18 Ocak '03
Sayı: 03 (93)


  Kızıl Bayrak'tan
  Daha kitlesel, daha militan, daha örgütlü!
  Emperyalist savaşa geçit yok!
  Emperyalist savaş ve saldıranlığa karşı direnişi yükseltelim!
  Savaş karşıtı eylemlerden...
  Savaş karşıtı kitle hareketinin sorunları ve görevleri
  Emperyalist savaşa açık destek talep ediyorlar!
  Emperyalist savaş başlamadan basına yönelik sansür uygulaması başlatıldı
  Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu...
  Kürt işbirlikçilerinin tarihi emperyalizme uşaklığın tarihidir
  Özelleştirme saldırısında yeni dönem
  Ciddiyetsizliğin son perdesi/4
  TÜMTİS Ankara Şube Başkanı Nurettin Kılıçdoğan ile görüştük...
  Yeni iş yasasına ilişkin pazarlıklar yapıldı...
  Denktaş köşeye sıkıştı
  Eylemlerden...
  Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anmasına yüzbini aşkın insan katıldı...
  Pendik İKE'de "İş yasası tasarısı" konulu panel
  Hiçbir güç devrimci iradeyi teslim alamaz!
  ÖO direnişçisi Özlem Türk ölümsüzleşti!
  Ekim Gençliği'nden...
  "Ölümden korkarak intihar etmek"
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu...

Orta oyunu devam ediyor

Hatırlanacağı gibi teslimiyetçi Kürt hareketi ve liberal reformistler 3 Kasım seçimlerinden önce Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu’nu oluşturmuşlar, seçimlere bu blok üzerinden girmişlerdi.

Seçim sonuçları ise biliniyor; Blok seçimlerden ağır bir yenilgiyle çıktı. Bu yenilginin açık yürekli bir muhasebesini yapmaktan kaçınan blok bileşenlerinin o günden bu yana fazla sesleri çıkmıyordu. Hatta Türkiye sol hareketi açısından “tarihsel bir adım” olarak nitelenen Blok’un varlığını koruyup korumayacağı bile belirsizdi.

Geçen hafta Evrensel gazetesinde yayınlanan bir haber bu konudaki belirsizliğe nihayet bir açıklık getirmiş bulunuyor.

Yaptıkları ortak bir toplantıda Blok’un devam edeceğini açıklayan DEHAP, HADEP, EMEP ve SDP yöneticilerinin açıklamasında ayrıca şunlar vurgulanıyor: “Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu Türkiye’nin gerçek muhalefeti olacağını ilan etti. Blok, savaş karşıtlığından, cezaevlerindeki ölüm ve tecrite, genel siyasi af talebinden Öcalan’a uygulanan tecride kadar halkın gerçek demokrasi taleplerine sahip çıktığını açıkladı.” (Evrensel, 11 Ocak 2003)

Seçim öncesinde söylediklerinin hemen hemen tekrarı niteliğindeki bütün bu iddialı laflar kazındığında altından şu gerçek çıkıyor. Yaşadıkları seçim yenilgisinden hemen hiçbir şey öğrenemeyen blok bileşenleri eski yollarına birlikte devam edecekler. Teslimiyetçiliği ve emperyalizmden medet ummayı politik bir çizgi haline getirenlerle devrimci kimliğini yitirmiş liberaller beraberce nereye gidebilirlerse, onlar da oraya birlikte gidecekler.

“Gerçek demokrasi talepleri”ne sahip çıkmak kime kaldı?

Bloğun basın toplantısında “halkın gerçek demokrasi talepleri” de sayılıyor ve bunlar için kararlılıkla mücadele edileceği özellikle vurgulanıyor. Örneğin blok savaşa karşı çıkacakmış.

Blok seçimlerden önce yayınladığı bildiride de savaşa karşı olduğunu açıklamıştı, bu açıdan bir yenilik yok. Fakat o zaman olduğu gibi şimdi de yaptığı şey, bu savaşın nasıl bir savaş olduğu konusunu ısrarla muğlak bırakması. Bu savaş emperyalist bir savaştır. Bu savaş ABD emperyalizminin saldırganlığı sonucu gündeme gelmiş bir savaştır. Ve emperyalist sistem sürekli olarak gerici, sömürgeci savaşlara yol açan bir yapıya sahiptir. O nedenle savaşa karşı olmak aynı zamanda emperyalizme karşı olmayı gerektirir. İşçi ve emekçilerin çıkarlarına, “gerçek demokratik taleplerine” sahip çıkmanın en temel ölçütlerinden biri emperyalizme karşı cepheden bir duruş sergileyebilmektir. Oysa ki blok yöneticileri emperyalizm ve emperyalist savaş laflarını ağızlarına bile almaktan çekinmektedir. Dahası bloğun en büyük orta¤ı olan Kürt teslimiyetçileri ABD emperyalizminin Irak’a müdahalesine bir takım ilerici roller yüklemek konusunda fazlasıyla hevesli olduklarını açıklama ve konuşmalarında göstermişlerdir. Peki o zaman bu Blok savaşa karşı neyi savunacaktır? Açıktır ki somut hiçbir politika ortaya koyamayacak, sadece filizlenen savaş karşıtı kitle hareketinden oportünistçe faydalanmaya çalışacaktır.

