Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Mayıs 2003
Sayı: 60
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Emperyalistler ve işbirlikçiler saldırıyorlar... Yanıtını alacaklar!
  1 Mayıs ve gençlik
  İstanbul'da 1 Mayıs...
  Ankara'da 1 Mayıs...
   1 Mayıs eylemlerinden...
  Gençlik 1 Mayıs'ta alanlardaydı!
  Dünyada 1 Mayıs...
  Kurtlar sofrasında Irak!
  Halklar emperyalist saldırganlığa boyun eğmiyor!
  İşgal altındaki Irak'tan manzaralar....
  Bu yasa meclisten geçmeyecek!
  Devrimci mirasa sahip çıkmak!
  Devrim için düşenler kavganın en onurlu yerinde bayraklaşıyorlar!..
  Deprem ve Bingöl'de yaşananlar!
  Öğrenci gençliğe yönelik planlı provokatif saldırılar üzerine
  MİT, kışkırtıcı elemanını feda etti
  Partimizin direnişçi kimliğine leke sürdürmedik!
  Okullar ticarethaneye dönüştürülüyor!
  Söz üniversitede!
  İTÜ şenlikleri nereye?
  ODTÜ'de Alternatif Şenlik...
  Almanya 2. Bir-Kar Gençlik Kampı...
  İsviçre'de 9. Ekim Gençliği Kampı...
  Paris Komünü...
  Okur mektupları



 
  Emperyalistler ve işbirlikçileri saldırıyorlar...

Yanıtını alacaklar!

Yağma ve talan sürüyor

Emperyalist işgalciler, arkalarında, kan, gözyaşı, fakat aynı zamanda bir öfke seli bırakarak yollarına devam ediyorlar. Terörist ABD, Ortadoğu halklarını dize getirme operasyonunu sürdürüyor. Powell geçtiğimiz hafta Suriye ve Lübnan’a gitmiş, tehditler savurmuştu. Bu hafta da önce İsrail’e giderek siyonist katillerin sırtını sıvazladı. Şimdi sıra diğer Ortadoğu ülkelerinde. Ortadoğu’yu ABD eyaleti haline getirmek için yeni dayatmaların derhal hayata geçirilmesi istenecek. Elbette bir kez daha aba altına saklamaya bile gerek duyulmayacak tarzda tehditler savrulacak.

Irak’ta taş taş üstünde bırakmayanlar, bunun faturasını da Irak halkına çıkartıyorlar. Emperyalist yağmacılar Irak’ın tüm zenginliklerine gözü doymaz bir pervasızlıkla el koyuyorlar. Yağmalanacak petrol geliri, “özgürlüğün” bedeli olarak, ABD’li tekellerin ve Amerikan hazinesinin kasalarını dolduracak.

Daha savaş sürerken bizzat ABD askerlerinin denetiminde ve bizzat onlar tarafından saraylarda, müzelerde bulunan değerli eşyalar çalınmıştı. Her ne kadar askerlere yurtlarına dönerken yanlarında hiçbir şey götüremeyecekleri söylense de, bunlar bizzat ABD donanmasına ait gemilerle ABD’ye aktarılmış durumda. Şimdi ise hırsız olduğunu iddia ettikleri gençleri çırılçıplak soyuyor ve işkence yapıyorlar.

Elbette bu pervasızlığın bir bedeli var. Hiçbir halk bu kadar aşağılanmayı kabul edemez. Nitekim Irak halkı da direnmeyi sürdürüyor. Ülkenin her köşesinde hemen her gün bir bombalama ya da sabotaj gerçekleşiyor, protesto eylemleri yapılıyor. Emperyalist haydutlar çareyi saldırganlıklarını arttırmakta buluyorlar. Hayır, onlar güçlü ya da hakim değiller, acz içindeler! İşgal ettikleri topraklarda batağa saplanmış durumdalar. Yaptıkları her açıklama, sıktıkları her kurşun, katlettikleri herbir yurtsever bunun en açık kanıtıdır. Aksi de mümkün değildir zaten. Ortadoğu’nun göbeğinde yıllardır direnen bir Filistin halkı olduğu unutulmamalıdır; her gün katledilmelerine rağmen işgalcileri taşa tutan gencecik devrimcilerin tükenmediği, tükenmeyeceği Filistin!

