AKP hükümeti sermayeye hizmetin gereklerini yerine getirmeye devam ediyor. Bu çerçevede hazırlanan yeni bir özelleştirme planı geçtiğimiz günlerde hükümet tarafından açıklandı. Bu plan bir süredir hız kesen özelleştirme saldırısının önümüzdeki dönemde epeyce yoğunlaşacağını gösteriyor. Hükümet adına özelleştirme programını açıklayan Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener, 1984te başlayan özelleştirme sürecinde en büyük zaaf siyasi kararlılık ve iradenin yeterince güçlü olmamasıdır. Bu süreç bizimle tamamlanacaktır diyerek, özelleştirme saldırısında ne denli kararlı olduklarının altını çizdi. 17 yılda değişik hükümetlerce toplam 8 milyar dolarlık özelleştirme yapılabildiğini belirten Şener, 17 yılda yapılanın en az yarısı kadar özelleştirmeyi sadece 2003 yılı içinde gerçekleştireceklerini iddia etti. Açıklanan program bir hayli kapsamlı. Özelleştirilmeleri daha önceden de gündemde olan TELEKOMdan Şeker Fabrikalarına, PETKİMden TEKELe ve enerji üretim-dağıtım tesislerine kadar irili ufaklı birçok kamu işletmesi özelleştirme saldırısının kapsamı içinde bulunuyor. Bu fabrika ve işletmelerde toplam 64 bin işçi çalışıyor. AKP hükümetinin bütün bunlara ek olarak Milli Piyango, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İstanbul Altın Borsası, otoyollar ve boğaz köprüleri gibi bir dizi kurum ve kuruluşu da listeye dahil ettiği görülüyor. Özelleştirme saldırısı Ecevit hükümeti döneminde de zaman zaman hızlanmış, bir dizi önemli KİT özelleştirilmişti. Ancak gerek hükümet ortaklarının anlaşmazlıkları, gerekse gösterilen direnç kimi işletmelerdeki özelleştirmelerin aksamasına yolaçmıştı. Son dönemlerde ise başka gündem maddeleri özelleştirme saldırısını gölgede bırakmıştı. Şimdi AKP hükümeti bu alanda da önceki hükümetin yarım bıraktığı işi tamamlamaya adaydır. Sadakatini ispatlama ihtiyacı içinde olan AKPnin bu konuda hızlı adımlar atmaya yöneleceği açıktır. Üstelik iktidardaki tek parti olması AKPnin işini kolaylaştıracaktır. Kısacası sermaye özelleştirme saldırısında yeni bir hamle başlatmıştır. Üstelik sermaye bu konuda geçmiş dönemlere göre hayli avantajlı durumdadır. Sınıf hareketinin iyiden iyiye zayıflamış bulunması, özelleştirmede pürüzler yaratan hukuki engellerin bugüne kadar büyük ölçüde temizlenmiş olması, emperyalist savaş gündeminin öne çıkması gibi bir dizi etken sermayenin işini bir hayli kolaylaştırmaktadır. Sınıf hareketi bu durumda ister istemez yeniden özelleştirme saldırısını gündemine alacaktır. Bu konuda geçmişin deneyimlerinden de faydalanarak bir durum değerlendirmesi yapmak ve mücadele programı çıkarmak kısa vadede yerine getirilmesi gerekli bir görevdir. Dediğimiz gibi sınıf hareketinin son yıllarda iyice zayıflaması sermayenin işini kolaylaştıran bir etkendir. Fakat şu da gözardı edilmemelidir. Emperyalist saldırı ve savaş tehdidi toplumun geniş yığınlarında ve bu arada sınıf içerisinde belli bir anti emperyalist