Direnişin güncesi...
Irak bataklığında dibe doğru
Irak halkının emperyalist işgalcilere karşı direnişi güçleniyor. İşgalci güçlere yönelik saldırılar yeni boyutlar kazanıyor. Özellikle Felluce bölgesinde yoğunlaşan saldırılarda çok sayıda Amerikan askeri öldü. 2 Kasım tarihinde düzenlenen roketli saldırıda bir Chinook helikopteri düşürüldü. 16 ABD askeri öldü, 21i de yaralandı. Olayın ardından Felluce halkı kentin sokaklarında sevinç gösterileri yaptı. Yine aynı gün Bağdatta bir konvoya düzenlenen saldırıda bir Amerikan askeri öldü. Fellucede bir başka saldırıda dört askerin, Bağdatın batısındaki Ebu Garipte üç günde ikinci kez çıkan çatışmalarda da üç-dört askerin öldüğü bildiriliyor. Bu arada Tikritte düşürülen bir başka Amerikan helikopterinde 6 asker öldü. Bunlar son saldırılarda birkaç örnek yalnızca. Saldırıların ardı arkası kesilmiyor, Amerikan kayıpları hızla büyüyor.
26 Ekim tarihinde Bağdattaki El-Reşit oteline yapılan saldırı, işgalciler üzerinde gerçek bir şok etkisi yarattı. Colin Powell Bu kadarını da beklemiyorduk şeklinde açıklamalarda bulundu. Bu saldırının hedefi o sırada otelde bulunan ABD Savunma Bakan Yardımcısı P. Wolfowitzdi. Irak savaşını mimarı sayılan Wolfowitze yönelik bu saldırının apayrı bir politik önemi vardı. Savaş çetesinin başı Bush, olayın arkasında soğukkanlı katillerin olduğunu söyleyerek, Irakta, kaydettiğimiz ilerlemenin önüne geçmek için önüne geleni öldürmeye hevesli teröristler var. Ne kadar çok başarı kazanılırsa o derece büyük tepki gösteriyorlar dedi.
Irakta kaydedilen ilerleme sözüne Bush kimleri inandırabilir bilinmez ama gerçek şu ki; ABD o soğukkanlı katiller diye tanımladığı Iraklı direnişçiler karşısında gitgide daha fazla batağa saplanıyor. Artık ABD güçleri neredeyse günde 30-40 saldırıya uğruyor. Resmi kaynaklara göre ABDnin savaşın bittiğini açıkladığı 1 Mayıstan bu yana ölen ABD askerlerinin sayısı 140ı aştı.
İşgal güçleri, ise bu saldırılar karşısında çaresizlik içinde. Irak Geçici Hükümet Konseyi(GHK), bu saldırıların önüne geçmek için savaş sonrası kısa sürede dağıtılan Irak ordusunun tekrar göreve çağrılmasını istiyor. GHK, böylelikle güvenlik sorunlarının aşılabileceğini ifade ediyor. Washington ise 400 bin askere verilecek olan silahların yeniden kendisine çevrilmesinden endişe duyuyor. ABD güçlerinin komutanı general John Abizaid saldırılarla baş etmek için daha fazla istihbarat ve anti-terör gücüne ihtiyaç olduğunu söyledi.
Irakta asayişi sağlamak üzere ABDnin eğittiği Irak polisi ise katliamcılık konusunda Amerikalı efendilerinden geri kalmıyor. Sünni üçgeninindeki Fellucede belediye binasına düzenlenen bombalı saldırıdan sonra olay yerine gelen Iraklı polisler etrafa gelişi güzel ateş açıp bir sivili öldürdü. Halk buna tepki olarak, belediye binası ve çevresindeki iki polis aracını ateşe verdi.
Vietnam sendromu geri mi Dönüyor?
