Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Mayıs 2003
Sayı: 60
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Emperyalistler ve işbirlikçiler saldırıyorlar... Yanıtını alacaklar!
  1 Mayıs ve gençlik
  İstanbul'da 1 Mayıs...
  Ankara'da 1 Mayıs...
   1 Mayıs eylemlerinden...
  Gençlik 1 Mayıs'ta alanlardaydı!
  Dünyada 1 Mayıs...
  Kurtlar sofrasında Irak!
  Halklar emperyalist saldırganlığa boyun eğmiyor!
  İşgal altındaki Irak'tan manzaralar....
  Bu yasa meclisten geçmeyecek!
  Devrimci mirasa sahip çıkmak!
  Devrim için düşenler kavganın en onurlu yerinde bayraklaşıyorlar!..
  Deprem ve Bingöl'de yaşananlar!
  Öğrenci gençliğe yönelik planlı provokatif saldırılar üzerine
  MİT, kışkırtıcı elemanını feda etti
  Partimizin direnişçi kimliğine leke sürdürmedik!
  Okullar ticarethaneye dönüştürülüyor!
  Söz üniversitede!
  İTÜ şenlikleri nereye?
  ODTÜ'de Alternatif Şenlik...
  Almanya 2. Bir-Kar Gençlik Kampı...
  İsviçre'de 9. Ekim Gençliği Kampı...
  Paris Komünü...
  Okur mektupları



 
 
Liseli gençliğin yaşamı üzerine...

Hepimize tanıdık gelir; okul çevresinde veya tuvaletlerde gizlice sigara içenler, okuldan sonra apar topar internet cafelere, bilardo salonlarına koşanlar, kız arkadaş bulma telaşındaki “delikanlılar”, her tenefüs tuvalete koşup saçına şekil verenler, gizlice makyaj yapanlar, haftasonu cafelere gidip gereksiz ve saçma sohbetler yapanlar, yani liseliler! Sürekli önemli işleri olan ve problemleri bir türlü bitmeyen gençler...

Liseli gençler ne yapar? Sabahları erkenden kalkıp okula gider, okul bitince eve ya da internet cafe vb. yerlere gider, akşamları evde ya televizyon izler, ya bilgisayarda oyun oynar ya da ders çalışırlar. Hafta sonları ise dersane, kurs veya cafe türünden yerlere giderler. ÖSS’den dolayı sürekli dersaneye gitmek ve ders çalışmak zorunda bırakılan son sınıflar ise adeta bir yarış atına dönüştürülürler. Düzenin kendilerine yönelik saldırılarından dolayı düşünmek için zamanları olmaz. Tabii bu anlattıklarımız geri bilince sahip liseliler.

Düzen liselerde kendi istediği insanı yaratmak için çabalar. Kılık kıyafet yönetmelikleriyle tektipleştirerek, disiplin kuralları, gerici müfredatı ile uyutup uysallaştırarak kendi insanını yaratmaya çalışır. Elbette bu eğitim lisede başlamaz. Ta çocukluğumuzda oyuncaklarımızı kimseyle paylaşmamamız öğütlenir. İlkokula başladığımızda “Ne mutlu Türküm diyene!” dedirtilerek milliyetçilik, liseye gelindiğinde ise ek olarak kirli kişilikler gençliğe aşılanır. Benmerkezci, kibirli, yoz insanlar olarak şekillendirilmeye çalışılır.

Yukarıda anlattığımız liseli gençlik kesiminden ayrı olarak, sorunlarına karşı daha duyarlı, fakat bu sorunlara karşı birlikte mücadele etmek için örgütlenme yanlısı olmayan bir kesim daha var. Bu kesim daha çok çalışıp bir yerlere gelerek mücadele etmenin daha yararlı olacağını savunurken, bir kısmı da sorumluluk hissetmeyerek mücadeleye katılmaz. Mücadeleye katılmamak için, daha çok ders çalışıp zamanı boşa harcamamak gerektiğini söyleyip, zamanlarının çoğunu cafe türü yerlerde geçirirler. Gençlik grupları ya da platformlarına katılabilen bu gençlerin kimisi zamanla ilerleyip mücadeleye omuz verirken, kimisi de omuzlarındaki yükü taşıyamayıp örgütlülükten kaçabilmektedir.

Liseli gençlik kesimlerinin bir başka cephesini bizler, yani liseli genç komünistler oluşturuyor. Devrimci bir liseli mücadelesi yaratma iddiasında olan biz gençliğin ileri unsurları, örgütlendiğimiz liseli gençlik platformlarıyla, tüm zaaflarımıza rağmen bulunduğumuz her okulda etkin bir mücadele vermeye çalışıyoruz. Çoğu zaman gençliğin geri bilincinden ötürü birçok engellemeler yaşasak da elimizden geldiğince çaba harcıyoruz.

Bugün biz liseli genç komünistlerin omuzlarında ağır bir yük var. Kimlik arayışına giren, politikleşmeye başlayan gençliği dönüştürmek, devrimci gençlik hareketini geliştirmek en önemli görevimizdir. Ancak etkin, kararlı, militan bir duruşla görevlerimizi yerine getirip, amacımıza ulaşabiliriz.

C. Tamer



Ekim Gençliği’ne eleştiri...

Semt çalışması üzerine

Ekim Gençliği’nde yer alan birkaç noktayı yeniden gündeme getirmek ve bu noktalar üzerine kendi görüşlerimizi söylemek istiyoruz.

