Yasaklamaya rağmen
1500 kişilik protesto eylemi
11 Şubat Pazar günü, Türkiyedeki baskı ortamına karşı yasal sol partiler ve kitle örgütleri tarafından yapılmak istenen mitinge İstanbul Valiliği izin vermedi. Bunun üzerine, hem mitinge izin verilmemesini hem de baskı ortamını protesto etmek için, İstiklal Caddesindeki ÖDP binasının önünde bir basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklaması için daha önce Tünel belirlenmişti. Ancak Tünele çıkan tüm yolları tutan polis Tünele yapılan yürüyüşü engelledi. Parti ve DKÖlerin polisle görüşmelerinden sonra slogansız ve alkışsız bir şekilde ÖDP binasının önünde basın açıklamasının yapılması karalaştırıldı. Polisin basın açıklamasını engellememesinin temel nedeni, katılımın yüksek olması idi. Polis basın açıklamasnın yapılmasına izin verdikten sonra, gruplar halinde dağıtılmış kitle birleşti. Ağırlığını HADEPin oluşturduğu 1500 civarındaki kitlenin basın metni okunması sırasında slogan atması, yöneticiler tarafından engellenmeye çalışıldı. Gerekçe ise, Barış ortamının bozulmamasıydı.
Eylemde Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, İçeride dışarıda hücreleri parçala!, Barışa uzanan eller kırılsın! sloganları atıldı. 5 dakika gibi kısa bir süre içerisine sıkıştırılan eylem, kitlenin bir kısmı daha katılmadan ve ne olduğunu anlamadan bitirildi. Oysa kitle polisin tüm engeleme girişimlerine karşın dağılmamakta ısar göstermişti. Buna rağmen basın metni alelacele okunup eylem bitirildi.
Eylemde okunan basın metni:
Mahkumlara F tipi bir cezaevi sunanlar, topluma F tipi bir yaşamı sunuyorlar
Son birkaç aydır ülkemizde, şiddetin, gerginliğe dayalı politikaların dozunu her geçen gün daha da artırdığı gelişmeler yaşanmaktadır.
Türkiye kriz içinde kıvranıyor. Ordu siyaseti yönlendirmeye devam ediyor. Cezaevleri yeni ölümlere gebe. Kuzey Iraka asker sevkiyatı, ülkemizi yeni savaşların ve maceraların içine sürüklüyor. İMF politikaları emekçileri daha da yoksullaştırıyor. Demokrasi ve emek güçlerinin sesi bütünüyle kesilmek isteniyor.
Cezaevlerinde F tipi bir yaşama 32 insan katledilerek geçildi. Mahkumlara F tipi bir cezaevi sunanlar, topluma F tipi bir yaşamı sunuyorlar. Cezaevlerinde yaşanan saldırılar henüz toplumun üzerinde etkisini yitirmemişken, hala açıklanamayan pek çok soruyla belirsizliğini koruyan Diyarbakır Emniyet Müdürü ve 5 polisin öldürülmesi olayı gündeme girdi.
Ardından, Şırnak ili Slopi ilçesi HADEPli iki yöneticiden 25 Ocaktan bu güne kadar haber alınamaması sonucu, gözaltında kaybedilmesi, beraberinde bir çok soruyu gündeme getirmiştir. Kürt kimliğinin tanınması için gerekli adımlar geciktirmeksizin atılmalı, bütün yasal ve fili engeller kaldırılmalıdır.
Gelişen bu saldırıları püskürtmenin tek yolunun demokratik siyasal mücadeleden geçtiğinin bilincinde olan bizler, tepkimizi yasal yollardan ortaya koymak için, İstanbulda 11 Şubat 2001 Pazar günü bir Demokrasi mitingi düzenlemek istedik.
Eylül ayından bu yana hiç bir mitinge izin vermeyen, son miting başvurumuza idari gerekçeleri bahane ederek yasaklayan, fakat çeşitli basın yayın organlarına İlin emniyet ve asayişini olumsuz şekilde etkileyerek, toplumda huzursuzluğa neden olacağı gerekçesiyle izin verilmediğine yönelik yazılı açıklamalar gönderen İstanbul Valiliğini ve tüm demokratik tepkilere şiddetle yanıt veren hükümeti bu vesileyle bir kez daha kınıyoruz.
