25 Ekim'03
Sayı: 2003 (05)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye devletinin ipleri tümüyle emperyalistlerin elindedir!
  80. yılında burjuva cumhuriyetinin kararan portresi
  Biz sömürüldükçe semiriyor, öldükçe sevinç çığlıkları atıyorlar...
  KADEK'in tasfiyesi ve Irak'ta istenmeyen gelişmelerin engellenmesi
  İşbirlikçi uşak takımının acizliği
  CHP'nin sahte savaş karşıtlığı...
  Irak halkının emperyalist işgale karşı haklı direnişi büyüyor
  Savaş karşıtı eylemlerden...
  Onursuz uşak takımının maskesi düştü
  İşçi hareketliliğinin sorunları ve sınıf devrimcilerinin sorumlulukları
  Bıçak kemiğe dayandı..
  Sınıf hareketinden...
  Ekim Gençliği'nden...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/2
  Gençlik taze bir solukla yüklenecek, oyunları bozacak!
  Gençlik eylem ve etkinliklerinden...
  Yıkım ve vahşete onay verildi!
  Dizginlerinden boşanan siyanist vahşet Filistin direnişini ezemeyecek!
  Azerbaycan: Kapitalist restorasyonun vardığı nokta...
  Bolivya'da emekçi direnişinin gücü...
  Dünyada sınıf hareketi...
  Tekstil işçisi olmak!
  Büyük ünlü uyumu!
  Hızlanarak sürüklenirken
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
İşçi hareketliliğinin sorunları ve
sınıf devrimcilerinin sorumlulukları

Sınıf hareketinin değişik kesimleri çeşitli taleplerle eylemli bir süreç içerisindeler.

Eskişehir Şişecam’da 300 işçinin atılması üzerine işçiler eyleme geçtiler. Fabrika önünde bekleyen işçiler çeşitli eylem biçimleriyle de işten atılanların geri alınması ve taşeronlaştırma uygulamalarının durdurulmasını talep ediyorlar. Bu direniş Şişecam’ın diğer fabrikalarından işçilerin katıldığı bir eylemle sahiplenildi. Yüzlerce işçi İşbank’ın merkezine yürüyerek saldırılara karşı birlikte direnecekleri mesajını verdiler.

24 Ekim’de ihaleye çıkacak olan TÜPRAŞ ve TEKEL işçileri çeşitli eylem biçimleriyle özelleştirmeye karşı mücadeleyi yükseltiyorlar. İşçiler hafta başında iş yavaşlatma biçiminde başladıkları eylemi işi durdurarak sürdürüyorlar. TEKEL işçileri uzun süredir devam eden eylemliliklerini bu hafta içerisinde, yine özelleştirme kapsamında olan Sümerbank ve Beykoz Deri Kundura işçileriyle birleştirdiler.

Ayrıca örgütlenmeye dönük saldırılara ve işten atmalara karşı bir dizi mevzi direniş sürüyor. Bir dizi işkolunda da işçiler çeşitli taleplerle eylem alanlarına çıktılar.

Bu eylemlilik tablosu sınıf hareketi cephesinden yeni bir durum değil. Hareketin durağan olarak nitelenen son 6-7 yıllık sürecinde böylesi hareketlenmeler hep yaşanageldi. Ancak her defasında sınıf hareketinin iç zayıflıklarını ve sınırlılıklarını aşamaması nedeniyle kısa sürede sönümlendi. Mevcut hareketlilik de esası itibarıyla farklı değil. Parçalı, merkezi bir örgütlülükten yoksun ve iç örgütlülüğü nispeten zayıf. Yine geçmişte olduğu gibi, güçlü bir mücadele isteğini birleşik mücadele ve örgütlenme arayışı tamamlıyor.

Bununla birlikte, geçmişte olduğu gibi bu dönem hareketliliği de, birleşik bir sınıf hareketini geliştirmek için önemli imkan ve dinamikler barındırıyor. Dolayısıyla, sınıf çalışmasını sınıf hareketindeki dalgalanmalardan bağımsız olarak süreklileştirme perspektifiyle hareket eden sınıf devrimcileri için bu dönemi değerlendirmek büyük önem taşıyor.

Eğer mevcut hareketlilik hakkıyla karşılanabilirse, sınıf hareketinde ciddi bağlar ve mevziler, yanı sıra sınıf çalışmasında yetkinleşme ve güçlenme imkanı elde edebilir, önemli ilk birikimler yaratabiliriz.

Hareketliliğin imkan ve dinamikleri

Mevcut hareketliliğin en belirgin yanı, özelleştirmenin hedefinde bulunan stratejik nitelikteki işyerlerinde paralel eylem süreçlerinin yaşanıyor olmasıdır. TEKEL, TÜPRAŞ, PETKİM, Sümerbank gibi işyerlerinde devam eden eylemler eş zamanlı olarak gelişmekte ve yer yer ortaklaştırılmaktadır. Eylemler esas olarak bu işyerlerinin özelleştirme takvimine bağlanmış olsa da, bir dönemdir çeşitli biçimlerde süregelen bir mücadelenin üzerinde yükselmektedir. Özelleştirmede sona doğru yaklaşılmasıyla, bu ön süreç üzerinden mücadelenin kapsamı ve şiddeti de artmaktadır.

Elbette bu, söz konusu sınıf bölüklerinin özelleştirmeyi durduracak bir hazırlığa sahip oldukları anlamına gelmiyor. Bugüne kadar yaşanan süreç daha çok sendika bürokrasisinin kontrolü altında gelişti. TEKEL’de işçiler saldırı karşında suskun kalan bürokratlara karşı yer yer tepkilerini gösterseler de, genel tablo budur. Ancak özelleştirmeye karşı mücadelenin erken bir zamanda işçilerin gündemine girmiş olması önemli bir olanaktır. Bugün yaşanan hareketliliğin gerisinde de böyle bir ön süreç bulunmaktadır.