Bir başka örnek hücre-tecrit uygulamasıdır. Hücre, tecrit, vahşi katliamlar yıllardır bu ülkenin gündemindedir. Zindanlarda yılları bulan bir hücre karşıtı direniş ve ödenen onca bedel vardır. Ne teslimiyetçi Kürt hareketi, ne de liberal reformistler şimdiye kadar hücre-tecrit politikasına ve zindanlarda yaşanan katliamlara karşı kayda değer bir çaba içerisine girmemişlerdir. Ulucanlar’da katliam sürerken PKK tutsaklarının temsilcisinin katliamcı subaylara söylediği “biz yokuz komutanım” lafı adeta Kürt teslimiyetçilerinin resmi politikası olmuştur. Liberal reformistler bırakın destek olmayı, hücre karşıtı mücadeleye çamur atmak için ellerine geçen hiçbir fırsatı kaçırmamışlardır. “Ölüm Orucu’na başlarken, direnişe geçerken bize mi sordunuz? Bizi cepte keklik mi sandınız?” diyebilmişlerdir. Bir tek o dönem ÖD içinde yer alan SDP kadroları bu konuda üzerlerine düşeni bir parça yapmaya çalışmışlardır.

Dolayısıyla şu sıralar, seçim yenilgisini perdelemek ve Kürt halkını oyalamak için “Abdullah Öcalan’a özgürlük” kampanyalarının öne çıkarıldığı bir dönemde ve yakın geçmişe dair en ufak bir özeleştirinin yapılmadığı yerde, Blok’un hücre ve tecrite karşı beylik laflar etmesinin hiçbir samimi karşılığı bulunmuyor. Blok yöneticileri “hücre ve tecrite karşı mücadele edeceğiz” dedikleri yerde samimiyetsizliğin de ötesinde yalancı durumuna düşmektedirler.

Blok niye devam ediyor?

Aslında Blok’un devam ettirilmesi bizzat parti yöneticileri için başlı başına bir sıkıntı kaynağıdır. Çünkü blok kurulurken ona olur olmaz misyonlar yüklemişler; tabanlarına karşı inandırıcı ve iş yapıyor görünmenin yolunu yüksekten atmakta bulmuşlardı. Ve tabanlarını “sol hareket açısından tarihsel bir adım atıldığı”, bu adımın “demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinde bir dönüm noktası olduğu” şişirmeleriyle oyalayabilmişlerdi. Şimdi seçim yenilgisinin gerçek nedenlerini aynı tabana izah edemedikleri ölçüde daha da yüksek perdeden konuşmaktan başka bir çareleri kalmıyor. Yaptıkları bir yerde budur. Oyalama ve aldatma politikası devam ettirilmektedir.

Teslimiyetçilik ve reformizm devrimci hareketin güçsüzlüğü, sınıf ve kitle hareketinin cılızlığı koşullarında ikiyüzlü politikalarla durumu idare etmenin yolunu bulabilmektedir. Fakat bu durum geçicidir. Militan bir sınıf ve kitle hareketinin boy verdiği, devrimci politikaların güç kazandığı koşullarda teslimiyetçilik ve reformizmin yaşam alanları da kurumaya mahkumdur.



Mamak’ta emperyalist savaş konulu panel...

“Irak’ta savaşa hayır! Bu savaş kimin savaşı?”

Bölgemizde bir süredir platform oluşturmaya dönük faaliyet yürüten birçok kurum ve siyasi parti emperyalist savaş karşıtı bir panel ile çalışmalarına başladı. Yaklaşık üç hafta düzenli toplantılar yapılarak, gerek platformun genişletilmesi, gerekse sınırları ve içeriği üzerinden adımlar atıldı. Mamak İşçi Kültür Evi, Tohum Kültür Merkezi, İdil Can Kültür Merkezi, Mamak Halkevi, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Mamak Genel-İş, EMEP, HADEP, SDP, SHP Mamak ilçe örgütlerinden oluşan Demokratik Mamak Platformu’nun temel gündemi emperyalist savaş olarak belirlendi.

Platform önüne ilk olarak bir panel etkinliği koydu. Bölgede emperyalist savaşa karşı hareketlilik yaratma amacıyla atılan bu ilk adımla Demokratik Mamak Platformu kitlelere duyuruldu. Mamak’ta birçok mahallede kapı kapı dolaşılarak el ilanları dağıtıldı ve onlarca afiş asıldı. Panelin ön hazırlığı yaygınlığı açısından anlamlı idi. Birçok örgütlülüğün biraraya gelmesi olumlu tepkilere neden oldu. Etkinliğe 250’nin üzerinde bir katılım gerçekleşti.

Panelist olarak Haluk Gerger, Av. Ender Büyükçulha ve öğretim görevlisi Metin Özuğurlu katıldı. Bölgemizde estirilen savaş rüzgarının içeriği, kapsamı ve sonuçları üzerine kapsamlı bir sunum gerçekleştirildi.

Panelin sonunda sorulara geçildi ve ilk söz TAYAD’lı Ailelere verildi. Tecrit ve direniş eksenli bir konuşma yapan ailelerin ardından emperyalist savaş eksenli sorular oldukça anlamlıydı. Mekan olarak Tohum Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz etkinlik, teknik bir takım sorunlar dışında, gerek ilgi ve katılım, gerekse yarattığı etki üzerinden başarıyla sonuçlandı.

Demokratik Mamak Platformu, önümüzdeki süreçte hem emperyalist savaş gündemi, hem de yerel bir takım gündemler üzerinden faaliyetini sürdürecek. Öncelikli olarak emperyalist savaş eksenli bir eylem ve etkinlik programı çıkarmaya dönük çalışmalarına devam eden platform, yerelliğe müdahale etmeyi sürdüreceğini açıkladı.

Mamak İşçi Kültür Evi çalışanları