6 Kasım gösterileri...
Gençliğin teslim alınamayan
mücadele kararlılığı
Öncesindeki görece zayıf tepkileri bir yana bırakırsak, öğrenci gençlik, 1986dan beri her 6 Kasımda çeşitli eylemler örgütlemiş, YÖK ile kendisine giydirilmeye çalışılan deli gömleğini parçalayacağını bu eylemlerle ifade etmiştir. Çok farklı biçimler altında gerçekleşmiş olsalar da bu eylemlerle yaratılan bir gelenek vardır: 6 Kasım YÖKün doğumgünü değil, öğrenci gençliğin tüm toplum tarafından kabul görmüş meşru eylem günüdür. Birkaç yıllık bir durgunluğun ardından 6 Kasım 2000 ile başlayan süreçte 6 Kasım eylemleri yeniden kitleselleşmiş, politik içeriği de güçlenerek militan bir biçimde Kızılay, Beyazıt gibi meydanlara taşmıştır.
Bu yıl üniversitenin çok özel bir biçimde bir toplumsal gündem olarak öne çıktığı bir dönemden geçilmekte. Bu durum 6 Kasımın önemini iki kat arttırmıştır. Çok öncesinden beri vurguladığımız gibi, 2003 6 Kasımı sadece YÖKe değil, ama üniversite üzerinde gezinen her tür akbabaya karşı da güçlü bir yanıt olmalıydı. Bu 6 Kasım öğrenci gençliğin kendi geleceği üzerine yapılan tartışmalara sokakta katılması ve tartışmaların yönünü değiştirmesi için önemli bir fırsattı. Şimdi eylemlerin bu istenilenleri gerçekleştirip gerçekleştirmediğine bakalım.
Yaygın fakat parçalı eylemler
Bu yıl üç grubun merkezi eylem kararı alması ve bu yönde çağrı yapmasına rağmen ülke geneline yayılan eylemler yapıldı. Bu haliyle 6 Kasım eylemlerinin geçtiğimiz yıllara nazaran daha yaygın olduğu söylenebilir. Bazı kentlerde ilk defa eylem örgütlenmiş olması da bunun açık bir göstergesidir. Ancak bu yaygınlık ölçüsünde yaratılan etkinin farklı yönlerden güçlendirilmiş olduğunu söylemek mümkün değil. Haftalar öncesinden çağrı yaparak, olanaklı her yerde şehir merkezlerine çıkmak gereğini ortaya koymuştuk. Bunun bu yıl da karşılık bulmadığını söylemek gerekiyor. Gerek 6 Kasımın bu yılki anlamı ve üniversite gündemini emekçilere taşıma sorumluluğu, gerekse de taşralarda yaşanan sıkışmayı aşma ihtiyacı nedeniyle kampüslerin dışına çıkabilmeli, şehir merkezleri eylem alaına çevrilmeliydi. Elbette bunun önündeki engeller biliniyordu; polis baskısı, kitle katılımında yaşanan darlık vb...
Şu soruyla başlayalım: Taşralarda polis baskısının ve üstüne üstlük soruşturma terörünün yoğunluğu zaten ortada, üstelik yapılan eylemlerde belli yereller dışta tutulursa bu baskıyı göğüsleyecek insanlar da tanınıyor, bu durumda şehir merkezinin zorlanması yerine kampüse sıkışmanın gerekçesi ne olabilir? Eylemlerin kitleselleşmemesi. İşte asıl sorun da budur. Ancak bu sorunun aşılmasının bir yönü toplumsal gelişmelerin seyri ise, diğer yönü cüret etmek ve bunu başaracak perspektife sahip olabilmektir. Burada sorulması gereken ikinci bir soru var: 6 Kasım hazırlıkları esnasında ne ölçüde kitlelere gidilmiştir? Geleneksel hareketin temel zaafları ne ölçüde aşılabilmiştir? 6 Kasımın örgütlenmesi süreci ne derece kitlenin katılımı ile gerçekleşmiştir? Öğrenci hareketinin hala en temel sıkıntısı, mücadelenin ileri kesimlerdn çıkarılarak yığınların geneline mal edilememesidir.
Elbette tek tek gruplar ya da iller ele alındığında katılım açısından bir artış yaşanmıştır. Bu genç komünistler için de geçerlidir. Ancak bu artış çalışmada bir değişimi, nitel bir sıçramayı, az önce bahsettiğimiz sorunu aşmayı koşullamadıkça gerçek anlamını bulamayacaktır.
Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta ise eylemlerin politik kimliğidir. Hemen her yerelde eylemler politik bir içerik kazanmışlardır. Ancak özellikle reformizmin etkisinin yoğunlaştığı noktalarla bu politik içerik gençliğin bugünkü sorunlarını karşılamaktan, hatta düzen karşıtı bir konumlanıştan uzak kalabilmektedir.
Yine de 6 Kasımlarda, farklı politik gündemlere yapılan vurgu ile reformizmin niyetleri bu alanda pek tutmamaktadır.
Parçalı bir tablonun gerisinde yatanlar
Bu yıl geçmiş yıllarla kıyaslandığında eylemlere parçalı bir görüntü hakimdi. Ankarada Öğrenci Koordinasyonunun sorumsuz tutumu, İstanbulda grupçu bakış ve kaygıların yol açtığı bu parçalılık, bu yılın 6 Kasımının belki de en olumsuz yanıydı. Ama bunun gerisinde politik bir ayrışma döneminin sancılarının varolması, yeni bir dönemin açılışının yarattığı politik bulanıklık, bu durumun gelecek açısından olumlu bir sinyal olarak algılanmasını gerektiriyor. TKPli öğrencilerin eylem kırıcı tutumları ile bazı grupların gençlik hareketine sadece güç kaynağı olarak bakmaları, önümüzdeki dönem belirginleşecek olan ayrımların altlarının çizilmesi olanağı kazandırıyor.
Bu ayrışma yer yer eylemlerin politik bileşimini de belirlemiştir. Bu yanıyla reformizme karşı ortak bir tutum alabildiğimiz devrimci siyasal çevrelerle bu alanda ileride de reformizmin etkisini kıran ortaklaşmaların önü açılmıştır. Özellikle militanlığı ile öne çıkan eylemler aradaki ayrımları bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Militanlığımızla bir adım öne çıktık
Başta Ankara olmak üzere belli yerellerde öğrenci hareketi kararlılığı ve militanlığı ile öne çıkmıştır. Bunun üniversite gündemine müdahale etmek noktasında ciddi bir önem taşıdığı açıktır. Fakat daha açık olan nokta, genç komünistlerin eylemler sonucunda yaratılan gündemi iyi değerlendirmeleri ve geniş öğrenci yığınlarında yeni bir eylemli süreç için gereken bilinç açıklığını yaratma zorunluluklarıdır. Eylemlerin ardından atalete kapılmamak gerekiyor. Bunun yolu da yeni hedeflerle donanmış bir çalışma hattı oluşturabilmektir. Merkezi eylem ve boykot tartışmaları bu açıdan özellikle canalıcı bir öneme sahiptir.
6 Kasım 03, birçok konuda sınırları aşamamıştır. Buna rağmen mücadele kararlılığının ve geleneğinin korunması ile gelecek için umut veren bir yanı vardır. Bu yan iyi değerlendirildiğinde kısa bir zaman içerisinde öğrenci hareketinin bir sıçrama ile yeni bir aşamaya yükselme olanağı görülecektir. Bir sıçrama için 6 Kasım ile hız alınmış ve hazırlık yapılmıştır. Şimdi bu sıçramanın koşullarını pratikte yaratmanın, net bir bakış ve somut hedeflerle yeni döneme hazırlanma zamanıdır.
Yasağı protesto: Baskılar bizi yıldıramaz!
Adanada Ekim Gençliği, ALPG, ADLB, DGH ve Devrimci Liseler tarafından yapılmak istenen Gençlik geleceğine sahip çıkıyor, YÖKe de, savaşa da hayır diyor! isimli mitinge valilik tarafından Kamu düzeninin bozulmasına yol açabilecek olaylara sebebiyet verebileceği, terör örgütleri tarafından suistimal edilebileceği gerekçesiyle izin verilmedi. Bu durumu protesto etmek isteyen öğrencilerde Uğur Mumcu meydanında toplandılar. 200 kadar öğrencinin katıldığı basın açıklamasında valiliğin tutumu protesto edildi. Ülke genelindeki yasakçı zihniyetin üniversitelere YÖK olarak yansıdığını belirten öğrenciler, demokrasi havarilerinin tüm demokratikleşme söylemlerinin ne anlama geldiğini gözler önüne serdiler. Eyleme SDP, İHD, EMEP ve KESKde destek verdiler.
|