Köln'de neo-Nazi karşıtı gösteri
Almanya'da yaşanan sosyal hak gaspları, işsizlik ve yoksullaşmaya bağlı olarak, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık da gün geçtikçe gelişiyor. Alman devleti sistematik bir propaganda ile ekonomideki kötü gidişatın ve işşizliğin sebebi olarak göçmenleri gösteriyor. Neo-Naziler ise kendilerine sunulan bu uygun zeminden beslenerek ve Alman devletinin de dolaysız desteğini alarak güçleniyorlar. Polisin desteği ve koruması ile yaptıkları gösterilerle meşrulaşmaya çalışıyorlar. Neo-Nazi yürüyüşleri gittikçe yaygınlaşıyor.
Neo-naziler polis desteğiyle yeni bir yürüyüşü 4 Mart günü Köln'ün Ehrenfeld semtinde gerçekleştirdiler. Yürüyüşü haftalar öncesinden haber alan anti-faşist güçler, karşı bir yürüyüş gerçekleştirmek için harekete geçtiler. Ehrenfeld'de iki hafta öncesinden yaygın bir afişleme ve bildiri dağıtımı yapılarak bir duyarlılık yaratıldı.
Neo-nazilerin bu seferki bahanesi ise, Ehrenfeld'de bulunan ve Türk devletinin yurtdışındaki gerici kurumlarından biri olan, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin şu anda kullandığı camiyi yıkarak yerine daha büyük bir başka cami yapmak istemesiydi.
Sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve anti-faşist otonom grupların çağrısı ile biraraya gelen anti-faşist kitle iki ayrı noktada toplandı. Toplanma noktalarından biri de Hitler faşizmi tarafından komünistlerin idam edildildikleri Ehrenfeld istasyonuydu.
Burada toplanan yaklaşık 500 kişiye hitaben burjuva politikacıları tarafından yapılan konuşmalar cılız alkışlar ve yer yer tepkilerle, tutarlı anti-faşistlerin ve sanatçıların konuşmaları ise güçlü alkışlarla karşılandı. Yapılan konuşmalar ve müzik dinletisinden sonra yürüyüşe geçildi. “Yaşasın enternasyonal dayanışma”', “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Faşizme her yerde ölüm!”, “Naziler dışarı!”' sloganlar sıklıkla atılırken; “Faşizm bir düşünce akımı değildir, aksine suçtur; bütün faşist örgütler yasaklansın!”, “Nazizm ve savaş, bir daha asla!” vb. pankartlar taşındı
Biz de Bir-Kar olarak bu yürüyüş kolunda yer aldık. “ Faşizme karşı omuz omuza!” şiarının yeraldığı resimli bir pankart taşıdık. “Faşizme karşı omuz omuza!” başlıklı, Türkçe ve Almanca bildirilerimizi dağıttık.
Eylem nedeniyle Ehrenfeld'de sabahın erken saatlerinden itibaren tam bir polis ablukası yaşandı. Yürüyüş kolunun başka bir alanda toplanan diğer kitle ile birleşmesiyle bin kişilik bir kitle oluştu. Burada faşizme karşı çeşitli konuşmalar yapıldı. Katılımın ağırlıklı kesimini genç-yaşlı Alman emekçilerin oluşturması olumluydu. Faşistlerin sözümona yürüyüş gerekçesi DİTİB camiisi olmasına rağmen, eyleme dincilerin katılımı son derece sınırlıydı.
Çeşitli yerlerden gelen ve sayıları 50 kadar olan neo-naziler ise yoğun polis korumasında, miting yerinin yakınından geçirilerek, DİTİB camiine yakın bir yerde toplandılar. Geçtikleri yol güzergahında halk yumurta, kül tablası ve su atarak protesto etti. Bu ırkçı gösteri Köln Emniyet Müdürlüğü tarafından güya yasaklandığı halde, Münster Eyalet Yüksek Mahkemesi izin verdi. Bu da Alman devletinin neo-Naziler'i destekleyici tutumuna bir örnektir.
Ehrenfeld'deki gösteriden sonra aynı ırkçı grup Köln'ün Porz semtinde de, buradaki camiyi bahane ederek bir gösteri yaptı. Polis korumasında kısa bir yürüyüş yapan neo-Naziler burada da 500 kişilik antifaşist kitle tarafından protesto edildiler.
Hafta sonu Almanya'nın Bad Salzungen, İlmenau ve Arnstadt gibi küçük yerleşim yerlerinde de yüzlerce kişinin katıldığı anti-faşist gösteriler gerçekleştirildi.
Emekçiler ve ilerici güçler henüz faşizmin yeniden bir tehdit olmanın ötesinde, gerçek bir tehlike haline geldiğinin yeterince farkında değiller. Bu tehlikenin büyümesini önleyebilecek, dahası insanlığın baş belası faşizmi ve onun kaynağı olan kapitalizmi yenebilecek tek güç işçi ve emekçilerin mücadelesidir.
