Son günlerde medyanın gündemindeki temel konulardan biri de, faşist lider Türkeşin ölümünden sonra ortaya serilen ve sonu gelmeyen yüklü gizli banka hesapları, bunun getirdiği aile içi miras kavgalarıdır.
Özellikle son günlerde ortaya saçılanlara göre, sermeye düzeninin bu eli kanlı faşist köpeğinin yurtdışındaki gizli hesaplarda milyonlarca dolarlık serveti bulunuyor.
İddiaların düzeyi açısından, 14 Şubat günü köşesini Türkeşin serveti üzerine iddialara ayıran Radikalin çiçeği burnunda Ankara Temsilcisi Murat Yetkinin söyledikleri çok şeyi anlatıyor. Yetkin iddiaları kast ederek; Bunların bir kısmı, bu sütunlarda anılmayacak kadar tehlikeli ya da uçuk. Ancak bir kısmı doğrudan kamu çıkarını ilgilendiriyor...
Aynı yazıda Yetkin, Türkeşin kamu çıkarını ilgilendiren şu tutumlarını hatırlatıyor: DYP-CHP koalisyonu döneminde Türkeşin Terörle Mücadele Yasasının yumuşatılmasını öngören yasaya karşı olmasına rağmen lehte oy kullanması; yine erken seçime de karşı olmasına rağmen kararın alınacağı oturuma katılmayarak, dolaylı yoldan erken seçim kararının alınmasına katkıda bulunması. Tabii her şeyin bir fiyatı oluyor. Bu yapılanın da fiyatı 2 milyon dolarcık olmalı. Faşist ülkücü takımının ülkülerinin piyasa fiyatı da dolar cinsinden bu işte.
Ertesi günkü gazetelerde yer aldığına göre, bu para örtülü ödenekten ve DYPli işadamlarından alınmış. Çillere sorulduğunda ise o bunu yalanlayamıyor. Görün Türk milliyetçileri daha neler yapmışlar. Örneğin Murat Yetkin tarafından dillendirilen bir iddia daha: Öldürülen kumarhaneler kıralı Lütfü Topalın da aralarında bulunduğu bazı kişilerin Ankaradaki işlerinin yüklü ve kayıtsız bağışlar karşılığında takip edildiği. Bilinir, her türlü iş takipçiliği, Türk milliyetçilerinin şerefli(!) görevleri arasındadır. Vurucu gücün it kopuk takımından, toplumun tortusundan devşiren bir hareketten beklenebilecek olağan görevlerinden bunlar. Türkçeye ülkücü mafya diye bir kavramın yerleşmesi elbette boşuna değil.
İcraatların Murat Yetkinin yazmaktan bile korktuğu bir düzeyde olduğunu, Başbuğun ölümünden sonra yaşanan miras kavgası fazlasıyla kanıtlıyor. Ortadaki büyük paraları birbirlerinden kaçırmak için aile üyeleri türlü entrika çevirmiş, çeviriyor. Yaşananlar Brezilya dizilerine taş çıkaracak düzeyde. Aile üyeleri birbirlerine medya yoluyla iftiralar atmaktan tutun da sahte belgelerle bankalardan milyarlar çekerek iç etmeye kadar türlü yöntemler geliştirmiş. Ne evlatlar, ne aile! Babalarına ne de yakışıyorlar pek yakışıyorlar yani.
Sahte belgeyle bankadan para çekmeyi kim mi becermiş? Başbuğun sevgili kızı Ayzit Türkeş... Üstelikte Alman bankası Deutsche Banktan ve 1,2 trilyon lira. Bu durum nasıl ortaya çıkıyor? Tabii ki ailenin diğer şerefli üyelerinin babasının kızına dava açmasıyla.
Gazetelere göre para ile ilgili MHPde daha önce de kavgalar yaşanmış. Başbuğ, sarsılmaz otoritesini cebini doldurmak için kullanmış. MHPye yapılan bağışları kendi kişisel hesaplarında toplamış. Bu hesapları kullanmak için oğluna kişisel vekalet çıkartmış. Fakat kızının yaptıkları yanında Başbuğun geri teknikler kullandığı açık. Yurtdışından yapılan yardımlarla ilgili olarak diğer bir kavganın nedeni bu geri teknikler. 1993te yurtdışına giden Başbuğ, oradaki yandaşlarının örgütü olan Türk Federasyonlarından 1 milyon 250 bin mark alır. Fakat ne hikmetse bu Başbuğ tarafından MHP yönetimine 100 bin dolar olarak açıklanır. Bu durumda federasyon yöneticileri paranın teslim tutanağını bazı yöneticilere gönderince foyası ortaya çıkan Başbuğ ne yapar dersiniz? Tabii ki federasyon yöneticilerini görevden alır.