Öncelikle EG’nin bir önceki sayısında semt çalışması ile ilgili orta sayfa yazısı üzerine birkaç söz söylemek istiyoruz. İlkin, orta sayfa genelde dönemsel ve genel ihtiyaçlara cevap vermek ve bunun üzerinden Ekim Gençliği çalışmasına yön vermek için kurgulanıyor olmalı idi. Geçen sayıdaki semt çalışması yazısının bu kurgu içinde çok bir yere oturduğu söylenemez. Gençlik çalışmasının gündeminden kopuk olması bir tarafa, gereksiz ayrıntı ve birçok tespit hatası da mevcut. Az çok semtte yaşamış biri olarak bunu söyleyebiliriz. Mesela; semt gençliğini irdelemek, kültürel niteliğini ortaya koymak, sınıfsal konumunu ortaya koymak için verilen örnekler, ortaya atılan birçok nokta fazlasıyla gereksiz ve yanlış tespitlere dayanıyor. İlki yazının genelinde bir semt çalışmasından bahsediliyor, ncak sonlarda bizim semt çalışmasına temkinli baktığımız, artık bakmamamız gerektiği söyleniyor. Biz hiçbir zaman temkinli bakmadık. Farklı baktık, sınıfsal baktık. Bunu yazının bütününde yazıyı yazan arkadaş da söylemiş zaten. Bu şekliyle oldukça garip kaçmış gibi görünüyor.

Semtlerin içerisinde orta halli aileler otursa da özü itibari ile oralar işçi-emekçi semtleridir. Öyle derin bir hetorejenliğe de sahip değildir. Bazı semtlerde değinilen şekilde sınıfsal konumları ile karma bir yapı sözkonusu olsa bile en nihayetinde bizim de gidip ilişki kurduğumuz-kuracağımız-kurabileceğimiz bu işçi-emekçiler ve onların yine işçi, işsiz ya da öğrenci olan genç çocuklarıdır. Bu yönüyle ele aldığınızda temelde bir hetorejenlik görülmüyor. İkincisi, ev geçindirme sorumluluğu: Türkiye’de sadece 17 yaşından küçük 4 milyon çocuk azgın sömürü koşullarında çalışmakta. 17 yaşın üstünde de yine milyonlarca genç çalışmakta. Bunları semtinde veya işyerinde kuşatmanın önüne, örgütlemenin karşısına arkadaş grubu veya amcası nasıl geccedil;ebiliyor, anlaşılır değil. Bu örnek yanlış alınmış. Ekim Gençliği’ne bir perspektif sunarken bu kadar basit niteleyebilir miyiz sorunu? Evet faaliyet karmaşıktır, fazlasıyla özgün örneklere sahnedir. Ülkeden ülkeye, ilden ile, hatta semtten semte, alandan alana değişik sorunları çıkarır karşımıza. Ama bunların bütününü basit ve nereye oturduğu belli olmayan bir dille yazacak değiliz ya. Yazının t¨mü basit değil, ancak genelinde sorunun temelinden çok kenarı ile ilgilendiğini söyleyebiliriz.

Daha bir çok nokta ve örnek olmasına rağmen değinmek istediğimiz asıl nokta, EG’nin niteliğine göre güçlü bir orta sayfa ve güçlü değerlendirmelerin olmasını istememizdir. Bizler gençlerin nasıl bir yaşam tarzı içerisinde olduğunu, arkadaşlık gruplarını, kültürünü azçok biliyoruz. Bizler de zaten işçi-emekçi çocukları olarak buralarda yetişmedik mi? O zaman sorunumuz karşımıza çıkan güçlükler ise eğer, güçlük alanını ve de asıl önemli olanını bizim fabrika ve semt gençliğine hangi araç ve yöntemlerle gitmemiz gerektiği oluşturmuyor mu?

Ve şu noktayı soralım: Neden ilk olarak fabrika-işçi gençliği değil de semt gençliği? Sınıf üzerine, sınıf hareketliliği ve sınıfsal konum üzerine birçok söz söylenmiş, ama gençliğin ilk gideceği adres olarak fabrikaları göstermesi gerekirken semtleri göstermiş. Bunu da yazıya söylemiyoruz, yazıyı yayınlayan EG’ye ve iktibas yapılan yere söylüyoruz. Bizce semt çalışmasından önce ilk olarak fabrika çalışmasını koymalıydı önüne. Bugünün ihtiyaçları bunu dayatıyor çünkü. Madem öğrenci gençliğin dışında kendine alan açacaksın, önce fabrikalardan başlamamız gerekiyor.

Eleştireceğimiz bir diğer nokta da şu: Kapak yazısında 1 Mart’ta diğer gençlik gruplarından duruşumuzla ve sloganlarımızla farklı olduğumuz, onların ise orada şenlik havasında bulundukları yazılmış. Ancak 1 Mart haber yazısında ise gençlik kitleleri hakkında şenlik yaptıklarına, şiarlarına ilişkin bir değerlendirme yok. Hatta gençliğin tümünden bahsederek hep birlikte Kızılay’ı zorlamaya yönelik girişimlerde bulunulmuş. Demek istediğimiz şu; kapakta bir değerlendirme yapılıyor, bir diğer sayfada başka... Ya da biz hepsini yanlış anlamış olabiliriz. İkinci yazıda sözü edilen gençlik kortejlerinde inisiyatif bizim elimizde miydi, yani haberini yaptığımız sadece bizim inisiyatifimizde olan kortejler miydi?

Bunlara dikkat etmenizi temenni ediyoruz. Daha güçlü bir yayın dileğiyle...

D. Aziz/H. Halil