duyarlılık yaratmaktadır. Eğer emperyalist saldırganlık, özelleştirme saldırısı ve esnek çalışma yasası arasındaki bağ güçlü bir şekilde vurgulanabilir, yığınlarda bugün boy veren savaş karşıtı duyarlılık emperyalizme karşı mücadele kanalına akıtılabilirse, durumun tersine dönmesinin önünde hiçbir engel yoktur. Emperyalist saldırganlık ve sömürü politikalarına karşı militan bir kitle hareketinin geliştirilmesi, savaş kadar özelleştirme saldırısının ve İMF programlarının da akıbetini belirleyecektir. *** Özelleştirme programı Ocak 2003: TDİ Çeşme, Dikili, Trabzon, Kuşadası limanları; SEKA Afyon, Kastamonu işletmeleri, İGSAŞ (İstanbul Gübre Sanayi; Petkim; Gerkonsan; Taksan; TZDK Adapazarı İşletmesi. Şubat 2003: SEKA Akdeniz, Aksu, Balıkesir, Çaycuma işletmeleri; Mart 2003: Eti Gümüş ve Eti Elektrometalürji. Nisan 2003: Sümer Holding Diyarbakır, Malatya, Adıyaman işletmeleri ile Sümer Holding Çanakkale ve Van Deri, Tercan işletmeleri; Sarıkamış ve Adana Çırçır Fabrikaları; Akdeniz İşletmeleri; Mayıs 2003: Tüpraş, Gemlik Gübre, Samsun Gübre, Kütahya Gübre Sanayi; Tümosan Türk Motor San. Tekel Sigara ve Tekel Alkollü İçkiler. Temmuz 2003: SEKA Taşucu Limanı, KBİ-Eti Bakır; Ağustos 2003: SEKA İzmit İşletmeleri, Sümer Holding Merinos, Bakırköy, Beykoz, Antalya, Bergama ve Manisa işletmeleri, Ataköy Otelcilik ve Marina. Kapatılacak kuruluşlar: Turban, Tümosan ve TZDAŞ 2003 yılı içinde tasfiyesiz infisah edilirken, TDÇİ bu yılın sonunda tümüyle tasfiye edilecek. EBK, Erdemir, DİV-HAR, Eti Krom, Bursagaz ve Esgaz ise gelişmelere göre değerlendirilerek özelleştirme kapsamına alınacak. Özelleştirme kapsamına yeni alınan kuruluşlar: Türkiye Şeker Fabrikaları, İMKB, İstanbul Altın Borsası, Milli Piyango, Otoyollar ve boğaz köprüleri; T. Halk Bankası; Enerji Üretim ve Dağıtım Tesisleri hızla özelleşktirme programına alınarak özelleştirilecek. (Evrensel, 14 Ocak 2003) İşçi ve emekçilerle emperyalist savaş üzerine konuştuk... Yerelliklerde savaş karşıtı komiteler oluşturulmalıdır! - Emperyalist savaş hakkında ne düşünüyorsunuz? Eğitim emekçisi: Bu savaş emperyalizmin dünya halklarını teslim almaya yönelik savaş basamaklarından birisi. 11 Eylül bahane edilerek Ortadoğunun petrolüne tam hakim olma ABD emperyalizminin hedefidir. Tekstil işçisi işyeri temsilcisi: Herşeyden öce bu savaşa karşı olduğumu belirtmek isterim. Haksız ve kirli bir savaştır bu. Sonuçta bu savaşta ölecek ve mağdur olan emekçi ve ezilen yığınlar olacaktır. Hem de hiçbir çıkarları söz konusu olmayacak. Emperyalist ve kapitalist sermaye gruplarının çıkarları üzerinden milyonlarca işçi ve emekçinin katledilmesi söz konusu. Belediye işçisi işyeri temsilcisi: ABD oradaki petrol yataklarını denetim altına almak için Iraka saldırıyor. Bu nedenle bu kirli ve haksız bir savaştır. Beraberinde Ortadoğuya hakim olmaya ve oradaki egemenliğini güçlendirmeye yönelik bir adımdır bu. Savaş açlık, ölüm ve katliam demektir. Hele