Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
15 Ocak-15 Şubat
2003
Sayı: 57
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Savaşa karşı etkili bir direniş hattı örelim!
  AKP-YÖK çatışması...
  Yıkıcı emperyalist savaş ve gençlik
  Savaşa değil eğitime/emekçiye bütçe!
  Halkların kardeşliği ve mücadelesi emperyalistlerin oyununu bozacak!
  Rehavet değil devrimci çalışma!
  Ne cephede ne laboratuvarda!..
  YTÜ'de bir dönemin ardından...
  GATS ve paralı eğitim saldırısında son durum
  AB'nin eğitim projesi: Socrates ve gerçekler
  Tarihte gençliğin anti-emperyalist mücadelesi
  Gençlik hareketinin bir yılı
  Gençlik hareketinin sorunları...
  Gençlik hareketinde tasfiyecilik...
  ÖO direnişi yeni şehitlerle sürüyor...
  Nurbay Irmak'a özgürlük!
  Burjuvazinin tarihi: Provokasyanların tarihi!..
  MÜ'de politik faaliyetin zorlukları ve imkanları
  Eylemlerden...
  Dünyadan kısa kısa...
  Milli üniversite komutanı
  Trakya Üniversitesi'nde soruşturma terörü
  Mustafa Suphiler'in idealleri ve mücadelesini...
  Okur mektupları



 
 
Emperyalist savaşa hazırlık doludizgin sürüyor...

Savaşa karşı etkili bir direniş hattı örelim!

Dünya çapında emperyalist savaşa karşı eylemler yayılırken, Amerikan emperyalizmi de savaş hazırlıklarını ara vermeden sürdürüyor. Kendi ülkesinde çıkardığı yasalarla Ortaçağ zihniyetine rahmet okutan ABD, Güvenlik Yasası adı verilen son yasa ile herkesi potansiyel suçlu olarak görüyor. Özel hayatı tamamen askıya alan bu yasa, istihbarat birimlerine kişilerin haklarını hiçe sayan bir dizi avantaj getiriyor. Telefon dinleme, mektupları okuma, her an istediği yerde arama yapma, gözetim altına alma bu uygulamalardan sadece birkaçı. Ordusuna ve istihbarat birimlerine milyarlarca dolarlık bütçe ayıran ABD’nin silah üretimi yapan fabrikalarında ise üretim patlaması yaşanıyor. Çift sistem vardiyaya geçen fabrikalar gece gündüz halkların kanına mal olacak silahları aralıksız üretiyorlar.

Dışarıda hazırlıklar tamamlanmak üzere

Dışta ise Irak harekatına başlayacağı tüm ülkelerde hava, deniz ve tren yollarını tekrar gözden geçiriyor. Bu çerçevede savaş üssü olarak kullanılacak ana ülkelerden biri olan Türkiye’den de çeşitli talepleri oluyor. Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Mardin’deki havaalanına kadar birçok üs, savaş uçaklarının inişine olanak sağlayacak şekilde onarılıyor. Yukarıdaki iki havalimanının yanında aralarında Çorlu, Erhaç, Batman, Diyarbakır, Muş Hava üslerinin de bulunduğu 14 üs ABD tarafından bizzat onarılmaya başlandı. Ayrıca ABD Mersin, İskenderun, Trabzon, Samsun limanlarını da bu listeye ekleyecek gibi görünüyor.

ABD Afganistan’a müdahale sonrasında bölgede çoğu eski Sovyetler Birliği ülkesi olan ülkelerde de 13 yeni üs açtı. Tüm askeri personelini savaş için eğitimden geçiren ABD, Afgan halkını yıkıma uğrattığı silahların katbekat fazlasını Irak halkı üzerinde kullanacak.

Savaş ve Amerikan medyası

Yine kendi ülkesindeki savaş karşıtı çığlıkları baskı yoluyla susturmaya çalışan ABD’nin en büyük destekçisi emperyalist tekellerin tam denetimindeki medyasıdır. Birçok alanı kendi haksız savaşında kullanmak isteyen ABD emperyalizmi Hollywood yönetmenlerine de milyonlarca dolarlık film bütçesi ayırmaktadır. Tek isteği vardır ABD’nin; “Beni öven ve haklı çıkaran filmler yapın.”

Tabii ki buna karşı çıkanlar da var. Son örnek olarak Amerikalı aktör Sean Pean, ülkesinin Irak’a karşı başlatmayı planladığı savaşa karşı çıkarak Irak’a gitmişti. Şimdi tüm medya Sean Pean’ı linç etmeye çalışıyor. Yüzüne birer birer film setleri kapatılıyor.

