22 Mart '03
Sayı: 11 (101)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist işgal saldırısına karşı mazlum Irak halkıyla dayanışmaya!
  Direnişi örmek için harekete geçelim!
  Türkiye ABD emperyalizminin bedava askeri oldu
  Emperyalistler arası ilişkilerde ve emekçi kitle hareketinde yeni bir dönem
  Azor Zirvesinin gösterdikleri...
  Emperyalist savaş karşıtı eylem ve etkinlikler...
  Emperyalist savaş karşıtı eylem ve etkinlikler...
  Dünyada emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Dünyada emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Geçtiğimiz hafta dünyada emperyalist savaş karşıtı eylemler...
  Emperyalist savaşa karşı mücadeleyi ve bahar dönemini kazanmak için!..
  Kölelik yasası meclise takıldı...
  Emperyalist savaşa ve iş yasa tasarısına karşı birleşik mücadeleye!
  Gençlikten..
  Eylem ve etkinliklerden...
  İstanbul Eczacılar Odası üyesi ile savaş üzerine konuştuk...
  Filistin emperyalist savaşın hedefidir
  Dünya, Ortadoğu ve Türkiye
  Sanat ve sanatçı üzerine...
  Fabrika deneyimlerinden...
  Dünyada sınıftan haberler...
  Cejna Newroz piroz be!
  Doğru politikalarla anlamlı bir faaliyet
  Kim yahu bu "piyasalar?"...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Filistin emperyalist savaşın hedefidir

Azor Zirvesi çıkışında açıklama yapan haydutbaşı Bush, Irak sorunu çözüldükten sonra sıranın Filistin devletini kurmaya geleceğini söyledi. Oysa Filistin tarihini inceleyen her sağduyulu insanın rahatlıkla görebileceği gerçek şudur ki, 55 yıldır Filistin devletinin kurulması önündeki temel engel bizzat Amerikan emperyalizminin kendisidir.

Siyonist İsrail devleti hep ABD’nin koruma ve kollaması altında olmuştur. Tarihi Filistin halkına karşı giriştiği katliamlarla özdeşleşen İsrail’in kullandığı silahlar her zaman Amerikan emperyalizmi tarafından karşılanmış, bu ülke mali yönden sınırsız olarak desteklenmiştir. İsrail kural tanımaz küstah tutumlarını sürdürebilme cüretini de doğrudan ABD’ye borçludur. Beyrut kasabı Şaron yönetimi altında iki yıldan beri günübirlik olarak süren akıl almaz yıkım ve katliamlar da Bush yönetimi tarafından tam destek görmüş, Şaron gibi sicilli bir katil “barış adamı” ilan edilebilmiştir.

Filistin devletinin kurulacağını ilan eden Bush’un her yönüyle destek verdiği Şaron yönetiminin bir günlük icraatlarına şöyle bir baktığımızda ABD’nin ikiyüzlülüğü tüm çıplaklığıyla ortaya çıkar: “İsrail ordusu sabaha karşı (erkeklerin sabah namazı ve tarlaya gittiği saatlerde) helikopter destekli 30 tank ve buldozerle Gazze’de bulunan Nuseyrat mülteci kampına girdi. Filistinliler’in direnişiyle karşılanan bu saldırıda 3 yaşındaki bir bebek başından vurularak öldürüldü. İki Filistinli dinamitlenen evlerinin enkazı altında can verdi. 15 yaşındaki bir çocuğun da aralarında bulunduğu dört Filistinli daha öldürüldü. Yaralanan 17 kişiden üçünün başından vurulmasından ötürü durumu ağır. Yine Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahiya’da iki Filistinli genç &oum;ldürüldü. Kentteki erkeklerden 700’ü göz altına alındı.” Bir günlük icraatının basına yansıyan kısmı bu kadar kanlı olan siyonist devlet, ABD tarafından barış için harcadığı çabadan dolayı takdir görmektedir. Dünyayı kana bulayacak emperyalist savaşı demokrasi adına sorumluluk, Irak’ı işgal etmeyi Irak halkını diktatörlükten kurtarmak olduğunu iddia eden Bush ve savaş çetesinin, Şaron’un yönetminin Filistin halkına karşı giriştiği katliamları “barış adına harcanan çaba” olarak değerlendirmesi saşırtıcı değildir.

Amaç Arap halklarının aldatılmasıdır

Siyonist işgale, İsrail devletinin zorbalığına her zaman destek veren, Filistin halkının işgale karşı yükselttiği direnişi terör olarak değerlendiren ABD, ne oldu da Filistin devletinin kurulmasından sözetmeye başladı?

Bu ihtiyaç, bölge halklarını, işçi sınıfı ve emekçileri hedef alan emperyalist savaş planıyla doğrudan bağlantılıdır. Bush ve ekibi, barışçı bir çözüm bulunarak Filistin devletinin kurulacağına dair ikiyüzlü yalanlar ortaya atarak, başta Filistin halkı olmak üzere tüm Arap halklarında bir yanılsama ve beklenti yaratmak, emperyalist savaşa karşı biriken tepkileri yumuşatmak hesabındadır

Amerikan emperyalizminin akıl hocaları, Arap halklarının Filistin sorunu ile ilgili duyarlılığını ve anti-Amerikan, anti-emperyalist tepkinin yaygınlığını çok iyi bildikleri için, tam da Filistin sorunu üzerinden demagoji yapıyorlar. Arap halklarına şirin görünme çabası, emperyalist savaşa karşı yükselecek direnişi zayıflatmak içindir. Arap dünyasının bir yangın yerine dönmesi ABD yönetiminin kabusudur. Zira bu ateş hem onları hem de Ortadoğu’daki uşaklarını yakabilir.