Emperyalistlerin bölgeye götürdükleri acı ve yıkım her geçen gün öfkeyi, nefreti ve kini büyütüyor. Eninde sonunda yarattıkları kan denizinde boğulacaklar.

Bingöl’de çöken düzen!

Emperyalist efendilerinin yöntemlerini aynen kullanan yerli işbirlikçi uşak takımı ise benzer acı ve yıkımları bizim ülkemizde yaşatmakta ve yine öfke fırtınaları yaratmaktadır. İşte Bingöl! Resmi rakamlara göre 200’e yakın insanın öldürüldüğü, bine yakın insanın yaralı, binlercesinin evsiz kaldığı bir katliam. Çöken okulun altında kalan ve çok değil on gün önce 23 Nisan vesilesiyle kutsanan çocuklar ve biz gençler. Evi yıkılan insanları acılarıyla başbaşa bırakarak, deprem felaketini hazırlayan çıkar sahiplerinin biraz daha palazlanması, kanlı servetlerinin biraz daha artması için seferber olan sermaye devleti. Herbiri bugün AKP ya da CHP’den milletvekili olan ya da onların kadroları olarak yüksek mevkilere getirilmiş kan içicilerin hazırladıkları bir katliam...

Barbarlıkta emperyalist efendilerini aratmayan haramiler bununla yetinmediler. Çadır ve yiyecek isteyen, yani en insani taleplerini dile getiren Bingöl halkı vahşice dövüldü, gözaltına alındı, kurşunlandı. Patenti emperyalistlere ait bu faşist yöntemler ilk defa uygulanmıyor, ama devlet ilk defa bir afet bölgesinde böylesi bir yanıtla karşılaşıyor. Daha önce çeşitli eylemlerle öfkesini haykıran depremzedelerin umursanmamış olması ve hala en berbat koşullarda yaşaması gerçeği, Bingöl halkının öfkesini tetiklemiştir. Bingöl halkının istediği sadece çadır ya da battaniye değil, insan olarak görülmek, insana yakışan bir biçimde muamele görmek ve karşılarında insan bulabilmektir. Oysa onların karşısına bir kez daha gözü dönmüş haydut sürüsü çıkmıştır. Bingöl’de yaşananlar, bu topraklarda barbarlığın nasıl azgınlaştı&curre;ını ve çürümüş düzenin ipini çekecek olan öfke selinin nasıl biriktiğini gösteriyor.

1 Mayıs’ta alanlardaydık!

Dünyanın dört bir yanında işçiler, emekçiler ve gençler 1 Mayıs’ta temel taleplerini haykırdılar, Ortadoğu’daki emperyalist işgali lanetlediler. 1 Mayıs, emperyalistlerin kanlı yürüyüşüne verilmiş en açık ve net yanıt oldu. Berlin’de, Jakarta’da, Paris’te, Şam’da, Moskova’da, Karakas’ta, İstanbul’da, Seul’de, Atina’da, Lima’da, Ramallah’ta ve işgal altındaki Bağdat’taydı seslerimiz. Firdevs Meydanı’ndaki kızıl bayraklar işgalcilerin işlerinin hiç de kolay olmayacağını ortaya koydu. Yıkılan Saddam heykelinin yerini ergeç insanlığın ortak geleceğinin heykeli alacaktır. Dünyanın birçok yerinde halkların başına musallat ettikleri besleme diktatörleri eski makine parçaları gibi söküp atmaya çalışan emperyalistlerin gözü dönmüş saldırganlıkları bunun çok gecikmeyece&curen;ini bildiriyor.

Dünyanın dört bir yanında alanları dolduranların içinde ağırlıklı bir kesimi yine gençliğin oluşturduğunu söylemek mümkün. Çünkü gençlik gelecektir ve geleceğin dünyasında barbarlığın hükmü olmayacaktır.

Filistin’den öğrenen ve köşe başlarında biraraya gelerek işgalcileri taşa tutan Iraklı gençlerin direnişlerini kendi mücadelemiz biliyoruz. Ve biliyoruz ki, omuzlarımız yanyana geldiğinde attığımız taşlar daha sert, attığımız adımlar daha güçlü ve güvenli olacaktır.

