Yılgınlık yok direniş var!
Partimizin direnişçi kimliğine leke sürdürmedik!
30 Nisandan beri İstanbuldaki üniversitelerde gerginlik yaşanıyor. ADKF çetesinin devrimci demokrat öğrencilere karşı gerçekleştirdiği saldırılar kadar medyanın yanlı haberleri ve polisin okullarda estirdiği gözaltı terörü bu gerginliğin temel nedeni.
5 Nisandaki YTÜdeki çatışmanın ardından yeni bir saldırıya karşı can güvenliğimizi sağlamak için devrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler olarak 6 Nisan sabah 8:30da okulumuza toplu giriş yapma kararı aldık. Daha önceki günlerde sabah 6:00da okul kapılarını ADKF çetesine açan, bu çetenin okula giren öğrencilere saldırmasına göz yuman okul yönetimi ve ÖGB, devrimci, demokrat ve yurtsever öğrencilerin okula girişi söz konusu olduğunda, pek çok öğrencinin dersinin başlamasına rağmen bizleri okula almadı. İÜ yönetimi çevik kuvveti okulun önüne yığarak öğrencilerin okula girmesini engelledi. Bu da yetmedi, yaklaşık 150 kişi gözaltına alınarak Vatan TMŞye götürüldü.
Devrimci öğrenciler olarak otobüslerde marşlarımızı söylemeye, sloganlarımızı atmaya başladık. YÖK, polis, medya bu abluka dağıtılacak!, YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!, Beyazıt faşizme mezar olacak! vb. sloganları tüm gücümüzle haykırdık. Bir anda Vatanın bahçesi 150 öğrencinin sloganları ve marşlarıyla bir eylem yerine döndü. Pek çok arkadaşın ilk gözaltı deneyimi olmasına rağmen morallerini yüksek tutmalarını sağlamış olduk.
Sağlık muayenesi için hastaneye gidip geldikten sonra nezarethanelere konmaya başlandık. Üst araması sırasında genç komünistler olarak ayakkabı bağı ve kemer vermedik. Polislerin tehditlerine, küfürlerini ve uyguladıkları fiziksel şiddete rağmen bu tavrımızdan vazgeçmedik.
Bu işlemler bittikten sonra okullarımızda gerçekleştirmeyi planladığımız 6 Mayıs Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin Aslan anmasını yapmaya karar verdik. Anma tüm devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Ardından bir arkadaşımız Denizler ve 6. Filoyu denize dökenlerden devralınan devrimci mirasın temsilcileri olduğumuzu ve içinde bulunduğumuz süreci anlatan kısa bir konuşma yaptı. Okunan şiirler, marşlar ve atılan sloganlarla anmamız sonlandı. Ardından 6 Mayıs 2002de Ölüm Orucunda Şehit düşen MLKP dava tutsağı Hüseyin Kayacı için kısa bir anma gerçekleştirdik. Böylece her koşulda devrimciler olarak değerlerimizi sahipleneceğimizi bir kez daha göstermiş olduk.
Akşam saatlerine doğru diğer öğrencilerden ayırarak sorgulanmak üzere 12 kişi TMŞye götürüldük. Diğer arkadaşlar gece geç saatlerde serbest bırakıldı. TMŞye girer girmez katiller sürüsü yoğun psikolojik baskıya, biz de direnişe başladık. İçeriye büyük bir moral üstünlükle girdiğimizden ilk saldırıları kolaylıkla atlattık ve açlık grevine başladık. Hepimiz hiçbir şekilde ifade vermeyeceğimizi, hiçbir kağıda imza atmayacağımızı belirttik. Bunun üzerine daha da sinirlenen işkenceciler hepimizi tek tek saatler sürecek sorgulara almaya başladılar. Fakat her seferinde hiçbir sorunuza yanıt vermiyoruz! cevabı ile yenilgiye uğradılar. Gözaltında bulunduğumuz 4 gün boyunca sürekli sandalyede oturtulup, uyutulmadan sorgulandık. Sorgu boyunca sürekli hakaretlere, tutuklama tehditleine, ajanlık tekliflerine ve kaba dayağa maruz kalmamıza rağmen moralimizi bozmayı başaramadılar. Sorgu aralarında kısa sürelerle birbirimizi gördüğümüz diğer siper yoldaşlarımızla dayanışmayı son ana kadar sürdürdük. Gözaltı boyunca genç komünistler olarak Habip, Ümit ve Hatice yoldaşlara layık bir tutum içinde olduk, Partimizin direnişçi kimliğine leke sürdürmedik.
9 Mayıs sabahı bizden bir gün önce YTÜden gözaltına alınan öğrencilerle birlikte DGM savcılığına çıkarılmak üzere otobüslere bindirildik. Beşiktaş DGMye vardığımızda, bizi öğrenci ve ailelerden oluşan yaklaşık 100 kişilik bir kitle sloganlarla karşıladı. Bu karşılama moralimizin bir kat daha artmasına neden oldu. Öğlene doğru savcılıkta ifadelerimizi verdikten ve dava DGMden düştükten sonra Sultanahmet Adliyesine götürüldük. Burada da arkadaşlarımız bizi yalnız bırakmadılar. Daha kalabalık ve daha coşkulu bir şekilde sloganlarla karşılandık. Daha önceki davasından dolayı gıyabi tutuklaması olan bir arkadaş dışında herkes tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Diğer arkadaş da bir gün sonra bırakıldı.
Ümit Altıntaş yoldaşın da ifade ettiği gibi, İşkenceciler bir kez daha bilimsel sosyalizmin duvarına çarparak parçalandılar. Bir kez daha devrimci irade kazanmış oldu.
Okullarımızda estirilen polis terörüne rağmen devrimci faaliyetimiz engellenemeyecektir.
Devrimci irade teslim alınamaz!
YÖK, polis, medya, bu abluka dağıtılacak!
Genç bir komünist/İstanbul
|