İktidar yeniden gözaltında kaybetmeye başladı!
Yusuf Kırmızıoğlu 6 Ocaktan beri kayıp!
Bir süredir kaybetme politikasına son vermiş gibi görünen iktidar hapishaneler katliamının hemen ardından düzene muhalif hemen herkese saldırdı, saldırmaya devam ediyor. Bu saldırılardan amaç, halk kitlelerini sindirmek ve düzene karşı yükselen muhalefeti engellemektir.
Bugüne kadar ki, bütün katliamlar, infazlar, işkenceler, gözaltında kaybetmeler de hep bunun için yapıldı. Ülkemizde katliamlar, infazlar, kaybetmeler, binleri bulmuştur. Ve hiç birisinin sorumluları, katilleri ortaya çıkartılmamış, yargılanmamıştır. Tersine en çok katliam ve işkence yapanlar, en çok cinayet işleyenler ödüllendirilmiştir. İktidar halkın muhalefetinin yükseldiği her dönemde baskı, işkence, katliam ve gözaltında kaybetmelere başvurmuş ve bu politikasından hiç vazgeçmemiştir. İşte bugün iktidar yeniden kaybetmelere başlamıştır. Tüm halkı sindirme politikasının sonucu, tutsaklar katledilirken, dışarıda düzene karşı, düzeni eleştiren ne kadar kurum ve kişi varsa baskı altına alınarak, gözaltı ve tutuklamalara başvurularak sindirilmek isteniyor. Bunların halkı sindiremeyeceğini görmüş olacaklar ki, KAYBETME politikalarına da yeniden başladılar.
YUSUF KIRMIZIOĞLU (1974, Hatay-Serinyol doğumlu), isimli yoldaşımız 6 Ocak tarihinden itibaren kayıptır. (...)
Yüzlerce kayıba YUSUF KIRMIZIOĞLU da eklenmiştir.
Demokrasi ve adaletten yana bütün kurum ve kişiler, devletin katliam ve çeşitli baskılarla muhalefeti sindirme politikasına karşı kendi gücünü ortaya koymalıdır. Bugün gündeme tüm pervasızlığı ile sokulan baskı politikaları Susurluk politikalarıdır. Devletin bu faşist politikalarına karşı çıkmak, direnişi ve muhalefeti örgütlemek yalnız devrimcilerin değil herkesin görevidir. Bizi katliamlarla ve kaybetmelerle tüketemeyeceklerini gördüler. Yeniden aynı yöntemlere başvurmakla da hiç bir sonuç alamayacaklarını göreceklerdir.
(DHKCnin 3 Şubat tarihli açıklamasından...)
TAYADdan Yusuf Kırmızıoğlu içinsuçduyurusu
TAYAD, 6 Ocaktan beri kayıp olan Yusuf Kırmızıoğlunun akibeti için sorumlular hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Kayıp olayını araştırmak için Almanyadan gelen delegasyon grubunu polis adliyeden zor kullanarak dışarı çıkardı. Daha sonra basın açıklaması yapan avukat Nurhayat İşyapan, 22 Ocaktan beri HADEP Silopi ilçe yöneticileri Serdar Tanış ile Ebubekir Denizden de haber alınmadığını, Kırmızıoğlunun Aziz Güngör adına düzenlenen kimliği taşıdığını, Ayvalıktan İstanbula giden Truva Şirketine ait otobüsten indikten sonra kendisinden haber alınamadığını ve binlerle ifade edilen kayıplara bir yenisinin eklendiğini açıkladı. Tüm duyarlı kesimleri, kaybetme politikasına karşı çıkmaya çağırarak açıklamasını bitirdi.
Silopide kaybedilen HADEPli Serdar Tanış, 16 gün önce ölümle tehdit edildiğini bildiren dilekçe yazmış, ama ilgili makamlara gönderememiş!