Türkiye cephesi ve son durum

ABD içte ve dışta bu hazırlıkları sürdüre dursun, Türkiye’de de durum pek farklı değil. 58. Amerikan hükümeti de ara vermeden savaş hazırlıklarını sürdürüyor. Yaptıkları utanç verici kan parası pazarlığı kapalı kapılar ardında tamamlandı. Şimdi açıktan bu paranın ABD tarafından kredi olarak verileceği, fakat Türkiye’nin ise borçlarının silinmesi karşılığında savaşa girmek istediği söyleniyor. Pazarlığı yapmakla görevli ABD heyeti çeşitli bakanlıklardan oluşan Türk heyeti ile biraraya gelerek bu pazarlığı karara bağladılar. Medyadan sızan bilgilere göre tek sorun rakamdaydı. “Müslüman” AKP kurmayları, ağızları sulanarak anlaşmaya olur verdiler. Milyonlarca emekçiye yıkım, sefalet ve işsizlik getirecek bir savaşın altına imza atanlar yüzsüzce “Biz savaşa karşıyız” diye açıklama yapıyorlar İnsanların gözüne baka baka arsızlaşma bu olsa gerek.

Kan pazarlığı çoktan tamamlandı,
hazırlıklar aralıksız sürdürülüyor

“Savaşa karşıyız” diyenlerin pratiğine bakacak olursak, savaş hazırlığı konusunda ABD’den geri kaldığımız söylenemez. Silopi ve Şırnak’ta geçiş noktaları belirlenmiş durumda. Şırnak’ta ve Mardin’de savaş uçaklarının inebileceği noktalar belirlenerek yapılmaya başlandı. Zaten uzunca bir süredir Irak denetiminde olmayan bölgede Türk askerleri konumlandırılmış durumda. Irak sınırına sürekli asker ve silah sevkiyatı yapılıyor. Hatta gece trenlerle taşınan tanklar ilçelerin merkezlerinden geçirilirken tüm ilçede elektrikler kesiliyor.

Kapalı kapılar ardında sürdürülen pazarlıklar çoktan tamamlandı. Sıra bu kararları işçi, emekçi ve gençlik kitlelerine anlatmakta. Sermayenin belki de zorluk yaşadığı tek alan burası. Halkının %85’inin savaş karşıtı olduğu bir ülkede insanları bu savaşa ikna etmek gerçekten bir zorluk alanı. Burada sermaye devletinin araçlarından, hem de en önemli araçlarından biri devreye sokuluyor:

Amerikancı medya emperyalist savaşın hizmetinde

Doğan grubu, TRT ve özel televizyonlar burada çok özel biçimde kullanılmak durumunda. Daha 20 gün önce savaşla ilgili resmi politikanın bile devlet tarafından gevelenmeye çalışıldığı bir dönemde, Milliyet’in manşetten “Biz de varız!” deme cüreti, iddialarımızı ispat ediyor adeta.

Tepkileri sönümlendirme noktasında bugünlerde düne nazaran çok daha akıllıca hareket eden medya, aslında kendilerinin de savaşa karşı olduğunu söylüyor; fakat “ulusal çıkarlarımız” ve “gerekirse” gibi cümlelerle savaşa girmeliyiz diyerek, emekçilerin beyninde tam bir bulanıklık yaratmaya çalışıyor. Hatta “ABD kesin girecek, bari biz de pay alalım” deme pervasızlığını da gösteriyor.

Bütün bunlar olurken, bu satılmış kalemler Irak’taki masum insanlardan bahsetmiyorlar. Kaç insanın öleceğine, kaç ailenin yok olacağına değinmiyorlar. TRT’de bir programda, sözde bilim adamı ve profesörlük yaftası takınmış bir asalak, spikerin “Türkiye’nin Irak’a ABD’den önce girmesi uygun olur mu?” sorusuna neredeyse “evet”e yakın bir cevap veriyor.

Bir halkın yıkımını savunacak kadar uşaklaşan bir medya karşımızda. Türkiye’nin hiçbir döneminde bu kadar satılmış kalem bir arada bulunmadı.

Öğrenci gençlik

Tüm bu senaryoların farkında olan gençliğin ileri unsurları çoktandır savaşa karşı eylemler yapmaya giriştiler ve emperyalist savaşa karşı seslerini yükselttiler. YÖK protestolarından tutun da bir dizi yerde temel gündem, emperyalist saldırganlık ve savaştı. Fakat üniversitelerde hala büyük bir kesim harekete geçirilebilmiş değil. Üniversitelerde, liselerde savaşı savunan tek bir genci bulmak mümkün değil. Fakat bir şeyler yapma konusunda müthiş bir atalet ve kendine güvensizlik söz konusu. “ABD kafaya koymuş bunu engelleyemeyiz” lafı son derece popüler durumda. Bir kabul etme, kanıksama söz konusu. Fakat etkin araçlarla, sürekli ve sistemli bir faaliyetle üniversiteli gençliği harekete geçirmek hiç de zor olmayacaktır. Ülke genelinde kitle muhalefetinin çok geri olduğu birçok üniversitede savaş karşıtı eylemlrin hayata geçirilebilmesi, gerçekten çok önemli politik bir kazançtır. Gençliğin her üniversiteden emperyalist savaşa karşı susmayacağını ilan etmesinin önemi çok büyüktür. Bugün ise sorun daha geniş kitleleri eylemlere çekme sorunudur.

