ARSIVANA SAYFA
 
13 Ocak '01
SAYI: 02
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Direnişi emekçiler cephesinden büyütelim
"Psikolojik savaş"ın söz kurmaylığına soyunanlar katliamdan askeri kurmay kadar sorumludurlar
Dışarıda direnişi örgütlemekk acil ve ertelenemez bir görevdir
Katliamın bilançosu katliamı belgeliyor
İMF programının faturasını kapitalistler ödesin
"Beyaz Enerji Operasyonu"nun gösterdikleri
Sermaye patronları Türkiye'yi açık köle pazarına çevirmek istiyorlar
Sınıf hareketi
Bir fabrikadaki işçilerin katliama tepkileri!
Güney Kürdistan'da işgale son!
Balkan sendromu
Gençlik hareketinde yükselme eğilimi, görev ve sorumluluklar
Katliam ve direniş/2
Devlet solundan katliama onay
Katliam, direniş ve soysuzluk...
Gençlik
Tutsak temsilcileri ile heyetler arasında yapılan görüşmeler/2
Zindan direnişine yurt dışı desteği
Taş köprü ve kızıl düş!
Ölüm orucu direnişçilerinden mektup
Yaşamı ölümüne savnmak!
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

İHD İstanbul Şubesi katliama ilişkin brifing verdi...

Katliamın bilançosu katliamı belgeliyor!

19 Aralık’ta “Ölüm oruçlarına müdahale” gerekçesiyle F tipine geçiş operasyonu ve katliamına ilişkin İHD İstanbul Şubesi Taksim Eresin Otel’de bir brifing düzenlemek istedi. Ancak brifingin Eresin otelde gerçekleşmesi polisler tarafından engellendi. Bunun üzerine brifing İHD İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirildi.

İHD Şube Başkanı Eren Keskin’in kısa bir konuşmasının ardından İstanbul Şube’nin hazırladığı sinevizyon gösterisi izletildi. İHD Cezaevi Masası üyesi Ümit Efe, bugüne kadar yaptıkları çalışmaları ve gelinen aşamayı özetledi. İHD yöneticisi Şaban Dayanan ise brifingin özünü oluşturan ve İstanbul Şube tarafından hazırlanan dosyayı tanıtırken, katliam sürecini anlattı.

Dayanan, “19 Aralık katliamıyla ilgili olarak hazırladığımız dosyaya isim bulmakta hiç zorlanmadık. Bu ‘hayata dönüş’ operasyonu değil, ‘hayata kasıt’ operasyonudur” dedi.

Hazırlanan dosyanın girişinde; “Operasyonun başlatıldığı 19 Aralık 2000 saat 04:30’da amacın ölüm orucundaki tutukluları hayata döndürme olmadığı, asıl amacının F tipi cezaevlerini açmak olduğu ve tutukluları canları pahasına da olsa buralara sevketmek olduğu, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın yaptığı ‘Biz bu operasyon için 1 yıldır hazırlanıyoruz. Bu iş için özel eğitilmiş askerlerimiz cezaevi maketleri üzerinde eğitim yaptılar’ açıklaması, imha zihniyetini ortaya çıkartmıştır” denilerek operasyonun bilançosu çıkartıldı.

Buna göre:
Operasyon düzenlenen cezaevi sayısı: 20
Öldürülen tutuklu ve hükümlü sayısı: 30-32
Hastaneye kaldırılan yaralı tutuklu/hükümlü sayısı: 237
Yaşamını yitiren asker sayısı: 2
Yaralanan asker sayısı: 6
Edirne F Tipi Cezaevine sevkedilen tutuklu ve hükümlü sayısı: 348
Kocaeli F Tipi Cezaevine sevkedilen tutuklu ve hükümlü sayısı: 340
Sincan F Tipi Cezaevine sevkedilen tutuklu ve hükümlü sayısı: 341
Kartal F Tipi Cezaevine sevkedilen tutuklu ve hükümlü sayısı: 67
Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevine sevkedilenlerin sayısı: 45
Açlık grevi süren cezaevi sayısı: 41
Operasyon öncesi ölüm orucunda olanlar: 259
Operasyon sonrası ölüm orucunda olanlar: 357
Açlık grevini sürdürenler: 1656
Operasyonu protesto eyleminde gözaltına alınan kişi sayısı: 2145
Operasyonu protesto eyleminde tutuklanan kişi sayısı: 58
Coplu tecavüz iddiası: 8
Derneğimize başvuruda bulunanlar: 120
Operasyon sonrası basılan kültür merkezi, dernek, parti vb. sayısı: 18
Mühürlenen dernek sayısı: 2

Ayrıca dosyada, operasyonun gerçekleştiği 20 cezaevine dair bilgiler, sivil toplum kuruluşlarına operasyon sonrası yapılan baskılar, işkence ve kötü muamele başvuruları, mağdur yakınlarının anlatımları, mağdurların anlatımları, avukat anlatımları, Kartal ve Bakırköy cezaevi raporları, tutsakların sağlık durumları, otopsi tutanakları ve suç dosyaları vb. ile katledilen tutsakların otopsi resimleri yer almaktadır.

