ARSIVANA SAYFA
 
13 Ocak '01
SAYI: 02
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Direnişi emekçiler cephesinden büyütelim
"Psikolojik savaş"ın söz kurmaylığına soyunanlar katliamdan askeri kurmay kadar sorumludurlar
Dışarıda direnişi örgütlemekk acil ve ertelenemez bir görevdir
Katliamın bilançosu katliamı belgeliyor
İMF programının faturasını kapitalistler ödesin
"Beyaz Enerji Operasyonu"nun gösterdikleri
Sermaye patronları Türkiye'yi açık köle pazarına çevirmek istiyorlar
Sınıf hareketi
Bir fabrikadaki işçilerin katliama tepkileri!
Güney Kürdistan'da işgale son!
Balkan sendromu
Gençlik hareketinde yükselme eğilimi, görev ve sorumluluklar
Katliam ve direniş/2
Devlet solundan katliama onay
Katliam, direniş ve soysuzluk...
Gençlik
Tutsak temsilcileri ile heyetler arasında yapılan görüşmeler/2
Zindan direnişine yurt dışı desteği
Taş köprü ve kızıl düş!
Ölüm orucu direnişçilerinden mektup
Yaşamı ölümüne savunmak!
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

Faşist katliamı önceleyen süreç...

Tutsak temsilcileri ile heyetler arasında yapılan görüşmeler/2

(Aydınlar, Meclis İnsan Hakları Komisyonu,
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi, Meslek Örgütleri ile
Tutuklu Temsilcileri arasında yapılan görüşmelerin tutanakları...)

Avrupa İşkenceyi ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi
ile yapılan görüşme

11 Aralık 2000/Saat: 10:30

(Heyet saat 10:30’da geldi. Trevor ve Slyvia isimli biri bayan biri erkek iki kişiden oluşan heyetin yanında iki de tercüman vardı. Görüşmeye tutuklulardan Ercan Kartal, Şadi Özbolat ve Aydın Hambayat katıldı. Görüşme devam ederken, daha sonra, saat 12:00 gibi Avukat Behiç Aşçı da geldi ve görüşmeye katıldı.)

Heyet; Türkiye’ye bu hafta geldiklerini, amaçlarının ortak noktada buluşmak olduğunu, bu aşamada mevcut durumu anlamak istediklerini, dün akşam aydınlarla da görüştüklerini, bilgi aldıklarını söylediler. Dinlemek, anlamak, daha sonra da bir dizi görüşme yapmak istediklerini belirttiler.

Tutuklu Temsilcisi: Öncelikle, örgütlerin ve Ölüm Orucu’ndaki siyasi tutuklu ve hükümlülerin temsilcisiyiz. Türkiye gerçeğini öncelikle anlatmalıyız ki, hapishane gerçeği de daha iyi anlaşılabilsin. Ayrıca Avrupa gerçeği ile düşünüldüğünde Türkiye’yi ve Türkiye hapishanelerini anlamanız mümkün olmaz. Bizi iyi anlamalısınız.

(Hapishaneler ve son yıllara ağırlık verilerek hapishane uygulamaları detaylarıyla anlatıldı. ‘91 yılı TMY’nin çıkarılışı ve arkasından devletin ‘terörist’ edebiyatıyla hem içeride hem de dışarıda nasıl terör estirdiği, Eskişehir’in açılışı ve buna karşı sürdürülen direnişte iki tutsağın katledildiği anlatıldı. TMY’nin, kapsamı detaylı anlatılarak, devrimciler ve devlete yönelik en küçük bir muhalefeti bastırmak amaçlı kullandığı anlatıldı. Her türlü hukuksuzluğun buna sığınılarak yapıldığı belirtildi. Örneklerle somutlandı. TMY’nin aynı zamanda F tipi hapishaneleri ve hücre uygulamalarını kurala bağlayan yasa olduğu söylendi. Uzun uzun F tipi hapishanelerin devrimciler için yapıldığı ve devletin amacının kişiliksizleştirmek, siyasi tutukluları siyasi kimliğinden soyundurmak ve teslim almak olduğu anlatıldı. İçeride ‘terörizm’ aldatmacasıyla yaptıkları katliamları Buca, Ümraniye, Diyarbakır, Ulucanlar ve Burdur örnekleri anlatıldı. Dışarıda da yazan, düşünen, devlete karşı en ufak muhalif bir içerik taşıyan kişilere, eylemlere saldırdığı, işkence ve katliamla bastırdığı örneklerle anlatıldı. F tiplerine dönülerek...)

