Halklar emperyalist saldırganlığa boyun eğmiyor!
Bağdatın kolay düşüşünün ardından emperyalist işgal tamamlanmış oldu. Güneydeki halkların her türlü zorbalığa ve barbarlığa, onca silah ve teçhizata karşı onurlu direnişine karşın çürümüş Saddam rejiminin tam da yapısına uygun bir tutumla direnen halkını ortada bırakması ve kaçması savaşın beklenenden daha kısa sürmesine neden oldu. Fakat Irak halkının işgale karşı ortaya koyduğu tepkiler, emperyalistlerin kolay başarı ile yarattıkları havanın kısa sürede dağılmasını sağladı.
İşgal ve direniş
Irakın güneyindeki Umm Kasr, Basra, Necef, Nasıriye gibi kentlerde işgale karşı başlayan Irak halkının direnişi, Bağdatın düşüşüyle belli oranlarda kırılmalara uğramıştı. Ancak bir süre sonra Irak halkının emperyalizme ve işgale karşı tepkisi yeniden kendisini değişik eylemliliklerle ifade etmeye başladı. Bu eylemler Irakın birçok şehrinde işgalcilerin yüzüne tokat gibi çarpıyor. Irakta kukla bir rejimin kurulmasından sorumlu emekli ABD generali Jay Gamerın düzenlediği tüm toplantılar kitlesel gösterilerle protesto ediliyor. Tikritte geçtiğimiz haftalarda ABD karargahına ve askerlerine yapılan saldırı, Fellucede el bombalı saldırı, Musuldan kukla valinin ve Amerikan kuvvetlerinin kovulması emperyalistlerin zafer sarhoşluğunun kısa sürmesine neden oldu. Henüz ciddi bir örgütlülüğe sahip olmasa da, işgali kabul etmeyn halkın ilk tepkileri bunlar.
Bugün Irakta Şii-Sünni tüm halk tek bir amaçla birleşmiş ve emperyalist işgale karşı gösteriler yapmaktadır. ABDnin katliamlarına rağmen Irak halkı geri adım atmak bir yana bilenen bir öfkeyle işgale karşı çıkmaktadır. Bu, emperyalistlerin yeni bir Filistinle ve yeni bir intifadayla karşı karşıya kalacaklarını gösteriyor.
Özgürlük değil, yağma ve talan!
Irak halkı ABDnin ve onun kukla yönetimlerinin derdinin hiç de Iraka demokrasi ve özgürlüğü getirmek olmadığının bilincinde. Irakı özgürleştirdiklerini iddia edenler, 23 milyon Iraklının sırtına inanılmaz bir borç yükü bindirdiler. 1. Körfez Savaşından beri Irakın biriken borçlarını 250-300 milyar dolar olarak belirten ABDli yetkililer, Irakın yılda en fazla 15 milyar dolar tutarında petrol ürettiğini söyleyerek, bu borcu 20 yıla böleceklerini açıklamaktadırlar. Böylelikle Irak halkın tüm yeraltı kaynaklarına şimdiden 20 yıllığına el koyduklarını ifade etmektedirler. Irak halkı emperyalistlerin özgürlük getirmediklerini, tersine daha da fazla yıkım ve kölelik koşullarının dayatılacağını bilmektedir.
Emperyalist haydutlar Iraka demokrasi götürmek bir yana şiddet ve katliamlarını sürdürmekte, gösteri yapan insanların üzerine ateş açmakta tereddüt etmemektedirler. İşgal sırasında esir alınan 6500 Iraklıyı kendi kurduğu Amerikan askeri mahkemelerinde yargılamaya başladığını açıklayan Pentagon, esirlerin durumunu belirlemekte tek yetkili mercinin kendileri olduğunu söylemektedir. Geçenlerde Norveçli bir gazetecinin, işgalci Amerikan askerlerinin hırsızlık yapacaklarından şüphelendikleri 4 Iraklıyı sokakta çıplak yürüttüklerini yazması da, onların özgürlükten anladıklarının ABD askerlerinin dilediğini yapabilmesi ve Irak halkının bu uygulamalara boyun eğmesi olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Katliamlar sırasınca binlerce Iraklı asker ve sivili, 12 gazeteciyi öldüren emperyalist işgalciler, binlerce Iraklıyı yaralamıştır ve kullandıkları salkım bombalarıyla her gün onlarca Iraklı sivili yaralamaya devam etmektedirler. Irak halkının bu ölüm ve yıkım makinasına kayıtsız kalmayacağı, işgalcilere karşı direnişi günden güne büyüteceği kesindir.
