ABD emperyalizmi bir kez daha mazlum Irak halkının başına bombalar yağdırmaya başladı. ABDnin bunun için uydurduğu bahanelerse en az asıl sebepleri kadar iğrençtir. Son derece iğreti olan bu bahanelere kimse inanmadığı halde, saldırı öncesi 48 saat süre tanıyan Bush, aynı gerekçeleri sıralamaktan geri durmadı. Oysa hedefin Saddam değil petrol, amacın Iraka özgürlük ve demokrasi değil tüm dünyaya köleliği dayatmak olduğu, Amerikan basınında bile defalarca gündeme getirilmiş bulunuyor. Bu, bu kadar açık olduğu içindir ki, emperyalist saldırganlık dünyanın dört bir yanında ve Amerikada halkların yoğun tepki ve öfkesiyle karşılanıyor.
Bushun son konuşmasıyla bir kez daha öne sürülen bu sahte gerekçelerin başında Irakı silahsızlandırmak bulunuyor. Bush, Saddamın kitle imha silahlarına sahip olduğunu, dolayısıyla tüm dünyayı tehdit ettiğini söylüyor. Oysa tüm dünya biliyor (ve tekelci medya bu savaş ortamında her gün reklamını yapıyor) ki, en fazla, en güçlü, en gelişmiş silahlara sahip olan ve bu gücünü tüm dünyayı tehdit için kullanan tek bir devlet vardır, o da ABD emperyalizminin kendisidir. Bu haydut elindeki bu kitle imha gücünü dünya halklarının üzerinde defalarca kullanmış, Hiroşimadan Vietnama, Somaliden Afganistana, masum halkları kitleler halinde imha etmekten hiç geri durmamıştır. Şimdi de Irak halkı aynı haydutun toplu imha saldırısının muhatabı durumundadır.
Bu böyle olduğu ve Irak halkı da bunu böyle gördüğü halde, haydut başı Bush, Irak halkına özgürlük aşağılık yalanını tekrarlayıp duruyor. Bu onun her katliam saldırısında tekrarlanan ikinci büyük yalanıdır. Emperyalizmin halklara vaadettiği özgürlük, teslim olmak ya da ölmek özgürlüğüdür. Nitekim, aynı konuşma içinde Bushun Irak ordusuna yönelik, ... ittifak güçlerinin barışçı girişine izin vererek ülkenizi korumak ve onurlu hareket etmek için çok geç değil. ... Savaş çıkarsa hayatınızı feda etmeye değmeyecek, ... çağrısı bile, vaadettiği özgürlüğün anlamını açıklamaya tek başına yetiyor.
Bu ifadelerde de görüldüğü gibi, emperyalizm halklara sadece savaş ve yıkım, kan ve ölüm dayatmıyor; özgürlük, eşitlik, kardeşlik, vatanseverlik, onur gibi insani değerleri, üzerinde kanlı postallarıyla tepinerek eskitmeye, anlamlarını tersyüz ederek, çarpıtarak yozlaştırmaya çalışıyor. İnsanlığı bu değerlerden yoksun bırakarak soysuzlaşmayı ve köleleşmeyi dayatıyor. Çünkü emperyalist haydutların ulaşmaya çalıştığı sınırsız egemenlik, ancak, halkların sınırsız köleliği üzerine inşaa edilebilir. Ve kapitalist-emperyalist soygun çarkı da köleleştirilen halkların azgın sömürüsüyle döndürülebilir.
Emperyalizmin ve soysuz uşaklarının tüm çabalarına rağmen, insanlık bu değerlerini sonuna kadar koruma kararlılığını, yeni bir emperyalist savaşın alevlendirildiği bugün çok daha ileriden sergilemektedir.
Sadece Irak halkının tehditlere verdiği yanıtta değil, ve sadece Filistin halkının direnişinde de değil, tüm dünyada işçi sınıfı ve emekçi kitleler ayağa kalkmış, bu değerleri bayrak edinmiş ve emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı tarihin en kapsamlı, en yaygın hareketine girişmiş durumdadır.
