ARSIVANA SAYFA
 
17 Şubat '01
SAYI: 07
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Yıkıma karşı birleşik mücadele cephesini örelim!
Kazanmak ve ihanete geçit vermemek için TİS komitelerini örgütleyelim!
Sendika ağaları İMF dayatmalarının altına imza attılar!
"Ekonomi zirvesi"ndeki "feryadın" arka planı
Tutsak yakınlarının Ankara girişiminden notlar
Yasaklamaya rağmen 1500 kişilik protesto eylemi
Kürt halkına karşı yeni bir kirli savaşın işaretleri çoğalıyor
İktidar yeniden gözaltında kaybetmeye başladı!
Sistem çürüyor emekçiler yürüyor!
Ermeni soykırım yasasına Türk sermayesinin tepkileri
Ekim Gençliği'nden...
Dünyada güncel durum/1
Ev kadınlarıyla ilgili bir anket çalışmasının sonuçları
Proleter kadın hareketinin görevleri/V.İ.Lenin
Ekvador halkı bir kez daha kazandı
Ölüm Orucu direnişçilerinden mektup
Ölüm Orucu direnişçisi katliamı anlatıyor
Direnişçilerin kaleminden
Ölüm Orucu direnişçisinden yoldaşlarına mektup
Kuşlar uçmayı sürdürüyor..
Türkeş ailesinin miras kavgasıyla ortaya saçılan pislik
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

İktidar yeniden gözaltında kaybetmeye başladı!

Yusuf Kırmızıoğlu 6 Ocak’tan beri kayıp!

Bir süredir kaybetme politikasına son vermiş gibi görünen iktidar hapishaneler katliamının hemen ardından düzene muhalif hemen herkese saldırdı, saldırmaya devam ediyor. Bu saldırılardan amaç, halk kitlelerini sindirmek ve düzene karşı yükselen muhalefeti engellemektir.

Bugüne kadar ki, bütün katliamlar, infazlar, işkenceler, gözaltında kaybetmeler de hep bunun için yapıldı. Ülkemizde katliamlar, infazlar, kaybetmeler, binleri bulmuştur. Ve hiç birisinin sorumluları, katilleri ortaya çıkartılmamış, yargılanmamıştır. Tersine en çok katliam ve işkence yapanlar, en çok cinayet işleyenler ödüllendirilmiştir. İktidar halkın muhalefetinin yükseldiği her dönemde baskı, işkence, katliam ve gözaltında kaybetmelere başvurmuş ve bu politikasından hiç vazgeçmemiştir. İşte bugün iktidar yeniden kaybetmelere başlamıştır. Tüm halkı sindirme politikasının sonucu, tutsaklar katledilirken, dışarıda düzene karşı, düzeni eleştiren ne kadar kurum ve kişi varsa baskı altına alınarak, gözaltı ve tutuklamalara başvurularak sindirilmek isteniyor. Bunların halkı sindiremeyeceğini görmüş olacaklar ki, KAYBETME politikalarına da yeniden başladılar.

YUSUF KIRMIZIOĞLU (1974, Hatay-Serinyol doğumlu), isimli yoldaşımız 6 Ocak tarihinden itibaren kayıptır. (...)

Yüzlerce kayıba YUSUF KIRMIZIOĞLU da eklenmiştir.

Demokrasi ve adaletten yana bütün kurum ve kişiler, devletin katliam ve çeşitli baskılarla muhalefeti sindirme politikasına karşı kendi gücünü ortaya koymalıdır. Bugün gündeme tüm pervasızlığı ile sokulan baskı politikaları Susurluk politikalarıdır. Devletin bu faşist politikalarına karşı çıkmak, direnişi ve muhalefeti örgütlemek yalnız devrimcilerin değil herkesin görevidir. Bizi katliamlarla ve kaybetmelerle tüketemeyeceklerini gördüler. Yeniden aynı yöntemlere başvurmakla da hiç bir sonuç alamayacaklarını göreceklerdir.

(DHKC’nin 3 Şubat tarihli açıklamasından...)




TAYAD’dan Yusuf Kırmızıoğlu içinsuçduyurusu

TAYAD, 6 Ocak’tan beri kayıp olan Yusuf Kırmızıoğlu’nun akibeti için sorumlular hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Kayıp olayını araştırmak için Almanya’dan gelen delegasyon grubunu polis adliyeden zor kullanarak dışarı çıkardı. Daha sonra basın açıklaması yapan avukat Nurhayat İşyapan, 22 Ocak’tan beri HADEP Silopi ilçe yöneticileri Serdar Tanış ile Ebubekir Deniz’den de haber alınmadığını, Kırmızıoğlu’nun Aziz Güngör adına düzenlenen kimliği taşıdığını, Ayvalık’tan İstanbul’a giden Truva Şirketine ait otobüsten indikten sonra kendisinden haber alınamadığını ve binlerle ifade edilen kayıplara bir yenisinin eklendiğini açıkladı. Tüm duyarlı kesimleri, kaybetme politikasına karşı çıkmaya çağırarak açıklamasını bitirdi.