Yakın geçmişte özelleştirme konusu edilen işyerlerinde de (SEKA ve enerji gibi) militan biçimlere ulaşan eylemler gerçekleşmişti. Bu eylemler işyeri bazında belli geçici başarılar kazandılarsa da, sonrasında iç zayıflıkları, somutta da sendika bürokrasinin ilk raund kazanıldıktan sonra süreci eylemsizliğe mahkum ederek işçileri mücadeleden soğutmaları nedeniyle yenilgiye uğradılar. Böylece ikinci saldırı hamlesine karşı hazırlıksız yakalanan işçiler, sonuçta boyun eğmek zorunda kaldılar.

TEKEL, TÜPRAŞ ve PETKİM de pekala yeni SEKA’lar haline gelebilir. Mevcut eylemlilik süreci ve işçilerin gözlemlenen bilinç ve kararlılık düzeyleri, bu imkanların varlığını gösteriyor. Nitekim kısa dönem içerisinde ciddi bir mücadele deneyimi de biriktirmiş bulunuyorlar. Bununla birlikte bu eylem süreçlerinin gelişim seyrinde, bir kez daha hareketin sendikal planda yaşadığı zayıflıklar belirleyici olacak. Eğer sendikal bürokrasi engeli aşılabilir ve iç örgütlülük planındaki zayıflıklar giderilebilirlerse, bu işyerlerindeki eylemlilikler sınıf hareketine taze bir soluk kazandırabilecek bir enerji ortaya çıkarabilir.

Burdan bakıldığında ve bu ölçekteki geçmiş mevzi direnişlerle karşılaştırıldığında, yol açıcılık ve etki açısından anlamlı bir olanağın varlığı görülmektedir. Çünkü tek tek işyerlerinin stratejik konumu bir yana, herbiri stratejik öneme sahip bir dizi işletmedir söz konusu olan. Dolayısıyla özelleştirmeye karşı gelişecek eylemlilik süreci, bu işyerlerindeki örgütlülük ve mücadelenin geliştirilmesi sorunu yanında direnişin ortaklaştırılması sorununu da gündeme getirecektir.

Sendikaların bürokratlar tarafından düşürüldüğü felç hali olmasaydı, doğaldır ki gelişecek eylemliliklerin sendikal düzlemde genişleme ve sınıfın diğer bölüklerine yayılması kanalları kendiliğinden açılmış olacaktı. Ancak sendika bürokratları bu alanda sınıf kitlelerinden kendilerine yönelik oluşturulan basınç karşısında katı bir tepkisizlik içerisindedirler. Açık biçimde beslendikleri düzenin ve bağlı oldukları iktidarın davranış biçimlerine uymaktadırlar. Bu, örgütlü işçi kitlelerinin de farkında olduğu bir gerçekliktir. Ne var ki çoğu durumda bu açık bilinç bir olanak olarak kullanılamamakta, bürokratik ihanet engelini aşacak bir güç ve inisiyatifle tamamlanamadığı için, sonuçta çaresizlik ve karamsarlığın nedeni haline gelmektedir.

Bugün eylemlilik süreci içerisinde bulunan işçi bölüklerinin yaşadığı en önemli sorun da budur. Yine de, sendikal bürokrasiyi yer yer karşısına alacak biçimde eylemlerini ısrarla sürdüren işçiler, sendika yönetimleri üzerindeki basıncı giderek arttırmaktadır. TEKEL örneğinde olduğu gibi, işçilerin hedefinde sadece Türk-İş konfedarasyonu değil, alt kademe sendika bürokrasisi de bulunmaktadır. Bu durum, kazanmanın yolunun birleşik mücadelede olduğuna ilişkin belli bir bilinç açıklığına sahip olan işçi bölüklerinin, çaresizliğe kapılmak yerine, ısrarla eylemlerini sürdürerek ciddi düzeyde bir kararlılığa ve mücadele isteğine sahip olduklarını göstermektedir.

Devrimci öncü sorumluluk

Özelleştirmenin hedefinde bulunan ve eş zamanlı olarak saldırıyla yüzyüze gelerek eylemsel bir süreci yaşayan işçi bölüklerinin bugünden eylemlerini ortaklaştırma eğilimi içerisinde bulunmaları, bunu zorlamaları ve ilk ciddi örneklerini veriyor olmaları da, mücadelenin bundan sonraki seyri bakımından ayrıca önemlidir. Eğer bu işyerlerindeki ileri-öncü niteliklere sahip işçiler iç örgütlülüklerini pekiştirir, birimlere doğru derinleştirir ve paralel olarak benzer taleplerle eylemde olan diğer işyerleriyle birleşme yönünde bir bilinçle hareket edebilirlerse, SEKA’yı aşmanın yolunu da açabilirler.

Sınıf hareketinde yaşanan bu hareketlilik tablosu, sınıf devrimcileri cephesinden sınıf çalışmasına yeni bir güç ve enerjiyle yüklenme gereğini göstermektedir. Çalışmamızın belli bir süreklilik taşıdığı alanlarda eylemli mücadele içerisindeki sınıf bölükleriyle dayanışmayı örgütlemek, mevcut hareketliliğe devrimci bir müdahalenin her türlü imkan, araç, yol ve yöntemini araştırmak ve güçlü bir pratik-politik yüklenmeye konu etmek zorundayız.

Sınıf hareketi ve somutta hareket halindeki sınıf bölükleri içerisindeki mevcut güç ve imkanlarımız ne olursa olsun, sınıfın devrimci temsilcisi olmanın bilinciyle hareket edebilmeli, sorumluluklarımızı da buradan kavramalıyız.