Emperyalistler her
bir ülkede sadece kendilerine göbekten bağlı kapitalist sınıf
kadar müttefik ve yönetim kadrosuna kendi elleriyle yerleştirmiş
bulundukları uşak takımı kadar soysuz bulabiliyorlar. Türkiyenin
durumu ne yazık ki bunun en çarpıcı örneği haline gelmiştir. İktidardaki
sermaye sınıfı, Irakın yıkımı üzerinden yaptığı kanlı para
hesaplarıyla; hükümetteki işbirlikçi parti emperyalist haydutla
yürüttüğü kan pazarlığı ve sergiledikleri soysuzluklarla; ordu,
Irak halkı kadar Türkiye halklarının da yıkımını koşullayan bu
savaş macerasında Amerikan maşalığını gönüllü üslenerek, ülke
tarihinde kanlı ve kirli bir sayfa açmayı başarmış bulunuyor.
Amerikan emperyalizminin tarihi müttefiki ve sömürgecilik tarihinin
kitabını yazmış İngilterede bile parlamento savaş kararını
fireli alabilmişken, hükümette bakan düzeyinde istifalar dahi
gündeme gelmişken, Türk devleti katında emperyalizmin kanlı macerasına
yardım ve yataklıkta tam bir birlik ve beraberlik
sağlanmış durumda. Dün ikinci tezkereyi küçük bir farkla da olsa
geri çeviren aynı meclis, bugün nerdeyse yıldırım hızıyla onayladı.
Onayladıkları, o çok önemsedikleri müslüman kardeşlerinin
toplu kıyım hükmüydü aslında.
Amerikan emperyalizminin Türkiyeye yönelik köleleştirme, yozlaştırma, düşkünleştirme operasyonunun 50 yılı aşan tarihine rağmen ulaştığı başarı bundan ibarettir işte. Onursuz, vatansız, soysuz ve hain bir yöneticiler takımı yaratabilmiştir bunu. Gene de emperyalizmin bu başarısını küçümsememek gerekiyor. Çünkü bugün, bu uşakları sayesinde koca bir ülkeyi kanlı bir maceranın piyonu haline getirmeyi başarmak üzere. Kararlar verildiğine, hazırlıklar tamamlandığına göre, yeterli bir direniş ortaya konulamadığı taktirde başarmaması için bir neden de kalmayacaktır.
Ama rüzgar bizden yanadır. Avantajlarımız; dünya çapında yayılan ve yükselen emperyalizm ve savaş karşıtı mücadele, çatırdayan emperyalist blok-tecrit olmuş Amerikan haydutluğu, ve hepsinden önemlisi emperyalizmin sınırsız haksızlık/hukuksuzluğu karşısındaki sınırsız haklılık ve meşruluğumuzdur.
Emperyalist medya tekelleri, Amerikan silahlarının ve ordularının gücü üzerine ne kadar reklam yayınlarsa yayınlasın, halkların haklı ve meşru mücadelesini, özgürlük direnişini kırmaya hiçbir silahın muktedir olamayacağını, bizzat ABDnin giriştiği onlarca macera kanıtlamış durumdadır. ABD, Vietnama da dünyanın en güçlü ordusuyla, en modern silahlarıyla saldırmıştı. Tattığı yenilgi en az ordusu ve silahları kadar güçlü oldu. Dün halkın haklı direnişi, Vietnamı ABD emperyalizmi için bir bataklık haline çevirmişti. Bugün sıra Ortadoğuyu ABD emperyalizmine mezar etmeye gelmiştir. Tüm dünyayı bir halklar hapishanesine çevirmeye kalkan bu zalim, böyle bir sonu çoktan haketmiş bulunuyor.
Ona hakettiği yanıtı vermek için işçi sınıfının birliğini, halkların kardeşliğini inşa edelim.
Emperyalist savaşa karşı savaşalım, kazanalım!..