Şunu anlamalısınız, bu hücre hapishaneler biz devrimcileri teslim almak için inşa edilmiştir. Devlet adli blokları ve koğuşları, içinde bulundukları kötü koşulları, kalabalık oluşlarını ve zaman zaman da çete ve mafya olaylarını bahane ederek hücrelerin biz devrimciler için yapıldığı gerçeğini örtmeye çalışıyor. Biz devrimci insanlarız, düşüncelerimizi koruyacak, yaşatacak ortam istemek hakkımızdır.

Direniş içerisindeyiz, Ölüm Orucu eylemimizi ve taleplerimizi anlamak Türkiye gerçeğini anlamakla mümkündür. Heyet de belki bunları biliyordur ama bizzat yaşayanlar bizleriz. Bizler gibi hissedemezler. Bu ülkede biz yaşıyoruz. (Siyasi iktidarın sisteme muhalif olan herkese yönelik uygulamaları anlatıldıktan sonra, aslında daha çok örneğin sıralanabileceği ama buna gerek olmadığı, Hapishanelerde yaşananların ve bundan sonra yaşanacakların yeterli olduğu anlatıldı.)

Hapishanelerde hiçbir hak ve özgürlüğümüz yok, bunlar kurala bağlanmadı. Şu anda sahip olduklarımızı da can bedeli kazandık. F tipleri yalnızlaştırma ve tecrit ederek teslim alma hedeflidir. Can güvenliğimizi ancak birarada yaşadığımızda sağlayabiliriz, birarada yaşıyor, düşünüyor, tartışıyoruz, bizler devrimci insanlarız ve koğuş sistemini de bu yüzden savunuyoruz. Koğuşlardayken, bizleri 4-5 saatte katledebilenler tecrit koşullarında bunu çok daha hızlı yapabileceklerdir.

Avrupalıların birey yaşamını daha fazla önemsediğini biliyoruz, ama burası Türkiye... Buradan çıkıp hükümetle görüşecektir delegasyonunuz, hükümet sizi yönlendirmeye, birey özgürlüğü gibi yalanlarla iknaya çalışacaktır ve daha sonra sizlerin söyleyeceğiniz sözleri referans olarak da gösterecektir. Katillerimizin ortağı olmayın. Demokrasiden, adaletten, insan hak ve özgürlüklerinden yanaysanız böyle davranmalısınız. Geleneklerimizi, dayanışma kültürümüzü anlamaya çalışın. Adaletin, demokrasinin olmadığı bu ülkede kimse, "can güvenliği sorunu yoktur" diyemez. Birarada oluşumuz direnme dinamiğimizdir, saldırıları en aza indirmenin de yoludur. Taleplerimizi sizlere aktaracağız. Bunlar demokratik taleplerdir ve ülkemizde geniş bir kesimin dünden bugüne dile getirdiği ve kavgasını verdiği taleplerdir.
Şu anda F tiplerine karşı geniş bir tepki var. Ama devlet bunun kararını MGK’da aldı. Gelinen aşamada da tepkilerimizin içeride ve dışarıda dikkate alınmaması sonucu Ölüm Orucu’na başladık. Ölüm Orucu taleplerimiz demokratik taleplerdir. Sadece F tipleri değildir mesele ve dolayısıyla bunların kabulü asgari düzeyde de olsa demokratik adımların atılması demektir.

(Ardından tek tek talepler ayrıntılandırıldı.)
(Delegeler, "Bunlar çok önemli" deyip detaylarıyla notlarını aldılar. Ayrıca yazılı olarak kendilerine verildi.)

