ARSIVANA SAYFA
 
17 Şubat '01
SAYI: 07
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Yıkıma karşı birleşik mücadele cephesini örelim!
Kazanmak ve ihanete geçit vermemek için TİS komitelerini örgütleyelim!
Sendika ağaları İMF dayatmalarının altına imza attılar!
"Ekonomi zirvesi"ndeki "feryadın" arka planı
Tutsak yakınlarının Ankara girişiminden notlar
Yasaklamaya rağmen 1500 kişilik protesto eylemi
Kürt halkına karşı yeni bir kirli savaşın işaretleri çoğalıyor
İktidar yeniden gözaltında kaybetmeye başladı!
Sistem çürüyor emekçiler yürüyor!
Ermeni soykırım yasasına Türk sermayesinin tepkileri
Ekim Gençliği'nden...
Dünyada güncel durum/1
Ev kadınlarıyla ilgili bir anket çalışmasının sonuçları
Proleter kadın hareketinin görevleri/V.İ.Lenin
Ekvador halkı bir kez daha kazandı
Ölüm Orucu direnişçilerinden mektup
Ölüm Orucu direnişçisi katliamı anlatıyor
Direnişçilerin kaleminden
Ölüm Orucu direnişçisinden yoldaşlarına mektup
Kuşlar uçmayı sürdürüyor..
Türkeş ailesinin miras kavgasıyla ortaya saçılan pislik
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

Tutsak yakınları devletin yeni oyun ve manevralarına karşı uyanık olmalı!..

Ankara girişiminden notlar

İHD, cezaevlerindeki gelişmeler karşısında haberdar olabilmek ve ailelerin bu noktadaki bilgilerini almak üzere bir toplantı düzenledi. Ancak toplantıda ailelerin talepleri ile (kısmen de İHD'nin yönlendirmesi ile) Ankara'da eylem yapmak fikri ortaya çıktı. Aynı evrede TUYAB'lı ailelerin de Edirne Cezaevi önünde düşündükleri eylem vardı. İki eylemin çakışmaması ve Adalet Bakanı'nın burada olmaması nedeniyle, bu arada Ankara'ya daha örgütlü gidilebilmesi için gidiş bir hafta ertelendi. Yaklaşık 60 aile ile gidildi. Bu 60 ailenin çoğunluğu TUYAB’dan az bir kısmı ise İHD çevresindendi.

Aynı evrede TAYAD da Ankara'ya gitmeyi planlıyordu. Ancak İstanbul'dan itibaren farklı davranacaklarını ve kendi programlarını uygulayacaklarını bildirdiler. Böylelikle iki ayrı kanaldan Ankara'ya gitmek gerekti. İHD kanalından gidenlerin otobüsü polis tarafından Hipodrom'a çekildi. İHD Genel Merkezi'nin girişimleri sonucu merkez binasına gidildi. TAYAD otobüsü ise, Kurtuluş Parkı'nda durduruldu, aileler zorla gözaltına alındılar. Başka bir otobüstekiler ise İstanbul'dan yola çıkmadan gözaltına alındılar.

Genel Merkez'e giden aileler arasından bir ekip belirlendi ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile görüşmek için randevu alındı. Genel Merkez'in kapısı çevik kuvvet tarafından tutulduğu için diğer ailelerin buradan çıkışları engellendi.

Görüşmeye beş aile gitti. Müsteşar, devletin bu konudaki “kararlılığını” yineledi ve görüşme tutanaklarını da göstererek, süreci tıkayanın tutsaklar olduğunu dile getirdi. Bu görüşmenin sonrasında, ertesi gün Bakan ile bir randevu alındı.

Bakan da görüşme sırasında “devletin kararlılığını”, tutsaklarla asla masaya oturulamayacağını dile getirdi. Ailelerden biri en azından temsilcilerle biz görüşelim ve size taleplerini iletelim önerisinde bulundu. Bakan bu öneriye olumsuz bir yanıt vermedi.

Adalet Bakanı, akşam üstü Hüsnü Öndül'ü arayarak görüşme talebinde bulundu. Ailelerin bu gelişini İHD'nin mi örgütlediğini, yoksa kendi girişimleri mi olduğunu sordu. Hüsnü Öndül, ailelerin kendi girişimleri olduğunu, kendilerinin ise yardımcı olduklarını belirtti. Bakan, ailelerin bu girişimini Bakanlar Kurulu'na taşıyacaklarını, 2 gün içinde 5 kişilik aile heyetinin isminin verilmesini istedi. Aileler bunun sonrasında İstanbul'a döndüler.

İstanbul’da TAYAD ile bir görüşme yaşandı. TAYAD; tutsakların asla arabulucu istemediklerini, arabuluculuk olduğunda neler yaşandığını yakın dönemden bildiklerini, hele ki devrede Hüsnü Öndül’ün olmasına hiç güven duymadıklarını, kendilerine rağmen böyle bir girişimde bulunulursa buna karşı çıkıp açıklama yapacaklarını belirttiler.

