1 Mart '03
Sayı: 08 (98)


  Kızıl Bayrak'tan
  Hesap vermekten kurtulamayacaklar!
  Kan parasının miktarı belli oldu
  Bağımsızlık ve özgürlük devrimle kazanılacak!
  AKP hükümetinin "harp ve sulh" macerası
  BDSP’nin çağrısı: Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı birleşelim!
  Emperyalistler arası kirli pazarlıklar ve hesaplar!
  Emperyalist savaş ve CHP
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  Yeni iş yasası kapıda!
  Kölelik yasası protesto edildi
  ABD emperyalizmi ülkemizden defol!
  "Esnek üretim" saldırısında son perdeye gelinirken...
  KESK İzmir Bölge Toplantısı..
  KESK İstanbul Bölge Toplantısı...
  Ekim Gençliği'nden...
  Ne YÖK ne YEK, üniversiteler bizimle özgürleşecek!
  Ev kadınlarıyla savaş üzerine konuştuk...
  Bir tersane işçisiyle sorunlar üzerine konuştuk...
  Devlet solu yine hedef saptırıyor
  Emperyalist savaş, Kürdistan ve devrimci görevler...
  İtalyan emekçilerinden "ölüm trenleri"ne geçit yok!
  Katliam ortaklığına, ABD saldırganlığına 'hayır' diyoruz!"
  Emperyalist savaş ve sınıf cephesinde devrimci görevlerimiz...
  Bir savaş elçisinin itirafları
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Bir tersane işçisi ile çalışma koşulları, yeni iş yasası ve savaş üzerine konuştuk...

“Bizim tek çıkarımız savaşın engellenmesindedir!”

- Bize çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz?

- Tersane ağır sanayiye giriyor. İşçi sayısı iş durumuna göre sürekli değişiyor. Bu nedenle net sayı söylemek zor. Koşullar ağır, sosyal haklar yok. İşten çıkana da, çıkarılana da tazminat vb. verilmiyor. Genellikle tanker yapıyoruz. Sabah 8:30 ile akşam 17:00 arası normal mesai saatleri. Ama işin durumuna göre yoğun mesai de oluyor. Son derece pis ve sağlıksız ortamlarda çalışıyoruz. İş elbisesi dahi verilmiyor. Oysa böyle yerlerde düzenli olarak doktor kontrolü olması lazım ama ne gezer...

- Tersaneler genelde can güvenliği açısından oldukça riskli yerlerdir. Sizin tersanede can güvenliğini sağlayıcı önlemler alınıyor mu?

Öncelikle şunu söyleyeyim, işveren işe aldığı her yeni elemana iş konusunda ve tehlikelere karşı bilgi vermek zorundadır. Ama bu yapılmıyor. Baret, ayakkabı, emniyet kemeri vb. verilmiyor. Kaynakçıya, kesimciye gözü koruyucu gözlük verilmesi gerekirken verilmiyor. İşyerindeki uyarı tabelalarının gözönünde olmaması ise ayrı bir sorun. Kaza olunca da kitabına uyduruluyor. Mesela daha önce bir arkadaş koca iskeleden aşağı düştü. Nedeni emniyet kemeri olmaması idi. Arkadaşımız öldü. İşverenler hemen gidip ölen kişinin üzerine iş elbisesi, başına baret, emniyet kemeri vs. taktılar, sanki suç onların değilmiş gibi. Düşünebiliyor musunuz, ortada bir insan ölüyor ama onların derdi başka.

- Herhalde taşeronda çalışıyorsunuz. Bunun avantajı ya da dezavantajı var mı sizce?

- Hiçbir avantajı yok. Taşeronun nerede faydası olmuş ki çalışana? Faydası olsa bile işverenedir. Ama çalışan için zararı çok. Sendikalı olmak zor, sigorta yapılmıyor, servis de yok. Kısaca sosyal haklar hiç yok. 7 yıl çalışan bir arkadaşın bir yıllık sigortası çıktı. İşte yararı, zararı ortada. Patron istediği kadar çalıştırıyor. Kadrolu işçi ikramiye alıyor, taşeron sadece bakıyor. Bana sorarsan taşeron denilen bu iğrenç sistemi kanunen yasaklamak lazım.

- Sendikalı değilsiniz. Peki sendikalı olmak için herhangi bir çalışmanız var mı?
- Evet sendikamız yok. Ama böyle bir çalışma da duymadım. Ben şahsen sendikadan yanayım. Az da olsa bir güvencemiz olur sendika olunca. Şunu da itiraf edeyim ki, sendikayla ilgili pek bilgim de yok.

- 15 Mart’ta işverenlerin isteği doğrultusunda yasalaşacak olan iş yasa tasarısı gündemde. Bu yasanın içeriği ve kapsamı ile ilgili sizin veya arkadaşlarınızın bilgisi var mı? Çünkü bu yasa yeni hak gasplarıyla beraber kazanılmış hakların da gaspına yönelik...

- İşçi arkadaşlarımın da benim de bu konuyla ilgili bilgisi yok. Böyle bir yasadan dahi haberim yok. Ama tuhaf olanı şimdiye kadar görünürde ciddi bir karşı eleştiri de olmaması. Çünkü bugüne kadar bu yönlü bir eleştiriye de tanık olmadım. İşçiler olarak resmen uyuyoruz.

- Gündemde emperyalist savaş hazırlıkları var. Medyada da savaş çığırtkanlığı yapıyor. Bu kirli savaşın bir parçası olmamız için uydurulan senaryolar var. Kârlı çıkarız, kredi alırız vb. Ama şurası bir gerçek ki, ABD’nin Irak’a müdahalesi dünya halklarına ölüm, açlık, yoksulluk, sefalet ve yıkımdan başka bir şey getirmeyecek. Siz bir işçi olarak bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Ben de tüm insanlar gibi böyle bir savaşa karşıyım. Türkiye ABD’nin uşaklığını yapıyor. Bizim askerlerimiz de para karşılığı ABD’nin tetikçiliğini yapacak. Ve suçsuz insanları, hiç tanımadığı insanları katledecek. Zaten savaşın nedenini ABD kendisi de söylüyor: Petrolleri güvence altına alacağız diyor. Ama kimin için? Olan suçsuz halklara olacak, olan biz çalışanlara olacak. Yeni bir işsizlik dalgası gelecek, işsizler çoğalacak. Savaşı isteyenler sadece silah tacirleriyle ABD’nin satın aldığı ülke liderleri. Çünkü başka halklar da savaş istemiyor.

- Emperyalist savaşı durdurmak için Türkiye işçi sınıfı neler yapmalıdır?

- Bu savaşı durdurmanın yolu Amerika’ya karşı çıkmakla mümkün olur. İşin çoğu sendikaların üzerinde ama ortada kimse yok. Bizim tek çıkarımız savaşın engellenmesindedir. Onun için grevler yapılabilir, iş bırakmalar olabilir. Daha büyük ve kitlesel eylemler yapılabilir. Atılacak her kurşun için ben daha fazla çalışmak istemiyorum.

- Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

- Sorunlar çok, bunları herkes yaşıyor ama birkaç şey eklemek istiyorum. Birincisi ve en önemlisi uzun saatlerce çalışmayı kaldırmak lazım. İnsanın kendisine zaman ayırması gerekir. Sigorta ve sendika zorunlu olmalı ama şimdiki gibi sözde değil.

SY Kızıl Bayrak/Kartal