Haydutlar arası kirli pazarlık ilk sonucunu verdi...
BM Güvenlik Konseyi ABD tasarısını
oy birliğiyle kabul etti...
Yıkım ve vahşete onay verildi!
Irak halkının emperyalist işgal karşıtı direnişi giderek örgütlü ve yaygın bir nitelik kazanırken, işgalciler de BM aracılığıyla başka devletleri Irak bataklığına çekme çabalarını yoğunlaştırdılar. Bushun 1 Mayısta zafer ilan etmesinden sonra üçüncü kez BM Güvenlik Konseyine sunulan Irakla ilgili karar tasarı sonunda oy birliği ile kabul edildi.
BM vahşetin suç ortağı
Bu kararla BM, Beyaz Saraydaki savaş çetesinin Irak işgalini onaylamış oldu. Dünyanın en saygın örgütü olduğu iddia edilen BMyi çöpe atmaktan bahsederek bu kurumu aşağılayan haydutbaşı Bushun istediği yönde alınan karar, BMnin emperyalist barbarlığın noteri gibi çalıştığını bir kez daha tescil etti.
Kimi insani faaliyetlerin BM tarafından yürütülmesi kurumun bu niteliğini değiştirmiyor. Zira bu faaliyetler emperyalist vahşetin yarattığı yıkımlara makyaj malzemesi olmanın ötesinde bir işlev taşımıyor. Açlık, savaş, hastalık vb. nedenlerle her yıl ölen milyonlarca insanın çetelesini tutan BM, kapitalizmin ürettiği bu muazzam felaketlere karşı kılını kıpırdatmıyor. Ama aynı BM, emperyalist cellatların isteği ile Güvenlik Konseyi kararı alarak, 12 yıl boyunca Iraka ambargo uygulanmasına bekçilik edebiliyor. Sonuç bir milyonu aşkın Iraklı çocuğun gıda ve ilaçtan mahrum bırakılarak katledilmesidir. Bu saygın kurumun asıl işlevini anlamak için tek başına bu örnek bile yeterlidir.
Pazarlık sadece Irakın değil,
tüm bölge halklarının geleceği üzerinedir
Güvenlik Konseyindeki oylama aylardır devam eden emperyalistler arası kirli pazarlıklarda varılan mutabakatın karar altına alınmasından ibarettir. Irakın yağmalanmasından alınacak pay ile bölgede söz sahibi olmak üzerinden devam eden iğrenç pazarlıklar alenen yürütüldüğü halde, sermaye medyası Fransa, Almanya, Rusya gibi gerici güç odaklarını barış kampı diye yutturmaya çalışıyor. Bu yanılsama ile emperyalist savaşın gerici güç odakları arasındaki pazarlıklarla çözüleceği izlenimi yaratılmak isteniyor. Oysa Irak halklarının maruz kaldığı akıl almaz yıkım ve zulmü göstermelik de olsa kınayan bir emperyalist ülke bulunmuyor. Bu da doğal, çünkü ABDnin yanı sıra diğer emperyalistlerin de söz sahibi olduğu eski Yugoslavyada insanı kırımı yıllarca devam etmişti. Aynı şekilde, Ruanda, &Ccedi;eçenistan, Cezayir vb. ülkelerde yaşanan toplu katliamlar da aynı güçlerin suç hanesinde yer almaktadır.
ABD, İngiltere, İspanya, Kamerun tarafından sunulan tasarının kabul edilmesini Britanyanın Irak özel temsilcisi Jermy Greenstock, diplomatik ateşkesin sağlanması olarak niteliyor. Bilindiği gibi her ateşkes savaşın bittiği anlamına gelmez. Yani emperyalist haydutlar arası dalaş tüm hızıyla devam ediyor. Irakla ilgili karar ancak bu ülke özelinde sınırlı bir anlaşmayı ifade edebilir. Zira Amerikan emperyalizmi BMye inisiyatif tanımıyor.
Nitekim tasarıya destek veren Fransa, Almanya ve Rusya, ne oluşturulması planlanan ABD şemsiyesindeki çok uluslu güçe asker veriyor ne de mali destekte bulunuyorlar. Üçlü adına konuşan Almanya Başbakanı Gerhard Schröder şu açıklamayı yaptı: Karar tasarısının, doğru yönde atılmış bir adım olduğu konusunda anlaştık. Önerilerimizden çoğu tasarıya eklenmiş. Böyle zor bir uluslararası durumda, BMnin mümkün olduğunca birarada olması çıkarımızadır... Yine de bu ilerleme, Iraktaki var olan duruma cevap oluşturmuyor. O yüzden tasarıya destek dışında taahhüt verebilecek durumda değiliz.
