ARSIVANA SAYFA
 
17 Şubat '01
SAYI: 07
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Yıkıma karşı birleşik mücadele cephesini örelim!
Kazanmak ve ihanete geçit vermemek için TİS komitelerini örgütleyelim!
Sendika ağaları İMF dayatmalarının altına imza attılar!
"Ekonomi zirvesi"ndeki "feryadın" arka planı
Tutsak yakınlarının Ankara girişiminden notlar
Yasaklamaya rağmen 1500 kişilik protesto eylemi
Kürt halkına karşı yeni bir kirli savaşın işaretleri çoğalıyor
İktidar yeniden gözaltında kaybetmeye başladı!
Sistem çürüyor emekçiler yürüyor!
Ermeni soykırım yasasına Türk sermayesinin tepkileri
Ekim Gençliği'nden
Dünyada güncel durum/1
Ev kadınlarıyla ilgili bir anket çalışmasının sonuçları
Proleter kadın hareketinin görevleri/V.İ.Lenin
Ekvador halkı bir kez daha kazandı
Ölüm Orucu direnişçilerinden mektup
Ölüm Orucu direnişçisi katliamı anlatıyor
Direnişçilerin kaleminden
Ölüm Orucu direnişçisinden yoldaşlarına mektup
Kuşlar uçmayı sürdürüyor...
Türkeş ailesinin miras kavgasıyla ortaya saçılan pislik
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

Kamu işyerlerinde TİS görüşmeleri başlıyor...

Kazanmak ve ihanete geçit vermemek için
TİS komitelerini örgütleyelim!

Kamu işletmelerinde 18. dönem TİS süreci başladı. Yaklaşık 500 bin civarındaki kamu işçisini ilgilendiren TİS sürecinde sendikalar ayrı ayrı görüşmeleri sürdürecekler. Sermaye hükümeti TİS’leri İMF’nin buyrukları doğrultusunda sonuçlandırmaya çalışıyor. Dolayısıyla TİS’ler bu program maddelerinin işçi sınıfına kabul ettirilmesinin temel bir aracı olarak kullanılmak istenecek. Bu, TİS sürecinin işçi sınıfı açısından önemini arttırmakta, birleşik ve kararlı bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Geçmiş TİS süreçlerinin işçi sınıfının hak ve kazanımlarının masabaşlarında teslim edildiği süreçler olarak yaşanması, böyle bir mücadelenin önemini ayrıca arttırıyor.

İşçi sınıfının böylesi önemli bir sürecin izleyicisi olarak kalmasının ne gibi sonuçlara yol açacağı biliniyor. Geçmişte defalarca tanık olunduğu gibi, sendika ağaları işçi sınıfının tarihsel hak ve kazanımlarını pazarlayacak, masabaşlarında sermayeye teslim edecektir. Sermayenin kapsamlı bir saldırı içerisinde olduğu düşünüldüğünde, böyle bir satışın işçi sınıfı için bedelleri geçmişle karşılaştırılamayacak denli büyük olacaktır. Sefalet derinleştirilmekle kalmayacak, uzun süredir sermayenin saldırı gündeminde bulunan temel bir takım haklar da gaspedilecektir.

İMF saldırı programının geleceği
TİS’lere bağlanıyor!

İMF’nin son teftişi sırasında öne çıkardığı konuların başında kamudaki TİS’ler geliyordu. Çünkü saldırı programının uygulanabilmesi için TİS’ler önemli bir olanak. Ücretlerden özelleştirmelere, taşeronlaştırmaya ve esnek çalışmaya kadar bir dizi saldırı TİS’le beraber uygulamaya konulacak ya da önü açılacak. Bu sadece işçi sınıfının büyük bir gövdesinin İMF programına boyun eğdirilmesiyle sonuçlanmayacak, yanısıra özel sektörde de saldırının önünü açacaktır. Hem özel sektörde benzer saldırıların dayatılmasını getirecek, hem de buralardaki sınıf bölüklerinin direncini ve mücadele kararlılığını etkileyecektir. Kamu TİS’leri bu açıdan sermaye hükmetinin İMF programını uygulamadaki kararlılığını ispatlamaya çalışacağı bir süreç olacaktır. Öte yandan ise, bugüne kadar İMF’nin saldırı programı altında ezilen işçi sınıfının bu programa karşı yanıtının ne olacağını gösterecektir.