Yağma ve talan hız kazandı
Irak kentlerini yerle bir eden, Irak halkını en modern silahlarla katliamdan geçiren emperyalistler, şimdi Irakın doğal kaynaklarının yağma ve talanını hızlandırmış durumdalar. İşgalciler yağma ve talanın gerçekleşebilmesi için gerekli altyapı olan yol, havaalanı ve limanların rehabilitesine ağırlık vereceklerini açıkladılar. Bu onarım masraflarını 100 milyar dolar olarak açıklayan Amerikan emperyalizmi, olabilecek masrafı 4 kat fazla göstermektedirler. Böylece Irakın doğal zenginliklerini uzun yıllar yağmalamanın zemini hazırlanmaktadır.
ABD, Irak halkının üzerine en fazla bomba ve füze yağdıran ülke ünvanına sahip olduğu için, bu pastadan diğer emperyalistlere pay vermemek için hazırlıklara başlamıştır. Irakın yağmalanmasını organize etme işini ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı adlı kuruluş üslendi. İlk icraatı da Umm Kasr Limanının işletilmesini 4.8 milyon dolar karşılığında bir ABD şirketine vermek oldu. Yanı sıra Irak petrolünün işletilmesi ve dağıtımı, elektrik, su, kanalizasyon, yol, köprü, hastane, okul ve cezaevleri yapımı ve onarım ihaleleri konusunda da ABD, önceliği Amerikan şirketlerine vermiş durumda. Bunun bir örneği de geçenlerde yapılan köprü, okul ve enerji santrali onarımı ihalesinin ABDnin en büyük inşaat şirketi Bechtele 1.1 katrilyon karşılığında verilmesiydi. Duruma göre taşeron şirketler kullanılabileceğini belirten yetkililer, unun tek koşulunun ise bu şirketlerin savaşta açık olarak ABDye destek vermiş ülkelerden olması gerektiğini belirtiyorlar.
ABDnin bu tutumuna tepki gösteren ve kurtlar sofrasında yer almak isteyen Almanya, Fransa ve Rusya ise BM aracılığıyla Cenevre Sözleşmesini öne sürerek ABDnin, Irakın doğal kaynaklarını uzun süreli kullanamayacağını öne sürdüler. Irak halkı katliamdan geçirilirken sesini çıkarmayan diğer emperyalist güçlerin, konu petrol olunca gösterdikleri bu hassasiyet, onların ve temsil ettikleri sistemlerinin kirliliğini açıkça gözler önüne sermektedir.
Yağma ve talanın diğer boyutunu ise tarihi eserler oluşturuyor. Irak dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapan bir coğrafya. Mezopotamya kültürünün en özgün eserlerini bünyesinde barındırıyor. Fakat emperyalizm bu tarihi mirasa da el atıyor. Bunları çalanların sıradan halk olmadığı, bu yağmanın örgütlü bir tarzda ABDnin denetiminde gerçekleştiği biliniyor.
Emperyalist saldırganların yeni hedefleri
Azgın bir savaş histerisiyle hareket eden Bush ve çetesinin katliamları yeni ülkelere sıçratma ve Ortadoğuyu tamamen kendi politikalarına uygun bir şekilde düzenleme isteği uzun süredir yapılan açıklamalarla iyice netleşmiş durumda. Dünyaya egemen olma amacına ulaşabilmek için gerekirse tüm halklara karşı katliamlara girişmekten çekinmeyecek olan ABD, Irak savaşının ardından şimdi de İran, Suriye, Libya ve Kuzey Koreyi hedef olarak belirledi.
