ARSIVANA SAYFA
 
13 Ocak '01
SAYI: 02
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Direnişi emekçiler cephesinden büyütelim
"Psikolojik savaş"ın söz kurmaylığına soyunanlar katliamdan askeri kurmay kadar sorumludurlar
Dışarıda direnişi örgütlemekk acil ve ertelenemez bir görevdir
Katliamın bilançosu katliamı belgeliyor
İMF programının faturasını kapitalistler ödesin
"Beyaz Enerji Operasyonu"nun gösterdikleri
Sermaye patronları Türkiye'yi açık köle pazarına çevirmek istiyorlar
Sınıf hareketi
Bir fabrikadaki işçilerin katliama tepkileri!
Güney Kürdistan'da işgale son!
Balkan sendromu
Gençlik hareketinde yükselme eğilimi, görev ve sorumluluklar
Katliam ve direniş/2
Devlet solundan katliama onay
Katliam, direniş ve soysuzluk...
Gençlik
Tutsak temsilcileri ile heyetler arasında yapılan görüşmeler/2
Zindan direnişine yurt dışı desteği
Taş köprü ve kızıl düş!
Ölüm orucu direnişçilerinden mektup
Yaşamı ölümüne savunmak!
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

Sermaye yağmacı yüzünü gizleyemiyor

“Beyaz Enerji Operasyonu”nun gösterdikleri

Sermayenin 2001 yılı saldırı programının belkemiğini özelleştirmeler oluşturuyor. Enerji sektörü ise en kritik özelleştirmelerin yapılacağı alanlardan biri. Hükümet, enerji sektöründeki özelleştirmelerle ilgili olarak tüm gayretiyle uğraşır, emperyalistlere verdiği sözleri yerine getirmeye çalışırken, birdenbire gündemi, “Beyaz Enerji Operasyonu” tartışmaları kaplayıverdi.

Enerji Bakanlığı üst düzey bürokratlarından bazılarının ve enerji ihaleleriyle ilgili kimi sermayedarların jandarma tarafından gözaltına alınmasıyla başlayan gelişmeler, bir jandarma komutanının açıklamaları ve hükümet temsilcilerinin buna verdikleri yanıtlarla gündemin birinci sırasına taşınmış oldu. Enerji sektöründeki bir yolsuzlukla ilgili soruşturma, karşılıklı açıklamaların ardından, “düğmeye kim bastı, bakan mı yoksa asker mi?” tartışmasına dönüştürüldü. Hükümet temsilcileri kimliği bilinmeyen askeri yetkiliye karşı ateşli çıkışlar yaptılar. Demokratik rejim savunucusu ya da yolsuzlukla mücadele kahramanı kesildiler.

Elbette ki, bu açıklamalar samimiyet ve inandırıcılıktan tümüyle yoksundur. Başbakan’ın ve iki başbakan yardımcısının özellikle yolsuzlukla mücadele hakkındaki söylediklerinin işçi ve emekçiler için hiçbir değeri yoktur. Meclisteki tüm partiler, kapitalist yağma ve yolsuzluk ekonomisinin organik bir parçası, düzendeki kokuşma ve çürümenin en başta gelen sorumlularıdır. İşçi ve emekçiler bunun böyle olduğunu son 15 yıldır yaşayarak, görerek öğrenmişlerdir. En “dürüst” partinin bile seçimlerde %18 civarında oy alabilmesi, bunun en somut kanıtıdır.

O halde söyleyene değil, söyletene bakmak gerekmektedir. Onları kaygılandıran ve harekete geçiren asıl neden, enerji sektöründeki yağma ve yolsuzluklarla ilgili bir tartışmanın kamuoyu önüne taşınmış olmasıdır. Ve tüm dertleri enerji sektöründeki özelleştirmeleri, burada kurulan yağma ve talan tezgahını işçi ve emekçilerin ilgisinden uzak tutmaktır. Telaşları bundandır. Çünkü sektördeki yağma ve yolsuzlukların ortaya serilmesi, özelleştirmelerin bir kez daha kesintiye uğraması, hatta tümüyle başarısızlıkla sonuçlanması ihtimalini doğurmaktadır.

