Yakın süreç, zindanlarda devrimci tutsakların F tipi (hücrelere) karşı başlatmış olduğu SAG ve ÖO Direnişinin toplum gündemine oturmasıyla belirlendi. Bu saldırının işçi ve emekçilerin yaşamlarının hücreleştirilmesi saldırısı olduğu daha net açığa çıktı. Devrimci tutsaklar, tarihsel sorumluluklarının bilinciyle, düşman saldırısının devrimci irade, eylem ve direnişle püskürtülebileceğini ortaya koydular.
Bu mücadelenin çok zorlu ve çetin geçeceği Ulucanlar, Burdur, Bergama saldırılarında kendisini ortaya koymuştu. Tutsakların başlatmış olduğu eylemde ödenecek bedellerin azlığı ya da çokluğunun dışarıda yükseltilecek mücadeleye bağlı olduğunun bilincindeydik. Bunu devrimci öncülerle emekçiler arasında mesafenin de daraltılması gerektiği bilinciyle birlikte ele alarak, bölgemizde bir dizi faaliyetin örgütlenmesi için kolektifimizi topladık ve bölgemizin nesnelliğini gözönünde bulundurarak neler yapacağımızı planladık.
Burada esas olarak önümüze koyduğumuz görev, DKÖleri harekete geçirmek ve bunlar üzerinden daha geniş kesimlerin tepkilerini açığa çıkarmaktı. Kamu emekçileri cephesindeki hareketlilik, ilimizde de uzunca bir zamandır devam eden durgunluğun bozulmasına yolaçtı. KESKin Ankara yürüyüşü ilimizde de kitlesel ve sınırlı bir coşkuyu yakaladı. 20 Kasımda belli bir kitlesellikle merkezi eyleme biz de güçlerimizi seferber ederek katıldık. Yine Ulucanlar davasına, F tipine karşı merkezi mitinge katılım için çalışma yürüttük ve tüm güçlerimizle katıldık.
1 Aralık iş bırakma eylemine ilimizde 1000e yakın bir kitle katıldı. Bu miting öncesi eyleme nasıl müdahale yapacağımızı değerlendirdik. İlimizde KESKe bağlı sendikaların reformistlerin denetiminde olması nedeniyle, bundan doğabilecek sorunları değerlendirdik. Hücre saldırılarıyla emekçilerin taleplerini birleştirici şiarlarla müdahale etme kararı aldık. Vatan okurları ve tutsak yakınları ile de görüşerek değerlendirme ve kararımızı ilettik, ortak tutum belirledik.
Yürüyüş başladığında Hücrelere değil emekçiye bütçe! sloganıyla müdahaleye başladığımızda, yayınlarımızda ortaya koyduğumuz eleştirel değerlendirmelerimizde de belirttiğimiz türden bir müdahale ile karşılaştık. Bütün bu olumsuzluklara rağmen bir takım olanakları da yakaladık. Politik müdahalemiz KESKin içerisindeki duyarlı olan, devrimci kaygılar taşıyan belli bir kesimle ilişkiler yakalamamızı sağladı. Ortaya çıkan bu durumu, içerden bir basınca dönüştürdük.
Bu politik basıncımızın rüzgarını da arkaya alarak daha önce planladığımız İHD bünyesinde SAG ve Ölüm Oruçlarını destekleme eylemimimizi kitleyle tartışarak, DKÖlerin sözde de olsa desteğini alarak, yaptığımız basın açıklaması ile dönüşümlü 2şer günlük açlık grevini başlattık. Çok sayıda gönüllü katılımcı ismini yazdırdı. Bu süreçte en ciddi destek HADEP ve gençlik örgütünden geldi. Açlık grevini planladığımızdan erken bitirmek zorunda kaldık. İHD yönetiminin korku ve kaygılarından kaynaklı bir durum oldu bu. Açlık grevimizi kitlesel bir basın açıklaması ile sonlandırdık.
Partimize yeni sempati duyan insanlarla bu süreçte ilişkileri daha da pekişti, pratik duruşları netleşti. Bir kısmı tanımlı ilişkiler durumuna geldi. Okur kitlemizde belli bir genişleme oldu. Özellikle Eğitim-Sende etkimiz artmaya başladı. Devam eden süreçte ÖDPnin hücrelere karşı başlattığı imza kampanyasına kitlesel destek verdik.
Cezaevlerine saldırıdan sonra Demokrasi Platformuna bir basın açıklaması yaptırdık. Bu açıklamayı yaptırabilmek için çok zorlandık. Korku ve yılgınlık üst boyuta çıktı. Ankara ve İstanbuldaki eylemlere polisin müdahale tarzı böyle bir sonuca yolaçtı.
Devlet zindanlardaki devrimci tutsaklara yöneltmiş olduğu katliam ve saldırı sonrasında, şimdi de dışarıya yönelik pervasız bir terör dalgası estirmektedir. Ancak her faşist saldırı devrimci bir direnişle kaşılanmış ve karşılanacaktır.
24 Ocak 2001 tarihinde Niğde Kızıl Bayrak temsilcimiz Zemin Demirel ve okurumuz Cafer Gök, sermayenin kiralık uşakları tarafından cezaevleri ile ilgili olarak duvarlara TKİP imzalı yazılama yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınmışlardır.
Dost düşman şunu kafasına iyi soksun ki, bu tür aşağılık ve keyfi uygulamalar bizi mücadelemizden vazgeçirmeye yetmedi, yetmeyecektir de. Bizler Kızıl Bayrak taraftarları olarak devrimin kızıl bayrağını Niğde kalesinin burçlarına dikene dek mücadelemize daha bir inanç ve inatla devam edeceğiz.
Baskılar bizi yıldıramaz!
Kızıl Bayrak daha daha yukarı!