Ağustos ayında sermayenin grev yasağı saldırısının ardından TİSleri bağıtlanan belediye işçileri şimdi de tenkisat saldırısıyla karşı karşıyalar. İstanbul genelinde belediye yönetimleri emekliliği yaklaşan, yaklaşık 3000 işçiyi işten atmayı planlıyor. İşten atılmalar sadece emekliliği gelen işçilerle sınırlı değil, geçtiğimiz günlerde Beyoğlu Belediyesinde 12 işçi, işçi fazlalığı, verim düşüklüğü vb. nedenlerle işten atıldı.
Belediyelerde tenkisatlara gidileceği TİS görüşmelerinin hemen ardından Anakent belediyesinde 5 işçinin işten atılmasıyla kendini gösterdi. TİS görüşmelerinin ücret sorununa kilitlenmesi, başta iş güvencesi olmak üzere, sermayenin sosyal kazanımlara dönük saldırılarına karşı talep ve mücadelenin yeterince öne çıkarılmaması, tek başına olmasa da bugünkü olumsuz tablonun yaşanmasında etkili oldu.
Şimdi ise belediye işverenleri, sermayenin işçi ve emekçilere dönük saldırı programı çerçevesinde hareket ederek, tenkisatları hayata geçirmeye çalışıyorlar. Tabandan gelebilecek tepkileri de gözeterek, işçilerin tüm haklarının ödenerek emekli edileceğinden dem vuruyorlar. Arada sopa da göstererek, şimdiden kıyıma karşı gelişebilecek tepkilerin önünü almaya çalışıyorlar.
İlçe belediyelerinde işten atılmalar saldırının adım adım uygulamaya konulduğunu gösteriyor. Beyoğlu ilçe belediyesinde 12 işçinin işten atılmasını, önümüzdeki günlerde Güngören, Avcılar ilçe ile Anakent belediyesinde yeni işçi atılmalarının takip edeceği söyleniyor. Yaşananlar, saldırının işçilerin emekli edilmesinden ibaret olmadığını, saldırı kapsamında tüm işçilerin bulunduğunu gösteriyor.
Belediye işçilerine yönelik saldırı, sermayenin çalışan kesimlere dönük genel saldırısının bir parçasıdır. Örgütlü ve mücadele geleneğine sahip belediye işçilerine dayatılmak istenen tenkisat saldırısı, esasta, buradaki örgütlülüğü dağıtmayı, var olan taşeron uygulamasını yaygınlaştırmayı, kazanılmış hakları ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bu, yeni bir durum da değil. Gerek TİS görüşmeleri döneminde gerekse grev günlerinde, belediye işçilerinin genel işbırakmadan (24 Mayısda olduğu gibi) her günü sokakta geçen fiili eylemlerine kadar gösterdikleri hareketlilik, belediye işverenlerinden çok sermayenin kendisini rahatsız etmişti. Nitekim sermaye hükümetinin buna yanıtı, grevlerin peşpeşe yasaklanması olmuştu.
Aynı şekilde, kapsamlı ve acımasız bir yeni İMF saldırısının uygulanmakta olduğu bir dönemde tensikat saldırısının gündeme getirilmesi, bu saldırının planlı ve hedefli olduğunu gösteriyor.
Fazilet Partisi çizgisindeki belediye işverenlerinin bir saldırısı da sendikal cephede. Belediye-işte örgütlü İstanbul ilçe ve Anakent belediyelerinde yapılan temsilcilik şeçimlerinde kendilerine yakın adayların seçilmesi için gösterilen çaba biliniyor. Gelecekte ise kendilerine paralel bir çizgide hareket eden Hizmet-iş sendikasının tüm birimlerde örgütlenmesi hedefleniyor. TİS ve grev döneminde, bir kaç ilçede örgütlü Hizmet-iş sendikasının saldırılar karşısında sessiz kalması, tabanını sürecin dışında tutmayı başarması ve dayatılan TİSlere uysalca imza atması onları özellikle bu tercihe yöneltmiş bulunuyor. Belediye yönetimleri sendika olacaksa hiç değilse Hizmet-iş olsun arayışındalar.