İşçi sınıfı İMF programının sonuçlarını bizzat yıkım olarak yaşadı. Bugüne kadar bu yıkım programına karşı belli vesilelerle tepki koymasına karşın saldırıyı göğüsleyemedi. Programın en önemli maddelerinden biri olan sosyal güvenliğe dönük saldırı karşısında ortaya koyduğu kitlesel eylem düzeyini, bu saldırının yürürlüğe sokulmasından sonra bir daha yakalayamadı. Parçalı ve yerel tepkilerse saldırıyı püskürtmeye yetemedi ve ezildi. İşçi sınıfı, kamu TİS’leri vesilesiyle, ‘99 yazından sonra ilk kez saldırı programı karşısında birleşik mücadelenin olanaklarına sahiptir. Birleşik militan bir mücadeleyle İMF programında açılacak bir gedik, bu programın parçalanmasının önemli bir adımı olacaktır. Yanısıra, diğer sınıf bölüklerine moral kazandıracak, direncini ve mücadele kararlılığını arttıracaktır. İMF ve Ecevit hükümeti tüm bunları hesaplayarak kamu TİS’leri üzerinde durmakta, TİS’leri istedikleri biçimde bağıtlamanın hazırlıklarını yapmaktadırlar.

Saldırılar ve talepler

Saldırıların öncelikli başlıklarından biri ücretler planındadır. Sermaye hükümeti, İMF programı gereğince, geçmiş kayıpları tartışmaya dahi yanaşmayacaktır. Geçen yıl yüzde 25 olarak açıklanan hedeflenen enflasyon oranı daha da geriye çekilmiş bulunuyor. Dahası, İMF sözcüleri yaptıkları açıklamalarda, artık hedeflenen enflasyondan değil “0” ücret zamlarından bahsetmektedirler. Böylece geçmiş kayıplar bir yana, gelecek yıllardaki ücret düşüşleri de güvenceye alınmaktadır. Eğer TİS’ler sermaye hükümetinin öngördüğü biçimde sonuçlanırsa, işçi sınıfı daha koyu bir sefalete mahkum edilmiş olacaktır.

İşçi sınıfı cephesinden böyle bir saldırıya karşı set olmak gerektiği yeterince açıktır. İşçi sınıfı için TİS’te talep edilecek ücret insanca yaşamaya yetecek bir düzeyde olmalıdır. Kamudaki ücretler bu standartın epeyce altına düşürülmüştür. Bu düşüşü de telafi edecek bir ücret artışı talep edilmelidir.

TİS döneminde gündeme gelecek saldırı maddelerinden bir diğerini esnek çalışma oluşturmaktadır. Halen birçok işyerinde fiili olarak belli adımları atılmış olan bu saldırı, TİS gündeminde, hem saldırının resmileştirilmesi ve hem de yeni adımlarının yürürlüğe konulması olarak yerini bulacaktır. TİSK’in geçtiğimiz dönemde gündeme taşıdığı, çalışma sürelerinin önündeki sınırlamaların kaldırılması, hafta sonu tatilinin kısaltılması, mesai ücretlerinin düşük tutulması gibi saldırılar bu TİS’te de sermaye cephesinden yürürlüğe sokulmaya çalışılacaktır. İşçi sınıfı kamuda esnek çalışmanın yerleştirilmesine kesin bir biçimde karşı durmalıdır. Burada sözkonusu olan yüzyıllık kazanımlardır. Bu kazanımların kaybedilmesi işçi sınıfının sermayenin tüm dayatmalarına karşı savunmasız bırakılması anlamına gelecektir.

TİS’lerde en temel gündemlerden biri de işgüvencesidir. Bugün kamuda işgüvencesinden sözetmek mümkün değildir. 17. ve 13. maddeye dayanılarak sürekli bir işçi kıyımı yaşanmaktadır. Dolayısıyla bu maddelerin kaldırılması sözleşmenin temel taleplerinin arasında yeralmalıdır. Ancak bu da işgüvencesi sağlamaya yetmeyecektir. Çünkü kamunun birçok işkolunda işçi kıyımları 17. ve13. maddeye dayanılarak değil, bizzat TİS maddelerine dayanılarak yapılmaktadır. 17. ve13. maddeye karşı olduğunu ileri süren sendika ağaları TİS masalarında işgüvencesini ortadan kaldıran maddelerin altına imza atmışlardır. Birçok işkolunda TİS’lere dayanılarak “ekonomik kriz ve teknolojik yenilenme” gerekçesiyle işçi kıyımları yaşanmaktadır. Dolayısıyla 13. maddenin kaldırılması taleplerinin yanısıra bu tür ayak oyunlarına da izin verilmemelidir.

İşçi sınıfı için gerçek bir işgüvencesi sermaye hükümetinin hazırlamış olduğu işgüvencesi ambalajına sarılmış saldırı paketi de değildir. Bu sözde işgüvencesi yasası işgüvencesi adına hiçbir şey getirmeyeceği gibi, birçok kazanımın da gaspının yolunu açmakta, masaya yatırmaktadır. Gerçek bir işgüvencesi ancak sermayeye işten atma keyfiliğini veren tüm yasa ve TİS maddelerinin çöpe atılmasıyla sağlanabilecektir. Diğer yandan hükümetin, sözde işgüvencesi yasasının gündeme getirildiği dönemde olduğu gibi, işgüvencesi talebinin başka kazanımların gaspıyla dengelenmeye çalışan tutumlarına prim verilmemelidir.