(F tipleri, amaçlanan, TMY, üçlü protokol, DGM’ler, sağlık sorunları, katliam ve işkencecilerin yargılanması anlatıldı. Gerekçeleri ve nedenleri somut örneklere dayanılarak anlatıldı. Sormak istedikleri varsa cevaplanabileceği söylendi.)

Siz F tipi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Slyvia: ... Açıklamalardan tatmin olduk. Açık ve aydınlatıcı bulduk. Tarafsız bir kurum olarak önce anlamaya çalışıyoruz. Düşünecek ve anladıklarımız doğrultusunda bir görüş oluşturacağız.

Temsil ettiğimiz kurumun niteliği gereği gerçekleri biliyoruz. Genel prensiplerimiz açısından biz buraya taraf olmak için gelmedik. Genel prensibimiz; insanların hakları vardır ve biz bunlara sahip çıkmak için varız.

Tutuklu Temsilcisi: Ölüm Orucu içindeyiz, belki yakında ölümler olacak, bu delegasyonun söyleyeceklerinin referans olacağını hiçbir zaman unutmamanız gerektiği için bunları anlatıyoruz. Sizleri ve görüşlerinizi devlet kendi lehine kamuoyu oluşturmak için kullanacaktır. Bunun aracı olmayın. Yeni deneylerin yaşanmasına gerek yoktur, Türkiye ve hapishaneleri gerçeği ortadadır.

Trevor: ... sizi temin etmek istiyorum, bizim için taraf olmak sözkonusu değildir. Açıkça görüşlerinizi anlattınız, dinledik. F tipi konusunda gezdikten sonra düşüncelerimizi ifade edelim. Ama Bakan’la konuşurken biz; Türkiye cezaevi sisteminde izolasyon, yalıtma fikrine karşı olduğumuzu belirttik. Biz şimdi dinlemek, görüş oluşturmak istiyoruz ve söyleyeceklerimizin devlet tarafından manipülasyon malzemesi olarak kullanılabileceğinin de farkındayız.

Tutuklu Temsilcisi: F tipi için devlet "çağdaş", "Avrupa standartlarında" diyor. Biçimden ziyade uygulamalara bakılmalıdır. (Treatman anlatıldı.) Bununla kastedilen "teslim olun, pişman olun" demektir. (Gelişmeler ve gelinen aşama anlatılıp, bakanlığın "Tartışalım" dediği, zamana yaymak istediği, ertelemenin hiçbir anlamı olmadığı, belirsizliklerin hakim olduğu söylendi.) Temel nokta, hücre mi-koğuş mudur. Bu noktada biz hücre duvarlarının yıkılarak yapılacak bir düzenlemeden yanayız. Koğuşlar arası sportif, sosyal ve kültürel ilişkiler de olmalıdır.

(Bu noktada, araya girip "kastedilen, aynı koğuş içinde mi, yoksa koğuşlar arası mı" diye sordu delegasyon.)

Elbette koğuşlar arasında. Talepleri de bitirdikten sonra delegasyonunuz bu taleplerin yaşama geçmesi sürecini denetlemelidir.

Av. Behiç Aşçı: Pratik en iyi öğreticidir. (Buca, Ümraniye ve en son Ulucanlar üzerinde durdu. Ulucanları, katliamın nasıl yapıldığını, devletin katliamın ardından katliamına nasıl gerekçeler yarattığını, mağdurların yargılandığını, katillerin serbest dolaştığını anlattı.)

Heyet: Ulucanları ve yaşananları detaylarıyla biliyoruz. Bu konuda müdahalelerimiz de oldu. Yaşanan son olaylarla ilgili kafamız açık.

(Bakan’ın son söylediği "mimari-hukuki düzenleme" üzerinde duruldu. Anlatıldı.)

Tutuklu Temsilcisi: Bir kurul oluşturulsun ve bu bağımsız olsun. Baro, tabipler, mimarlar, aileler, avukatlarımız, sanatçı ve aydınlar vd. Hepsi biraraya gelsin ve öncelikle bizimle görüşsünler, bizler de bu çalışma içinde bizzat yerimizi alalım.