Bu durumda ne yapılacağı konusunda aileler arasında halen bir belirsizlik var. Devletin aileleri devreye sokması, büyük olasılıkla yeni bir manevra. Ama tersinden kararlı ailelerle bir girişim gerçekleşirse, direnişi gündemleştirmenin, talepleri ortaya koymanın bir imkanına dönüşebilir. Aileler bu gidişlerinde de bağımsız eylem koyamadılar. Yalnızca 2. gün katliam sonrasında İHD baskınında gözaltına alınıp tutuklananların mahkemesine katılıp, çıkışında aileler olarak sözlü basın açıklamarında bulundular.

Ankara'da oluşabilecek bu türden bir heyete kaygıyla yaklaşmak için bir çok haklı neden var. Sürecin aileleri oldukça yıpratmış olduğu ve onları tümüyle politik olan bir soruna her zamankinden daha çok öznel ve duygusal bir yaklaşıma sürüklediği bir gerçek. Ayrıca ailelerin bu sert çatışmada açıktan taraf olması gerekirken, içlerinden bazıları arabulucu olmaya eğilim duyuyor ve "devletle çocukları orta yerde buluştururuz" diye açıklamalar yapıyor. Ayrıca devletin de, içinde bulundukları acılı duygusal durumdan da en iyi biçimde yararlanarak, aileleri bu süreçte oyuna getirme ve böylece direnişi darbeleme planları yaptığından en ufak bir kuşku duymamak gerekir.

Devrimci aileler soruna ve sürece bunun bilinciyle yaklaşmalı ve kararlı durmalıdırlar. Aksi takdirde çocuklarının işini kolaylaştırmak bir yana, daha da zora sokarlar ve istemeden de olsa onların ödeyeceği bedeli kat kat çoğaltmış olurlar. Bu devlet Osmanlı geleneğinden geliyor ve herkesin bildiği gibi, “Osmanlı’da oyun çok”! Bunu her zamankinden çok akılda tutmak zorunda olduğumuz bir dönemden geçiyoruz.

Bir TUYAB çalışanı



Tutsak yakınları yine Ankara'daydı!

Tutsak aileleri İHD'nin de girişimleriyle, Ölüm Orucu direnişinin taleplerinin kabul edilmesi ve devrimci tutsaklarla görüşmelerin başlatılması isteğini iletmek üzere yeniden Ankara'ya gittiler. Ankara'nın girişinde polis engeliyle karşılaşan ailelerin otobüsü Hipodrom'a çekildi ve Ankara'ya girişi engellenmeye çalışıldı. Aileler, İHD Genel Merkezi'nin girişimleri ile şehre girebildiler.

Ancak aileler üzerindeki devlet terörü, tüm gün boyunca sürdü. Adalet Bakanlığı ile görüşecek heyet dışındaki ailelerin İHD Genel Merkezi'nden çıkışları çevik kuvvet tarafından engellendi. Aileler tarafından seçilmiş heyet, ilk gün Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü ile görüşürken, ikinci gün Adalet Bakanı ile görüştü. Bakan, F tiplerinden asla vazgeçilmeyeceğini ve bir takım yasal düzenlemelerin yapılmasıyla iyileştirmelerin gündeme geleceğini belirtti. Aileler ise, Bakan'a Ölüm Oruçları'nın geldiği aşamayı, tutsakların taleplerini ve her an ölümlerin yaşanabileceğini hatırlattılar. Ailelerin bir kısmı, görüşmelerin yeniden başlatılması için ailelerin de girişimlerde bulunabileceği önerisinde bulundular.

Aileler ayrıca, katliamın sonrası İHD Ankara Şubesi'nin basılmasıyla gözaltına alınan ve tutuklananların yargılandığı duruşmaya katıldılar. Duruşma bitiminde ise Ölüm Oruçları ve F tipileri hakkında basın açıklaması yaptılar.

Adalet Bakanlığı'na dilekçe vermek amacıyla İstanbul'dan aynı akşam yola çıkan TAYAD'lı aileler, daha İstanbul'dayken polis engeliyle karşılaştılar. Kadıköy Salı Pazarı'nda bir grup aile gözaltına alınarak, böylece Ankara'ya gidişleri engellendi. Ankara'ya ulaşabilen diğer aileler ise Kurtuluş Parkı'nda gözaltına alındılar. Gözaltına alınanlardan 3 TAYAD üyesi, tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi'ne gönderildi.




Edirne F Tipi Cezaevi önünde eylem

TUYAB'lı aileler, Ölüm Orucu direnişinin geldiği aşamayı ve F tipi cezaevindeki uygulamaları duyurmak ve görüşmelerin yeniden başlatılması talebinde bulunmak amacıyla Edirne F Tipi Cezaevi önünde basın açıklaması yaptılar. Yaklaşık 30 ailenenin içinde olduğu otobüs, F Tipi Cezaevi yakınlarında askerlerin oluşturduğu barikatla durduruldu. Otobüsten inen aileler, basın açıklaması metnini okudular ve duydukları endişeleri dile getirerek, yeni ölümler istemediklerini belirttiler. Slogan atan aileler zorla araçlara bindirildiler ve Edirne'nin çıkışına kadar takip edildiler.