Dosyanın tanıtılmasının ardından söz alan Av. Gülizar Tuncer Kandıra ve Edirne F tipi cezaevlerinde görüştüğü müvekkillerinin durumlarına ilişkin bilgi verdi. Kandıra F Tipi Cezaevi’ne sevkedilen müvekkili Nuri Akalın, diğer tutuklular gibi ring aracına bindirilirken ve ring aracında tekme ve copla dayak atıldığını, hakaretlere uğradığını, aracın ayrı bir bölmesinde sorguya alındığını, cezaevine getirildiğinde tek kişilik hücreye alındığını ve asker giysili, kepli, yüzü maskeli ve eldivenli şahıslarca sorgulandığını, benzer saldırılara burada da maruz kaldıktan sonra coplu tecavüze uğradığını, doktora dile getirmesine rağmen hiçbir şekilde ilgilenilmediğini belirtmiş bulunuyor.

Ayrıca Gülizar Tuncer, Edirne’deki ölüm orucundaki müvekkillerinin durumlarının ağır olduğunu, bir kısmının görüşe bile gelemediğini, kurşun yarası olan tutukluların tedavileri yapılmadan cezaevine sevkedildiklerini dile getirdi.

Av. Mihriban Kırdök de, görüştüğü müvekkillerinin benzer uygulamalara maruz kaldığını belirtti. Avukatların ardından sözalan katliamda şehit düşen Rıza Poyraz’ın annesi Elif Poyraz ise, Rıza’nın operasyonda katledildiğini, yaralı olmasına rağmen tedavisinin yapılmadığını ve ölüm sınırında iken günler boyunca hastanede kendisine gösterilmediğini söyledi.

Son olarak konuşan Ümraniye Cezaevi’ne yapılan operasyonda şehit düşen Alp Ata Akçayüz’ün kardeşi Bülent Akçayüz ise, bu operasyonun ölüm oruçlarına müdahaleyle ilgisi olmadığını, çünkü kardeşinin ÖO’na katılmadığını ve muhalefet ettiğini dile getirdi. Kardeşinin katiliyle aynı ismi taşımak istemediğini belirten Bülent Akçayüz, mahkemeye başvurarak adını değiştireceğini söyledi.





F Tiplerinde işkence sürüyor!..

24 saat işkence... Sayımda, görüşte, aramada, yemek saatlerinde işkence!

Dilekçe, mektup, telgraf, kalem, kağıt hiç bir hakları yok!
F Tiplerinde hiç bir hak yok! İşkencenin her türü var!
DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR!

TV'ler dün gün boyu, kim olduğu belirsiz birinin mektubunu okudular. Mektubu yazan, "güya" hapishanelerdeki 19-22 Aralık katliamında katledilen bir tutuklunun kardeşiymiş...

Mektubu ilk önce Ali Suat Ertosun, CNN-Türk'te okumuştu. Sonra "mektup" Adalet Bakanlığı tarafından tüm medyaya dağıtıldı. Diğer kanalların da hoşuna gitmiş olacak ki, hepsi birden yayınlamaya başladı. Mektubu yazan, kimdir, nerede yaşar, ne yapar... bilen yok, üstelik mektup sahibinin ifadesiyle "muteber biri değil"... Düzmece bir mektup mu, kim bilir ne karşılığında düşüncelerini, arkadaşlarını satmış bir itirafçının mı... belli değil. Ama tüm medya bunda "haber değeri" buluverdi. Çünkü hapishanedeki devrimcilere küfrediyordu bu mektup. Direnişe ilişkin karalamalar, iftiralar doluydu... Bu da onlar için yeterdi.

Denize düşen yılana sarılır. Yalan bataklığında boğulanlar, yılan-çıyan ne bulurlarsa ona sarılıyorlar. Kendisinden ve medyadaki yalakalarından başka F Tiplerini savunacak kimse bulamayan Adalet Bakanlığı, bir mektuptan medet umacak kadar zavallı duruma düşmüştür. O da, kontra üslubundan belli ki, ya polis tarafından yazılmış, veya yazdırılmış bir mektup. Bıkmadınız hala "örgüt baskısı" demagojilerinden. Devam edin! Yalancılığınız daha açık görülüyor her seferinde. Aynı TV'ler ve gazeteler; Bayrampaşa'da 6 bayanın diri diri yakıldığı katliamdan sağ kalan bayan tutsakların mektuplarını yayınlamadılar. Yayınlamadılar çünkü: Onlarda, "hayata dönüş operasyonu"nun nasıl bir katliamcılık olduğu anlatılıyordu... Onlar altı tutsağın yakılışının an an tanıklarıydılar. Katillerin yakarken nasıl kahkahalar attıklarını anlatıyorlardı. Onların anlatımlarında, bu devletin işkenceci, katliamcı yüzü vardı.