söz konusu olan kirli bir savaş ise. - Emperyalist savaşa karşı mücadele nasıl olmalıdır? Eğitim emekçisi: Topyekûn bir karşı duruş olmalıdır. Askere gitmemekten tutun, alınan bütün kararlar kabul edilmemelidir. Uluslararası işçi sınıfı dayanışmasına ihtiyaç vardır. Enternasyonal dayanışmayı yükseltmeliyiz. Türkiye işçi sınıfı ve komşu ülke halklarıyla beraber yapılacak olan kitlesel gösteriler ve genel grev ile ancak bu saldırı püskürtülebilir. Tekstil işçisi: Savaş karşıtı platformlar oluşturulmalı ve bu yaygın bir kitle çalışmasına yönlendirilmeli. Özellikle bu noktada demokratik kitle örgütleri ve sendikalara büyük sorumluluk düşüyor. Şu anda yerellikte ve Türkiyedeki mücadeleyi yeterli görmüyorum. Oysa dönüp baktığımızda Türkiyede de yaşayan halkların %80i, dünyada yaşayan halkların %70i bu savaşa karşıdırlar. Bu durum düzen medyasının tutumuna rağmen böyledir. Geriye savaş karşıtı platformların kitlelere ulaşması ve alanlara çekmesi vb. sorunlar kalıyor. Belediye işçisi işyeri temsilcisi: Dünyada ve Türkiyede gelişen muhalefeti yetersiz buluyorum. Bu doğrultuda sendika genel merkezlerini sıkıştırmak ve ortak eylemlilikler yapmak, hatta savaşı durdurmak için genel grev ilan etmek gerekmektedir. Son aşamadır bu söylediğim. Öncesinde imza kampanyalarından tutun da paneller kadar bir dizi eylem ve etkinlik yapılmalıdır. Yerelliklerde savaş karşıtı komiteler oluşturulmalıdır. - Emek Platformunun almış olduğu eylem kararları hakkında neler düşünüyorsunuz? Eğitim emekçisi: Boş kararlar. Düşünülecek bir şey yok. Hak almaya, tepki göstermeye yönelik bir eylem programı değil. Taban potansiyelini düşürmeye yönelik alelacele çıkarılmış bir eylem planı. Yarım saatlik iş bırakma gibi bir dizi hava boşaltma eylemleri. Aslında hedef sokak olmalıdır. Mücadeleyi, sokağa taşınan ve sokakta beslenen bir süreç olarak örmemiz gerekir. - Türkiyenin savaştaki tutumu ne olmalıdır? Savaş sırasında biz işçi ve emekçileri ne gibi sorunlar bekliyor? Eğitim emekçisi: Türkiye taraf olmalı. Bu taraf, savaşı yaratanların değil savaşta yokedilmek istenenlerin tarafı olmalı... Çünkü yokedilmek istenen işçi ve emekçi halktır. Savaş ile birlikte hakların gaspı ve daha fazla işsizlik boy gösterecektir. Ülkemizde ve çevremizdeki ülkelerde yaşamın daha da daraldığı günler bizleri bekliyor. - Savaşın gündeme geldiğinden bugüne kadar olan süreçte Türk devletinin aldığı tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Tekstil işçisi: Türkiyede yaşayan her onurlu bir emekçi gibi ben de Türkiyenin ABD yanlısı tutumunu kınıyorum. Gerçi hükümetten de başka bir şey bekleyemezdik. Belediye işçisi: Türkiye bu savaşta çıkar peşindedir. Sonuçta somut olarak bir karşılık bulsa bile, bu çıkarın kimin değirmenine su taşıyacağı ortada. Emperyalistlere uşaklık etmek için, binlerce insan açlık ve sefaletle yüzyüze bırakılacak, kardeş Irak halkına karşı cepheye sürülecektir. SY Kızıl Bayrak/Adana |
|||||