Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
15 Ocak-15 Şubat
2003
Sayı: 57
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Savaşa karşı etkili bir direniş hattı örelim!
  AKP-YÖK çatışması...
  Yıkıcı emperyalist savaş ve gençlik
  Savaşa değil eğitime/emekçiye bütçe!
  Halkların kardeşliği ve mücadelesi emperyalistlerin oyununu bozacak!
  Rehavet değil devrimci çalışma!
  Ne cephede ne laboratuvarda!..
  YTÜ'de bir dönemin ardından...
  GATS ve paralı eğitim saldırısında son durum
  AB'nin eğitim projesi: Socrates ve gerçekler
  Tarihte gençliğin anti-emperyalist mücadelesi
  Gençlik hareketinin bir yılı
  Gençlik hareketinin sorunları...
  Gençlik hareketinde tasfiyecilik...
  ÖO direnişi yeni şehitlerle sürüyor...
  Nurbay Irmak'a özgürlük!
  Burjuvazinin tarihi: Provokasyanların tarihi!..
  MÜ'de politik faaliyetin zorlukları ve imkanları
  Eylemlerden...
  Dünyadan kısa kısa...
  Milli üniversite komutanı
  Trakya Üniversitesi'nde soruşturma terörü
  Mustafa Suphiler'in idealleri ve mücadelesini...
  Okur mektupları



 
 
Milli üniversite komutanı

YÖK Başkanı Kemal Gürüz, memleketin has meteoroloji uzmanlarından biri. Dolayısıyla son zamanlarda hükümete karşı takındığı militan muhalif tavrın yakın gelecek üstüne uğursuz bir tahmin içerdiğini söyleyebiliriz.

Türkiye üniversitelerinin baş jandarmasından başka bir şey olmayan bu şahsın kendinde vehmettiği güç, basit bir gözü dönmüşlükten öte, yerinden asla kıpırdamayacağına inandığı 12 Eylül statükosuna olan güvenden kaynaklanıyor. YÖK, bir askeri darbe yaratısıdır. Memleketin rayından çıktığına karar verildiğinde, hayatın her alanında olduğu gibi, sorun üreten üniversitelerde de askeri düzenlemelere gidilmesi gerekli görüldü. Öncelikle muhalif bir dilin örgütlenme odaklarından olan üniversitelerin hizaya getirilmesi, resmi dilin üretim ve dağıtım merkezi haline dönüştürülmesi kaçınılmazdı. Üniversitelerin akademik özgürlüğü ve idari özerkliği, asker doğmuş, asker ölmeye yazgılı bir millet için elbette hayli lüks kavramlardı. Kışla düzen, bu milletin görüp göreceği yegâne hayat birimi olmalıydı. Nitekim bütün üniversiteler askere alınıp üstlerine hoyratça üniforma geçirildiğinde Sıkıyönetim’in isteği üzerine görevlerine son verilenlerle, bu onur kırıcı düzeni protesto etmek için istifa eden öğretim görevlileri ilk kış temizliğinin kurbanları oldu. Üniversitelerin düşünce üretimiyle ilikisinin tamamıyla yok edilmesi gerektiğine karar veren, Atatürk milliyetçiliğini bu topraklarda doğmuş ve doğacak milyonların dimağı için yeterli, hatta ‘adam olana çok bile’ bulan militarist zihniyetti. Bu zihniyet, bu toprakların tartışılmaz hamisi olarak sadece bugünümüze değil gelecek yüzyıllarımıza da talip olduğu için YÖK, MGK kadar sağlam ve sarsılmaz. Kemal Gürüz’ün küstahlığa varan özgüveni de apoletlerinden kaynaklanıyor.

Doğramacı’nın prensi

Kemal Gürüz, 37 yaşında profesör, 38 yaşında da Karadeniz Üniversitesi’nde rektör oldu. En genç rektör ünvanıyla tanındı. Dönemin YÖK Başkanı, hayatımızdan hiç dokunulamadan gelip geçen, askerlerin gözbebeği, hükümetlerüstü, inanılmaz renkli şahsiyet Prof. Dr. İhsan Doğramacı, onu, “Hem çok bilgili, hem de çok çalışkan; kendisiyle iftihar ediyoruz” sözleriyle taltif etmişti. Doğramacı’nın kadim dostu Cumhurbaşkanı Demirel de Prof. Dr. Mehmet Sağlam’ın DYP’den aday olmasıyla boşalan YÖK Başkanlığı’na Kemal Gürüz’ü atadı. Üstelik mevzuata uydurarak. YÖK başkanının yasa gereği YÖK üyeleri arasından seçilmesi gerektiği için Demirel, ilk kararnameyle Gürüz’ü önce YÖK üyeliğine, ikinci kararnameyle de YÖK başkanlıcurren;ına atadı. Kemal Gürüz, ikbali hiç beklemedi. Genç yaşından itibaren önemli görevlerde bulundu. Bunda, meteoroloji uzmanlığının, hep iyi yere dükkân kurma becerisinin büyük payı var elbette. Yakınında durduğu insanları seçerken gösterdiği hüner, daha iyi yerlere layık olduğunun göstergesi. O, kendisi fena halde bir karikatüre benzeyen ordinaryüs profesör İhsan Doğramacı’ın aceleye gelmiş bir karikatürü. Muhbirlerin şahı. Türk yükseköğretiminin seviye göstergesi.

