ARSIVANA SAYFA
 
27 Ocak '01
SAYI: 04
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Çürümüş ve kokuşmuş düzeniniz er-geç yıkılacak
Yeni bir şovenist histeri kampanyası
Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu'nun raporu
Gebze Cezaevi'nde yeni bir operasyon hazırlığı mı?
Tahkim yasasını tamamlayan yeni yasalar gündemde
Enerjideki yağma ve soygun örtbas ediliyor!
Enerji krizi sektörün krizi mi?
İstanbul belediyelerinde tensikat saldırısı gündemde
Cengiz Tekstil İşçileriyle Dayanışma Gecesi
Öncü işçi inisiyatifine dayalı girişimleri yaygınlaştıralım!
Tüm Yargı-Sen yöneticileri gözaltında
Kıbrıslı emekçilere saldırı hazırlığı
Kadına karşı şiddet
Direniş,katliam ve sol hareket
Katliam ve direniş/4
Faaliyetlerimiz ve eylemlerimiz sürüyor
Hücre karşıtı muhalefet
Gençlik
Tutsak temsilcileri ile heyetler arasında yapılan görüşmeler/4
Kapitalizm bir yolsuzluklar, hırsızlıklar ve skandallar rejimidir
Nazım vatan hainliğine devam ediyor
Hümanizm mi, iki yüzlülük mü?
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

Emperyalizmin yeminli uşakları hizmette kusur etmiyorlar... Emperyalist sömürü ve yağmayı bir parça olsun sınırlayan tüm engeller bir bir kaldırılıyor...

Tahkim yasasını tamamlayan
yeni yasalar gündemde

İMF uşağı Ecevit hükümeti, deprem acısını fırsat bilerek geçirdiği Tahkim yasasının gerektirdiği iç düzenlemelere nihayet girişmiş bulunuyor. Bakanlar Kurulu’na sunulmaya hazır durumdaki Endüstri Bölgeleri Hakkında Kanun Tasarısı ile, ülkenin emperyalist sermayeye peşkeşinin önündeki tüm engeller kaldırılıyor.

Bu yasa ile, yabancı sermaye karşısında hükümsüz kılınan kimi yasalar şunlar: İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Çevre Kanunu, Maden Kanunu. Yanlış anlaşılmasın, bu kanunlar yürürlükten kaldırılmıyor. Dayandıkları anayasa maddeleri de aynen varlığını koruyor. Sadece, yasalaştığı takdirde sözkonusu tasarı karşısında işlevsiz hale getiriliyorlar. Bir başka deyişle, örneğin, ülkenin “tabiat varlıkları”nı yerli yatırımcıdan korunmaya devam edilecek, fakat yabancı sermaye bu varlıkları keyfince yağmalayabilecek. Elbette yerli yatırımcıya da yağmadan pay alma imkanı tanınıyor. Ama sadece tekelci büyüklerine ve bir de sermayenin %60’ı yabancı olmak üzere ortaklığa girenlere.

Bu yasa tasarısı da göstermektedir ki, İMF uşağı hükümet, kalan ömrüne ülkenin tam yağmasını sığdırmakta kararlıdır. Emperyalizme uşaklıkta hiçbir sınır tanımamakta, yağmasının önünde engel gördüğü tüm güçleri terörle, vahşetle bertaraf ederek ilerlemeye çalışmaktadır. Aynı hükümet, onbinlerce kardeşimizin enkazlar altında can çekiştiği 17 Ağustos’u takibeden günlerde, güç, imkan ve zamanını onlara yardım için değil, kapitalist/emperyalist sermayenin ihtiyaç ve isteklerini karşılamak için harcıyor, Tahkim ve mezarda emeklilik yasalarını, yangından mal kaçırır gibi çıkarmaya bakıyordu. Bugün de, bu peşkeş yasasını 28 devrimci tutsağın kanıyla kaleme alıyorlar.

Ancak, döktükleri bunca kana, uyguladıkları bunca vahşete rağmen korkularını yenemiyorlar. Birilerinin bir biçimde bu ağır suçlarını engellemek için bir şeyler yapacağını düşünüyorlar. Hazırladıkları tasarıyı, olası engel çabaları için tehditlerle yüklüyorlar. Nasıl, hücre politikası ve uygulamasına karşı görüş belirten ve tüm tehditlere rağmen görüşlerinden taviz vermeyen Tüm Yargı-Sen yöneticilerini tutuklama terörüyle, hukukçuları soruşturma tehdidiyle etkisiz kılıp teslim almaya çalışıyorlarsa, bu yasanın uygulama alanlarındaki kamu çalışanlarını da çeşitli ceza tehditleriyle bugünden pasifize etmeye çalışıyorlar.
Tasarının 4. maddesi, emperyalist sermayeye her türlü kolaylığın gösterilmesini emretmekle yetinmiyor; “on gün içinde ve ivedilikle” sonuçlandırılmayan işlemler için “sorumluların beşer aylıklarının (Her türlü ödemeler dahil) kesilmesine; kusurun tekrarlanması durumunda memurluktan çıkarılmasına karar verilir” diyerek, emperyalist yağmanın tekerine taş koyma niyetinde olanları şimdiden tehdit ediyor.