Rektörler, savaş ve YÖK

Ülke gündemindeki belirleyici olabilecek konularda YÖK üniversitelere yazılar gönderip siyasal iktidarın çıkarları doğrultusunda paneller yaptırmaktadır. Kıbrıs konusunda da YÖK’ün gönderdiği yazıyla tüm üniversitelerde ordunun Kıbrıs’taki işgalci politikasını kutsayan paneller düzenlenmiş, sermayenin ve ordunun en güzide şahısları bu panellerde boy göstermişti. Bugün savaşa destek veren rektörler yakında üniversitelerde “Irak’a neden girmeliyiz?” tarzında paneller de düzenleyeceklerdir. Bilimi bu sermayedarların, paraya tapanların ve savaş çığırtkanlarının ellerinden kurtarmak da, üniversiteleri emperyalist savaş karşıtlığının kaleleri haline getirmekle mümkündür ancak.

Genç işçiler cephesinde son durum

Savaşın olanca hızla tartışıldığı ve gelişmelerin bir film şeridi gibi hızlı aktığı bir dönemde, ABD karşıtlığı işçi sınıfı içinde de yayılacaktır. Etkin faaliyet ve yürüttüğümüz pratik bunun güvencesidir. Fakat halihazırda herkes konuşurken sorunun asıl muhatabı olan işçi ve emekçilerin büyük bir çoğunluğu susmaktadır.

İşçi sınıfının suskunluğunu iyi anlamak ve buradan çalışmalarımıza yön vermek durumundayız. Bu suskunlukta birinci sebep örgütsüzlüğüdür. İkinci sebep, kendine yabancılaşması ve gücünün farkında olmayışıdır. Üçüncüsü öncü partisi ile bütünleşememesidir. Özellikle küçük atölyelere ve eve sığdırılan yaşam; işyerinde yoz sohbetler, evde televizyon, sokakta kahvehane kültürü genç işçileri kemiren bir hal almıştır. Kendi sorunlarının farkında olmadıkları gibi, yaşamlarına çeşitli yapay gündemler ve televolelerle yön verilmektedir. İşyerlerinde savaşın gündemleşememesinin gerisinde bu yoz burjuva kültürün kuşatmışlığı yatmaktadır. Fakat doğru araçlar ve yöntemlerle gidildiğinde işçi sınıfı birçok kez neler yapılabileceğini göstermiştir.

Emperyalist öfke büyüyor

Emperyalizmin saldırgan ve ölçü tanımaz tavrına karşın dünya halkları eylemlikler gerçekleştiriyor. Binlerce insan Irak’ta canlı kalkan olmak için Irak hükümetine başvurmuş bulunuyor. Medyaya yansıyan haberlerde ABD’nin kendi vatandaşlarından bile canlı kalkan olma yönünde başvuruların yapıldığı söyleniyor. Irak’ta binlerce çocuğun katıldığı bir miting düzenlendi. Arap halkları da neredeyse hergün yaptıkları eylemlerle Irak halklarının yanında olduklarını bildiriyorlar. Avrupa ve ABD’de halklar Bush’a ve destekçilerine “Benim adıma savaşma!” diyorlar.

Ertelenemez görev ve sorumluluklar

Türkiye’nin hiçbir döneminde bu iğrenç pazarlıklar bu kadar pervasız, bu kadar açık, bu kadar çirkefçe yapılmamıştı. Uşaklıkta sınır tanımayan sermaye devletine karşı biriken öfkeyi emperyalist savaş ve sistem karşıtlığında somutlamalı, tüm çabamızı buna harcamalıyız.

‘91 Körfez Savaşı’nın yıkımını yaşamış olan Türkiye işçi sınıfı için durum bu savaş döneminde de aynı olacaktır. Hak gaspları yoğunlaşacak, işten çıkarmalar meşrulaştırılacaktır. Yeni iş yasası daha da ağırlaştırılarak iş yaşamına sokulacaktır.

Paralı eğitim saldırısı savaş döneminde hızlanacaktır. Öğrenci gençlik üzerindeki devlet terörü, soruşturma terörü artacak ve savaş karşıtı gençlik hareketi silindir gibi ezilmeye çalışılacaktır.

Amatör bir dünya için profesyonel bir ruhla!

Tüm cephelerde emperyalist savaşa karşı hazırlıklar sürdürülürken, gençlik de kendi cephesinden hazırlıklarını hızlandırmak durumundadır. Genç komünistler bulundukları alanda önder olabilmenin hakkını vermek ve kitleleri savaşın yıkımına karşı harekete geçirecek araçları devreye sokmak zorundadırlar. Emperyalizmin savaşlarına ancak savaşarak karşılık verilebileceğini genç işçilere ve öğrencilere anlatmalıyız. YÖK ve emperyalist savaş gündemlerinin tartışıldığı şu günlerde “YÖK’ün ve ABD’nin askeri olmayacağız!” şiarını yükseltmeliyiz.

Genç komünistlerin cüret eden ve başaran kadrolara ihtiyacı var. Başarmak ve emperyalist-kapitalist sistemi yıkmak ancak gençliği sosyalizme kazanmakla mümkün.
Savaş dönemini kazanmak için mücadeleye!