11 Mart 2006 Sayı: 2006/09 (09)
  Kızıl Bayrak'tan
   8 Mart’ın politik başarısı
  Beyazıt’ta fiili 8 Mart mitingi coşkusu
  Ankara Devrimci 8 Mart Platformu’nun devrimci içeriği güçlü etkinliği
  Ankara’da 8 Mart
fiili-meşru bir miting ile kutlandı
Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu’nun faaliyetlerinden
  İzmir’de kitlesel 8 Mart
İzmir’de 8 Mart tartışmaları
Mersin’de fiili 8 Mart eylemi
  Köln İşçi-Gençlik Kültür Evi’nde kadın sorunu semineri
  Şemdinli iddianamesinde kirli savaş faaliyetlerinin merkezi olarak
Genelkurmay gösterildi
Ankara’daki işbirlikçiler “arabuluculuk” adına işgalcilerin hizmetinde!
  DİSK yönetiminin “sol parti” girişimi
  Direnişe geçen Has Alüminyum işçileriyle sınıf dayanışmasını
yükseltelim!
  Kadın sorunu ve kapitalizm (Orta sayfa)
   TÜPRAŞ işçisi uyarı eylemleri yapıyor!
   Sağlıkta özelleştirmenin faturası
   Yüce Divan ne işe yarar?
  Göç, emekçiler ve kentsel şiddet/Yüksel Akkaya
  Bush’un Asya gezisi
  Hamas heyetinin Moskova ziyareti
etkisini gösterdi
  İran dayatmalara karşı direnişini sürdürüyor
  İşgalciler kukla hükümet kurmakta
zorlanıyor
  Köln’de neo-nazi karşıtı gösteri
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
kutlu olsun!
  Bültenlerden
  İddianame: Büyükanıt askerlerle çete kurdu
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İşgalciler kukla hükümet kurmakta zorlanıyor

ABD ve batılı ortakları tarafından “demokrasinin zaferi” diye yutturulmak istenen Irak'taki seçimlerin üzerinden üç aya yakın bir süre geçti. Geçen süreye rağmen işgalciler, kukla bir hükümet kurmayı başaramadılar. Sömürge valisi Zalmay Halilzad gözetiminde devam eden pazarlıkların bir neticeye varmak üzere olduğu iddia ediliyordu, ancak Samarra'daki Askeriye Türbesi'nin bombalanmasından sonra yaşanan olaylar, bu iddianın temelden yoksun olduğunu gösterdi. Hele kukla başbakan İbrahim Caferi'nin Ankara ziyaretinin ardından gündeme gelen tepkiler, hükümet kurma yolunda bir arpa boyu yol bile alınamadığını ortaya koydu.

Caferi'nin Ankara ziyaretine tepki gösteren Irak “devlet başkanı” Celal Talabani, hükümetin sadece günlük işleri yürütmekle yükümlü olduğunu, ortak açıklama yapmak ya da anlaşma imzalamak amacıyla başka ülkelerle müzakerelerde bulunma hakkına sahip olmadığını kaydetti. Caferi'nin Ankara'da yapacağı anlaşmaların Irak hükümetini bu nedenle bağlamayacağını ifade eden Talabani, Caferi'nin Türkiye ziyaretini yönetime haber vermeden yapmasının şaşkınlık yarattığını, bunun da yürürlükteki anayasayla çeliştiğini belirtti.

Talabani'nin Ankara ziyaretinden rahatsız olduklarını açıklamasıyla başlayan karşı hamle üzerine Caferi, ülkeye dönüşünde hükümet kurma çalışmaları için siyasi liderlerle yapacağı toplantıyı iptal etti. Parlamentoda grubu bulunan Sünni Arap, Kürt ve eski başbakan İyad Allavi liderliğindeki laik Şii Arap gruplar, Şii İttifakı'nın başbakan adayı olarak gösterdiği Caferi'yi yönetimde istemiyor. Bu üç grup, Şiiler'den Caferi yerine başka bir ismi başbakan olarak belirlemelerini istedi. Şii Araplar bu talebi reddetti. Parlamentodaki en büyük grup olan Şii Birleşik Irak İttifakı, diğer grupların baskısına boyun eğilmesini anayasal haklarının gaspı olarak değerlendiriyor.

Bunun üzerine Caferi'yi istemeyen partiler, Şii İttifakı'na karşı parlamentoda tek bir grup oluşturma tehdidinde bulundu. Bu durumda, Caferi'ye destek çıkan Şii ittifakının parlamentodaki 128 sandalyesine karşı, Caferi aleyhtarlarının sandalye sayısı 133'ü bulacak.