Heyet: Böyle bir sorunda temsilcileri biraraya getirmek ve sorunu çözmek fevkalade ilginç.

Önerilerinizi not ettik, algıladık... Kurul geniş tabanlı olmalı elbette. Siz de katılmalısınız sorunun bir tarafı olarak, buna da katılıyoruz. Bu istişare süreci hemen başlamalı. Ne kadar sürer?

Tutuklu Temsilcisi: Ölüm Orucu’nun 53. günündeyiz. İlk 100 kişi ölüm sınırında. Zaman çok önemli. Hızlı olunmalı. Bize somut güvenceler verildiği durumda ona göre davranacağız. Devlet bu iradeden çıkacak karara saygılı olduğunu kabul ve beyan ederse, sonucuna uyacağını garanti ederse, ek olarak hücre-tecrit politikasından vazgeçtiğini söylerse, bu çalışma zamana da bırakılabilir. Netleşme sağlamalıyız, belirsiz hiçbir şey kalmamalı. Kurulun görevi işkence görüp görmeyeceğimizi denetlemek olmayacaktır. Görevleri yeni düzenlemenin nasıl yapılacağına karar vermek, proje oluşturmaktır. Yani yeni düzenlemeyi devlet yalnız başına yapmamalıdır. Zamanla yarıştığımızı unutmamalısınız. "Erteleme", "bırakın, biz de görüş alalım" gibi oyalamaların anlamı yok.

Heyet: En son açıklamalarınız için teşekkür ederiz. Özümsemek, üzerinde düşünmek istiyoruz. İtirazınız yoksa yeniden geleceğiz.

Tutuklu Temsilcisi: Örgüt baskısıyla Ölüm Orucu yaptırılıyor deniliyor, zaman ayırabilirseniz Ölüm Orucu yapan arkadaşlarımızla görüşün, konuşun.

(Başka bir koğuşa geçip direniştekilerle konuştular. Bayan Ölüm Orucu savaşçıları da oradaydılar. Hepsi ile selamlaşıp, neden geldiklerini, amaçlarını anlattılar. Direnişçiler de neden Ölüm Orucu yaptıklarını, örgüt baskısı söyleminin devletin bilinçli yalanı olduğunu anlattılar. )
(En son yeniden, tepkilerle hükümetin attığı geri adımların olduğu ama belirsizliklerle dolu olduğu. Somut adımlar, somut çözümler istendiği söylendi ve görüşme bitti....)

***

Bakanlığın yetkilendirdiği TTB Temsilcisi ve
M. Bekaroğlu ile yapılan görüşme

12 Aralık 2000/Saat 16:20

Adalet Bakanı’nın bizzat yetkilendirdiği Tabipler Birliği’nden Metin Bakkalcı ve FP’li milletvekili Mehmet Bekaroğlu görüşmeye geldi. Görüşmeye tutuklular adına Ercan Kartal, Şadi Özbolat ve Aydın Hambayat katıldı.

Tutuklular, önce Avrupa komitesi ile gündüz yapılan görüşmeyi özetleyerek anlattılar... Daha sonra, "bağımsızlığına güven duyacakları bir heyetin oluşturulması" önerilerini anlattılar.

Metin Bakkalcı: Bakan benimle ve Bekaroğlu ile bizzat görüşmek istediğinizi söyledi, doğru mu?

Tutuklu Temsilcisi: Doğru ama eksik, oluşturulacak heyete dair bazı isimleri telaffuz ettik, ama isimler elbette asıl olarak kurumların kendileri tarafından belirlenebilir... "Erteleyelim" ya da "tartışılsın" tavrı, oyalamacadır, somut değildir, belirsizliğe tahammülümüz yoktur. Bu nedenle kurumlar biraraya gelmeli ve önce bizimle görüşmelidir, daha sonra ortaklaşa görüş oluşturulacaktır ve bir proje halinde protokole bağlanacaktır.