Yürüyüş sürüyor, saldırılar artıyor!

Gençlik hareketinin olanakları ve taşıdığı potansiyel her dönem sermaye iktidarını tedirgin etmiş, onu kirli silahlara başvurmaya itmiştir. Geçtiğimiz günlerde devrimci gençlik hareketinin önü bir kez daha çirkin saldırılarla kesilmeye çalışıldı. Türk Solu adlı gerici-şoven çete, doğrudan polis ve üniversite yönetimlerinin koruması ve desteğiyle öğrenci gençliğe saldırdı. İçinden geçilen dönem, bu çetelere verilen destek ve medyanın olayı ele alış tarzı, bu saldırının gerisinde sermayenin karanlık odakları olduğunun en açık göstergesi.

Devrimci ve ilerici gençler, bu saldırının fiziki yönünü bugün için püskürtmüş durumdalar. Ancak asıl sorun, saldırının gerçek amacı olan öğrenci hareketinin önünü kesmek, mücadelemizi karartarak geniş gençlik yığınlarıyla birleşmesini engellemek hedefiyle hesaplaşabilmek ve saldırıyı bu yönden göğüsleyebilmektir. At izinin it izine, karşı-devrimci çete faaliyetinin devrimci mücadeleye karıştırılmaya çalışıldığı böylesi bir dönemde gerçekleşebilecek olası provokasyonlara karşı uyanık olabilmek ve yeri geldiğinde net bir duruş ortaya koyabilmek öğrenci hareketinin gelecekteki çıkarları açısından hayati önemdedir. Kazandığımız her politik mevzi, mücadeleye katacağımız her taze nefes bu saldırılara verilecek güçlü yanıtlar olacaktır.

Denizler’in yükselttiği direniş bayrağını
yarınlara taşıyacağız!

Başeğmezlikleri ve devrimci kimlikleri ile ülkemizde hala devrimci gençlik hareketinin en temel değerleri arasında yer alan Denizler’in devrettikleri bayrağı taşımayı sürdürüyoruz. Yıllardır düzen Denizler’i mücadeleci kimliklerinden sıyararak onları “zararsız”laştırmak istiyordu. Emekçilerin ve gençliğin sahiplendiği devrimcileri “terörist” diyerek karalamaya çalışan sermaye iktidarı, bunda başarılı olamayınca onları ehlileştirerek etkisizleştirme yolunu seçti.

Şimdi de TBMM yoluyla “onurlarının iade edilmesi” gündemde. Bir grup CHP’li milletvekili bununla ilgili bir yasa taslağı hazırlayarak meclise sundular. Soruyoruz: Bu ülkede insan olmanın, onurlu olmanın temel koşulu kokuşmuş düzene karşı mücadele etmekken, bu ülkenin en onurlu insanları devrimciler iken, devrimin bu yiğit neferlerinin onurlarını iade etmek ülke topraklarını satışa çıkaran bu onursuzlara mı kalmıştır? Onlar devrimcilerin onurunu iade etmek bir yana, bu konuda herhangi bir şey söyleme hakkına dahi sahip değillerdir.

Bizler bugünün Denizler’i olmanın sorumluluğuyla bu kirli hesapların karşısına dikilmeliyiz. Denizler’in kimliklerini kavgamızda somutlayarak geleceğe taşımalıyız. Onlar bu düzeni yıkmak istedikleri için asılmışlardı; bugün hala bu düzeni yıkmak için harekete geçenlere en azgın biçimde saldırılıyor, devrimciler köşe başlarında kurşunlanıyor, zindanlarda katlediliyor. Ama açılan yolda ilerlemekte tereddüt gösterilmiyor.

Çünkü emperyalistlerin hedefinde başka ülkeler var, dünya halklarının özgürlük ve barış istemi var, tüm dünya var, hedeflerinde biz varız. Bugün durmak yeni acılar demektir. Öyleyse durmayacağız; Irak’ta, Filistin’de olduğu gibi, 1 Mayıs’ta olduğu gibi... Barbarlığa geçit vermemek, yükseltilen direniş bayrağını yarına taşımak için durmayacağız. Düzenlerini yıkmak ve geleceği kurmak için savaşacağız!