Bu yasa meclisten geçmeyecek!
Geçtiğimiz yıl gündeme gelen yeni YÖK yasa tasarısı, yıllardır vurgulanan ticarileştirme saldırısının en gözle görülür ifadesi oldu. Harç bedelleri, üniversite-sanayi işbirliği, mali özerklik, yönetim kurulları gibi alt başlıklarıyla, ticarileştirme saldırısının ne düzeyde planlandığını gözler önüne serdi.
Erkan Mumcu döneminde başlatılan YÖK yerine YEK tartışmasıyla yeniden gündeme gelen bu mesele, YÖK ile hükümet arasında bir gerginliğe yolaçtı. YÖKün yapısından ÖSSnin yeniden düzenlenmesine kadar bir dizi konuda hükümet ile YÖK karşı karşıya geliyor gözüktü.
Hükümet değişikliğiyle Milli Eğitim Bakanlığına getirilen Hüseyin Çelik, hükümetin yasa tasarısı ve YÖKün değiştirilmesi konusunda kararlı olduğunu göstermeye çalıştı. Sürekli YÖK yasa tasarısının meclisten geçirilmesinin önemli olduğunu vurguladı. YÖK ile AKPnin yasa tasarısı ve üniversitelerdeki değişiklikler üzerinden yaşadığı gerginlik, bu dönemde de devam etti. Kadrolaşmalarla, üniversitelerde türban meselesiyle karakterize olan MGK uyarısı, aslında YÖK yasa tasarısının saldırgan içeriğini karartmaya yönelik bir manipülasyonu da içeriyordu.
Saldırının özü korunuyor
Bu son tartışmaların gösterdiği en açık gerçek, tasarı somutunda ticarileştirme konusunda herhangi bir tartışmanın olmaması, üniversitelerin paralı hale getirilmesi hususunda tam bir anlaşma sağlanmış olmasıdır. Üniversitelerin mali durumu, borçları, bütçe yetersizliği gibi konular geçtiğimiz yıl Kemal Gürüz ve rektörler tarafından dile getiriliyordu. Bu yıl bu koroya bakan H. Çelik de katıldı. Tümü bu sorunların çözümü olarak, eğitimde özelleştirmenin/paralı eğitimin yolunu açan uygulamalardan dem vurmakta, hatta daha ileri gidip eğitime sponsor bulmaya dahi çalışmaktadırlar. Tasarıda üniversitelerin mali konumuna, harçlara, torba bütçe gibi uygulamalara ilişkin önermeler tamamiyle desteklenmekte, önemsiz bir takım maddeler üzerinde yapılan rötuşlamalarla tasarı üzerinde görüşbirliği sağlandığı izlenimi verilmektedir. Oysa bu görüş birliğine çok önceden ulaşılmış, paralı eğitim ve eğitimde özelleştirme saldırıları kapsamlı bir biçimde planlanmıştır.
Özetle, aslında son tartışmalar YÖK yasa tasarısının özüne değil, üniversitelerin yönetimi ve denetiminin paylaşılması, bu alanda farklı çıkarları temsil eden AKP ve ordu güdümlü YÖK arasındaki gerginliğin çözümüne dairdir.
Öğrenci gençlik cephesinden bu yasa tasarısına dair çok şey söylendi. Yasa tasarısının güncel anlamına dair söylenenler, bugün düzenin eğitim sisteminden umduğu faydaya da, eğitimin paralılaştırılmasına dair planlamalarına da ışık tutar niteliktedir. Yasa tasarısı, paralı eğitim yoluyla devletin (dolayısıyla sermayenin) eğitim yükünden kurtulması, uzun vadede üniversitelerin sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesinin bir aracı olarak görülmelidir. Sermaye iktidarının savaşın dışında kalmanın bedellerinin işçi-emekçilere ve gençliğe ödetilmesi konusunda sergilediği net tutum da, bu yasa tasarısının iktidarın elinde tıpkı İş Yasası gibi önemli bir araç olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Gençlik susmadı, susmayacak!
Gençlik cephesinden bu yasaya karşı net bir tutum sergilenmiştir. İki yıldır üniversitelerde oluşturulan yasa karşıtı platformlar ile bu yasanın güncel anlamı ve tasarının gençlik cephesinden nasıl görüldüğü ortaya konulmuştur. Yasaya karşı çalışmalar 18 Mayısta merkezi ve militan bir gençlik eylemiyle taçlandırılmıştır. Bu sene de emperyalist savaş karşıtı muhalefette önemli bir rol oynamış olan gençliğin yasa karşıtı tavrının yeniden eylemli bir tarzda ortaya konulması ve yeni 18 Mayısların yaratılması, YÖK tartışmalarının asıl muhatabı öğrenciler cephesinden söylenmiş en anlamlı söz olacaktır.
|