"Mekan"lar nasıl olacak meselesinde, adı "koğuş" olmuş ya da olmamış, önemli olanın, mekan meselesinde nasıl bir düzenlemede netleşileceği sorunudur. Tüm bunlar garantiye alınır ve güvence oluşturulursa, ve bu protokol devlete onaylatılır, basına açıklanırsa, ancak bu durumda zamana yayılan bir tartışma anlaşılır olabilir. Yapılacak bu protokolün kurumları da bağlayıcı niteliği olur, onların tanıklığında ve ortaklaşa altına imza atılan protokolün daha sonra takipçisi de olurlar. Bu koşulda kurumlar "devletin verdiği sözlerin bizler takipçisi olacağız" derse ve protokol devlete kabul ettirilirse direnişi bitirebiliriz.

Metin Bakkalcı: Sizler için bu kurumlar arasında olmazsa olmaz olanları hangisi? (Tutuklu temsilcileri, düşündükleri kurumları ve isimleri yeniden söylediler.) Biraraya gelinip fikir birliği sağlanır ve kamuoyuna açıklamayla duyurulur.

Mehmet Bekaroğlu: (Bakanlığın ve tutukluların ne dediğini yeniden özetleyerek...) Bu durumda, siz güvenlik endişenizi dile getiriyorsunuz, ayrıca toplumsal varlığımızı ve siyasi kimliğimizi devam ettirmemiz için birarada olmalıyız diyorsunuz. Kurumlar biraraya gelir ve bu işin takipçisi olacağız derler ve son güvenceyi bakanlık verirse "tamam" diyorsunuz... Olmaz ama peki bu kurumlar "hücreler, F tipi iyidir" derse ne olacak?

Tutuklu Temsilcisi: Bu kurumlar bizim hücrelerde kalıp kalmayacağımıza karar verecek durumda değiller, onların sorumluluğu mimari ve hukuki düzenlemeleri somut hale getirmek ve bunun kefil ve takipçisi olmaktır. Eğer yerine getirilmezse yeniden direnişe başlayacağımızı da açıklarız.

Mehmet Bekaroğlu: Bakanlık şu kadar genişlemez derse ne olur?

Tutuklu Temsilcisi: "Mutabakat" isteniyorsa bu kurul ve onun belirleyeceği görüş kabul edilmelidir. Mutabakatın gereği yerine getirilmeden nakil yapılmayacak garantisi de verilmeli. Bu talepler sadece bizlerin talepleri değildir, burada ortaklaşıldığı noktadan itibaren birlikte savunulması gereken talepler durumundadır. Ancak oluşturulacak heyette Barolar Birliği Başkanı gibi isimleri kabul etmeyiz, Eralp Özgen gibi isimler olmaz. Yücel Sayman olabilir.

Metin Bakkalcı: Somutlama ve güvence altına almak çok önemli. Cumartesi günü Bakan’ın yaptığı açıklamada Türkiye’de ilk defa iktidar, toplumsal muhalefeti dikkate alarak buna karşı geri adım atıyoruz diyor. Açıklama bence önemli ama, yine de kritik bir noktadayız. Yönetim olarak iki gündür tartışıyoruz, bu meselenin kefili olmak bizim için hayati önemdedir, hatta bunu deftere kayıt edip, Tabipler de yönetim değişse bile bağlayıcı kılmak istiyoruz. Bu toplumsal bir tanıklıktır ve bunu önemsiyoruz. Ama bu kefaletin gereklerini yapmak için bakanlığın 1-3 kişi sınırını aşması gerek. Daha siz Ölüm Orucu’na başlamadan biz raporlarımızda, sosyal izolasyonun minimum alt sınırı 10-15 kişidir diye açıklamıştık...