Sünniler, Kürtler ve laik Şiiler'in bu tavrının, Caferi ile yakınlaşan Mukteda el Sadr grubunun tepkisini çekebileceği bildiriliyor. Bu durumda tüm tarafların onayını alan bir kukla hükümet kurmak kolay görünmüyor. İlkeden yoksun şekilde pazarlığa oturan tarafların ortak bir zeminde buluşmaları şimdilik zor görünüyor.

Birlik çabaları da devam ediyor

Mecliste grubu bulunan siyasi oluşumlar arasındaki ilkesiz pazarlığa rağmen, Irak halklarını birliğe çağıran girişimler de devam ediyor. Büyük Basra Camisi'nde biraraya gelen Şii ve Sünni Araplar'dan oluşan binlerce kişilik cemaate seslenen Mukteda el Sadr, El Askeriye saldırısının ve ülkedeki çatışmaların sorumlusunun ABD ve İngiliz işgali olduğunu yineleyerek, “etnik bölünmelerin körüklenmesine karşı direnişi güçlendirmeliyiz ” dedi. Farklı gruplar arasındaki görüş ayrılıklarını gidermek için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Sadr, “Sünni ve Şii kardeşlerimi, Necef'e gelmeye ve tartışmaya çağırıyorum. Gerekirse, onlarla görüşmeye bizzat ben giderim” diye konuştu.

Namaza Sadr'ın yanında katılan Sünni Müslüman Din Adamları Birliği (MAS) sözcüsü şeyh Abdülhadi El Daraci de, Sadr'a destek vererek, “Etnik çatışma, ABD ve bölgedeki diğer etkin güçlerin işi. Bu güçler, Irak'ta iç savaş istiyor. Fakat biz bu oyuna gelmeyeceğiz” diye konuştu.

Bir başka birlik çağrısı Müslüman Din Adamları Birliği yöneticisi Dr. Muhammed Ayaş El Kubeysi tarafından yapıldı. El Kubeysi, iç savaşı “ABD'nin Irak'ı bölme taktiği” diye niteleyerek, “Iraklılar'ın birbirine girmesi, direnişin baltalanması anlamına geliyor. Iraklılar, ABD'ye karşı savaşacaklarına birbirlerini öldürüyorlar. ABD'nin ekmeğine daha fazla yağ sürmeyelim” ifadelerini kullandı. Samarra'daki El Askeriye Türbesi'nin yüzyıllardır dimdik ayakta durduğuna ve türbenin “Irak'ın ortak değeri” olduğuna dikkat çeken Kubeysi, “Askeriye, Sünni bölgesinde ve yüzyıllardır ayakta. Peki neden işgalden önce bu türbeye bir saldırı olmadı?” diye sordu.

Halka yakın olan siyasi oluşumlar işgalcileri kovmak için birliğin önemine vurgu yaparken, işgalciler gözetiminde iş yapanlar ise, çıkar pazarlıkları bataklığında çırpınıp duruyorlar.

------------------------------------------------------------------------------------------

Iraklı bilim insanları sistemli bir şekilde katlediliyor!

Bertrand Russel Mahkemesi, geçtiğimiz Ocak ayı ortalarında “Iraklı akademisyenlerin korunması için acil çağrı” başlığı taşıyan bir bildiri yayınlamıştı. Bildiride, Irak'ta son bir yılda 250 bilim insanı ve öğretim üyesinin sistematik bir şekilde katledilmesi, yüzlercesinin “kaybolması”, üniversitelerin yüzde 84'ünün yakılıp yıkılması kınandı. Bildiriye imza atan gazeteciler, bilim insanları, yazarlar… bu kirli imha saldırısına karşı imza kampanyası da başlatmıştı.

Konuyla ilgili bir rapor hazırlayan Iraklı aydınlar ve uluslararası insan hakları kuruluşları da, Irak'ta sadece 2005 yılında 296 üniversite mensubunun öldürülmesi ve 133'ünün saldırı sonucu yaralanmasından işgal güçlerini sorumlu tutuyor. Devrik lider Saddam Hüseyin döneminde tutuklanan ve hapis yatan bir edebiyatçı olan Iraklı Haifa Zangana ise, İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan yazısında, özellikle işgal karşıtı olan ve kukla yönetimi kabul etmeyen akademisyenlerin teker teker öldürüldüğünü belirtti. Zangana, birçok Iraklı gibi kendisinin de bu cinayetlerin arkasında siyasi nedenler yattığına inandığını ifade ederek şöyle yazdı: “İşgalin amacına tam olarak ulaşabilmesi için, bağımsız zihinlerin yokedilmesi gerekiyor. Irak'taki entelektüel yaşamın toptan yokedilmesi için kasıtlı bir çabaya tanıklık ettiğimizi hissediyoruz.”