Yapılan açıklamalarda öncelikle Suriye hedef alınıyor. Suriye ve Lübnana birer gezi düzenleyen Powell, abanın altına saklama ihtiyacı bile duymadan sopa göstererek istemlerini sıraladı. Suriye ve Lübnandan sonra İsrail, Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistana da giden Powell, Ortadoğudaki yeni yapının gerekleri olarak yapmaları gerekenleri sıraladı. Özellikle İsraile boyun eğmeyen, siyonist işgal altında bulunan Golan tepelerinden vazgeçmeyen tutumu ile Suriye, İsrailin önünde dize getirilmesi gereken bir engel durumunda. ABDnin Irak karşısında kazandığı kolay zafer siyonistleri yeni katliamlar için cesaretlendiriyor. Siyonistler, Irakın elinde olduğu iddia edilen kitle imha silahlarını Suriyeye nakletmiş olabileceğini belirterek, Suriyeye yönelik niyetlerini ortaya koyuyorlar. ABDli yetkili ağızlarından da Suriyede kitle imha siahları bulunabileceği, teröristlere yardım ve yataklık ettiği ve Saddam yandaşlarını barındırdığı ifade ediliyor. Yapılan açıklamaların savaş öncesi Iraka karşı yapılanlarla büyük benzerlikler taşıması emperyalist kudurganlığın ayyuka çıkacağını gösteriyor.
Emperyalistlerin doğrudan tehdit savurduğu bir diğer ülke ise İran. 78deki İran devriminden sonra Amerikan emperyalizminin yörüngesinden çıkan İran o günden beri ABDnin hedef tahtasında. Bugün özellikle Almanya ile gelişmiş ekonomik ilişkilere sahip olan İrana yapılacak bir müdahale, ABDnin bu mevziyi ele geçirmesini sağlayacak. Savunma Bakanı Rumsfeldin İranı savaş sırasında Iraka askeri personel sokmakla suçlaması ve yine kitle imha silahı bulundurduğu gerekçesi, İrana yönelik bir müdahaleyi meşrulaştırma çabasını anlatıyor.
ABDnin benzer bir tutumla BM toplantısında Kuzey Koreye karşı tavır alması da saldırgan politikasının bir parçası. Washington yönetimi ile Kuzey Kore arasında yapılan görüşmelerin geçtiğimiz günlerde tıkanması, ABDnin bu ülkeye karşı seçici ambargo uygulamasını gündeme getirmesine neden oldu. ABDnin Kuzey Koreden nükleer programını sona erdirmesini istemesine karşılık Kuzey Korenin de ABDden saldırmayacağına dair garanti istemesi ve ABDnin bunu reddetmesi üzerine gündeme getirilen seçici ambargo, bu ülkeyi ekonomik alanda sıkıştırarak egemenliği altına alma amacı taşıyor.
Bu gelişmeler Irakın sadece bir başlangıç olduğunu, emperyalist savaşın bitmek bir yana, şiddetlenerek daha da yayılacağını göstermektedir. Hedefin tüm dünya halkları, özellikle emperyalizme boyun eğmeme kararlılığında olan halklar olduğu açıktır.
Dünya halkları boyun eğmeyecek!
Emperyalist saldırganlığa ve yıkıma karşı 1 Mayısta dünyanın her yerinden tok bir yanıt verilmiştir. İşçi sınıfı ve emekçi halklar bir kez daha bu pervasızlığa boyun eğmeyeceklerini haykırmışlardır. Irakta Firdevs Meydanını dolduran binlerce insanın yükselttiği ses de Irak halkının bu işgali kabul etmeyeceğini anlatıyor. Emperyalist ABD, dünyayı yeni savaş ve işgal harekatlarıyla yağmalama planları karşısında halkların direnişini bulacaktır!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
|