Silopi’de kaybedilen HADEP’li Serdar Tanış, 16 gün önce ölümle tehdit edildiğini bildiren dilekçe yazmış, ama ilgili makamlara gönderememiş!

Elde kalan dilekçe

Celal Başlangıç

HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış, amcası Eyüp Tanış ile birlikte Silopi PTT binasının önünde yürürlerken, yeşil renkli, Fiat marka bir aracın içinde bekleyen üç kişi tarafından durdurulur. Araçtakiler “Biz güvenlik görevlisiyiz. Bizimle birlikte Emniyet’e kadar geleceksiniz” diyerek Serdar’la Eyüp’ü gözaltına almak isterler. Ancak Serdar direnir. Kendisinin HADEP İlçe Başkanı olduğunu, istenirse daha sonra Merkez Karakolu’na gidebileceğini söyler.

Eyüp Tanış, araçtaki temiz giyimli, tıraşlı, düzgün konuşan üç kişiden ikisini şimdi görse tanıyabilecek durumdadır.

Telefonla çağrılırlar

Serdar ve Eyüp birlikte parti binasına dönerler. Serdar Tanış’ın cep telefonu aranır. Telefonu kapatan Serdar, parti binasındakilere “Jandarma karakolundan çağrılıyoruz” diyerek yanına ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz’i de alarak parti önünde bekleyen Ömer Sansür’ün minibüsüne binerler. Ömer, Serdar ve Ebubekir’i Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’nın önüne bırakır. Ayrılırlarken “Sizi bekleyeyim mi?” diye soran minibüs şoförü Ömer’e Serdar, “Görüşme bitince seni telefonla çağırırız” karşılığını verir.

Serdar ve Ebubekir İlçe Jandarma Komutanlığı’na girerken, yolun karşı kıyısında yürümekte olan Hamit Belge ve İsa Kanat tarafından görülürler. Hatta karşılıklı birbirlerine el sallarlar. İki tanık Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na verdikleri ifadelerde de Serdar ve Ebubekir’i karakola girerken gördüklerini net biçimde belirtirler.

İşte o andan itibaren iki HADEP ilçe yöneticisinden bir daha haber alınamaz. İlçe Jandarma Komutanlığı’na girdiklerinden yaklaşık bir saat sonra yakınları ve partililer cep telefonlarından ikisini de defalarca arar, ulaşamazlar.

26 Ocak’tan sonra avukatlar, aileler, insan hakları örgütleri TBMM’den Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na kadar her yere başvurarak Serdar ve Ebubekir’in bulunmasını isterler. Suç duyurusunda bulunurlar.

29 Ocak’ta İHD Diyarbakır yöneticileri ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilciliği’nden oluşan bir heyet Şırnak ve Silopi’ye giderek incelemelerde bulunur. Heyet üyeleri kuşkuları artıracak en ilginç görüşmeyi Şırnak Cumhuriyet Başsavcısı’yla yapar. Başsavcı heyet üyelerine, soruşturmanın Silopi Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütüldüğünü, bütün olayın ailelerin iddiası ile sınırlı kaldığını, kendisinin alay komutanıyla telefonla görüştüğünü, komutanın ‘adı geçen şahısları gözaltına almadıklarını, dolayısıyla kendisinin yapacağı bir şey olmadığını’ söylediğini aktarır.

İşin ilginci, Serdar ve Ebubekir’in gözaltına alındıkları altı gün boyunca reddedilir. Ancak 1 Şubat’ta Şırnak Valiliği, adı geçen kişilerin 25 Ocak günü saat 14.00’te ziyaret amacıyla Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na geldiklerini, saat 14.30’da ayrıldıklarını, giriş ve çıkışlarının komutanlıktaki ziyaret ve iş izleme kayıt defterlerine işlendiğini, kimliklerinin imzaları karşılığında alınıp verildiğini açıklar.

Her ihtimale karşı

Ancak olayı izleyen herkes bu açıklamayı ‘kuşkuyla’ karşılar. Çünkü gerek Serdar Tanış’ın, gerekse de babası Şuayip Tanış’ın hem Şırnak İl Jandarma Komutanlığı’na, hem de Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na gidişleri pek öyle ziyaret amaçlı değildir.

