|
Milli üniversite komutanı
YÖK Başkanı Kemal Gürüz, memleketin has meteoroloji uzmanlarından biri. Dolayısıyla son zamanlarda hükümete karşı takındığı militan muhalif tavrın yakın gelecek üstüne uğursuz bir tahmin içerdiğini söyleyebiliriz.
Türkiye üniversitelerinin baş jandarmasından başka bir şey olmayan bu şahsın kendinde vehmettiği güç, basit bir gözü dönmüşlükten öte, yerinden asla kıpırdamayacağına inandığı 12 Eylül statükosuna olan güvenden kaynaklanıyor. YÖK, bir askeri darbe yaratısıdır. Memleketin rayından çıktığına karar verildiğinde, hayatın her alanında olduğu gibi, sorun üreten üniversitelerde de askeri düzenlemelere gidilmesi gerekli görüldü. Öncelikle muhalif bir dilin örgütlenme odaklarından olan üniversitelerin hizaya getirilmesi, resmi dilin üretim ve dağıtım merkezi haline dönüştürülmesi kaçınılmazdı. Üniversitelerin akademik özgürlüğü ve idari özerkliği, asker doğmuş, asker ölmeye yazgılı bir millet için elbette hayli lüks kavramlardı. Kışla düzen, bu milletin görüp göreceği yegâne hayat birimi olmalıydı. Nitekim bütün üniversiteler askere alınıp üstlerine hoyratça üniforma geçirildiğinde Sıkıyönetimin isteği üzerine görevlerine son verilenlerle, bu onur kırıcı düzeni protesto etmek için istifa eden öğretim görevlileri ilk kış temizliğinin kurbanları oldu. Üniversitelerin düşünce üretimiyle ilikisinin tamamıyla yok edilmesi gerektiğine karar veren, Atatürk milliyetçiliğini bu topraklarda doğmuş ve doğacak milyonların dimağı için yeterli, hatta adam olana çok bile bulan militarist zihniyetti. Bu zihniyet, bu toprakların tartışılmaz hamisi olarak sadece bugünümüze değil gelecek yüzyıllarımıza da talip olduğu için YÖK, MGK kadar sağlam ve sarsılmaz. Kemal Gürüzün küstahlığa varan özgüveni de apoletlerinden kaynaklanıyor.
Doğramacının prensi
Kemal Gürüz, 37 yaşında profesör, 38 yaşında da Karadeniz Üniversitesinde rektör oldu. En genç rektör ünvanıyla tanındı. Dönemin YÖK Başkanı, hayatımızdan hiç dokunulamadan gelip geçen, askerlerin gözbebeği, hükümetlerüstü, inanılmaz renkli şahsiyet Prof. Dr. İhsan Doğramacı, onu, Hem çok bilgili, hem de çok çalışkan; kendisiyle iftihar ediyoruz sözleriyle taltif etmişti. Doğramacının kadim dostu Cumhurbaşkanı Demirel de Prof. Dr. Mehmet Sağlamın DYPden aday olmasıyla boşalan YÖK Başkanlığına Kemal Gürüzü atadı. Üstelik mevzuata uydurarak. YÖK başkanının yasa gereği YÖK üyeleri arasından seçilmesi gerektiği için Demirel, ilk kararnameyle Gürüzü önce YÖK üyeliğine, ikinci kararnameyle de YÖK başkanlıcurren;ına atadı. Kemal Gürüz, ikbali hiç beklemedi. Genç yaşından itibaren önemli görevlerde bulundu. Bunda, meteoroloji uzmanlığının, hep iyi yere dükkân kurma becerisinin büyük payı var elbette. Yakınında durduğu insanları seçerken gösterdiği hüner, daha iyi yerlere layık olduğunun göstergesi. O, kendisi fena halde bir karikatüre benzeyen ordinaryüs profesör İhsan Doğramacıın aceleye gelmiş bir karikatürü. Muhbirlerin şahı. Türk yükseköğretiminin seviye göstergesi.
Yakın dostu, bir zamanlar danışmanlığını yaptığı Mesut Yılmaza ABnin yolu Diyarbakırdan geçer diyerek bölücüleri cesaretlendirdiği düşüncesiyle sitem ettiği, Mecliste karşılaştığı ANAPlılara Artık size oy vermeyeceğim diyesi olduğu söylenmişti. ANAPlılarınsa bu habere sevindikleri, Gürüzün ikide bir ANAPlı
olduğunu belirtmesinden partinin zarar gördüğü inancını taşıdıklarını da işitmiştik.