Filistin devletinin kurulacağı üzerina yürütülen demagojinin bir diğer nedeni ise, savaşa destek vermeyen Arap rejimlerinin desteğini almak ya da hiç değilse “tarafsız” bir konumda tutabilmektir. ABD-İngiliz savaş ittifakına karşı aktif bir tutum geliştirmemelerine karşın, Irak saldırısına onay vermeyen birçok ülke var. Nitekim Arap Birliği sözcüsü Hisam Yusuf tarafından yapılan açıklama ile ABD’nin Irak’a verdiği ültimatom reddedildi. ABD’yi uluslararası meşruiyete aykırı davranmakla suçlayan Yusuf, “Güvenlik Konseyi’nin 1441 sayılı kararı zaman sınırlaması içermemektedir ve dünya Irak’ın bu karara uygun olarak silah denetçileriyle işbirliği yaptığına tanıktır” ifadeleriyle, Arap Birliği adına pasif de olsa savaşa karşı çıkıyor. Elbette bunun gerisinde Arap halklarının ABD emperyalizmine karşı duydu&urren;u nefretin büyük bir payı var.

Filistin yönetimi ABD baskısı altında

İki yılı aşkın bir süreden beri İsrail ordusu tarafından yürütülen işgal, yıkım ve katliamlar Filistin özerk yönetimini fiilen işlevsizleştirdi. Arafat’ın ekibi büyük oranda dağıtıldı. Tüm yaşananlara karşı siyonistler kendilerine doğrudan uşaklık yapacak bir yönetim kurmayı başaramadılar. Arafat yaşadığı tüm güç ve inisiyatif kaybına rağmen halen etkinliğini koruyor. Bu arada siyonist işgale karşı direniş de kuşatma ve tecrit cenderesine karşın devam ediyor. İsrail devletine destek verip Şaron’u “barış adamı” ilan eden Bush yönetimi, Arafat’a yüklenerek “reformlar” yapmasını dayatıyor. Filistin direnişini terörizm olarak niteleyen Bush, başbakan ataması için Arafat’a sürekli baskı yapıyor. ABD baskısı karşısında geri adım atan Arafat, kendisini “sembolik lider” konumuna itecek başbakan atama dayatmasına boyun eğdi. Arafatın başbakan adayı ‘Ebu Mazen’ olarak da bilinen FKÖ’nün iki numaralı ismi Mahmut Abbas oldu.

Başbakan atanması kararına tepki gösteren Hamas, kararın ABD ve siyonistlere ait olduğunu savundu. Hamas’ın siyasi lideri Abdülaziz El Rantsi, yaptığı açıklamada, “Hamas’ın tercihi direniştir ve direnmeye devam edecektir” ifadelerini kullandı. Bu durum, ABD-İsrail tarafından öteden beri kışkırtılan ve Filistin direnişini zayıflatmayı hedefleyen iç çatışma yaratma amaçlarına da uygun düşüyor.

Filistin sorununa el atmak emperyalist
savaş planının bir parçasıdır

Filistin direnişini ezebilmek için her yönteme başvuran emperyalist-siyonist ittifak, siyonist işgale karşı direnen her gücü terörist ilan ediyor. Bush ve Şaron’un “terörizmle savaş” yorumları da aynıdır; buna göre El Kaide ve Bin Ladin, FKÖ ve Arafat ile özdeştir. Bush da Şaron gibi, “Filistin terörünü durdurmak” ve “Filistin yönetimini yenilemek”ten bahsediyor. Ama aynı zamanda Filistin devletinin kurulmasından da sözediyor. Havuç-sopa politikası bir arada yürütülüyor. Her iki yöntemin amacı aynı; vaatle ya da imha ederek Filistin direnişini ezmek. Ortadoğu’nun bu en önemli direniş mevzisini ezmek, bunu başaramadıkları ölçüde pasifize etmek, savaş koşullarında özel bir önem taşıyor emperyalist haydutlar için. Yıkım ve katliamlara karşı süren bir Filistin direnişi, emperyalist savaşın yıkımı altında ezilmek istenen bölge halkları için hem yol gösterici olacak, hem de moral kaynağı. ABD’nin Ortadoğu’ya dönük yeniden paylaşım ve düzenleme planları uzun döneme yayılacağı için, halkların direnişi açısından en küçük bir kıvılcımın bile önemi var.

Amerikan emperyalizminin döktüğü kanda boğulabilmesi, bölgede direnişin yayılıp yaygınlaşmasına bağlıdır. Direnişi yaymak ve güçlendirmek ise, savaşa ve Filistin’deki siyonist işgale karşı her düzeyde enternasyonal dayanışmayı geliştirmekten geçiyor. Bu bilinç açıklığı ile hareket edilip buna uygun bir mücadele yükseltilemediğinde bölge halklarının ödeyeceği bedel çok ağır olacaktır.