Bu haliyle bile Washingtonda bayram havası yaratan BM tasarısının, faşizmi tüm yerküreye yaymaya çalışan Bush ile savaş çetesini geçici de olsa rahatlattığı bir gerçek. Zira artık bu karara dayanarak orduları kalabalık ülkelerden asker isteyebilecekler. Iraklıların Türk askerini istememesi sonucu Pakistana yönelen savaş kundakçıları, bu yöndeki ilk adımı attılar bile. Buna karşın Iraktaki işgal karşıtı direnişin Washingtondaki bayramı kısa sürede kabusa çevireceğinden kuşku duyulmamalıdır.
Karar için Güvenlik Konseyine teşekkür eden haydutbaşı Bush, kararın Irakın barışçı ve özgür olmasına yardım edeceğini ve demokratik Irakın tüm Ortadoğuya örnek olacağını söyledi. Amerikan emperyalizmi, Tomahawk füzeleri, salkım bombaları, inceltilmiş uranyum kaplı roketlerle Irakı yakıp yıkarak, Irak halklarını aşağılayıp katlederek bu ülkeye demokrasi ve özgürlük ihraç ediyor. ABD bu modeli tüm Ortadoğu ülkelerinde uygulama şansı bulabilseydi eğer, kuşkusuz ki bu tüm bölge halklarının felaketi olurdu. Ancak Irakta kararlılıkla devam eden direniş, en azından şimdilik bu modelin başka halkların başına musallat edilmesini engelliyor.
Emperyalistler arası rekabet keskinleşiyor
Irak şahsında devam eden kirli pazarlıklarda kısmi bir anlaşmanın sağlanması, emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin hafiflemesi anlamına gelmiyor. Tersine, ABD-AB rekabeti yeni boyutlar kazanıyor. Bunun gündemdeki en önemli göstergesi, askeri alanda ABDye bağımlılığa son vermek için AB ülkelerinin NATOdan bağımsız bir askeri kurumlaşmaya gitme yönündeki kararlı çabalarıdır.
Bu çabaları NATOnun geleceğine yönelik tarihin en büyük tehdidi şeklinde değerlendiren ve bundan ciddi rahatsızlık duyan ABD, bu girişimi engellemeye çalışıyor. Nitekim girişime müdahale edebilmek için acilen bir NATO toplantısı organize etti. Ancak ABDnin söz konusu toplantıdan sonuç alması beklenmiyor. Fransanın NATO büyükelçisi Benoit DAboville, NATO, ABnin iç meselelerini bilmek durumunda değildir derken, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ise Tartışmalarımız sürüyor, ama biz bu yolda ilerlemeye kararlıyız. Kendi savunma sistemine sahip olmayan bir Avrupa düşünülemez diyor. Görülüyor ki, Avrupa ordusunu oluşturma girişimi pratik bir sürece girdiği zaman ABD-AB çekişmesinin keskinleşmesi kaçınılmaz.
Emperyalist güçlerin kendi aralarında rekabet ve çatışmalara girmeleri kapitalizmin temel yasalarından biridir. Bu çatışmaların faturasını ödemeye mahkum edilen emekçi halklar için sonuç her zaman felaket olmuştur. Emperyalist-kapitalist barbarlık yıkılana kadar bu felaketleri yeniden yeniden üretmeye devam edecektir. Ancak tarihsel deneyimlerin gösterdiği gibi, bu felaketleri tersine çevirip emekçilerin zaferiyle taçlandırmak da mümkündür. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi bunun en parlak örneğidir.
Şu anda Ortadoğunun gerçekliği işgal, yıkım ve katliamdır. Bölge halkları bu vahşete her gün tanık oluyorlar. Bu aşamada ağır bedelleri Irak ve Filistin halkları ödüyorlar, ama tüm bölge halkları da aynı tehlike altında yaşıyorlar.
Öte yandan, emperyalist saldırganlık anti-emperyalist direnişi her geçen gün güçlendiriyor. Bu, felaketi tersine çevirecek dinamiklerin ortaya çıkması sürecidir aynı zamanda. Emperyalist vahşete boyun eğmeyen, teslim olmayı redden Irak halkının direnişi ile Filistin direnişi bölgede bu dinamiklerin açığa çıkmasını kolaylaştıracak, Ortadoğu üzerine hesap yapan tüm emperyalistler er geç bu topraklardan defolup gitmek zorunda kalacaklardır.
|