Medyanın yazdığına göre Devlet Bahçeli MHPlilere bu kavgaya karışmamalarını öğütlemiş. Bunun nedeni ise, söz konusu paraların MHPye ait olması durumunda bunun partinin kapatılmasına kadar gidebileceği korkusu imiş. İktidarın nimetlerinden elden geldiğince faydalanan MHP, en azından şimdilerde bu miras kavgasına karışmıyor görünüyor. Medyanın tavrı da faşist partinin tavrıyla örtüşüyor.
Medya sözü daha çok Parti ve seçim harcamalarının şeffaflıktan yoksun olmasına getiriyor. Yine Radikalden İsmet Berkan, 15 Şubat günü köşesinde şöyle yazıyor: Oysa Türkiyede şahısların aldığı rüşvetler, haksız kazançlar gerçekten devede kulaktır. Esas para her zaman partiye ya da adayların seçim çalışmalarına gider. Yani bunu sadece MHP değil, herkes yapıyor. Bu, MHPyi dolaylı biçimde savunmak ve bu son skandal üzerinden kollamak anlamına geliyor doğal olarak.
Yaşananlar aslında Türk faşizminin emekçilerin bildiği resminin bir diğer karesi niteliğindedir. Bu resmin asıl karesi ise, Türkeş liderliğindeki sivil faşist hareketin 60ların ortasından beri ilerici halk hareketine ve devrimci harekete karşı, ABD emperyalizminin ve işbirlikçi Türk burjuvazisinin vurucu gücü olarak oynadığı kanlı roldür. Asıl resim, asıl hizmet budur, bu alandadır. Ve bu büyük hizmetin karşılığı ise, yerli örtülü ödeneklerden olduğu kadar bizzat CİAnın kirli ödeneklerinden gizli hasaplara döne döne yatırılarak ödenmiştir. Türkeşin ABD-CİA güdümünde bir faşist besleme olduğunu, hizmeti onlara ve Türkiyedeki işbirlikçilerine verdiğini, karşılığını da sürekli olarak onlardan aldığını, bu ülkede bilmeyen aklı başında herhangi bir kimse gerçekten var mıdır?
Faşist lider Türkeşin gizli hesapları...
Kaynak CIA ve örtülü ödenek
Türkeşin İngiltereden sonra Almanyada birden fazla hesabı ortaya çıktı. Asıl para kaynağının CIA ve örtülü ödenek olduğu bildirilen Türkeşin para kaynakları çözülürse Susurlukun da çözüleceği söyleniyor.
HABER MERKEZİ/
Kızlarının miras kavgası üzerine yabancı bankalardaki trilyonları tartışma konusu olan en vatanperver Türk milliyetçilerinin Başbuğu Alparslan Türkeşin Almanyada daha bir çok bankada hesabı olduğunu bildiren Uğur İpekçi rumuzuyla internet sitesi Habertürke yazan ünlü bir gazeteci, Merhum Alpaslan Türkeşin yaşamı boyunca parayla, malla mülkle bir ilgisi olmadığı söyleniyor. Ben aklıma gelen birkaç notu sıralamak istiyorum diye şu ilginç açıklamalarda bulundu:
1) 27 Mayıs 1960 ihtilalinde devletin kasasını açtırıp, örtülü ödenek paralarıyla meşgul olan şahıs Albay Türkeştir.
2) 27 Mayıs, 235i general 4 bin subayı emekli etmeyi düşünmektedir. Ancak bu subaylara verilecek ikramiye tutarı kadar para devletin kasasında yoktur. Devreye Türkeş girer, parayı bulabileceğini söyler ve gidip Amerikalılardan alır. 4 bin subay tasfiye edilir!
