Yüksek ve sisli dağlar ardında buz tutmuş, kaderine terkedilmiş bir Kürt kentinden, buzlar kenti Ağrıdan sesleniyorum. Umutları çalınmış, sesine zincir vurulmuş bir halkın içinden gelen coşkun umutlar besledim. Savaşın sıcaklığında çevremizde anlatılan kimi zaman masalımsı hikayeler, özgür bir ülke istemi daha çocukluk dönemimde beni sarmıştı. İşkence, zulüm, sürgünler, köy yakmaları, asimilasyon ve gerilla... Bir destandı benim için anlatılanlar. Falanca karakolu basan, işkencecileri, köylüye zulüm eden ağayı vuran gerilla.
Ve sosyalizm... Hangi ırktan, ulustan, renkten, cinsten, mezhepten olursanız olun, eğer yüreğinizde sevgi ve paylaşım arzusu taşıyorsanız sosyalizm ile buluşmanız daha kolay oluyor. Şanlı direnişleriyle ve sosyalizme bakışlarıyla birçok Kürt gencini cezbeden hareketin fikirleriyle buluşmam çok geç olmadı. Ama özellikle yazın çalışmak için gittiğim Adana ve İzmir bölgesinde çalıştığım fabrikalardaki işçilik günlerim... Ve pratiğimi okuduğum kitaplardaki teoriyle birleştirince sosyalizme olan inancım her gün artıyordu.
Türkiye, Ortadoğu, belki de tüm dünyadaki en büyük silahlı direnişi sergileyen bir hareket, her ne kadar büyük başarılar sağlasa bile, eksik olan bir şey vardı. Herşeye rağmen metropollerdeki örgütlenme yeterli değildi ve lümpen bir kesim veya okumuş gençlik haricinde ciddi bir kazanım yoktu. Kürt halkının %80i (özellikle yaşlı kesimleri) dinci gericilikle buluşuyordu. Son seçimlerdeki AKP hezimeti bizlere önemli bir sonucu göstermiştir. %6.2yi küçümsemiyorum, ama %16da olsa sonuç değişecek mi?
Yunanistanda, Fransada, İngilterede, İsrailde sosyalist ya da işçi parti söylemiyle düzen partileri iktidara gelmedi mi? Ben ilk okumaya başladığımda sosyalist iktidarların(!) bulunduğu ülkelerde neden sosyalizmin yaşayamadığı konusunda hep kafa yormuşumdur. Gazetenizin özellikle orta sayfasında yayınlanan bölümleri büyük bir ilgiyle okuyor, sonuçlar çıkarıyor ve notlar alıyorum. Çünkü sosyalizme inanıyorum ve onun bir bilim ve yaşam tarzı olduğunu biliyorum.
Kızıl Bayrak bir ara Ağrıya geliyordu, şimdi gelmiyor. Ama temin ettikçe okumaya çalışıyorum. Gericileşen Kürt hareketiyle ilgili birçok şey yazıldı-çizildi. Bu harekete bir zamanlar sempati duyan biri olarak fazla bir şeyler yazmak istemiyorum. Fakat Devrimci Çizgi Savaşçıları taraftarı arkadaşlara söylemek istediğim bir şeyler var. Öcalanın 99dan sonraki durumuna çok mu şaşırdılar? 95-96 hatta 92-93teki durumu çok mu sosyalist, çok mu ilericiydi? Yüz yıldır bilinen ve sanki yeni keşfedilmiş burjuva demokrasisi veya yeni keşfettiği teorilerini tercüme ettiklerinde, neden bilimsel şüpheciliğe düşüp sorgulamadınız? Bu eserde sizin de payınız yok mu? Bakın ne diyor Kürt genci; başkan nerede biz oradayız! Bu ne demektir; yani başkan sağdaysa bizde oradayız, soldaysa, orta yoldaysa kısaca neredeyse oradayız. Bir hareketdevrimci olabilir, ama sosyalizmle buluşmadığı sürece işe yaramayacaktır.
