Grev bizim hakkımız. Bir anlaşma sağlanamadı ve tek yol grev artık. Amacımız aslında greve gitmek değil, anlaşmaktan yanayız.

2. işçi: Grevden yana değiliz. Ama işveren bizi mecbur bırakıyorsa son çaremiz. Yapacak başka bir şeyimiz yok. Son silahımızı kullanacağız.

3. işçi: En önemlisi Fazilet Partili belediyeler. FP, hükümeti İMF’ye teslim olmakla suçluyor. Ama kendisinin yönetimde olduğu belediyelerde de İMF politikalarına sadık kalıyor. Hatta İMF’nin belirlediği ücretin altında kalarak, diğer belediyelerde çalışalardan daha çok mağdur ediliyorlar. Bu onların samimiyetsizliğini gösteriyor.

4. işçi: 190 milyon maaş alıyoruz. 9 Ağustos’ta müthiş bir eylem yapacağız. 16’sında grevimiz başlayacak. Biz greve hazırız.

5. işçi: İstanbul genelinde yapılacak bir grev olacak. Genel-İş olarak grev hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bu greve gidilecek, kesinlikle dönüş yok. Belediyeler geri adım atmazsa, grevimiz kesinleşecek. Geri adım atmamız mümkün değil. Altı ay öncesinde belediye başkanları işbirliği yaptı. Biz de sendikalar olarak işbirliği yaptık ve eylem kararlarımızı sürdürüyoruz. 24 Mayıs’ta gösterdik, bundan sonra da göstereceğiz.

Tes-İş 5 No’lu şube mali sekreteri: Bu süreç içerisinde bizim de İGDAŞ’ta toplusözleşmemiz devam ediyor. Daha önceki toplusözleşmeyi ihlal ettiklerinden dolayı yargıya başvurduk. Bundan dolayı 15 arkadaş işinden oldu. Geride 119 arkadaş daha var, onların da mahkemeleri var, mahkemeleri geldiğinde tek tek işten atacaklar. Buradaki belediye işçilerinin grev kararı ile bizim işten atılmamız arasında hiçbir fark yok. Çünkü her ikisinde de amaç, hak arama mücadelesi içerisinde olan insanları sindirmektir.

Kemal: Hakkımızı alana kadar direneceğiz. Biz işçi olarak direnmekten yanayız, ama bizden önce sendika var. Biz gereken desteği ve gücü vereceğiz, veriyoruz da. Ötesinde sendika ile işverenin oturup anlaşmasını bekleyeceğiz, olmazsa greve çıkacağız. Demin Solmaz başkanın da dediği gibi, grevi gerektiği şekilde yapacağız. Greve çıktığımızda eskisi gibi de olmayacak. Bu kez alanlarda mücadele ederek grevi geçireceğiz. SHP döneminde greve çıktığımızda farklıydı. Şimdi ise özelleştirme çoğaldı. Çöp özelleştirildi, onun için birlikte toplanıp grev yapacağız.

Hıdır: İnsanca yaşamak istiyoruz. Eğer greve çıkmak gerekiyorsa, greve çıkmaya hazırız. Kararlıyız ve haklı mücadelemizden dolayı çok yerden de destek alıyoruz.

Metin: Maalesef 5 aydan beri anlaşma sağlanamadı. Ben 25 senelik işçiyim, elime geçen maaşla geçinemiyorum. Hakkımızı almak için gerekirse greve çıkacağız. Bize 4 kişilik ailenin geçineceği bir maaş versinler istiyoruz. Greve çıktığımızda ise grev önlüğü giyip oturmayacağız, alanlara çıkacağız.






Eğitim-Sen 4. Olağan Genel Kurulu yapıldı

İcazetçi reformistler ile
teslimiyetçilerin ittifakı



Eğitim-Sen 4. Olağan Genel Kurulu 18-19-20 Temmuz tarihleri arasında Ankara’da gerçekleşti. 500’ü delege olmak üzere yaklaşık 600 kişinin katıldığı Genel Kurul’a damgasını “ittifak” oluşturan reformist anlayışların kürsü polemikleri vurdu.

Genel Kurul’a Kemal Bal’ın konuşmasıyla başlandı. Bal; eğitimin sorunlarına, Eğitim-Sen’in eğitime nasıl baktığına, faili meçhullere, ülkemizde yaşanan ekonomik, demokratik, sosyal sorunlar ve hak gasplarına, bunun için gerekli olan sınıf dayanışması ve küresel direnişe değindi.

Daha sonra Siyami Erdem ve siyasi parti sözcüleri konuşma yaptılar. Sermayenin son dönem saldırıları ve İMF politikalarına karşı yürütülecek mücadelenin emekten yana topyekûn bir mücadele olması gerektiğine, küresel direnişin önemine, anti-demokratik uygulamalara karşı demokratik hak talepli bir mücadele yürütmenin zorunluluğuna, cezaevlerine yönelik saldırı ve katliamlar ile F tipi yaşama karşı mücadelenin gerekliliğine, anti-emperyalist mücadeleyi yükselterek bağımsız, demokratik Türkiye’ye ulaşmanın yolunu açmak gerektiğine değindiler.