Bürokratlar özelleştirmenin selameti için feda edildi

Gözaltına alınan bürokratlar, hemen öncesinde bakan tarafından aniden görevlerinden alınmışlardı. Bürokratların bakanın haberi olmadan yolsuzluklara bulaştıkları ve bunun için görevlerinden alındıkları sanılmasın. Çünkü bu üst düzey bürokratlar, yıllardan beri enerji sektörünü özelleştirmeye açmak için çalışan ekip içindedirler. Birçoğu ANAP’a yakındır, yani ANAP’lı Enerji Bakanı’yla içtikleri su ayrı gitmemektedir. Hepsi de, her türlü pisliğin içinde, Mesut Yılmaz ve Cumhur Ersümer’le kolkola yüzen kişilerdir.

O halde bakanın bu uşak takımını tek kalemde görevden almasının geçerli tek nedeni vardır. O da bir biçimde patlak veren yolsuzluk soruşturmalarının sadece bu bürokratlarla sınırlı kalmasını sağlamak, Enerji Bakanlığı’nı ve özelleştirme saldırı programını yolsuzluk tartışmalarının dışında tutmaktır. Bürokratların feda edilmesiyle hem özelleştirmeler “temiz” kalacaktır, hem de bakan yolsuzluk yapanlara acımıyor gibi bir görüntü ortaya çıkacaktır. Yapılan hesap budur.

Boşa çıkan hesaplar

Hükümet ve ANAP cephesinden yapılan bu hesap, soruşturmayla ilgili bir askeri yetkilinin konuşmasıyla bir ölçüde boşa çıkmıştır. Bu askeri yetkili, kısaca, enerji sektöründeki yolsuzlukların çok kapsamlı olduğunu dile getirmiş, siyasilerin de bu işin içinde olduğunu söylemiş ve eklemiştir:

“Devletin hayati stratejik kararları satılıyor. Böyle şey olmaz. Çocukların geleceği satılıyor. Ondan sonra yarın da çocuklar, enerji darboğazı... Bir sürü sıkıntı... İşin mali boyutu için, ben size 100 milyar dolar, 500 milyar dolar desem ne olur? Usulsüzlükler girmiş, çark öyle işliyor. Sistem oturmuş gidiyor.”

Hükümeti işte asıl bu rahatsız etmektedir. Özelleştirmelerle yolsuzlukların birlikte telaffuz edilmesi, hatta bunun iması bile hükümet üyelerini çıldırtmaya yetmektedir. Askerlerden emir ve talimat almaya alışkın hükümet, iş sermayenin çıkarlarının zedelenmesine, saldırı programının aksamasına gelince aslan kesilmektedir. Hem Başbakan’ın hem de Mesut Yılmaz’ın iç parçalayan açıklamalarını bu gözle değerlendirmek gerekmektedir.

Hükümet kendini değil sermayenin çıkarlarını düşünüyor

Kimileri, Ecevit ve Yılmaz’ın aşırı tepkisinin burjuva siyasetçilerinin yolsuzluklarla bağlantılı gösterilmesinden kaynaklandığını söylüyor. Elbette bunun bir karşılığı var. Zira işçi ve emekçilerin burjuva siyaset kurumlarına güvenmemesi düzen için ciddi bir sıkıntı kaynağıdır.

Ama ateşli çıkışların asıl nedeni şu veya bu düzen partisinin yolsuzluklarla ilişkisinin ortaya çıkması değildir. Eğer böyle olsa, yağma ve yolsuzluk tezgahının kurulmasında bizzat burjuva politikacılar başrolü oynamaz, başbakan yardımcıları ve bakanlar sermaye gruplarının ihale takipçiliğine soyunmazdı. Kaldı ki ANAP’ın ya da diğer partilerin iktidardaki işlevinin ne olduğu bugün artık herkesçe biliniyor.

Onların asıl sorunları, emperyalist saldırı programının ve enerji özelleştirmelerinin bu vesileyle yolsuzluk tartışmalarının ve soruşturmalarının bir parçası olması ihtimalidir. Toplumda yolsuzluklara karşı oluşmuş duyarlılığın, özelleştirme ve İMF karşıtı muhalefetin kanallarına akması olasılığıdır. Gürültülerin ardına gizlenmek istenen temel gerçek budur.

