25 Ekim'03
Sayı: 2003 (05)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye devletinin ipleri tümüyle emperyalistlerin elindedir!
  80. yılında burjuva cumhuriyetinin kararan portresi
  Biz sömürüldükçe semiriyor, öldükçe sevinç çığlıkları atıyorlar...
  KADEK'in tasfiyesi ve Irak'ta istenmeyen gelişmelerin engellenmesi
  İşbirlikçi uşak takımının acizliği
  CHP'nin sahte savaş karşıtlığı...
  Irak halkının emperyalist işgale karşı haklı direnişi büyüyor
  Savaş karşıtı eylemlerden...
  Onursuz uşak takımının maskesi düştü
  İşçi hareketliliğinin sorunları ve sınıf devrimcilerinin sorumlulukları
  Bıçak kemiğe dayandı..
  Sınıf hareketinden...
  Ekim Gençliği'nden...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/2
  Gençlik taze bir solukla yüklenecek, oyunları bozacak!
  Gençlik eylem ve etkinliklerinden...
  Yıkım ve vahşete onay verildi!
  Dizginlerinden boşanan siyanist vahşet Filistin direnişini ezemeyecek!
  Azerbaycan: Kapitalist restorasyonun vardığı nokta...
  Bolivya'da emekçi direnişinin gücü...
  Dünyada sınıf hareketi...
  Tekstil işçisi olmak!
  Büyük ünlü uyumu!
  Hızlanarak sürüklenirken
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Bıçak kemiğe dayandı...

İnisiyatifi sendikacılara bırakmayalım,
bağımsız işçi komitelerinde örgütlenelim!

Hayatın her alanında saldırılarla karşı karşıyayız. Dizginsiz sömürü, baskı ve şiddetin artarak devam etmesi yaşam koşullarımızı iyice katlanılmaz hale getirdi. Çalışma koşullarımız giderek kötüleşmektedir. Son aylarda çalışma koşullarına karşı farklı farklı sektörlerden işçilerin tepkilerine tanık oluyoruz. Daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için işçilerin arayışı, örgütlenme isteği olarak ortaya çıkıyor. İnsani koşullarda çalışmak ve insanca yaşamak için örgütlenmemiz gerektiğinin farkına varıyoruz artık. Evet, artık bıçak kemiğe dayandı. Kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı. Aldığımız sefalet ücretleriyle çektiğimiz açlık, yoksulluk ve sefillik içinde bir yaşamdır yalnızca.

Patronların saldırılarına karşı tepkilerin yoğunlaştığı fabrikalarda da hareketlilik sendikalaşma üzerinden ortaya çıkıyor. Biz işçilerin hak alma örgütleri olan sendikalar, bugün en sıradan bir hak alma eylemimizi örgütlemekten bile yoksunken, sendikacıların bütün ihaneti ve işbirliği gün gibi ortadayken, işçiler sendikalarda örgütlenme isteği içerisindeler. Çünkü herşeye rağmen sendikalar işçilerin patronlara ve onların dinmek bitmeyen saldırılarına karşı örgütlenme araçlarıdır. Ancak bu araç bizzat patronlar ve onların işbirlikçileri olan sendikacılar tarafından biz işçilere karşı çevrilmiş bir silah olarak kullanılmaktadır.

İşte asıl sorun da burada ortaya çıkmaktadır. Sınıf hareketinin önünde gerici bir barikat olarak dikilen, sendikaların tepesine çöreklenen ağalar varolduğu sürece şu anki sendikal yapılar işçilerin arayışlarına ve ihtiyaçlarına yanıt veremezler. İhanet batağındaki sendika bürokrasisi sermayenin sınıf içindeki en temel dayanağı olmuştur. Patronların saldırılarını göğüslemekten, dişe diş bir mücadeleyle bedel ödemekten uzak olan anlayışların elinden inisiyatif alınmadıkça, sendikalar işlevlerini yerine getiremezler. O halde bu kokmuş cesedi ortadan kaldırmak, ihanet barikatlarını parçalamak zorundayız. Bu da ancak mücadele içerisinde mümkün olabilir.

Sendikal örgütlenme mücadelemiz aynı zamanda sendikaları gerçek birer mücadele aracı yapma hedefinde olmalıdır. Herşeyden önce sendikacıların elinden inisiyatifi almalıyız. Başarıya ulaşmak ve örgütlülüğümüzü güvence altına almak için kaderimizi sendikacıların eline bırakmayalım. Her sendikal örgütlenme mücadelesi kendi içerisinde belli zorluklar ve engellemeler yaşar. Patronlar, çalışma koşullarının kötülüğüne karşı verilen sendikal örgütlenme mücadelesini yenilgiye uğratmak için her yolu deniyor. Jandarmasıyla işçileri baskı ve gözaltı tehdidi altında tutarken, satın aldığı kimi işçileri sınıfın birliğini bozmaya, direnişi kırmaya yönelik olarak kullanıyor. Diğer taraftan işçilerin öz örgütleri olan sendikaları bürokratlar aracılığıyla yine işçilere karşıkullanıyor. Direnişler içerisinde her zaman için uğursuz rol üstlenen sendika bürokratları patronlar için her zaman temel dayanak olmuştur. Direnişler sendika ağalarının sayısız ihaneti ve satış örnekleriyle doludur. Örgütlenme sürecinin daha en başlarında sendika bürokratları patronlarla masa başlarında uzlaşma yanlısıdırlar. Direnişleri kafalarında bitiren, işçilerin direnme gücünü, moralini kıran, bekleyişler ve uutsuzluklar içinde direnişin satışa, ihanete ve tükenişe sürüklenmesinde sendika bürokratları uğursuz bir rol oynamaktadır. O halde direnişin başarısının ya da başarısızlığının ardında örgütlülüğün işçiler tarafından güvence altına alınması vardır.

Kendi içinde sendikalı olma isteği sorunu çözmemekte, sendikalaşmayı başarıya ulaştıramamaktadır. Asıl sorun ve asıl mücadele bundan sonra başlamaktadır. Örgütlülüğün devamı ve güvence altına alınmasıdır bundan sonraki görev. Örgütlülüğün güvence altına alınması için kendi komitelerimizi kendimiz kuralım. Sendikacıların denetiminden ve inisiyatifinden uzak, kendi gücümüze ve tabandan birliğimize dayanan bağımsız komitelerde örgütlenmek, bugün için en temel ihtiyacımızdır. Bağımsız sınıf tavrını koymadan, tüm işçi kardeşlerimizle birlikte tabandan en geniş birlikteliği sağlayan örgütlenmeler yaratmadan gerçek bir kazanım sağlayamayız.

Bağımsız işçi komitelerinde, sınıf tutumumuzu alarak örgütlenelim!

Kendi fabrikamızın işçileri ile sınırlı kalmayarak çevremizdeki fabrika işçileriyle ortak hareket edelim!