Hafta sonu bakanlıkta Mimarlar Odası, Tabipler Birliği, Türkiye Barolar Birliği biraraya getirildi. Daha kimler olsun tartışmasında işçi konfederasyonları da olsun diyenler oldu. Sayın Bekaroğlu, Türk-İş vb. kesinlikle olmasın diye itiraz ettiler. Toplantıya TBB adına Eralp Özgen değil, Barolar Birliği sekreteri katıldı. ... TTB ve Mimarlar Odası’nın temsilcilerinin söylediğini kabul ettiler. Bugün de saat 14:00’da Füsun Sayek, Mimarlar Odası ve TBB bakanlıkta biraraya geldiler...

Mehmet Bekaroğlu: Oluşturulacak heyetten zaten F tipi çıkmaz. Ama dikkat ederseniz bazı yayınlar (Hürriyet gibi) bu işi kaşıyor, gerginlik yaratmaya çalışıyor. Ama bence mutabakattan iyi bir sonuç çıkacak...

Tutuklu Temsilcisi: Devlet ileri gideceğim diyorsa, Türkiye ileri gitmek istiyorsa, taleplerimiz asgari demokratik adımların atılmasından başka bir şey değildir. Katılımcılık sağlanacak, demokratik adımlar atılacaksa kırılması gereken irade, devletin iradesidir.

Mehmet Bekaroğlu: Bakan’ın açıklamasından sonra şunu mu diyorsunuz şimdi; "madem mutabakata varalım diyorsunuz, işte, heyeti oluştur ve mutabakata var"... Liderler zirvesinde parti başkanlarına yanlış yaptıklarını söyledim, "ideolojik diyorsunuz, Stalinist diyorsunuz ama, siz de ‘80’lerden kalma bir projeye trilyonlar harcıyorsunuz" dedim.

Metin Bakkalcı: Dışarıda, sizin şunlar gelsin şunlar gelmesin dediğiniz söyleniyor, mesela Yücel Sayman. Bir sürü yanlış bilgi yansıtılıyor.

Tutuklu Temsilcisi: Yok, bu doğru değil. Ayrıca daha önce konuştuklarımız için başa dönülmesin, başkaca heyete ya da heyetlere gerek yoktur. Mimarlar Odası dünkü -bakanlıkta yapılan toplantıda- bir proje sunmuş, duvarların yıkılarak yapılacak bir mimari düzenlemenin mümkün olduğunu belirtiyor. Bakan söz veriyor, belki açıklama yapıyor, adım atmış görünüyor... ama belirsizlik var. Muğlaktır, dolayısıyla bu sözler belli kurumlar aracılığıyla garanti altına alınmalı.

Mehmet Bekaroğlu: Bakana bunu ileteceğiz, tutukluların ifade ettiği kurum ve isimler şunlar şunlardır diyeceğiz, taleplerini bu heyetle görüşmek ve mutabakata varmak istiyorlar diyeceğiz.

Tutuklu Temsilcisi: Tamam. Heyete dayatma yapılacak kaygısını da gidermeliyiz. Tartışılacak, görüşler sunulacak ve ortaklaşma sağlanacaktır. "En az 20" diye de konuşmaya oturmayabiliriz. F tipine ilişkin ortak bir formül bulmaktır önemli olan. Diğer talepler için de (TMY, DGM, üçlü protokol vd.) ne olması gerektiği konusunda ortaklaşılır ve bakanlığa sunulur. Talepler kabul ettirilirse, hayata geçirilmesi zamana da yayılabilir.

Metin Bakkalcı: Önce kamuoyuna biz açıklama mı yapalım çıktığımızda, yoksa önce bakanlığa mı bildirelim, sizce hangisi uygun? Bence açıklamayı önce yapmamızda yarar var.

Mehmet Bekaroğlu: Bakanla anlaşmada da bunun etkisi olacaktır. Somut ve güvenilir hale böyle getirilmiş olur. Hem meşru olacak, hem de zemini biz oluşturmuş olacağız.

Metin Bakkalcı: İki şık var; kötümser olunursa, Bakan bu bağlayıcı olur diye reddetti diyelim, ama o zaman da sizlerin haklılığı ortaya çıkar, kabul edilirse sorunu aşmış olacağız.