Direnişin ulaşmış olduğu bu düzey işgalciler açısından ise tam bir korku seline yol açıyor. Askerler arasında yayılan huzursuzluk ve moral bozukluğunu gidermek için türlü çarelere başvuruluyor. Örneğin, Britanyalı askerlere yönelik olarak hazırlanan Drill(Talim) isimli bir dergi yayınlanmaya başlandı. Bu dergiyi özetlemek için kapağını anlatmak yeterli. Derginin ilk sayısının kapağında Hollywood yıldızı Natasha Henstridgein kamuflaj bikini giymiş, miğferini kolunun altına almış bir pozu var. Bu dergi de askerlerin moralini düzeltmeye yetmemiş olacak ki, ABD ve İngiltere askerleri bir süredir, bir program çerçevesinde tatil yapmak için evlerine gönderiliyor. Askerlere evlerinde izin hakkı tanıyan bu program, Vietnam savaşından beri kullanılmıyordu. ABD Ordu Sözcüsü Joe Burlas, 25 Eylülde askerlere tanınan izin hakkından yararlanan 1300 askerden 28inin Baltimore/Washington Uluslararası Havalimanında kendilerini Iraka götürmek üzere bekleyen uçaklara dönmediğini açıkladı. Tatil de çözüm olmadı. Askerler arasında yaygınlaşan ölüm korkusu giderek derinleşiyor.
Irakı işgalciler için bir cehenneme çeviren Iraklı direnişçiler ABDlilerin en büyük korkularının, yani Vietnan sendromunun tekrar ortaya çıkmasına neden oldu. New York Times, Irak işgalinin değişik açılardan 10 yıldan uzun süren ve 52 binden fazla Amerikalının öldüğü Vietnam Savaşına benzediğini yazarak, can kayıplarıyla birlikte Amerikalıların huzursuzluğunun arttığını vurguladı. Irakta intihar oranının Vietnamdakinden daha yüksek olmasının da morallerin iyi olduğu söylemiyle çeliştiğini belirten gazete, Bush yönetiminin asker cenazeleriyle ilgili haberlere geniş yer ayrılmamasını telkin etmesine karşın, ölen askerlerin yakınlarıyla röportajlara yer verdi.
The Observer da, Baasçılar, fanatikler, suçlular, aşiret liderleri ve Kaide ölümcül bir nefret ittifakı oluştururken Vietnamın hayaletleri geri dönüyor diye yazdı.
ABDnin ahvali
Iraktaki bu gelişmeler, ABDnin içerdeki politikasına da yansıyor. Yakın zamanda yapılan bir kamuoyu yoklaması, ABD Başkanı George W. Bushun Irak politikasına karşı Amerikan halkının muhalefetinin ilk defa yüzde 51e yükseldiğini ve halkın yüzde 87sinin, Irakta batağa saplanmaktan endişe ettiğini ortaya koydu. Bushun Irak politikasını onaylayanların oranı Nisan 2003 tarihinde yüzde 75 olmasına karşılık, Washington Post gazetesi ve ABC Televizyonu tarafından yaptırılan ankete göre bu oran 28 puan düşerek yüzde 47 oldu.
Iraktaki gelişmeler ABD hükümet çevrelerinde huzursuzluk yaratıyor. Savaş çetesinin başı Bush, Iraktan gelen olumsuz haberler nedeniyle 2004 yılında yapılacak olan seçimlerde oldukça zorlanacak gibi görünüyor. Savaşın başarısızlığı Bush yönetimi içinde çeşitli çatlaklara da yol açmakta. Bir Ulusal Güvenlik Konseyi üyesinin Kısa zamanda Irakta işleri düzene sokamazsak seçimleri kaybedebiliriz sözlerine yer veren Newsweek, yönetimde ilk çatlakların bağımsız destekçilerden başlayacağı yorumunu yaptı. Bu duruma örnek olarak Bushun New Hampshiredaki seçim kampanyalarının finansmanını yürüten Hillary Clevelandin Irak yüzünden Cumhuriyetçi Partiden ayrılması gösterildi. Ayrıca; Bushun en büyük destekçisi Senatör John McCainin Yönetim, Vietnam Savaşındaki gibi, zafer için gerekli takviyeyi zamanında yapmadı. Zaman lehimize işlemiyor. Kısa sürede başarı kazanamazsak tehlikeler daha büyüyecek sözlerine yer verildi.