Üniversiteleri ideolojiden ve siyasetin gölgesinden arındırdığını iddia eden bir kurumun başkanı olarak Gürüz, milli görüşlerini her fırsatta açıklamaktan kaçınmadı. Koalisyon hükümeti döneminde kendisini azarlamış olan Devlet Bahçeliyle arasını düzeltmek için az çırpınmadı: İnanıyorum ki sayın Bahçeliyle bir saat oturup konuşabilsek bu yanlış anlamalar büyük ölçüde giderilecek. Cumhuriyetimizi iyi anladığım kanaatindeyim. Türkiye Cumhuriyetinin nüfus cüzdanını, pasaportunu taşıyıp da etnik kökeniniz, dini inancınız ne olursa olsun Ne mutlu Türküm diyemiyorsanız sizde ciddi bir yanlışlık var demektir. Ben bu anlamda su katılmamış bir Türk milliyetçisiyim.
Su katılmamış
Su katılmamış Türk milliyetçisi, Mesut Yılmazın danışmanı, değerli bilim adamı, Mersin Üniversitesi Rektörüne hakaretler yağdırıyor, KKTC Yakın Doğu Üniversitesi Rektörünün koluna yapışıp, Seni mahvedeceğim diye haykırıyor, Dicle Üniversitesi Rektörünün PKKlı olduğunu iddia ederek görevden alınmasını istiyordu. 12 Eylül yasaları kendisini sonsuz yetkilerle donatmıştı nasılsa. Bölücü ya da köktendinci olduğuna karar verdiği rektörlerin görevine son vermek tabii ki ona kalmıştı. Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeliye ani bir ziyarette bulunuyor, ABDde yayımlanan bir makaleyi sunarak, makalede adı geçen ve PKK ile işbirliği yaptıkları öne sürülen öğretim üyeleri hakkında bilgi veriyordu. Kürtçü öğretim üyeleriye nasıl mücadele ettiğini anlatıp katıksız Türk milliyetçiliğini bir kez daha hatırlatıyordu. Bu olağanüstü bilim adamı, 97 yılında da Lahor Havaalanında gazetecilere, kendisini zorlayan varmış gibi, Değiştiremeyeceğim tek şey Türklüğümdür. Onun dışında her şeyimi değiştiririm diye sesleniyordu. Kemal Gürüz, bir iktidar projesi. Nuriye Akmanın son derece eğlencli söyleşisinde yazarın, Gençken hiç yasalara isyan ettiniz mi? sorusuna, Hayır. Öğrenci hareketlerine hiç katılmadım cevabını yapıştırmış. Yazar sıkıştırıyor: Kafanızı bozan çelişki yok muydu? Elcevap: 80 dönemindeki vurdu kırdıya varan öğrenci hareketlerini asla tasvip etmedim. Birtakım kurallar var. Onlara uymakla yükümlüsünüz. Soru: O kurallar mantıksız, haksız olsa bilemi? Bugüne kadar öğrencilik hayatımda öyle isyan edilmesi gereken bir şey görmedim. Protestomu istediğim partiye oy vererek gösteririm. Dilekçe hakkımı kullanırım. Sokaklara dökülmekle hiçbir şey çözülmez.
Bakın şu küçük, temiz rektör, hatta Üniversitelerin Sultanı adayının görüşlerine. Sadece dilekçe verdikleri için, yani bir vatandaşlık hakkını kullandıkları için yüzlerce öğrenci üniversitelerden atılmadı mı? Kimi rektör ve üniversite senatoları, Kofi Annanın planını hain tuzak diye adlandıran bildiriler yayımlarken, Ermeni iddialarına karşı kimi ülkelere karşı boykot çağrıları örgütlerken destek görüyor. Ama öğrenciler bir konuda dilekçe hakkını kullanamıyor.
Savaş generali
Kemal Gürüz, Türkiye bilimsel üretiminin gelmiş olduğu noktanın cisimleşmiş hali. 20 yıllık YÖK geçmişinin idari zincirindeki son halka. Bunca zaman içinde üniversitelerin ne hale geldiği de hemen herkesin malûmu. YÖKün yasal organlarını ikinci plana ittiği, tek imza ile oluşturduğu çalışma gruplarına kurulun yetkilerini devrettiği, yurtdışına gidecek öğrencilerde laik olma şartı aranır olduğu, Anadolu üniversitelerinin rektörlerinin peş peşe görevlerinden alındığı, dekanların da YÖKün tercih ettiği isimlerden seçildiği, akademik kariyerin her aşamasında çeşitli kösteklerle YÖK isterleri doğrultusunda kadrolaşmaya gidildiği, herkesin bildiği konular. Prof. Dr. Kemal Gürüz, YÖK zulmüne şiddet kazandırmış, başörtü konusunu kökünen halletmiş olmakla gururlu bir savaş zamanı generali olarak asıp kesmeyi sürdürüyor.
Ama o gitse ne olacak? Sıradaki çoktan saptanmış, çeşitli sınavlardan geçirilmiş, emir ve görüşlere hazır edilmiştir nasılsa.
Yıldırım Türker
(Radikal, 6 Ocak 03)
|