Mehmet Bekaroğlu: Bakanlığın bürokrasisi de F tipi konusunda şüphe içinde sanıyorum, ANAP’lı Yılmaz Sağlam’ın -ki F tipinin en katı savunucusuydu- yaptığı açıklama da bunu gösteriyor. Yani toplumsal tepkiyi algılamış durumdalar. Açıklamanın net olması gerekir.

(Bu aşamada birlikte yapacakları açıklamanın detayları konuşuldu.)
Buna göre; dışarı çıktıklarında yapacakları açıklama şöyle oldu;

"Ölüm Orucu’nun 53. gününde cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin talebi ve sayın Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün ricası ile Bayrampaşa Cezaevi’ne geldik. Adalet Bakanı sayın Türk’ün, 09 Aralık Cumartesi günündeki basın açıklaması Ölüm Orucu sebeplerinin çözümü konusunda kamuoyunda bir beklenti yaratmıştır. Bilindiği gibi, açıklamada F tipi cezaevlerine nakillerin ertelendiği, ilgili kuruluşlar ile sağlanacak bir toplumsal mutabakat sağlanıncaya kadar uygulamaya başlanmayacağı ifade edilmişti. Ölüm Orucu’ndakiler bu tutumu güvence altına alacak somut bir formülün oluşturulmasını istemektedirler. Bu sebeple F tipi cezaevlerinde makul sayıda insanın birlikte yaşayabileceği mimari ve hukuki yapılanmayı da içeren bir tartışmanın ilgili kurumlarla başlatılması önem arz etmektedir. Bu görüşleri Bakan’a iletmeye Ankara’ya gidiyoruz."

Heyeti oluşturacak isimler yeniden konuşuldu. Yücel Sayman, Metin Bakkalcı, Mimarlar Odası’ndan bir kişi, TAYAD’dan Tekin Tangün, Yargı-Sen’den Tekin Yıldız, Mehmet Bekaroğlu, sanatçı Suavi ya da Bilgesu Erenus, aydınlardan kendi inisiyatifleriyle belirleyecekleri bir isim.

Mehmet Bekaroğlu: Zaman kaybını önlemek için, heyetin F tipini teftişine gerek yok. Mimarlar Odası’nın hazırladığı teknik detaylar zaten var, onlar üzerinden tartışma yapılır.

Metin Bakkalcı: Heyet bu haliyle diyelim kabul edilmedi ne olacak?

Tutuklu Temsilcisi: O zaman çözümü tıkamışlardır demektir. O zaman mimari yapıyı da değiştirmiyorsunuz, biz de tamamen F tiplerinin yıkılmasını istiyoruz, bu yapılmadığı sürece çözüm olmayacaktır, der ve görüşmeleri keseriz, taleplerimizin tamamı kabul edilinceye kadar sürdürürüz. Çözüm noktasında önümüz tıkanırsa, bakar değerlendiririz. Heyeti kabul etmesi zaten taleplerimizden birini kabul etmektir.

Mehmet Bekaroğlu: Bakanlık hasta tutukluların listesinin çıkarılıp, savcılıklara gönderildiğini belirtiyor, işkence olayları konusunda bakanlık tutumunu devam ettireceğini söylüyor. Ulucanlar’daki, Burdur’daki sorumluların yargılanması konusunda yaptıkları suç duyurularının savcıların önünde olduğunu, bunun hızlandırılacağını, üçlü protokolün bakanlığın zaten gündeminde olduğunu, TMY 8 ve 17. maddeler konusunda da hazırlık yapıldığını, TMY 17. Madde’nin tümden kaldırılacağını söyledi. Bunlar Adalet Bakanı tarafından belirtildi.

(Mehmet Bekaroğlu dışarıda milletvekilleri Kamer Genç, Miraç Akdoğan ve Tunay Dikmen’in olduğunu belirtti)

***


Meclis İnsan Hakları Alt Komisyonu ile yapılan görüşme

12 Aralık 2000/Saat: 20:00

(Metin Bakkalcı ve Mehmet Bekaroğlu ile görüşme devam ederken, ara verildiği sırada, Saat 20:00’de, Meclis Heyeti geldi. Kamer Genç, Tunay Dikmen, ANAP’lı Alt Komisyon Üyesi Miraç Akdoğan’dan oluşuyordu heyet. Onlarla Ercan Kartal, Şadi Özbolat ve Aydın Hambayat görüştü.)