Bir-Kar/Köln
------------------------------------------------------------------------------------------
Guantanamo toplama kampındaki esirlerin listesi kısmen açıklandı
Neo-faşist çete tarafından “düşman savaşçı” diye tanımlanan yüzlerce tutsak, yıllardır Guantanamo toplama kampında işkence altında tutuluyor. Anglo-sakson demokrasinin -Ebu Garib zindanıyla birlikte- temel simgelerinden biri olan Guantanamo'daki esirlerin kimlik bilgileri bile gizli tutuluyordu. Ne ABD yasalarından ne de Cenevre Konvansiyonu'ndaki “savaş esiri” tanımına girenlerin faydalandığı haklardan yararlanabilen Guantanamo esirleri, Ortaçağ zindanlarına kapatılanlarla benzer bir konumda bulunuyor.
Guantanamo'ya kapattığı tutsakların kimliklerine ilişkin dört yıldır sürdürdüğü sessizliği mahkeme kararıyla bozmak zorunda kalan ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, 500'e yakın tutukludan 317'sinin kimliklerini içeren bazı belgeleri ilk defa kamuoyuna açıkladı. Bu, Amerikan Associated Press haber ajansının, Bilgi Özgürlüğü Yasası çerçevesinde, kamuoyunun tutuklulara ilişkin bilgileri öğrenmeye hakkı olduğu gerekçesiyle açtığı davayı kazanmasıyla mümkün olabildi.
Savaş çetesi, işi zorlaştırmak için tutukluların isimlerini 5 bin sayfalık belgelerin çeşitli sayfalarına serpiştirerek açıkladı. Pentagon'un resmi yayın sitesindeki açıklamada, kamuoyuna sunulan belgelerin, Küba adasındaki Guantanamo Üssü'nde bulunan 490 tutukludan 317'sine ilişkin bazı bilgileri içerdiği belirtildi.
Pentagon, daha önce Guantanamo kampındaki tutukluların isimlerini yayımlamamasını, “bu kişilerin ve ailelerinin zarar görebileceği” gerekçesine dayandırıyordu. Bu iddiaya göre, herhangi bir haktan yoksun olarak işkence altında tutulan esirlerin “zarar görmesi” Pentagon sayesinde önlenmiş.
Şimdilik sadece esirlerin isim listesi kısmen açıklandı. Ancak bu kampta insanlığa karşı işlenen ağır suçların da açığa çıkacağı, bu suçları işleyenlerden hesap sorulacağı günler de gelecektir.
-----------------------------------------------------------------------------------------
Hollanda'da yerel seçimler ve “sağ”ın hüsranı
Hollanda'da 7 Mart günü yapılan yerel seçimlerde sağ partiler ile bazı liberal sol partiler güç kaybına uğradılar. Başta hükümette olan Hıristiyan Demokrat Parti (CDA), bir zamanlar başkanlığını Bokestein'in yaptığı sağ liberal parti (VVD) ve “sol” demokrat 66'ların (D66) içinde yeraldığı üç hükümet ortağı parti oy kaybı yaşadı. Bir zamanlar ırkçı faşist bir söylemle sahneye çıkan LPF ile Yeşiller de oy kaybına uğrayan partiler listesinde yerlerini aldılar.
Hükümetteki partiler sosyal hak gasplarına yönelik saldırılar nedeniyle yıpranmış durumdalar. Son yıllarda işçi ve emekçilere yönelik saldırılarda epeyce yol alan Hollanda burjuvazisi gelinen yerde zorlanmaya başladı. Çünkü hükümetteki sağ partiler saldırı paketlerini hayata geçirmede sorunlar yaşıyorlar. Yoğunlaşan saldırılar işçi ve emekçilerin protestolarına yol açıyor. Eylem ve protestolar zaman zaman çeşitli işkollarında grevlere dönüşüyor.
İşçi ve emekçileri yönetmede hayli deneyimli olan Avrupa burjuvazisinin Hollanda kanadı at değiştirmek zorunda kalacağı benziyor. Yerel seçim sonuçları genel seçimlere aynen yansımasa da, yine de mevcut hükümete yolun göründüğü anlaşılıyor.
Bu seçimlerde oy patlaması yaparak birinci parti durumuna gelen PvdA İşçi Partisi ve peşisıra gelen Sosyalist Parti (SP) önemli bir oranda oy topladılar. Yapılacak bir genel seçimde kurulacak hükümetin “sol” partilerin içinde yeraldığı bir koalisyon hükümeti olacağı konuşuluyor.
Savaş ve sosyal yıkım saldırıları ile ilgili gündemlerde sol vurguları öne çıkaran PvdA ve SP'nin oy topladığı görülüyor. Ancak, içinden savaş ve sosyal yıkım saldırılarının çıkacağı Truva atına dikkat etmek gerekiyor. Bu tür liberal sol partileri tarihin çöplüğüne atacak olan ise devrimci sınıf mücadelesidir.
Kızıl Bayrak/Hollanda |