Ölüm Orucu Direnişi yeni şehitlerle sürüyor...
Devrimciler ölmez devrim davası yenilmez!
Özlem Türk: 1975 yılında Amasya Gümüşhacıköy ilçesine bağlı Çetmi köyünde doğdu. 17 Ocak 95 yılında DHKP-C davasından tutuklandı. 15 yıl hüküm aldı. Ulucanlardan Çanakkale Hapishanesine sevkedildi. 19-22 Aralık Hayata Dönüş operasyonunu Çanakkale Hapishanesinde yaşadı. Buradan Kütahya Hapishanesine sevkedildi. 27 Eylül 01 tarihinde 7. Ekipte yer alarak ÖO direnişine başladı. 12 Ağustos 02 tarihinde durumunun ağırlaşması üzerine Ankara Numune Hastanesine kaldırıldı. 11 Ocak 03 günü, direnişinin 471. gününde yaşamının yitirdi.
Berkan Abatay: 1975 yılında İstanbulda doğdu. 19 Aralık operasyonunda Ümraniye Hapishanesinde tutuklu olan Berkan Abatay, operasyon sonrası Tekirdağ F tipi Hapishanesine götürüldü. Burada 11 Mayıs 01 tarihinde, 4. Ekipte yer alarak ölüm orucuna başladı. Bir süre sonra kaldığı hapishaneden zorla alınarak Bayrampaşa Hastanesine kaldırıldı. Buradan da defalarca zorla müdahale için Şişli Devlet Hastanesine kaldırıldı, ancak tedaviyi kabul etmedi. 20 Aralık 02de, ÖO direnişinin 589. günü zorla müdahale için kaldırıldığı Şişli Devlet Hastanesinde şehit düştü.
Feride Harman: Eylül 1996da DHKP-C davasından tutuklanarak Malatya Hapishanesine konuldu. 19 Aralık Hayata Dönüş Operasyonunda Malatya Hapishanesindeydi. Ölüm orucuna 28 Temmuz 01 tarihinde 6. ekipte Malatya Hapishanesinde başladı. Durumu ağırlaşınca zorla müdahale için Ankara Numune Hastanesine kaldırıldı. Orada da direnişini sürdürdü. 23 Ağustos 02de, ölüm orucunun 399. günü tahliye edildi. Direnişini İstanbul-Aksaraydaki bir evde sürdürmeye devam eden Feride Harman, 15 Aralık 02 günü, direnişinin 512. gününde şehit düştü.
Çan eğrisi sistemiyle ne amaçlanıyor?
Düzendeki çürümeye bağlı olarak kapitalist çıkar ilişkileri toplumumuza tam anlamıyla hakim olmaya başladı. İnsanlar gün geçtikçe sadece kendini düşünen, ben merkezci, toplumsal hiçbir kaygı taşımayan bireyler haline gelmeye başladı. Kapitalist düzenin devamlılığının sağlanması için bu tip insanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Düzen bu tip insanların yetiştirilmesi için ekonomik sıkıntıları kullanmaktan çekinmemektedir. İşçi ve emekçiler üzerindeki baskıyı arttırarak, insanların başarılarını başkalarının başarısızlığında görmelerini sağlayarak, kendi devamlılığı için en uygun tipte insan yaratmaya çalışmaktadır.
İlişkilerin başlangıcı
Düzen insanları daha çocukken bu çarkın içine çekiyor. Çocuklar arkadaşlıklar kurmaya başladığı okul yıllarında hem öğretmenler, hem de ebeveynler tarafından anlamsız bir yarışmanın içine çekilirken, arkadaşlarıyla da dizginsiz bir rekabet ortamı içine hapsediliyorlar. Birlikte saatler geçirdiğiniz arkadaşlarınız başarısız olmadıkça siz başarılı olamazsınız. Düzen bu düşünceyi insanlara küçüklüklerinden beri empoze etmeye çalışmaktadır.
Lisede girişilen bu yarışta başarılı olan öğrenciler üniversitelere girerler. Çocukluğundan beri sadece kendini düşünmesi öğretilen birey, ne kadar kurtulmak istese de bu düşünceden kurtulamaz. Çünkü üniversiteler, insanların her konuda geliştirildiği, bilimle uğraşmalarının teşvik edildiği, toplumun bir bütün olarak gelişmesi için çabalar harcayan yerler değildirler. Üniversiteler, kapitalist ekonomiye en yararlı insan tipini yetiştirmeyi hedefliyorlar. Üniversiteler topluma yararlı aydın bireyler değil, sermayenin emrine ucuz kalifiye işgücüne sahip bireyler yetiştiriyor.
Çan eğrisi gerçeği
Düzenin kendi devamlılığı için birçok oyuna başvurduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bunlardan en öne çıkanlarından biri de, hemen hemen her üniversitede uygulanmakta olan çan eğrisi sistemidir. Çan eğrisi sistemi, öğrencilerin aldıkları notlara göre bir sıralamaya sokulmaları esasına dayanır. Bir grafik üzerinde alınan notlar ve bu notları alan öğrenciler işaretlendiğinde, ortaya çan eğrisine benzer bir şekil çıkar. Bu yüzden olsa gerek bu ad uygun görülmüştür. Bu sistemde, alınan notların ortalaması alınır ve ortalamanın belirli bir miktar altında not alanlar (kimi derslerde altında alan herkes) o dersten kalır. Yani bir dersten herkesin geçme ihtimali yoktur. Gerçi birçok üniversitede ortalama yüksek çıktığında normal notlandırma sistemine geçiliyor, ama yine de &cceil;an eğrisi sisteminin mantığı sürüyor.
Bu sistemde ne kadar iyi not aldığın tek başına önemli değildir. Asıl önemli olan, aldığın notun ortalamanın ne kadar üstünde olduğudur. Yani sen hem yüksek not alacaksın, hem de arkadaşların düşük not alacak. Bu da insanın kapitalistçe düşünmesi anlamına geliyor. Bu nasıl oluyor? Bu koşullarda insanlar eskiden beri alıştığı şekilde arkadaşını bir rakip olarak görmeye devam ediyor. Arkadaşım iyi not almasın diye, bilgilerini paylaşmayan, defterini saklayan, hiç kimsenin derslerle ilgili sorusuna cevap vermeyen insanlar ortaya çıkıyor. İnsanlar yalnızlaşıyor, yalnızlaştırılıyor. Hiç kimseden yardım umamaz hale geliyor. Hiç kimseye yardım etmez oluyor. Sadece kendini düşünen bireyler ortaya çıkıyor. Üniversite eğitimini bu şekilde gerçekleştiren insanlar iyi dostluklar kuramıyorlar. Bunun sonucunda da düzen tarafından istenilen insan haline eliyorlar. Bütün insani özelliklerini kaybediyorlar. Çünkü birey sadece bir toplum içerisinde var olabildiği sürece tam olarak insan olabilir.
Sadece bir not sistemi olarak gözüken çan eğrisi sistemi aslında tümüyle düzenin yararına çalışan bir sistemdir. Kapitalist üretim tarzı ve ilişkileri devam ettiği sürece de bu sistem ve benzeri sistem ve kurumlar var olmaya devam edecektir.
|