Baskı ve teröre geçit vermeyelim!
Sermayenin soysuz uşakları, tüm baskı ve terör aygıtlarını azgınca kullanmanın verdiği pervasızlıkla, İMFye verilen sözleri kararlılıkla uygulayacaklarını, en küçük bir taviz dahi vermeyeceklerini dillerinden düşürmüyorlar. Çıkabilecek her türlü çatlak sesi, zorbalık ve baskıyla ezebileceklerini düşünüyorlar.
Saldırıların fiili başlangıcı devrimcilere yönelik katliam oldu. Devrimci tutsaklar zorbalıkla F tipi tabutluklara atıldılar. Bu aynı süreçte dışarda üç bine yakın insan gözaltına aldı. İHD ve bazı demokratik kitle örgütlerinin kapısına kilit vurdu. Amaç her türlü muhalif sesi denetim altına almaktı. Uygulanan katliamın vahşetini Tüm Yargı-Sen kendi cephesinden teşhir etti. Bu vahşetin perde arkasını açıklayan Tüm Yargı-Sen başkanı ve onaltı üye sendikacıya, 4 yıl 6şar ay ile 7 yıl 6şar ay arasında hapis cezası talebiyle dava açıldı. Gerekçe terör örgütlerine yardım ve yataklık! Devlet salt yargıda çalışan emekçilere değil, TTBye ve Barolar Birliğine de saldırdı. Ancak sergilenen kararlı tutum karşısında amacına ulaşamadı.
İMFye verilen sözlerin başında, önce cezaevlerini düzene sokmak, peşi sıra özelleştirmeleri hızlandırmak geliyor. Devlet devrimci tutsakların öyle bir direnişiyle karşılaştı ki, katlederek, yaralayarak, kaba dayak ve işkenceyle sonuç alamayacağını bir kez daha anladı. Ve şimdi daha da büyüyen ölüm oruçlarına karşı tek bir açıklama yapmaktan kaçınıyor. Miting, gösteri ve şenlikleri yasaklayarak, gözaltı ve tutuklamaları yaygınlaştırarak, gelişebilecek bir hareketliliğin önüne geçmeye çalışıyor.
Böyle bir süreçte reformistlerin tutumu ise utanç vericidir. ÖDP, devletin diş göstermesinin hemen ardından, parti örgütlerine gönderdiği genelgeyle sokaklardan çekildi. Ama, reformist parti yöneticileri, herşeye rağmen tabanının eylemlere katılmasını engelleyemedi.
Safların ayrıştığı kritik bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte devletin baskısına göğüs geremeyenlerin yarın söyleyebilecek onurlu bir sözleri olmayacaktır.
Lüleburgazda küreselleşme üzerine panel
Lüleburgazda Kristal-İş Sendikası, 11 Şubat 2001 Pazar günü, Öğretmenevinde, küreselleşme konusunda bir panel düzenledi. Gaye Yılmaz panele konuşmacı olarak katıldı. Panele 300 civarında katılım oldu. Cam işçisinin toplu sözleşme dönemi olmasından dolayı ilgi büyüktü.
Paneli Lüleburgaz Şube Başkanı Ahmet Aksungur düzenledi. Şube başkanının açılış konuşması, sınıfın sorunları ve istemlerinden uzaktı ve işçilerin kafasını bulandırmayı amaçlayan bir çerçevedeydi. Laiklikten dem vuran, Esat Coşanın gömülmesi olayı vb. konuları dile getiren çerçevede bir konuşmaydı bu.
Konuşmacı Gaye Yılmaz, birinci kısımda küreselleşme sürecinin ekonomik boyutlarını kaynağına inerek anlattı. İkinci kısımda ise sorunun Türkiye boyutunu ortaya koydu. Çözüm olarak, sözde emeğin temsilcisi yasal partileri göstermesi ise konuşmanın zayıf yönüydü.
Sonuç kısmında sorulara geçildi. Paneli yöneten sendika başkanı, toplu sözleşmelerdeki olumsuz tavrını gizlemek kaygısı içinde muhalif kesimin soru sormasını engellemeye çalıştı. F tipleriyle (hücre) ilgili soru sormayın diyerek, işçilerin duyarlılığını bastırma yoluna gitti. ÖDP-EMEP gibi partilerin yandaşları da bu olay karşısında tepkisiz kalarak, uzlaşmacı reformist tavırlarını bir kez daha gösterdiler.
Bu olay, Kristal-İş yöneticilerinin gerçek yüzünü açığa çıkarmıştır. Küreselleşme saldırısının bir parçası olan İMF tipi hapishaneler konusunda konuşmayı bile işçisine yasaklamışlardır. Biz cam işçileri olarak Kristal-İş yöneticilerini protesto ediyoruz.
Bir cam işçisi/Lüleburgaz
Adana polisi gazetemize kargodan el koyuyor..
Baskılar bizi yıldıramaz!
Faşist sermaye devleti, hücrelerde büyüyerek devam eden direnişin dışarı ayağını kesebilmek için estirdiği teröre devam etmektedir. Son birkaç hafta içerisinde Adanada gazetemize iki defa polis tarafından el konulmuştur. Yaptığımız araştırmalar sonucunda polisin, Aras Kargo Baraj Yolu Şubesinin yetkililerini uyararak gazeteyi bize vermemeleri ve teslim durumunda kendilerini beklemeleri doğrultusunda konuşmalar yapmışlar. Kargo yetkililerinin de polisle işbirliği yaptıklarını ve kargoyu bizden saklayarak polise teslim ettiklerini saptamış bulunuyoruz.
Devletin bize yönelik saldırılarını ve tahammülsüzlüğünü anlıyor, baskıların bizi yıldıramayacağını bir kez daha tekrarlıyoruz.
|