Katledilenler arasında coğrafya, tarih ve Arap edebiyatı öğretmenleri ile doğabilimciler de bulunuyor. Hedef alınan bilim insanları arasında Irak'ın her bölgesinden, farklı etnik, dini ve politik yapılarda kadın ve erkek üniversite hocaları bulunuyor. Bu kişilerin büyük çoğunluğunun işgale karşı oldukları konusunda beyanatları mevcut. Örneğin son öldürülen Profesör Abdürrezzak El Nas'ın, El Cezire ve El Arabiye televizyonlarında sık sık ABD liderliğindeki işgal güçlerini ve kukla hükümeti hedef alan eleştirilerinin yayınlandığı belirtiliyor. İnsan hakları savunucusu ve işgal karşıtı Dr. Abdüllatif El Maya ise, El Cezire televizyonunda Irak hükümetini hedef alan eleştirilerinin yayınlanmasından sadece 12 saat sonra katledildi. Halen devam eden bu sürek avında, sadece Arap dünyasının önde gelen bilim merkezlerinden Bağdat Üniversitesi'nde katledilen akademisyen sayısının 80'e ulaştığı belirtiliyor. Bu seri cinayetler ne işgal güçleri ne de kukla hükümet tarafından soruşturma konusu ediliyor.

Irak'ın bilim, sanat, edebiyat ve düşünce birikimini yoketmeyi amaçlayan bu sürek avı emperyalist işgalin ardından başlamıştı. Irak'ın eşsiz zenginlikteki tarihi birikimi işgalle birlikte tarumar edildi. Robert Fisk, daha 14 Temmuz 2004'te, “Öğretim üyeleri, akademisyenler yokedilerek Irak'ın kültürel kimliğinin ortadan kaldırılması için bir kampanya yürütüldüğünden şüphelenilmektedir. Bu kampanya, ABD ordusunun Bağdat'a girmesiyle başlayan yıkım sürecinin bir parçasıdır” diye yazmıştı.

Bağdat Üniversitesi'nden Saad Cevat'a göre, “aydınların sistematik olarak öldürülmeleri sonunda… Irak en yetenekli düşünürlerini yitiriyor ve böylece gerçek bir Irak bağımsızlığının önemi bir bileşeni yok edilmiş oluyor.” Ölüm korkusuyla Irak'ı terk eden bilim insanları/akademisyenler de hesaba katıldığında, olayın vardığı vahim boyut daha iyi anlaşılır.

Bu seri cinayetlerin işgalin hemen ardından gündeme gelmesi, olayın kukla hükümetleri aşan boyutta oluğunu gösteriyor. Daha önce bazı Iraklı muhalifler, bu sürek avının işgal ordularının da göz yumması veya işbirliği ile Mossad tarafından yürütüldüğünü dile getirmişlerdi. Kukla hükümetlerin de katliamın üzerine gitmemesi, herhangi bir soruşturma açmaması onların da suç ortağı olduğunu gösteriyor.

------------------------------------------------------------------------------------------

Eşkişehir'de faşist saldırı

Eskişehir'de 3 Mart günü afiş asarken ESP ve SGD'li iki kişi elleri sopalı ve bıçaklı sivil faşistler tarafından saldırıya uğramış ve çeşitli yerlerinden yaralanmışlardır. Saldırıyı kınamak ve faşist saldırıları teşhir etmek amacıyla 3 Mart günü saat 14:00'de Adalar Migros önünde ESP ve SGD tarafından bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Basın açıklamasında 2005 Newroz'u ile başlayan, Trabzon, Bozüyük gibi yerlerde devam ettirilen linç girişimlerine ve Kızıltepe davasına yönelik saldırılara değinilerek, “devlet sivil faşist çeteleri tüm devrimci, yurtsever güçlere yönelik kullanmaktadır” denildi.

50 kişinin katıldığı basın açıklamasına Ekim Gençliği, SDP, DPG, Halkevleri, Gençlik Derneği, EMEP, DTP ve EHP de destek verdi. Basın açıklamasında “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

Eskişehir/Ekim Gençliği