Elde kalan dilekçe
HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış, amcası Eyüp Tanış ile birlikte Silopi PTT binasının önünde yürürlerken, yeşil renkli, Fiat marka bir aracın içinde bekleyen üç kişi tarafından durdurulur. Araçtakiler Biz güvenlik görevlisiyiz. Bizimle birlikte Emniyete kadar geleceksiniz diyerek Serdarla Eyüpü gözaltına almak isterler. Ancak Serdar direnir. Kendisinin HADEP İlçe Başkanı olduğunu, istenirse daha sonra Merkez Karakoluna gidebileceğini söyler.
Eyüp Tanış, araçtaki temiz giyimli, tıraşlı, düzgün konuşan üç kişiden ikisini şimdi görse tanıyabilecek durumdadır.
Telefonla çağrılırlar
Serdar ve Eyüp birlikte parti binasına dönerler. Serdar Tanışın cep telefonu aranır. Telefonu kapatan Serdar, parti binasındakilere Jandarma karakolundan çağrılıyoruz diyerek yanına ilçe yöneticisi Ebubekir Denizi de alarak parti önünde bekleyen Ömer Sansürün minibüsüne binerler. Ömer, Serdar ve Ebubekiri Silopi İlçe Jandarma Komutanlığının önüne bırakır. Ayrılırlarken Sizi bekleyeyim mi? diye soran minibüs şoförü Ömere Serdar, Görüşme bitince seni telefonla çağırırız karşılığını verir.
Serdar ve Ebubekir İlçe Jandarma Komutanlığına girerken, yolun karşı kıyısında yürümekte olan Hamit Belge ve İsa Kanat tarafından görülürler. Hatta karşılıklı birbirlerine el sallarlar. İki tanık Silopi Cumhuriyet Savcılığına verdikleri ifadelerde de Serdar ve Ebubekiri karakola girerken gördüklerini net biçimde belirtirler.
İşte o andan itibaren iki HADEP ilçe yöneticisinden bir daha haber alınamaz. İlçe Jandarma Komutanlığına girdiklerinden yaklaşık bir saat sonra yakınları ve partililer cep telefonlarından ikisini de defalarca arar, ulaşamazlar.
26 Ocaktan sonra avukatlar, aileler, insan hakları örgütleri TBMMden Silopi Cumhuriyet Savcılığına kadar her yere başvurarak Serdar ve Ebubekirin bulunmasını isterler. Suç duyurusunda bulunurlar.
29 Ocakta İHD Diyarbakır yöneticileri ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilciliğinden oluşan bir heyet Şırnak ve Silopiye giderek incelemelerde bulunur. Heyet üyeleri kuşkuları artıracak en ilginç görüşmeyi Şırnak Cumhuriyet Başsavcısıyla yapar. Başsavcı heyet üyelerine, soruşturmanın Silopi Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütüldüğünü, bütün olayın ailelerin iddiası ile sınırlı kaldığını, kendisinin alay komutanıyla telefonla görüştüğünü, komutanın adı geçen şahısları gözaltına almadıklarını, dolayısıyla kendisinin yapacağı bir şey olmadığını söylediğini aktarır.
İşin ilginci, Serdar ve Ebubekirin gözaltına alındıkları altı gün boyunca reddedilir. Ancak 1 Şubatta Şırnak Valiliği, adı geçen kişilerin 25 Ocak günü saat 14.00te ziyaret amacıyla Silopi İlçe Jandarma Komutanlığına geldiklerini, saat 14.30da ayrıldıklarını, giriş ve çıkışlarının komutanlıktaki ziyaret ve iş izleme kayıt defterlerine işlendiğini, kimliklerinin imzaları karşılığında alınıp verildiğini açıklar.
Her ihtimale karşı
Ancak olayı izleyen herkes bu açıklamayı kuşkuyla karşılar. Çünkü gerek Serdar Tanışın, gerekse de babası Şuayip Tanışın hem Şırnak İl Jandarma Komutanlığına, hem de Silopi İlçe Jandarma Komutanlığına gidişleri pek öyle ziyaret amaçlı değildir.