Biz aşağıda imzası olan partiler ve demokratik kitle örgütleri olarak, gelişen baskı ve anti-demokratik uygulama ve politikalara karşı, F tipi cezaevleri ve katliama karşı, ordu güdümlü siyasete karşı, savaş kışkırtıcılığına ve bölgesel yayılmacı politikalara karşı, IMF ve sermaye politikalarına karşı, DSP-MHP-ANAP hükümetinden hesap sormak için, emekçilerin ve ezilenlerin kendi demokratik iktidarları için, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da, hep birlikte demokrasi mücadelemizi sürdürme kararlılığı içinde olacağız.
Tüm kamuoyunu da, gelişen baskılara karşı daha duyarlı olmaya çağırıyor, Türkiyeyi kendi karanlık ve otoriter emellerini gerçekleştirmek için kan gölüne çeviren savaş rantçısı güçleri protesto ediyoruz.
10/02/2001
DBP İstanbul İl Örgütü
EMEP İstanbul İl Örgütü
HADEP İstanbul İl Örgütü
ÖDP İstanbul İl Örgütü
İHD İstanbul Şubesi
DİSK,KESK
Halkevleri
F tipleri birerNazi Kampı durumundadır
(...) Hapishanelerde ve dışarıda her türlü baskıya, saldırıya, işkenceye ve karalama kampananyasına rağmen Ölüm Orucu Direnişi sürüyor. Tutuklular ve tutuklu aileleri olarak haksızlıklara karşı, adaletsizliklere karşı direnmeye devam ediyoruz.
Gelinen noktada bizlere, düşüncelerimizi, insanlığımızı bir kenara bırakarak hayvanca bir yaşam sürmemiz dayatılmaktadır. Elebette bu yalnızca bize değil, bu ülkede yaşayan herkesedir. Adalet istemeyin, hak hukuk nedir bilmeyin, yoksa yakarım, yıkarım, işkence yapar katlederim, sakat bırakırım denmektedir. Ne evlatlarımız ne de biz bize dayatılan bu onursuz yaşamı kabul etmeyeceğiz.
Yapacağımız tek şey vardır, DİRENMEK!
Ya direneceğiz, bize dayatılan bu hayvanca yaşamı kabul etmeyeceğiz, ya da bütün bunlara boyun eğerek tamam, istediğiniz gibi olsun diyeceğiz. İkisi arasında bir yol yoktur.
(...)
Yalanın, demagojinin haddi hesabı yok. Halk, Ölüm Orucu direnişi ve F tipleri kunusunda yalan yanlış bilgilerle kandırılmaya, gerçekler gizlenmeye devam ediliyor.
Gerçek şudur, o bir dönem Adalet Bakanlığının lüks odalar diye sunduğu F tipleri şimdi birer işkencehaneye dönüşmüştür. Tecrit uygulamasıyla, tutuklulara yapılan işkence ve hakaretlerle, dayakla, keyfi yaptırım ve uygulamalarıyla, F tipleri birer Nazi Kampı durumundadır.
TAYADlı aileler/10 Şubat 01
İşkencede ölümü açığa çıkaran
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı görevinden alındı
DİSK/Limter-İş sendikası Eğitim Uzmanı Süleyman Yeterin gözaltında işkenceyle öldürüldüğünü beyan eden Adli Tıp Kurumu raporuna onay veren İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı ve Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, İstanbul Valiliğinin suç duyurusu üzerine, hakkında açılan dava sonucunda Adalet Bakanlığı tarafından Adli Tıp İhtisas Kurulu üyeliği görevinden alındı. Süleyman Yeter Cinayeti Davasını İzleme Komisyonunu bunun üzerine yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi:
...Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancının görevden alınması, işkenceyi teşvik eden, işkenceciyi koruyan bir karar olduğu gibi, işkenceye karşı çıkan, müdahale edenlere ise açıktan bir gözdağıdır.
Bu karar, işkencenin bir devlet politikası olduğunu teyid ediyor.
Bir insanlık suçu olarak işkenceye ve işkencecilere karşı mücadele, tüm insanlığın ortak özlemdir. Karşı çıkacağız ve insanlığı savunacağız.
|