Kamer Genç: Bakanla dün görüştük. Bakan "duvarlar yıkılabilir, havalandırma duvarları kaldırılırsa 100 metrekarelik havalandırma olur. Müşterek alanlarda belki 100 kişi biraraya gelebilecek düzenleme yapılır, zaten halihazırda da uygulanmayan bir proje" dedi.

Tutuklu Temsilcisi: Taleplerimize bakanın somut cevabı var mı?

Kamer Genç: Karşınızda devlet var, ayrıca bakan da iyi niyetli bir insandır. Eğer bakan söz verdiği halde bir-iki seneye kadar F tipine geçerse o zaman ben de sizinle Ölüm Orucu yapacağım. Bakan, "iki tane üçer kişilik hücrenin duvarlarını yıkarak altı kişilik yapabiliriz." dedi

Tutuklu Temsilcisi: Niye iki üç kişilik birleşebiliyor da, üç tanesi birleşemiyor? Niye sınır koyuyor, tartışma yaptıracağım diyor ama, daha şimdiden tartışmayı ipotek altına alıyor. Bakan’ın kafasında böyle kesin şeyler varsa o zaman heyet nedir, heyetten ne görüşü alınacak, mutabakat nasıl sağlanacak?

(Kamer Genç ve Miraç Akdoğan "yani bakan tartışmaya açık" demek istiyoruz dediler.)

(Metin Bakkalcı ve Bekaroğlu, "tartışmaya açıyoruz diyorsa, bakan sınır koymamalıdır" dediler.)

Tutuklu Temsilcisi: Şunu tam anlayalım; eğer en az altı diyor ve üstü de tartışılabilir diyorsa bunu netleştirin o zaman.

Metin Bakkalcı: MİMARLAR ODASI’nın çalışmasını gördü. F tipi bloklardan oluşuyor ve bu bloklarda yapılacak düzenlemelerle bazı bloklarda 12, bazı bloklarda 18, bazı bloklarda da 24 kişilik "mekanlar" oluşturulabilir.

Tutuklu Temsilcisi: (Kamer Genç ve Meclis Heyeti’ne hitaben) Gidin ve net sonuç getirin.

Saat 20:45’de bu heyetle görüşme sona erdi.

(Meclis Heyeti gittikten sonra Ferzan Çitici görüşmek istedi. Şadi Özbolat ve Aydın Hambayat görüştüler. Çitici gelişmeleri öğrenmek istedi. Yeni bir gelişme olmadığı, bakanın hem tartışalım dediği hem de koğuş sistemine kesin dönülmeyecek dediği, bu söylemden kesin olarak vazgeçmeleri gerektiği söylendi. Koğuş sistemi olmayacak demenin, hücre uygulaması sürecek anlamına geleceği söylendi. Bunun çözümsüzlük olduğu, bakanın, Mimarlar Odası’nın ve diğer kurum temsilcilerinin pojelerini alıp bakması ve cevap vermesi, bu projelerde 12, 18 ve 24 kişilik koğuşlar olacağının yazılı olduğu, bunlara dayanarak yeni düzenlemenin yapılması söylendi.

Ferzan Çitici, ileteceğini söyledi. Bunun yanında Çitici mevcut direnişteki birinci ve ikinci ekip Ölüm Oruççularını hemen Adli Tıp’a sevkederek rapor alıp çıkaralım dedi. Direnişi bitirmek için böyle şeyler düşünerek önermelerinin yararsız olduğu söylendi. Çitici, ‘96 için ise tümünün ADLİ TIP raporları ile birlikte bırakılacağı, ADLİ TIP’ı ayarlayacaklarını söyledi. Ferzan Çitici, Bakanla görüşeceğini söyledi. Görüşme bu şekilde bitti.)

(Devam edecek...)