Biliyorum belki ders veriyorum gibi gelebilir, ama benimkisi paylaşmak. Bu konuda hiç de aceleci değilim. Sosyalizm bilimini önemsemeye çalışıyorum. Ve bu istesem de istemesem de beni komünistlerin yanına çekiyor. Bizler çevremizdeki Kürt gençleriyle günlerce tartışıyor ve sonuçlar çıkartıyoruz. Kafalarında ilahlaştırdıkları birinin büyüsünden kurtulmak ilk etapta zor gözüküyor. Ama diğer yönden bu insanların ciddi şekilde okumadığını görüyorum. İşi Lenine, Staline laf atmaya kadar götüren bir kişiye (20 yıllık geçmişi olan biri) bu konuda ne okuğunu sordum. Ama baktım ki kulaktan duyma sözlerle atıp tutuyor. Lenine ve Staline ait olmayan cümleleri onlara aitmiş gibi anlatıyor ve bu kişiyi dinleyenler de ona körü körüne inanıyorlar.
Bir gün ülkemin üzerinde güneş doğacak ve bu güneş ışık tutacak tüm halklara. Ve halkların özgürlüğü ve kardeşliği ancak tüm dünyanın zincirlerinden kurtulmasıyla, sosyalizm ve komünizm ile olacak. Kürt halkı Türk halkıyla komünist mücadelede yerini almalıdır!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Bıji sosyalizm!
Bir tekstil işçisi olarak diğer işçi ve emekçilerin yaşadığı sorunları yaşıyorum. Kısa bir süredir büyük bir firmada çalışıyorum. Kapitalist sömürücüler her zaman olduğu gibi işçi ve emekçilerin emeğini sömürmeye devam ediyorlar. Bunlara dur demek eğer bizim elimizde ise, neden haykırmıyoruz, neden dur demiyoruz?
Evet dur demek elimizde. Eylemlerle, grevlerle mücadele ile bunlara dur demeliyiz. Hafta sonu demeden bizi gece yarılarına kadar çalıştırıp her istediği işi yaptıran, sonra da sudan bahanelerle işimize son veren bu sömürücülere dur diyebiliriz. Tatil hakkımızı gaspederek bir şeyler öğrenmemizi de engellemeye çalışıyorlar. Her zaman boyun eğmemizi, sömürü düzenini kabullenmemizi istiyorlar.
Ama başaramayacaklar. Bizi yıldıramayacaklar! Yüreğimizdeki yangın daha da alevleniyor. Biz işçi ve emekçileri yıldıracaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Güzel yarınlara olan umudumuzu kıramayacaklar. Onlar bir avuç asalak, biz ise milyonlarız. Üreten biziz, yiyen onlar. Madem biz üretiyoruz, biz yönetmeliyiz. Ürettiğimizi eşit bir şekilde paylaşmak ve sömürülmeden yaşamak istiyoruz. O halde sesimizi yükseltmenin zamanıdır.
Güneşe yazılan dizeler uzun
Bahara giden yollar engebeli
İnsanlığa sunulan yaşam kelepçeli
Yıldızlar gittikçe uzaklaşıyor yüreğimizden
Bir yerlerde kimsesiz çığlıklar
Kimsesiz yangınlar ve bedenler var
Uyanmak lazım gün doğarken
Kuşatmak lazım insanlığı köleleştiren zulmü
Ve direnmek lazım suskunluğa
Düşsüz ülkeler adına
Avrupada kimsesizliği yaşayan, çürüyen gençler adına
Fabrikalarda kendini, yaşamı, mücadeleyi unutan işçi adına
Bombaların tehdit ettiği çocuklar adına
Tüm dünyanın ezilen ulusları adına
Ve katmak lazım bu insanları mücadele saflarına
Güneşe yazılan dizelerde anlatmak için
Onların kurtuluşunu
Bahara giden yollardaki engebeleri, kaleleri
Omuz omuza yıkmak adına
Savaş kapıda, talan ömrümüzde
Kalk ayağa direncini güç eyle
Sevgiline kırmızı bir gül sun
Ömür bizden, can bizden, sevda bizden,
Gelecek bizden
Katıl kavgaya
Ve özgürlüğünü bir kez daha
Bir kez daha haykır
Tarihindeki hataları yinelemeden
Bir kez daha
Bir kez daha haykır
Eşit özgür bir dünyaya olan özlemini...