Yakın dostu, bir zamanlar danışmanlığını yaptığı Mesut Yılmaz’a ‘AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer’ diyerek bölücüleri cesaretlendirdiği düşüncesiyle sitem ettiği, Meclis’te karşılaştığı ANAP’lılara ‘Artık size oy vermeyeceğim’ diyesi olduğu söylenmişti. ANAP’lılarınsa bu habere sevindikleri, Gürüz’ün ikide bir ANAP’lı

olduğunu belirtmesinden partinin zarar gördüğü inancını taşıdıklarını da işitmiştik.
Üniversiteleri ‘ideoloji’den ve siyasetin gölgesinden arındırdığını iddia eden bir kurumun başkanı olarak Gürüz, milli görüşlerini her fırsatta açıklamaktan kaçınmadı. Koalisyon hükümeti döneminde kendisini azarlamış olan Devlet Bahçeli’yle arasını düzeltmek için az çırpınmadı: “İnanıyorum ki sayın Bahçeli’yle bir saat oturup konuşabilsek bu yanlış anlamalar büyük ölçüde giderilecek. Cumhuriyetimizi iyi anladığım kanaatindeyim. Türkiye Cumhuriyeti’nin nüfus cüzdanını, pasaportunu taşıyıp da etnik kökeniniz, dini inancınız ne olursa olsun ‘Ne mutlu Türküm’ diyemiyorsanız sizde ciddi bir yanlışlık var demektir. Ben bu anlamda su katılmamış bir Türk milliyetçisiyim.”

Su katılmamış

Su katılmamış Türk milliyetçisi, Mesut Yılmaz’ın danışmanı, değerli bilim adamı, Mersin Üniversitesi Rektörü’ne hakaretler yağdırıyor, KKTC Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü’nün koluna yapışıp, ‘Seni mahvedeceğim’ diye haykırıyor, Dicle Üniversitesi Rektörü’nün PKK’lı olduğunu iddia ederek görevden alınmasını istiyordu. 12 Eylül yasaları kendisini sonsuz yetkilerle donatmıştı nasılsa. Bölücü ya da köktendinci olduğuna karar verdiği rektörlerin görevine son vermek tabii ki ona kalmıştı. Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’ye ani bir ziyarette bulunuyor, ABD’de yayımlanan bir makaleyi sunarak, makalede adı geçen ve PKK ile işbirliği yaptıkları öne sürülen öğretim üyeleri hakkında bilgi veriyordu. ‘Kürtçü’ öğretim üyeleriye nasıl mücadele ettiğini anlatıp ‘katıksız’ Türk milliyetçiliğini bir kez daha hatırlatıyordu. Bu olağanüstü bilim adamı, 97 yılında da Lahor Havaalanı’nda gazetecilere, kendisini zorlayan varmış gibi, “Değiştiremeyeceğim tek şey Türklüğümdür. Onun dışında her şeyimi değiştiririm” diye sesleniyordu. Kemal Gürüz, bir iktidar projesi. Nuriye Akman’ın son derece eğlencli söyleşisinde yazarın, “Gençken hiç yasalara isyan ettiniz mi?” sorusuna, “Hayır. Öğrenci hareketlerine hiç katılmadım” cevabını yapıştırmış. Yazar sıkıştırıyor: “Kafanızı bozan çelişki yok muydu?” Elcevap: “80 dönemindeki vurdu kırdıya varan öğrenci hareketlerini asla tasvip etmedim. Birtakım kurallar var. Onlara uymakla yükümlüsünüz. Soru: “O kurallar mantıksız, haksız olsa bilemi?” “Bugüne kadar öğrencilik hayatımda öyle isyan edilmesi gereken bir şey görmedim. Protestomu istediğim partiye oy vererek gösteririm. Dilekçe hakkımı kullanırım. Sokaklara dökülmekle hiçbir şey çözülmez.”

Bakın şu küçük, temiz rektör, hatta Üniversitelerin Sultanı adayının görüşlerine. Sadece dilekçe verdikleri için, yani bir vatandaşlık hakkını kullandıkları için yüzlerce öğrenci üniversitelerden atılmadı mı? Kimi rektör ve üniversite senatoları, Kofi Annan’ın planını ‘hain tuzak’ diye adlandıran bildiriler yayımlarken, Ermeni iddialarına karşı kimi ülkelere karşı boykot çağrıları örgütlerken destek görüyor. Ama öğrenciler bir konuda dilekçe hakkını kullanamıyor.

Savaş generali

Kemal Gürüz, Türkiye bilimsel üretiminin gelmiş olduğu noktanın cisimleşmiş hali. 20 yıllık YÖK geçmişinin idari zincirindeki son halka. Bunca zaman içinde üniversitelerin ne hale geldiği de hemen herkesin malûmu. YÖK’ün yasal organlarını ikinci plana ittiği, tek imza ile oluşturduğu çalışma gruplarına kurulun yetkilerini devrettiği, yurtdışına gidecek öğrencilerde ‘laik’ olma şartı aranır olduğu, Anadolu üniversitelerinin rektörlerinin peş peşe görevlerinden alındığı, dekanların da YÖK’ün tercih ettiği isimlerden seçildiği, akademik kariyerin her aşamasında çeşitli kösteklerle YÖK isterleri doğrultusunda kadrolaşmaya gidildiği, herkesin bildiği konular. Prof. Dr. Kemal Gürüz, YÖK zulmüne şiddet kazandırmış, ‘başörtü konusu’nu kökünen halletmiş olmakla gururlu bir savaş zamanı generali olarak asıp kesmeyi sürdürüyor.

Ama o gitse ne olacak? Sıradaki çoktan saptanmış, çeşitli sınavlardan geçirilmiş, emir ve görüşlere hazır edilmiştir nasılsa.

Yıldırım Türker
(Radikal, 6 Ocak ‘03)