Daha önce tüm delegelere gönderilen 410 sayfalık 1998-2000 Çalışma Raporu’nun özeti ile Denetleme ve Disiplin Kurulu Raporu okundu. Ardındın gündemin “Raporların Görüşülmesi ve Aklama” maddesine geçildi.
Raporlar hakkında 96 delege söz aldı. Konuşmalarda çoğunlukla, mesleki-özlük haklar; toplumsal sorunlar ile cezaevlerine yönelik uygulamalara karşı pasif tutumların terkedilerek fiili-meşru mücadele hattının hayata geçirilmesi; protestocu tarzdan hak alıcı tarza geçilmesi; sahte sendika yasasına karşı net ve direngen bir duruşun sergilenmesi gerekliliğine değinildi ve seçim sisteminin devrimci emekçileri dıştalayan bir sistem olduğu eleştirisi getirildi. Raporun büyük çoğunluğunun basın açıklaması metinlerinden, bakanlarla yapılan görüşmelerden, öneri ve hayata geçirilemeyen eylemlerden oluşması da eleştirildi.

Çalışma Raporu’na en büyük tepki ise, raporun 52. ve 57. sayfalarında “Eğitim-Sen nasıl bir eğitim istiyor?” başlığı altında yeralan bölümde, özelleştirmeyi destekleyen ve onaylayan ifadelerin kullanılması, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni öven ve MEB-TSK arasında protokol öngören maddelere yönelik oldu. Delegeler, Çalışma Raporu’nun bu şekliyle aklanmasının özelleştirmeyi onaylamak anlamına geleceğini, Eğitim-Sen’in anlayış ve ilkelerine ters düşen bu maddelerin aklamaya geçilmeden önce rapordan çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, raporun gönderildiği tüm kurum ve kuruluşlara düzeltilmiş şekliyle yeniden gönderilmesini talep ettiler. Bu tepki ve eleştiriler üzerine sözalan Eğitim Sekreteri Cemal Ünlü, bu maddelerin Eğitim-Sen’in görüşü olmadığını, teknik bir hata sonucu raporda yeraldığını, “Eğitim-Sen nasıl bir eğitim istiyor?” başlıklı bölümün Kemal Bal’ın açılış konuşmasında yeralan şekliyle dikkate alınması gerektiğini söyledi, yönetimi yıpratmak için gereksiz “polemik” yürütüldüğünü belirtti.

Kurul’un ikinci günü “Raporların Görüşülmesi ve Aklama” maddesinin “aklama” kısmına geçilmeden önce, oybirliğiyle verilen önerge sonucu raporun 52. ve 57. sayfaları çıkarıldı.

Delegelerin rapora gösterdiği tepki ve yönelttiği eleştirilere Yönetim Kurulu adına yanıt veren Kemal Bal; “Bu işkolunda bizim dışımızda daha binlerce eğitim emekçisi var. Biz onların da haklarını savunmalıyız, onları da temsil etmeliyiz. Niteliğimiz önemli ama çoğunluk sendikası değilseniz devletin muhatabı olamazsınız” şeklinde, aslında hiçbir şey söylemeyerek yanıt verdi. İlginç olan ise, yönetimi ve yönetimin anlayışını eleştiren her grubun delegesinin konuşmadan sonra Bal’ı ayakta alkışlamasıydı.
3. gün ise önergeler divana sunuldu ve oylandı.

Oylanarak kabul edilen önergeler: Ayrımsız-koşulsuz genel af çıkarılması; Türk Kamu-Sen ile örgütlenme ve eylem biçimiyle ayrılmalı, hiçbir platformda yer alınmamalı; KESK örgütünün sendikaların eylemlerine sahip çıkması, kitlesel destek sağlaması; zorunlu tasarrufların faiziyle birlikte ödenmesi için mücadele edilmesi; işçi sınıfıyla dayanışılması; toplusözleşmeli-grevli sendika hakkı için fiili-meşru mücadele edilmesi; anti-faşist mücadelede birlik ve karşı propaganda ile DKÖ’lerle dayanışma gösterilmesi; Kürt sorununun siyasi çözümü ve anadilde eğitim için mücadele edilmesi; küresel saldırılara ve AB’ye karşı anti-emperyalist mücadele edilmesi, küresel saldırıya karşı küresel direnişin hayata geçirilmesi; tüm özelleştirmelere karşı mücadele edilmesi; sürgünlerin engellenmesi ve mağdurların geri alınması için her türlü eylemlerin düzenlenmesi; daha nitelikli ve mücadeleci, yerellikleri de kapsayan bir Emek Platformu oluşturulması; F tipi cezaevlerine ilişkin net tavır alınması, ailelerle dayanışma içinde olunması ve aktif mücadele edilmesi; NKY’nın geri çekilmesi yönünde mücadele edilmesi gerektiği yönünde verilen önergeler kabul edildi.

Daha sonra seçime geçildi. Yönetimi ÖDP ve yurtseverlerin ittifakı olan reformist liste aldı.