29 Mart '03
Sayı: 12 (102)


  Kızıl Bayrak'tan
  Irak direniyor, dünya halkları direniyor!
  Amerikan uşaklarının kirli oyunları
  "Stratejik ortaklık" adı altında utanç verici bir uşaklık!
  ABD'nin kirli yalan makinesi parçalanıyor
  Irak halkının direnişi emperyalistlerin kolay zafer beklentisini boşa çıkardı!
  Emperyalist savaşa karşı halkların ve emekçi kitlelerin dinmeyen eylem dalgası
  Dünyada emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Dünyada emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Emperyalizm özgürlük değil, ölüm, yıkım ve kölelik bahşeder!
  Emperyalist işgal ve saldırılara karşı Irak halkı dişiyle, tırnağıyla ve onuruyla direniyor!
  Tayyip Erdoğan'ın "ulusa sesleniş" konuşması...
  Emperyalist savaş, Kürt sorunu ve CHP
  Türkiye'de emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Türkiye'de emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Türkiye'de emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Türkiye'de emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Kocaeli mitinginde binler alanlardaydı...
  Kocaeli mitinginde emekçilerle savaş üzerine konuştuk...
  Newroz kutlamaları...
  Emperyalistlere ve uşaklarına karşı kavgayı yükseltelim!
  Irak'a saldırı ve ilk planda göze çarpan gerçekler...
  ÖO direnişçisi Yusuf Arıcı şehit düştü
  Kızıldere: Kavga bayrağımızda bir kilometre taşı...
  Hollywood'dan yükselen savaş karşıtı tepkiler büyüyor!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Kocaeli mitinginde emekçilerle savaş üzerine konuştuk...

“Üretimden gelen gücümüzü kullanmalıyız!”

- Gündemde faturasını sınıfın ödeyeceği ve kazanılmış haklara yönelik bir dizi saldırı var. Kölelik yasası, savaş, özelleştirmeler, işten atmalar vb. bir dizi saldırı bunların arasında. Sınıf ve kitle hareketi ise bir durgunluk yaşıyor. İşçi ve emekçilerin mücadelesini yeterli görüyor musunuz ve bu süreçten saldırı püskürterek kazanımla çıkmak için ne yapmamız, hangi eylem biçimlerini hayata geçirmemiz lazım?

Lastik-İş üyesi: Mücadelenin hiçbir zaman yeterli olduğuna inanmıyorum, mücadele her zaman yapılır. Sonuçta yeterli değil, çabamızın devam etmesi gerekir.

Eğer her fabrikadan 50’şer kişi mitinglere gelirse belki bir şeyler yapabiliriz. Bu tepkilerle savaşı durdurmamız mümkün değil. Bu durumu masaya yatırıp hep birlikte düşünmemiz lazım. Üretimden gelen gücümüzü kullanmamız lazım. Birilerinin bizi buna inandırarak, bunu sağlayarak örgütlemesi lazım.

Selüloz-İş üyesi: Savaşın fiili olarak içinde olan ülkeler var, İngiltere ve Amerika. Bu ülkelerde bundan bir ay önce savaşa hayır diyenlerin oranı %20’lerdeydi. Bu oran bugün %50’nin üzerine çıkmış durumda. Yine bu ülkelerde yapılan mitinglere 1 milyon, 1.5 milyon insan katılıyor.

Bizim ülkemizde savaşa hayır diyenlerin oranı başından beri %80’nin üzerinde. Ama biz yıllardır yıldırılmış, örgütsüzleştirilmiş bir toplum olarak %80’nin hayır dediği bir ortamda 3-5 bin insan katılıyoruz eylemlere. Ben inanmıyorum ki, buraya gelmeyen insanlar savaştan yana olsunlar. Muhakkak ki herkes savaşa karşı, ama bizim toplumumuz biraz daha duyarsız. Bunun özeleştirisinin yapılması lazım. Sivil toplum örgütlerinin bu işe yeteri kadar duyarlı olmadığı görüşündeyim. İnsanlara bu olaylar gerektiği kadar anlatılmıyor. İnsanlar çekimser. Çıkacak olaylardan mı ürküyorlar bilmiyorum, ama bence %80’ni hayır diyen bir toplumda insanların alanları daha kalabalık doldurması gerekiyor.

Eğitim-Sen üyesi: Şu an yapılan eylemler günü kurtarmak için yapılan eylemler. Uluslararası çapta baktığımız zaman yapılması gerekenleri görüyoruz. Türkiye’de de böyle eylemler örgütlenmedikçe savaşa karşı olan insanların gazı alınıp bitirilecek.

