Mamak Ölüm Orucu ile Dayanışma Komitesi olarak eylemlerimiz sürüyor. Katliamla beraber maruz kaldığımız faşist teröre karşın sesimiz susturulamadı. Birçok komite bileşeni faşist terörle tutuklanıp hücrelere atıldı. Ama buna rağmen faaliyetlerimiz durdurulamadı. Boşalan saflar yeni katılımlarla dolduruldu. Katliamın ilk günlerinde varolan toz dumanın kalkmasıyla beraber, faaliyetlerimizi sürecin yeni düzeyi üzerinden yeniden örgütledik.
Komite olarak ilk önce, düzenin katliamla beraber yaydığı kirli propaganda ve yalan atmosferini dağıtmak amacıyla propaganda araçlarının kullanımını önümüze koyduk. Katliamı teşhir eden ama yanısıra direnişi vurgulayan bildirilerimizi alanda yaygınca dağıttık. Arkasından, yapılan tüm eylemlere saldıran devletin böylelikle yaymaya çalıştığı alanlardan uzak durma psikolojisini parçalamak için mahallede sokağa çıktık, eylem koyduk. Amacımız bu eylemleri süreklileştirmek ve kitleselleştirmekti. Bunun içinse faşist terör ortamında ortaya konulacak devrimci cüret ve ısrar belirleyiciydi. Bu bilinçle ikinci bir eylem yapma kararı aldık.
24 Ocakta yaptığımız ikinci eylemimiz için komite olarak mahalledeki ilerici güçlere çağrılarda bulunduk. Evleri tek tek dolaşmayı öngörmüştük. Ancak zaman ve güç yetersizliğiyle bunu yapamadık. Eylem akşam saat 19.00 civarında, Tuzluçayır göbeğe çıkan geniş bir caddede başlatıldı. Burada lastik yaktık, sloganlarımızı haykırdık. Daha sonra araç trafiğini keserek 15 dakika eylemimizi sürdürdük ve yürüyerek yan bir sokağa çıktık. Burada da bir süre sloganlarla yürüdükten sonra eylemi sona erdirdik.
Eylem boyunca; "Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!", "Katil devlet hesap verecek!", "Devrimci tutsaklar onurumuzdur!", "Devrim şehitleri ölümsüzdür!" ve "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!" sloganlarımızı haykırdık.
Eylemimize katılım sınırlı olmasına karşın, ilk eyleme göre katılımda belirgin bir artış sözkonusuydu. Ayrıca mahalle halkından birçok kişi balkondan bizleri izledi, bir kısmı ise alkışlarla destek verdi. Biz bunu bir başlangıç olarak görüyoruz. Propaganda, ajitasyon ve bunun yanında yapılan her eylem, daha ileri eylemlerin yolunu açacak bir işlev taşımaktadır. Devrimci bilinç, ruh ve azim, mücadelemizi daha kitlesel eylemlere ve buradan zafere taşıyacaktır.
İşçiler, emekçiler, kardeşler;
Devrimci tutsakların hücrelere girmemek için başlattıkları Ölüm Orucu Direnişine devlet katliam operasyonuyla saldırdı. Binlerce jandarma, özel tim ve katliam için hazırlanmış özel ekiplerin kullanıldığı katliamda onlarca tutsak vahşice katledildi. Yüzlercesi ise ölümcül yaralar aldılar. Tutsaklar Nazilerin vahşetine rahmet okutulacak işkencelerle yakılarak, kurşunlanarak, kesilip biçilerek katledildiler. Birçok tutsak koğuşlardan sağ alındıktan sonra götürüldükleri özel işkencehanelerde kurşunlandılar. Katliamdan sağ çıkabilenler F tipi tabutluklara kapatıldılar. F tiplerinde işkence sistematik olarak sürdürülüyor.
İşte katliam, işte vahşet, işte işkence! Bu, devletin katliamcı ve işkenceci geleneğinin son halkasıdır. Biz bu kanlı yüzü Çorumda, Maraşta katledilen yüzlerce insandan, Sivasta yakılan insanlarımızdan biliyoruz.
Bu katliam bu işkence bu vahşet saklanabilir mi? Ama devlet hayata dönüş adı altında saklamaya çalıştı. Yalan makinası medyanın pislik akıntısıyla saklamaya çalıştı. Yalan, iftira karalama ile gerçekler çarpıtılıp, işkence, katliam, vahşet kutsandı. Haklı direnişin örgüt baskısıyla yapıldığını, tutsakları örgütlerin yaktığını söyleyerek katliam operasyonu aklanmaya çalışıldı. Böylesine akıl almaz bir katliam zafer olarak gösterildi. Bu neyin zaferidir! Binlerce katille inançlarından başka silahları olmayan devrimci tutsaklara saldırmak zafer midir?
F tipi hücreleri açarak sözde zaferini ilan eden devlet, bugün Ölüm Orucu Direnişinin hücrelerde devam etmesiyle gerçekte çaresizdir. Savaş makineleri ve zorbalıkları tutsakları teslim alamamıştır.
Devletin katliamla hedeflediği salt devrimci tutsakları teslim almak değildir. Asıl amaçlanan IMF yıkım programlarını engelsizce uygulamaktır. Öyle ki katliamla aynı günlerde İMF ile geçmiştekileri kat kat aşan acımasızlıkta bir yıkım programı imzalanmıştır. Katliamla beraber İMFnin istediği kararlılık sınavı verilmiştir. Çünkü böylesine kapsamlı bir yıkım programını uygulamak için toplumsal muhalefet ezilmelidir. Başta da onun öncü güçleri olarak devrimciler. Katliamla teslim alınmak istenen, devrimci tutsaklar şahsında insanlığın sömürünün ve yokluğun olmadığı gelecek umududur. İşçiler, emekçiler engelsizce sömürülsün, yaşamları yok sayılsın diyedir. Soygun ve talan sürsün diyedir. Bu topraklarda karanlık hükmünü sürdürsün diyedir.
Bu baskı, bu zulüm, bu katliama sessiz kalmayalım. Bu, onurumuza ve geleceğimize sahip çıkmanın gereğidir. Ya katliamlara ve yeni ölümlere sessiz kalır, onurumuzu ve geleceğimizi kendi ellerimizle bu düzenin karanlık ellerine teslim ederiz; ya da onurumuza sahip çıkmakla kalmaz, özgür ve sömürüsüz bir dünyanın kapılarını aralarız.
Öyleyse devrimci tutsakların direniş ruhunu donanıp, sokaklara çıkalım! Katliamların, işkencelerin sömürünün ve yokluğun hesabını soralım!
İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!
İçerde dışarda hücrelere teslim olmayalım!
Katil devlet hesap verecek!