Öte yandan ordu, bekçiliğini yaptığı düzenin bu tür pisliklerine karşı zaman zaman tavır geliştirerek, bununla prim yapma, politik sahnedeki etkisini daha da artırma amacında. Kirli düzene bekçilik yapan, İMF ve Dünya Bankası’nın reçetelerinin uygulanmasına, özelleştirmelere hiçbir itirazı olmayan bu aynı ordu, bu tür operasyonlarla, parlamento ve siyasi partiler üzerindeki denetimini pekiştirmeye, onları daha uysal eklentileri haline getirmeye çalışıyor.

Yeni yıl sermayenin özelleştirme saldırısına karşı işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesini yükseltmeye yarayacak çeşitli olanaklar da sunmaktadır. Düzen cephesinde ortaya dökülen yolsuzluklara ve yolsuzluklarla ilgili tartışmalara da bu çerçeve içinden bakmak gerekir. Şu anda yaşanan türden tartışmalar bu yıl içinde sıklıkla tekrarlanacaktır. Bundan kuşku duymamak gerekir. Toplumda yolsuzluklara, çürüme ve kokuşmaya karşı oluşan tepkiyi sermayeye karşı mücadelenin bir parçası haline getirmek bugün herzamankinden daha fazla olanaklıdır.

Kuşku yok ki, mücadele olanaklarının büyümesi, sınıf devrimcilerinin, öncü, ilerici işçi ve emekçilerin sorumluluklarının da o derece artması anlamına gelmektedir.

***


Enerji operasyonunda neler oluyor?

“Beyaz Enerji” adı verildiğini öğrendiğimiz bu operasyon nereye kadar gidecek bilmiyoruz ama sonuna kadar gidildiği takdirde, yıllardır yapılan usulsüzlükler ve kayırmalar ortaya çıktığı takdirde, bankacılıkla ilgili son operasyonların bile üstüne çıkacak boyutlarda büyük yolsuzluklarla karşılaşmaya hazır olun. Şimdi gelelim sorulara:

Herşeyden önce bu operasyonun zamanlaması ve söylenilen oluş biçimi bir çok soru işaretini beraberinde getiriyor. Bu operasyonun Enerji Bakanı Cumhur Ersümer tarafından başlatıldığı söyleniyor. TEAŞ'ın üçe bölünmesine bir ay bile kalmamışken, yıllardır çalıştığı TEAŞ Genel Müdürü’nü bu üçe bölünme sırasında hiçbir yere atamayıp açıkta bırakma, daha sonra eğer bir yolsuzluk varsa bunun üstüne gitme yoluna gidebilecekken, Bakan niye böyle bir zamanda bu soruşturmayı başlattı? İşte bu soru beraberinde, 'Acaba birileri soruşturmayı yaptı, iş bakanlığa kadar gitti tam bu sırada bakanlık bazı görevden almalar yaparak, kendisine zaman mı kazanmaya çalışıyor?' sorusunu da beraberinde getiriyor.

Görevden uzaklaştırılan kişilere baktığımızda aslında hepsinin işlerinin birbirleriyle direk ilgili olmadığını gördük. Bu da, “Acaba ortaya atılan dosya asıl olayın sadece bir parçası mı, daha çok dosya var da, bu dosya bahane edilip, diğer dosyalarla ilgili kişiler de mi görevden alındı?” sorusunu beraberinde getiriyor.

(Erdal Sağlam, Hürriyet, 8 Ocak ‘01)

***

Gözaltına alınan enerji bürokratları

Eski Devlet Bakanı ve TEAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Birsel Sönmez
Enerji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mustafa Mendilcioğlu
Enerji İşleri Genel Müdür Vekili Osman İlhan
TEAŞ Genel Müdürü Muzaffer Selvi
Genel Müdür Yardımcısı Ünal Peker
TEAŞ Yük Tevzii Başkanı Mustafa Arslan
Eski TEAŞ Yönetim Kurulu Üyesi Hanifi Baş
Angora Evleri’nin Müteahhidi Hüseyin Arabul
Karadeniz Enerji Şirketi’nin sahibi Doğan Karadeniz