Aynı TV'ler ve gazeteler; F Tiplerine görüşe giden ailelerin tanıklıklarına bir kez olsun yer vermediler. Avukatların F tiplerine ilişkin anlattıklarını bir kez olsun yayınlamadılar. Çünkü onların tanıklıklarında işkenceler, işkenceler, işkenceler vardı. Aynı tv'ler ve gazeteler; Üç yüzü aşkın tutuklunun ölüm orucunda olduğunu görmezden geliyorlar. F Tiplerinde süren işkenceleri duymazdan geliyorlar. Onlarca tutuklunun ölümün eşiğinde olduğunu bildikleri halde, onları haber yapmıyor, o küfür mektubunu defalarca yayınlıyorlar. Medya ve iktidar, birlikte o kadar çok yalan söylediler ve direnişin sürmesi, onları öyle bir duruma soktu ki, şimdi direnişteki devrimci tutuklulara karşı saldırıyı sürdürecek yeni "malzemelere" ihtiyaçları var. Devam edin! Direnişin sürdüğünü tüm dünya öğrendikten sonra, artık her yalan sadece kendinizi vurur... Anlatın anlatın... Örgüt liderleri militanları un çorbasına talim ettirip, kendileri tavuk butlarını yiyorlar gibi ancak geri zekalı bir kontranın kafasında çıkabilecek yalanlara devam edin... Militanı, sempatizanı, lideriyle, bini aşkın tutuklu ölüm orucu ve açlık grevindeyken, tavuk budu hikayelerine inanacak kendiniz gibi bir kaç geri zekalı bulabilirsiniz belki...

Mektubu yazdığı söylenen şu "meçhul şahısın" kimliğini de açıklayın! Mektubu yazanın "can güvenliği" nedeniyle açıklanmıyormuş. Koca devletsiniz, bir kişinin can güvenliğini mi sağlayamayacaksınız? Yazık! RTÜK, DGM sansürleri, ANDIÇ'lar, medyadaki faşist zihniyetliler... Hiç bir şey direnişi bitiremedi. BIRAKIN ARTIK YALANLARI; GERÇEĞİ TESLİM EDİN; Bu direniş, yalanlarla, katliamlarla kırılamayacak kadar güçlü, onurlu, inançlı bir direniştir. Hapishanelerde katletseniz, hücrelere atsanız da; Dışarıda yüzlercemizi gözaltına alıp, kurumlarımızı kapatsanız da; DİRENME HAKKIMIZI, ÖRGÜTLENME HAKKIMIZI SAVUNMAK İÇİN DAHA BÜYÜK BİR GÜÇLE DİRENMEYE DEVAM EDİYORUZ!

TAYAD'LI AİLELER



Kriz Merkezi hala iş başında!

İnsan hakları savunucuları tutuklandı!

“Hayata Kasıt Operasyonu”ndan sonra İnsan hakları savunucuları üzerindeki baskılar tutuklamalarla devam ediyor.

İnsan Hakları Savucularını bu katliam nedeniyle susturmak isteyen güçler, dernek basma, dernek mühürleme, keyfi engellemeler, gözaltılarla devam eden baskılarını tutuklamalara vardırmışlardır.

Siyasi partiler, İnsan Hakları Derneği, Halkevleri, KESK, TMMOB’un da aralarında bulunduğu platformun , 7 Ocak 2001 tarihinde Mecidiyeköy’de bulunan Demokratik Sol Partisi İstanbul İl Örgütü’ne siyah çelenk bırakma etkinliğine de şiddet kullanılarak müdahale eden polisin döverek gözaltına aldığı 40 kişi, bugün Şişli Adliyesi’ne çıkarılmışlardır.

Bir gün Güvenlik Büroda gözaltında tutulan insan hakları savucuları, savcıya ifade verdikten sonra mahkemeye çıkarılmışlardır.

9. Asliye Ceza Mahkemesi’ne çıkarılanlardan üyemiz ve eski şube başkanımız Nimet Tanrıkulu, Özgürlük ve Dayanışma Partisi üyeleri Sinan Tutal, Erdal Kara ve Sabahattin Oğraş, 2911 sayılı “Toplantı ve gösteri Kanununa muhalefetten” tutuklanmışlardır.

Tutuklanan insan hakları savunucuları cezaevine kon

ulmuşlardır.
Konuyu bilgilerinize sunarız.
Konu ile ilgili olarak 9 Ocak 2000 tarihinde saat 12.00’de derneğimizde, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin temsilcilerinin katılımıyla bir basın açıklaması yapılacağını açıklamışlardır.

Gereken ilgiyi ve tepkiyi göstermeniz dileğiyle...

İnsan Hakları Derneği
İstanbul Şubesi
8 Ocak 2000