İMF uşağı bu hükümetin çıkardığı tüm yasalar gibi söz konusu yasanın da, işçi sınıfı ve emekçilerin köleliğini katmerleyeceği açıktır. Önündeki tüm pürüzler temizlenerek, her türlü engel kaldırılıp her türlü kolaylık sağlanarak getirilmeye çalışılan emperyalist sermayenin yağmalayacağı ilk değer, kuşkusuz emek-gücümüz olacaktır. Emperyalist sermayenin yatırımlarını geri ülkelere kaydırmasının en geçerli nedeni ucuz emek-gücüdür. Zaten emperyalist efendiler de, uşakları da bunu açıktan telaffuz etmekten çekinmiyorlar.

Bunca kolaylıktan sonra emperyalist sermaye hala Türkiye’ye yatırım yapmaktan kaçınırsa, bilinmelidir ki bunun iki ana nedeni vardır. Birincisi, sanayi yatırımından daha kârlı olan sermaye yatırımını (yani yüksek faizle borç para vermeyi) tercih etmeleri; ikincisi ise, yasal güvenceleri pek de “güvence”li bulmamalarıdır. Türkiye’nin bir devrim toprağı olduğunu, sadece Türkiyeli devrimciler olarak biz bilmiyoruz. Bunu bütün dünya biliyor, görüyor. Faşist hükümetin devrimci harekete karşı giriştiği azgın imha hareketinin tüm emperyalistler tarafından açıktan veya suskunluk yoluyla destekleniyor olması da bunun açık göstergesidir.

İMF programıyla yağmaya açılan KİT’ler, özellikle iletişim, enerji, ulaşım gibi kârlı sektörler kuşkusuz emperyalist tekellerin ağzını sulandırmaktadır. Buna rağmen kolayından koşuşturmuyorlar göründüğü gibi. Şerefsiz uşaklarından ülkeyi daha fazla kana ve karanlığa gömmesini istiyorlar. Taa ki, Türkiye’de devrim en az bir otuz yıl daha ertelensin, tatlı kârları bir o kadar güvenceye alınsın.

Ama yağma yok!
Tüm şehitlerimiz adına; Suphiler ve Denizler adına, Ulucanlar’ın ON’ları adına, 19 Aralık şehitleri ve hücrelerde ölümüne direnişi sürdürenler adına andiçeriz ki, yağma yok!..

Devrim şehitlerimizin kemiklerini sızlatmayacağız. Ödediğimiz bedelleri boşa çıkartmayacağız. Bu yağma planını bozmak, bu emperyalist-kapitalist ablukayı dağıtmak ve emeği bu topraklara egemen kılmak için daha büyük bedeller ödemekten çekinmeyeceğiz. Bunu tüm efendiler ve uşaklar böylece bilsin. Ve atacakları adımları ona göre ayarlasınlar.




Devrimcilere hücre tipi dayatanlar,
haramiler için hapis yerine özel villa istiyorlar!

Küstahlıkta ve arsızlıkta
sınır tanımıyorlar

Rahmi Koç, ‘işadamına kelepçe üçüncü dünya işi’ dedi ve ABD'yi örnek gösterdi...

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, Ramstore'un açılışı için gittiği Moskova'da gazetecilerin soruları üzerine, ‘‘İşadamlarına, tanınmış kişilere kelepçe takılması, polisler tarafından koluna girilerek götürülmesi iyi görüntü vermiyor’’ dedi. Koç, ‘‘ABD'de işadamları, tanınmış kişiler için villa tipi cezaevleri olduğunu’’ hatırlattı. Koç, operasyonlarda adı geçen işadamlarının kelepçeli veya polisin iki koluna girerek götürmesini ‘‘üçüncü dünya görüntüsü veriyor’’ sözleriyle eleştirdi. Koç, işadamları, tanınmış insanlar için ABD'de villa tipi cezaevi uygulaması olduğunu vurguladı ve ‘‘İcabında işadamı işlerini telefon ve ikili görüşmelerle yürütme imkanı da buluyor’’ diye konuştu.

(21 Ocak 2001 tarihli gazetelerden...)