3)Yine o yıllarda CIA görevlisi Arthur V. Miller, Türkeşten bir ricada bulunur. İçişleri Bakanlığındaki irtibat bürolarının askerler tarafından kapatılmak istendiğini bunu ancak kendisinin önleyeceğini söyler. CIA görevlisi ekler, eğer kapatılmazsa biz de İçişleri bakanlığına para yardımı yaparız. İlk etapta da 200 bin doları verir. 200 bin dolar deyip geçmeyin o yıllarda hayli iyi para. Üstelik ilk taksit! Daha sonraki yıllarda 27 mayıs içindeki 14lerin tasfiyesi ile Türkeşin devlet hayatındaki rolu kesintiye uğrar. MHPnin para işleriyle de doğal olarak lider Türkeş ilgilidir.
4) MHPye komünizm mücadelesindeki üstün hizmetlerinden dolayı dünyanın birçok yerinden para yardımları yapılır. CIA görevliesi Mirza Hayitin MHP Almanya sorumlusu Enver Altaylı aracılığıyla verdiği paralar, MHP ana davasının sayfalarında artık unutulmaya yüz tutmuştur.
5)Savcılar adamın kimliğini bir türlü bulamamışlardır. Adamın adı, Walter jecop Pfersıch Jr. dır. ABD adresi, 492 West Reggın St. Monteran Park California. Ancak araştırmalara rağmen bu adamın asıl kimliği ve Türkeşle neden parasal ilişki kurduğu öğrenilememiştir.
6)Bu miras olayı ortaya çıktıktan sonra sanki Türkeş yaşamında ilk kez yabancı bankalarla çalışmış gibi bir hava verilmektedir. Türkeş yaşamı boyunca hep Alman bankalarını tercih etti. İşte hesapları: a)Commerzbank (Frankfurt) Konto Nr: 6375828-90 b)Deutschebank (Köln) konto Nr: 3673852 Bu banka Türkeş için çok önemli. Biliyorsunuz 1.2 trilyon bu bankanın İnglteredeki şubesinden çekildi. c) Bank Für Gemeınwirtschaft (BFG Bank) da Türkeşin çalıştığı bir başka Alman bankası.
Türkeş 1.2.1991 tarihinde TBMM mal beyanında bankadaki para tutarını şöyle açıkladı: 2 milyar 611 milyon 400 bin 158 TL 45 bin Mark 2 bin ABD doları.
Biz iyi niyetimizi bozmayalım. Türkeş mal beyanından sonra 1.2 trilyonluk bir nakit paraya kavuştu diyelim. Peki bunun kaynağı ne olabilir? Milletvekili maaşı değil herhalde. Eee, çalıştırdığı bir şirketi filan da yok. Hadi 70li yıllarda olsa partinin Ankarada sahibi olduğu Burçak Lokantasının kârı deriz! O da kapatılmıştı. Peki bu paranın kaynağı nedir? İş burada MHPnin kara kutularını konuşturmaya kalıyor. Son söz, Türkeşin para kaynağını bulan Susurluk skandalını çözer. Yoksa siz hala Susurluk skandalını üç beş zavallı özel TİMcinin mi yaptığını sanıyorsunuz?
Öte yandan Alparslan Türkeşle birlikte 12 Eylül sonrası Mamakta Sıkıyönetim Mahkemesinde idam cezası istemiyle yargılanan eski bir MHPli, Bir bakın bakalım diyor, bildiğimiz kadarıyla Türkeş hapisteyken Kader Sokaktaki evi parasızlık yüzünden satıldı. Daha sonra Türkeş asker emeklisi maaşıyla, milletvekili maaşıyla mı bu trilyonları tasarruf edip biriktirdi? Hepsi ülkücülerin verdiği bağışlarla mı biriktirildi? diye sorarak, asıl para kaynağının Çiller döneminde verilen örtülü ödenek olduğunu açıkladı.
1995te DYP-CHP koalisyonunun bozulmasıyla gündeme gelen erken seçime 13 milletvekili arkadaşıyla birlikte kilit konumda olan Türkeşin seçime gidilmesine katkıda bulunmasının karşılığı olarak o dönem DYPye yakın bazı işadamları ve Başbakan Çillere bağlı örtülü ödenekten 2 milyon dolar aldığını açıkladı. DYP ve MHP parti kayıtlarının bu amaçla incelenmesi gerektiği bildiriliyor.