HADEP Silopi İlçe Başkanlığına atanan Serdar Tanış, parti binasının açılışını yapmak üzere 9 Ocakta Silopiye gitmeden bir gün önce Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığa, İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanlığına, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına her ihtimale karşı bir dilekçe yazarak HADEP Diyarbakır İl Başkanı Ali Ürküte bırakır. Altında imzası bulunan ve kaybedilene kadar hiçbir yere gönderilemeyen dilekçede çarpıcı ipuçları vardır:
Eylül 2000 tarihinde Genel Merkez tarafından atamam yapıldıktan bu yana sürekli güvenlik kuvvetleri tarafından bu görevimden vazgeçmem için uyarılmakta, değişik şekillerde tacizlere uğramaktayım. Aynı şekilde babam da zaman zaman jandarma görevlileri tarafından alıkonulmakta, parti çalışmasının devam etmesi durumunda işlerini yürütmesinin engelleneceği uyarısı yapılmaktadır.
Son olarak 2.1.2001 tarihinde, babamın ikamet ettiği Cizreden işyerinin bulunduğu Silopi ilçesine giderken askeri kontrol noktasında durdurulmuş, Şırnak İl Jandarma Komutanı tarafından çağrıldığı söylenerek sivil görevlilerce alıkonulmuş, derhal alay komutanlığına gitmesi istenmiştir. Bunun üzerine, babam Alay Komutanlığına gitmiş, görevliler tarafından huzura çıkarılmıştır. Burada benim nerede olduğum, neden HADEPten ayrılmadığım konusunda sorgulandıktan sonra, 4 Ocak Perşembe günü Alay Komutanlığında hazır bulunmam gerektiği iletilmiştir. O gün Diyarbakırdan Alay Komutanlığını arayıp Ankarada işlerim olması nedeniyle söylenen tarihte hazır bulunamayacağımı belirttim. Bizzat telefona çıkan Alay Komutanı tarafından 5 Ocak Cuma günü hazır bulunmam gerektiği kesin bir dille bana iletildi.
Cuma günü babam işyerine giderken Cizre çıkışında sivil jandarma görevlilerince tekrar durularak Silopi İlçesi Merkez Komutanlığına götürülmüştür. Kendisine alay komutanı tarafından sorulduğu belirtilmiş, buradan Jandarma Merkez Komutanı tarafından Şırnak Alay Komutanlığı telefonla aranmıştır. Bir süre sonra babam telefona istenmiş, alay komutanıyla bizzat görüştürülmüştür. Alay komutanı Serdar bugün mutlaka buraya gelmelidir. Gelmediği takdirde bir daha Şırnaka ayak basmasın. Bastığı takdirde kendisini öldüreceğim. Kime giderseniz gidin. Yerim, mekanım rütbem bellidir dedikten sonra telefonu kapatmıştır.
Umut kesiliyor
Oğlu Serdar Tanışın kaybedilmeden önce yazdığı bu dilekçedeki anlatımları baba Şuayip Tanış da 29 Ocak tarihinde Silopi Cumhuriyet Savcılığına verdiği dilekçede aynen doğrulamaktadır.
Olayı araştırmak üzere önceki gün Silopiye giden İHD heyetiyle görüşen Silopi Savcısı, soruşturayı tüm yönleriyle sürdürdüklerini, Serdar ve Ebubekiri kaçırmak isteyen üç kişinin robot resimlerinin çizdirilerek ilçedeki sivil ve jandarma personeli ile yüzleştirileceğini söyledi. Savcılık, artık sıradan bir kayıptan çok, gözaltında kayıp ihtimali üzerinde durarak, iki HADEPlinin fotoğraflarını ve eşgallerini bir yazıyla çevredeki 27 ayrı savcılığa bildirdi. Artık kayıplardan yavaş yavaş umut kesiliyor. (...)
1998den bu yana bölgede pek yaşanmayan gözaltında kaybetme ve kaçırıp öldürme oluyları yeniden hortlamaya mı başlıyor? Bölgedeki resmi görevlilerin ve yurttaşların çoğu da bundan endişe ediyor. Anlaşılan bölgede birileri kansız ve savaşsız yaşayamıyor. Daha önce yaşanan ve çok pahalıya malolan kanlı ve karanlık bir oyun yeniden sahneye konuluyor.
|