Özelleştirme saldırısıyla yüzyüze bulunan işyerleri için TİS süreci daha büyük bir önem kazanmaktadır. TİS’te alınabilecek bir yenilgi özelleştirmenin önünü düzleyecektir. Ancak özelleştirme sorunu sadece bu saldırıyla yüzyüze bulunan işyerlerini değil, tüm kamu işyerlerinin sorunudur. Çünkü düşük ücretler, taşeronlaştırma, sözleşmeli ve kapsam dışı işçi çalıştırma, esnek çalışma vb. uygulamalar özelleştirmenin birer ön adımı olmakla kalmayıp, bizzat özelleştirmenin temel ayaklarındandır. Özelleştirme salt bir mülkiyet devri değil, sömürünün katmerli hale getirilmesidir. Bugün işgüvencesi ortadan kaldırılmış, taşeronlaştırma yaygınlaştırılmış, ücretler düşürülmüşse eğer, özelleştirmenin yaratacağı sonuçlar şimdiden birçok kamu işyerinde hayat bulmuş demektir. Dolayısıyla TİS’ler tüm bu uygulamaların ortadan kaldırılmasını içermek durumundadır.

TİS’leri kazanmak sınıf inisiyatifini yükseltmekten geçiyor!

Geçmiş TİS’ler de göstermiştir ki, sendika ağalarının inisiyatifine terkedilmiş bir TİS sürecinden kazanımla çıkmak bir yana, mevcut haklar da kaybedilecektir. Dahası, İMF programının işçi sınıfının tarihsel haklarının gaspını öngördüğü bir dönemde bu durumun ortaya çıkaracağı bedeller epeyce ağır olacaktır. Böylesine ağır bedellerle karşılaşmamak, herşeyden önce sınıfın bu sürece aktif bir biçimde katılmasından geçmektedir. Bu, sözleşmenin hazırlanmasından görüşme sürecine kadar böyle olmak durumundadır.

Gelinen yerde birçok işkolunda sözleşme taslakları hazır durumdadır. Görülebildiği kadarıyla, bu sözleşme taslaklarının büyük bir bölümü işçi sınıfının ihtiyaçlarına yanıt vermekten uzaktır. Geçmiş kayıpların giderilmesini içermediği gibi, işçi sınıfı açısından yaşamsal önemde olan birçok talep de bulunmamaktadır. İşçilerin hazırlanmasında söz hakkına sahip olmadığı sözleşme taslaklarının böyle olması doğaldır. Taslaklarda işçi sınıfının ihtiyaçlarına yanıt olma özelliğini taşıyan maddeler de mevcuttur. Ama biliyoruz ki, sözleşme masalarında bunların hiçbir önemi yoktur. Sendika ağalarının yarın, biz istedik, mücadele ettik, ama yapacağımız bir şey kalmadı, imzalamak zorunda kaldık, türünde demagojik söylemlere başvurabilmeleri için bugünden hazırladıkları malzemeler olacaklardır. Ancak TİS’leri kazanmak için halen geç değildir. Anlamlı kazanımlar içeren TİS taslaklarının arkasında durmak kadar, hiçbir kazanımı içermeyen TİS taslaklarını değiştirmek de, örgütlenerek sürece aktif olarak katılmaktan geçiyor.

TİS süreci üzerinden söz söyleyebilmek için TİS komiteleri oluşturmak temel bir zorunluluktur. TİS komiteleri işçi sınıfının bu sürece aktif katılımını sağlayacağı gibi, sermayenin dayatmalarına karşı eylemli bir duruş gerçekleştirmenin de önünü açacaktır. TİS komiteleri taleplerin belirlenmesinden diğer işyerleri ve işkollarıyla koordinasyonun sağlanmasına, sürecin hangi eylem biçimleriyle karşılanacağının belirlenmesinden eylem ve etkinlik örgütlemeye ve sürecin her aşamasının yakın takibi ve denetimine kadar bir dizi işlevi üstlenmelidir. Sendikal kademelerden bağımsız olmalı, ancak sendikal olanakları sonuna kadar kullanmalıdır.

Bu sürecin örgütlenmesinde ilerici-öncü işçilere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu görev ve sorumluluklara sahip çıkmak, insanca çalışma ve yaşam koşullarını elde etmenin yanısıra, sınıfa karşı sorumluluğun bir gereğidir.