HADEP Silopi İlçe Başkanlığı’na atanan Serdar Tanış, parti binasının açılışını yapmak üzere 9 Ocak’ta Silopi’ye gitmeden bir gün önce Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığa, İçişleri Bakanlığı’na, Adalet Bakanlığı’na, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘her ihtimale karşı’ bir dilekçe yazarak HADEP Diyarbakır İl Başkanı Ali Ürküt’e bırakır. Altında imzası bulunan ve kaybedilene kadar hiçbir yere gönderilemeyen dilekçede çarpıcı ipuçları vardır:

“Eylül 2000 tarihinde Genel Merkez tarafından atamam yapıldıktan bu yana sürekli güvenlik kuvvetleri tarafından bu görevimden vazgeçmem için uyarılmakta, değişik şekillerde tacizlere uğramaktayım. Aynı şekilde babam da zaman zaman jandarma görevlileri tarafından alıkonulmakta, parti çalışmasının devam etmesi durumunda işlerini yürütmesinin engelleneceği uyarısı yapılmaktadır.

Son olarak 2.1.2001 tarihinde, babamın ikamet ettiği Cizre’den işyerinin bulunduğu Silopi ilçesine giderken askeri kontrol noktasında durdurulmuş, Şırnak İl Jandarma Komutanı tarafından çağrıldığı söylenerek sivil görevlilerce alıkonulmuş, derhal alay komutanlığına gitmesi istenmiştir. Bunun üzerine, babam Alay Komutanlığına gitmiş, görevliler tarafından huzura çıkarılmıştır. Burada benim nerede olduğum, neden HADEP’ten ayrılmadığım konusunda sorgulandıktan sonra, 4 Ocak Perşembe günü Alay Komutanlığı’nda hazır bulunmam gerektiği iletilmiştir. O gün Diyarbakır’dan Alay Komutanlığı’nı arayıp Ankara’da işlerim olması nedeniyle söylenen tarihte hazır bulunamayacağımı belirttim. Bizzat telefona çıkan Alay Komutanı tarafından 5 Ocak Cuma günü hazır bulunmam gerektiği kesin bir dille bana iletildi.

Cuma günü babam işyerine giderken Cizre çıkışında sivil jandarma görevlilerince tekrar durularak Silopi İlçesi Merkez Komutanlığı’na götürülmüştür. Kendisine alay komutanı tarafından sorulduğu belirtilmiş, buradan Jandarma Merkez Komutanı tarafından Şırnak Alay Komutanlığı telefonla aranmıştır. Bir süre sonra babam telefona istenmiş, alay komutanıyla bizzat görüştürülmüştür. Alay komutanı ’Serdar bugün mutlaka buraya gelmelidir. Gelmediği takdirde bir daha Şırnak’a ayak basmasın. Bastığı takdirde kendisini öldüreceğim. Kime giderseniz gidin. Yerim, mekanım rütbem bellidir’ dedikten sonra telefonu kapatmıştır.”

Umut kesiliyor

Oğlu Serdar Tanış’ın kaybedilmeden önce yazdığı bu dilekçedeki anlatımları baba Şuayip Tanış da 29 Ocak tarihinde Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği dilekçede aynen doğrulamaktadır.

Olayı araştırmak üzere önceki gün Silopi’ye giden İHD heyetiyle görüşen Silopi Savcısı, soruşturayı tüm yönleriyle sürdürdüklerini, Serdar ve Ebubekir’i kaçırmak isteyen üç kişinin robot resimlerinin çizdirilerek ilçedeki sivil ve jandarma personeli ile yüzleştirileceğini söyledi. Savcılık, artık sıradan bir kayıptan çok, gözaltında kayıp ihtimali üzerinde durarak, iki HADEP’linin fotoğraflarını ve eşgallerini bir yazıyla çevredeki 27 ayrı savcılığa bildirdi. Artık kayıplardan yavaş yavaş umut kesiliyor. (...)

1998’den bu yana bölgede pek yaşanmayan gözaltında kaybetme ve kaçırıp öldürme oluyları yeniden hortlamaya mı başlıyor? Bölgedeki resmi görevlilerin ve yurttaşların çoğu da bundan endişe ediyor. Anlaşılan bölgede birileri kansız ve savaşsız yaşayamıyor. Daha önce yaşanan ve çok pahalıya malolan kanlı ve karanlık bir oyun yeniden sahneye konuluyor.

(Radikal/7 Şubat ‘01)