Bombalar altında direnen Irak
20 Mart sabahı ABD ve İngiltere Iraka karşı saldırıya geçti. Başta Bağdat olmak üzere birçok kent füzelerle ve uçaklardan atılan bombalarla vurulmaya başlandı. Bağdat sanki bir ölü kent görünümü almış, siren seslerine insanların koşuşturmaları eşlik ediyor. Ardından Kuveytte konuşlanmış ABD ve İngiliz askerleri Irak topraklarına girdiler.
Başta haydutbaşı Bush olmak üzere diğer sözcüler dört gün içinde operasyonu tamamlayıp Bağdata gireceklerini söyleyip durdular. Geçen bir haftanın sonunda ise savaşın daha fazla uzayabileceğini, haydutbaşı Beyaz Sarayından açıkladı. Generalleri ise şaşkınlık içinde Ummadığımız direnişle karşılaştık demeye başladılar. Her türlü silah ve teknolojik üstünlüğe sahip olan ABD emperyalizmi önce kimyasal silah var deyip Irakın birçok silahını imha ettirip ardından savaş açtı. Bu yolla fazla bir kayıp vermeden ele geçireceklerdi. Fakat evdeki hesapları çarşıya uymadı.
Savaşın bir haftalık seyrine kısaca bakıldığında; El Cezire televizyonlarında teşhir edilen ABDli esirlerin şaşkın bakışları ve korku dolu gözleri Bush ve ekibinde şok etkisi yarattı. ABD Savunma Bakanı tehditvari bir söylemle esirlerin medyada gösterilmesi Cenevre sözleşmesine aykırıdır dedi. Fakat esir alınan Iraklı askerlerin (hatta ellerinde beyaz bayrakla katledilen Iraklıların) gösterilmesi Cenevre Sözleşmesine aykırı değil! Şimdiye kadar denenmemiş silahları kullanmak, dahası nükleer bomba kullanmakla tehdit etmek de aykırı değil!..
Emperyalist işgalin ilerleyen günlerinde akıllı füzelerin Suriyede bir yolcu otobüsünü vurması ve ardı ardına İrana, Türkiyeye düşmesi, yanlışlıktan ziyade bu ülkelere yönelik bir gözdağı olmalı. Gerçi savaşın başladığı ilk gününden Arap Birliğinin genel sekreterinin açıklaması kayda değerdir. Aynen şunu söyledi: Eğer bu savaşa kayıtsız kalırsanız sıra sizlere de gelecek! Gelişmeler bunu doğrular nitelikte.
Emperyalist haydutlar hiçbir kural tanımadan Irak halkını bombalıyor. Amaçları ülkenin petrol ve enerji kaynaklarını ele geçirmek. İnsanlar ölüyor, kadınlar ve çocuklar da... Hastaneler yaralılarla dolup taşıyor. Ve hiçbir şeyden habersiz çocuklar. Hiç haketmedikleri bir savaşta başlarına düşen bombalarla katlediliyorlar. Zaten 12 yıldır uygulanan ambargo sonucu ilaçsızlık ve gıdasızlıktan 1 milyonu aşkın Iraklı çocuk hayatını kaybetti. Kapitalizmin barbarlığı düne kadar Hiroşima, Nagazaki, Kore ve Vietnamda idi. Şimdi ise Ortadoğuda barbarlığını kanıtlıyor.
Emperyalizm dün nasıl Vietnamda yenilgiye uğramış ise bugün de Ortadoğuda aynı sonuçla karşılaşmaya mahkumdur. Irak halkı ülkenin değişik bölgelerinde onuruyla, kanı ve canıyla direniyor. Onların bu duruşu başta Ortadoğu halkları olmak üzere tüm dünya halklarına emsal olacaktır.
Dünyanın her yerinde savaş karşıtı gösteriler artarak devam ediyor. Kitlesellik anlamında son yılların en katılımlı gösterilerine sahne oluyor tüm dünya.
Şimdi zamanıdır Irak halkı ile dayanışma bayrağını yükseltmenin, zamanıdır yüreklerimizi o masum çocukların yanına koymanın...