Emekli bir öğretmen: Türkiye’de ve dünyadaki bütün işçilerin, emekçilerin, bu savaştan zarar görecek bütün kesimlerin topyekûn ayağa kalkmasıyla bu savaşı durdurabiliriz. Yoksa bu tarz eylemler yeterli olmayacak. Üretimden gelen güç ortaya konmalı. Şalterler inecekse inmeli, genel grev yapılacaksa yapılmalı. Dünyada bunun pek çok örnekleri var. İtalya’da, savaşın bir ayağı olan İngiltere’de ortaokul çocukları bile alanlarda yol kesiyorlar. Bizde ise içe kapanma var. Bu bir yanıyla 12 Eylül darbesinden gelen baskıların, yıldırmaların etkisi. Bir yanıyla da sendikalara yapılan saldırılar, baskılar, sendikasızlaştırma, örgütsüzleştirme politikasının etkisi. Buna karşı hayatın her alanında örgütlenmeler yaratılması gerekir. Esnafından, işçisinden, köylüsünden memuruna kadar...

Petrol-İş üyesi: Bu tepkilerin saldırıları ve savaşı durduracağına inanmıyorum. Kocaeli’nin nüfusu 1 milyon; %10’u gelse 100 bin kişi olur, %5’i gelse 50 bin kişi olur. Şu anda alanda 5 bin kişi var. Ben bunu duyarsızlıkla açıklıyorum. Yayın aracımız kaç gündür şehirde geziyor, duyurular yapıyor, ama alana kaç kişi geliyor? Sessiz tepkiyi sesli tepkiye dönüştürmemiz için yollar aramamız, savaşı durdurmak için halkın katılımını sağlamamız gerekiyor. İngiltere’de bir eylem yapılıyor, halkın yarısı sokağa çıkıyor. Ama bizde olmuyor.

Diğer yandan emperyalistlerin ürettiği malları protesto etmemiz lazım. Onlara destek verenleri protesto etmemiz lazım. Bugün Amerikan desteği alan yazarları, medya patronlarını protesto etmemiz lazım. Çok büyük bir boykota girdiğimizde ses getirebiliriz.

TTB üyesi: Mevcut tepkileri yeterli bulmuyorum. Ama bugün itibarıyla bakmamak lazım. Süreci bir yıldır biliyoruz. Bizim aslında çok daha önceden çok daha fazla tepki vermemiz gerekiyordu. Bu hem insanların sistemli olarak duyarsızlaştırılmalarının sonucu, hem de gücümüze inanmıyoruz galiba. Bu sorunları aşmak için emek örgütlerinin yapısını yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Yeni bir örgütlenme gücüyle yeniden başlamak lazım birçok şeye bu ülkede. En baştan yapmamız gereken genel grevdi. Bugün değil çok daha önceden yapsaydık bazı şeyleri kolay etkileyebilirdik.

Eğitim-Sen üyesi: Varolan tepkileri önemsiyoruz. Ama şu anki ortama baktığımda çok yeterli olduğunu söyleyemiyorum. İnsanlar tepkisiz değil. Baktığımızda, gerçekten halkın büyük bir bölümünün savaşa karşı olduğunu, ancak bunun alanlara yansımadığını görüyoruz. Böyle bir gelenek de yok. Demokrasinin yaşanamadığı bir ortamda katılımlar sınırlı kalıyor maalesef. Buna rağmen insanların böyle soğuk bir havada gelip tepkilerini ortaya koymaları güzel bir şey. En azından bu ülkenin sahipsiz olmadığını gösteriyor.

Bu sorunları aşmak, emek ve demokrasi güçlerinin çalışmalarına, topluma etkilerine bağlı. Örneğin sendikaların demokrasiyi tabana yaymalarıyla, kararları halkın almasıyla, demokrasiyle aşılabileceğini düşünüyorum. Bu tip eylemlerin devam etmesi gerekiyor. Bunların yöneticileri uyaracak bir gücü var. Yöneticilerimizin “ülke sokakta mı yönetilir” anlayışı var, ama sokağın her zaman onlar üzerinde bir baskısı olmuştur. Topyekûn ülke genelinde, hatta genel grevlerle bu süreci örelim ki bir sarsıntı meydana gelsin. İş bırakmaların, genel grevlerin alan eylemleriyle beraber etkili olacağını düşünüyorum.

1. genç: Eylemleri yeterli görmüyoruz. Dünyada bütün halklar toplansa bu savaşı önleyebiliriz. Belki şu anda savaşı durduramadık, ama Amerika’nın bundan sonraki saldırılarını durdurabiliriz.

2. genç: Halkların emperyalizme karşı örgütlenmesi gerekiyor. Anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmeliyiz. Bütün halklar kardeş olduklarının farkına vardıklarında hiçbir güç karşı duramaz.

3. genç: Savaş dönemleri devrimci dönemlerdir. Bu dönemlerde insanların savaşa, dolayısıyla emperyalizme karşı tepkileri var. Bunların anti-emperyalist bir mücadeleye çekilmesi komünistlerin görevi. Ayrıca yapılan eylemler niteliksiz. Bana göre bu eylemde atılan sloganlar yeterli değil. Biz gençliğin bugün alanlara ayrı bir renk taşıdığına inanıyorum. Gençlik alanlarda kızıl bir renk taşıyor.