Belediye işçileri kendilerine dönük saldırı hazırlığına karşı henüz bir tepki ortaya koymuş değil. Beyoğlu Belediyesinde işten atılan 12 işçi için konulan tepkiler saldırıları püskürtebilecek boyutta olmadığı gibi, Beyoğlu Belediye işçilerini aşan genel bir tepki eylemine de dönüştürülemedi. Bu olumsuz durum devam ederse, saldırının uygulamaya konulması daha da hızlanacak. Belediye işçileri, TİS ve grev döneminde haklarını mücadele ederek korunacağının fazlasıyla bilincindedirler. Bu konuda önemli deneyimlere sahipler. Şimdiden tabanın harekete geçirilmesi için öncü işçiler ve temsilciler üzerinden çalışmalar yapılması gerekiyor. Taban üzerinden gelişecek mücadelenin tüm belediyelerdeki işçilerle ortaklaştırıldığı bir durumda, saldırılarının önü de hiç değilse şimdilik alınabilecektir.
Sermaye KİTlerin büyük ve kârlı işletmeleri başta olmak üzere eğitim ve sağlık alanını da kapsayan özelleştirmeler ile işçi sınıfına ve emekçilere saldırıda sınır tanımıyor. Özelleştirme sınıfa yönelik kapsamlı bir saldırının adıdır. İşçileri ve tüm emekçileri yıkıma uğratan bilinçli, hedefli, planlı ve programlıdır.
İMF paketlerinin ana maddesini oluşturan özelleştirme, blok satış, yap-işlet-devret, halka arz, hisse satışları gibi yöntemlerle yapılmaktadır. Ancak yöntem nasıl olursa olsun, sonuçta işçi sınıfı ve emekçiler yıkıma uğramaktan kurtulamayacaklardır. Özelleştirme işçi sınıfının örgütlü gücüne vurulmuş büyük bir darbedir. İşçi sınıfının birliğini parçalamanın, emeği daha vahşice sömürmenin adıdır. Özelleştirmeyle işçilere ve emekçilere sendikasız ve sigortasız çalışma, sosyal hakların gaspı, düşük ücretler, işsizlik, geleceksizlik dayatılmaktadır. İşçi sınıfının örgütlü gücü tasfiye edilmek istenmektedir.
Bu, özelleştirmenin bir adımı olan taşeronlaştırma aracılığıyla da hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Sendikal örgütlülük devre dışı bırakılarak sigortasız ve iş güvencesinden yoksun çalışma dayatılmaktadır. İşyerinin taşeron şirketlere devriyle işçilerin sahip oldukları haklar gasp edilerek, zaten kötü olan çalışma koşulları daha da kötü hale getirilmektedir. İşçiler her an işten atılma tehditiyle yüzyüzedirler.
Özelleştirilen işletmelerde de yapılan ilk iş binlerce işçinin atılmasıdır. İşten atılan işçilerin yerine sendikasız, sigortasız, düşük ücretli işçiler alınarak, sendikal örgütlülük yok edilmeye çalışılmaktadır.
Sigortasız ve sendikasız çalışmanın olduğu yerde düşük ücretler ve işsizlik tehlikesi her zaman vardır. Taşeronlaştırmaya karşı verilecek mücadele sigortasız ve sendikasız çalışmaya karşı verilecek mücadeleden ayrı düşünülemez.
Taşeronlaştırmaya karşı verilecek mücadelede taşeron işçileri ile sendikalı işçilerin birlikteliğini sağlamaya yönelik perspektifle hareket etmek, işçilerin sermayeye karşı örgütlü birliğini güvence altına alacaktır. Sermaye sınıfının taşeronlaştırmadaki amaçlarından biri de işçileri bölmektir. Alevi-Sünni, Kürt-Türk gibi bölünmeler yaratmakla yetinmeyip, bir de taşeron-kadrolu gibi ayrımlarla işçilerin bölünmesi hedeflenmektedir. Taşeron işçiler kadrolu işçilerle karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.
Taşeron işçilerin sendikalı olması konusunda sendikalı işçilere büyük görevler düşmektedir. Sendikalı işçiler, iş sorunları ve özelleştirmeye karşı mücadele ederken, taşeron işçilerin de sendikalı olması ve TİSten yararlandırılması için mücadele etmelidirler.
Sermayenin İMF patentli yıkım politikaları ancak ve ancak işçilerin örgütlü birlikteliği ile püskürtülebilir. Özelleştirme ve onun bir ön adım olan taşeronlaştırmaya karşı verilen mücadele de bu birlikten alınan güçle püskürtülebilir.