Türkiyeli işçi ve emekçiler olarak mücadele bayrağını daha yukarıya çekmenin zamanıdır.
İzmirden bir inşaat işçisi
Çiftehavuzlar katliamı davası sürüyor
İstanbulun 4 ayrı semtinde yapılan operasyonlarda devrimcilerin katledilmesiyle ilgili dava, 27 Mart günü, Kayseri Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Kayseri girişinde polisin engellemesi nedeniyle avukatlar ve TAYADlılar duruşmaya katılamadılar. Bunun üzerine TAYADlı aileler adliye önünde bir basın açıklaması yaptılar. Açıklamaya yaklaşık 250 kişi katıldı. Adliye önünde ellerinde katledilen devrimcilerin resimlerini taşıyan TAYADlı aileler, katledilenlerin ülkelerinin bağımsızlığı için mücadele ettikleri için katledildiğini açıkladılar. Kayseriden basın açıklamasına çeşitli kurumları temsilen katılımlar oldu. Polis yoğun güvenlik önlemi almıştı. Açıklama yapıldıktan sonra zafer işareti ve zılgıtlarla eyleme son verildi. Duruşma 9 Mayıs 2003 tarihine ertelendi.
Birlikte yürüyoruz geleceğe
Merhaba değerli Kızıl Bayrak emekçileri,
Kavga dostları merhaba,
Bilinmeyen meçhule değil, güneşli, kavgalı ve sevdalı bir yolculuğa çıktık. Ütopyamızın yolculuğuna.
Birlikte yürüyoruz geleceğe; inançlı geleceğe doğru!
2003 yılımızın Mart ayında, gelecek Newrozumuzu candan kutlar ve elele yaşayan Kürt ve Türk vb. tüm halklarımızın yeniden kavgaya sarıldığı, kardeşleştiği ve kavgada yoldaşlaştığı gün olmasını dilerim.
Yüreğim kavga ve siper; siz dostlarımdan ayrı olduğu için biraz fazlaca atıyor bugünlerde...
Yine de herşeye rağmen devrimci sevdadır insanı güzel kılan diyorum.
Achen F tipi cezaevinden katılmak istiyorum coşkunuza. Yarınlar, tüm çekiciliği ve güzelliği ile bizimdir dostlar.
Sizleri, tüm coşkun sevgili, inançlı ve yarınlı yüreğimle, şubat şubat selamlıyorum.
Kavgayla ve dostça kalın.
Newroz piroz be!
Savaşa hayır, devrimci zora evet!
Yaşasın halkların kardeşliği!
Oktay Başköy
Achen F tipi Cezaevinden Alınteri okuru
Gözleri yakut
Doğrultup füzelerinizi
bozkırlarımıza,
kaçıncı ölüm tugayından geldiniz?
İri bedenleriniz,
ölüm kusan ellerinizle,
semiz ve tiksinçsiniz.
Siz gelin de;
Suzan Baranın gözlerine bakın.
Kaç bozkırın ateşi sönmüş gözlerinde?
Kaç kez dağ menekşeleri
çiçeğe durmuş?
Kaç çocuğun gülüşü sinmiş bakışına?
Ve
kaç sevda taşımış
incecik bedeninde?
Kaç namluya sürülmüş bakışı,
özgürlük uğruna dumana duran
dağlarda?
Hala yasemin kokar elinde
direnç şarkıları susmaz
dilinde.
Gözleri yakut.
Ve parıldamakta hala,
Ölümü kaç kez yendiler
dip-diri bedenlerde;
Haticeler, Sevgiler, Ayçeler, Güneşler
Ve daha niceler.
Bataryalarınız!
Susturur mu sanıyorsunuz?
Ama siz, ölümden korkuyorsunuz,
siz, yaşamdan da korkuyorsunuz.
Bu ne bilmece?
İşte soruyoruz:
Özgürlük adına kaç kadına
tecavüz ettiniz Bosnada?
Afganistanda, Ruandada?
Tokat yediniz Vietnamda, Kübada
akıllanmadınız daha!
Üstünlüğünüzü Hitlerden tanırız
Mussoloni çırpınışıyla son bulur ancak.
Sizin saldırgan hikayeniz
Rahime Henden
|