Rumsfeldin dört üst düzey yardımcısına gizli olarak gönderdiği, ancak basına sızan Teröre karşı küresel savaşı kazanıyor muyuz, kaybediyor muyuz? sorusuyla başlayan mektubu da, yaşanan panik ve sıkıntının bir başka kanıtı. Dünyanın işgaline soyunanlar, halkların direnişine çarpınca tökezlediler ve hiç ummadıkları darbeler aldılar. Kaide ve diğer terör örgütleriyle mücadelede gerçekten etkili başarı kazanamadık. Irak ve Afganistanda uzun ve zor bir işle karşı karşıyayız. Bazı Iraklıların yakalanmasında başarılı olsak da, Taliban liderlerinin yakalanması süreci yavaşladı diyor, Rumsfeld mektubunda. Bir yenilgi ilanı olan bu mektup, işgalin mali yönden de kaybedildiğini ifade ediyor. Terörle savaşa milyarlarca dolar döksek de medreselerde yetiştirilen teröristler sadece milyonlar harcayıp ABDye karşı duruyor diye devam ediyor.
İşgal uzadıkça işgalin mali yükü de ABD için giderek ağırlaşıyor. Irakın yeniden inşası için düzenlenen konferanstan da ABDnin istediği sonuç çıkmadı. İspanyanın başkenti Madridde düzenlenen ve 73 ülke ile 19 uluslararası kuruluşun temsilcilerinin katıldığı Irakın Yeniden İnşasına Bağışta Bulunanlar Konferansının son gününde, ABD ve Irak geçici yönetimi daha fazla kaynak sağlanması için dil döktü. Ancak sonuç beklendiği gibi olmadı. Irakın yeniden inşası için ilk etapta gereken 56 milyar doların 20 milyarını ABD üstlendi. İki günlük konferansta yaklaşık 18.5 milyar dolar elde edilirken, yapılan mali destekler ise bağış yerine borç olarak yapıldı.
ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell da Şimdi cömert olma zamanı, Irakta umuda stratejik bir yatırım yapıyoruz gibi demagojik ifadeler kullansa da, katılımcı ülkeler çok büyük yardımlarda bulunmadı. ABDnin yaptığı tüm bu çağrılara karşın, sorumluluk BMye devredilmeden ellerini ceplerine atmayacaklarını ilan eden Almanya, Fransa ve Rusyadan ek yardım gelmedi. Emperyalistler arasında yaşanan kirli pazarlıklar burada da su yüzüne çıktı. ABDnin işgalin mali yükü nedeniyle zorlanmasını Irak işgalinden pay almanın bir aracı olarak gören Avrupalı emperyalistler; daha önce Iraka vaat ettikleri 100er milyon doları bu kez siyasal sürecin başlatılmasına bağlıyorlar.
Hey Bush, babamdan ne haber?
ABDnin insan hakları sicili zaten oldukça kabarık. Bu suç dosyası Irak işgali ile birlikte giderek daha da kalınlaşıyor. Bu arada Savunma Alternatifleri Projesi adlı örgütün çalışmasında, savaşta 13 bin Iraklının öldüğü iddia edildi. 19 Mart-Nisan sonunu kapsayan çalışmaya göre, ölenlerin 4.300ü çatışmalara katılmamış. Düzenlenen saldırılar karşısında çaresiz kalan ABD, halka yönelik şiddetin dozunu da arttırıyor, saldırıların yoğunlaştığı bölgelerde insan avına girişiyor. ABDliler saldırıların merkezi olduğunu iddia ettikleri Tikrit kenti yakınındaki Uca köyünün çevresini dikenli tellerle çevirdiler, giriş-çıkışları kontrol altına aldılar ve tüm yetişkinleri kayda geçirdiler.
ABDnin emperyalist saldırganlığı tüm dünya halklarının nefretini kazanmasına neden olmakta. Güney Koreli işçilerin Iraka asker gönderilmesine karşı yaptıkları gösteriler bunun bir göstergesi. Bush, Asya gezisinin sonunda gittiği Avustralyada da büyük tepkiler gördü. Bush, ülkesinin şerifi diye andığı Avustralyada pek de hoş karşılanmadı. Kendisini protesto edince parlamento salonundan çıkarılmaya çalışılan Yeşil Partili Bob Brownın Biz şerif değiliz sözünü tebessümle karşılayıp, İfade özgürlüğünü seviyorum diyen Bush, babası Guantanamoda tutulan Mahmud Habibin Hey Bush, babamdan ne haber? sözlerini yanıtsız bıraktı. Avustralyada, işgal öncesinde ve sonrasında, ABD işbirlikçiliğini yapan başbakan John Howarda karşı binlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri düzenlenmişti.
Dünya halkları gözünde katliamcı kimlikleri bir kez daha ortaya çıkan emperyalist barbarlar, kendi açtıkları kan kuyusunda boğulacaklar. Irakta ve tüm dünyada direnen halklar, onları bir daha çıkmamacasına tarihe gömecekler.
ODTÜde savaş karşıtı eylem...
Kanlı tezkere sokakta yırtılacak!
Okulların açılmasıyla birlikte ABDnin Irak işgali ve YÖK Yasa Tasarısına karşı çalışmalarımız başladı. Gençliğin Sözü Söz Kampanyası ile yeni gelen öğrencilerle tanışma ve kaynaşma imkanı bulduk. Düzenlediğimiz bir tanışma toplantısı ile Ekim Gençliğini ve çalışmalarını anlattık.
21 Ekim günü yapılmak üzere, Ekim Gençliği, Özgür Gençlik, Devrimci Proleter Gençlik ve Sosyalist Demokrasi Gençliğinin ortak çalışması ile bir eylem planladık. Yoğun bir afiş, bildiri ve el ilanı kullanımı ile 3-4 gün eylemin duyurusunu yaptık. Özellikle birebir sohbetlerle insanların üzerindeki ölü toprağını atmasını sağlamaya çalıştık. Eylemden bir gün önce EMPERYALİST İŞGALE ve ASKER GÖNDERMEYE HAYIR! şiarının yazılı olduğu pankartımızla yurt kantinlerini, bildiri ve el ilanları dağıtarak dolaştık.
21 Ekim günü Hazırlık binası önünde toplanarak EMPERYALİST İŞGALE ve ASKER GÖNDERMEYE HAYIR! pankartı ve sloganlar eşliğinde kortej oluşturarak Hazırlıktaki kantinleri dolaşmaya başladık. Bir arkadaşımızın ajitatif konuşmasıyla kantinlerde oturan insanların ilgisini çektik ve yaptığımız eyleme destek vermelerini sağladık. Daha sonra Kanlı tezkere sokakta yırtılacak!, Kahrolsun ABD emperyalizmi!, Irakta işgalci olmayacağız!, Direnen halklar kazanacak!, Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filoyu unutmayın!, Yaşası
n halkların kardeşliği sloganlarını atarak kantinlerde konuşmalarımızı sürdürdük.
Yemekhane önüne gelindiğinde yaklaşık 80 kişilik bir kitle olmuştuk. Yapılan açıklamada, gençliğin emperyalist ABDnin değil dünya halklarının yanında olduğu, Iraktaki direnişin sonuna kadar desteklenmesi gerektiği ve tezkerenin çıkmış olmasına rağmen kararlı bir tutumla asker gönderilmesinin engellenebileceği vurgulandı. Açıklamanın sonunda YÖKe ve YÖK Yasa Tasarısına karşı 6 Kasımda Kızılaydaki eyleme katılma çağrısı yapıldı.
Zafer direnen halkların olacak!
|