Irak halkının emperyalist işgale karşı
haklı direnişi büyüyor
Irak halkı oldukça zor koşullar altında yaşamını sürdürmeye çabalıyor. İşgal güçlerinin varlığı ve baskıları bir yana, elektrik ve su gibi en temel günlük ihtiyaçları karşılamanın bile sorun olduğu Irakta durum gün geçtikçe daha vahim bir hal alıyor. Emperyalist saldırının başladığı 20 Marttan bu yana Irakta savaşta yaşamlarını kaybedenlerin sayısı 7 bini aştı. Yaralıların ve sakat kalanların sayısı ise onbinleri buluyor.
Direniş işgalcileri bunaltıyor
Iraklılar, emperyalist işgalin ilk gününden itibaren işgal ordularını ABDli haydutların sandığı gibi çiçek ve alkışlarla değil kurşunlarla, bombalarla, taş ve sopalarla karşıladılar. İşgale karşı yükselen direniş hareketi, her geçen gün güçleniyor. Hemen her gün gerçekleştirilen gerilla eylemleri sonucu en az bir, bazen bir kaç ABDli askerin ölüm haberi geliyor. Daha çok Bağdatı çevreleyen bölgelerde yoğunlaşan saldırılar giderek daha profesyonel gerçekleştiriliyor. Sınırlı sayıda insandan oluşan ufak direniş grupları birleşerek daha güçlü örgütler halini alıyorlar. Düzenlenen kimi eylemlere ilişkin hazırlanan video kasetleri bu birleşmeleri onaylıyor. Basına ulaştırılan ve işgal kuvvetlerine yönelik tehditler içeren bu mesajlar, genellikle direniş grupları arasında gerçekleşen bazı birleşmelere vurgu yapara sonlanıyor.
Bushun zafer ilan ettiği 1 Mayıs tarihinden itibaren öldürülen ABDli asker sayısı ABDli kaynaklar tarafından 101 olarak bildiriliyor. Ancak gerçek rakamın çok daha fazla olduğu herkes tarafından biliniyor. Dahası özellikle son bir ayda işgal kuvvetlerine düzenlenen saldırılarda bir yoğunlaşma görülüyor.
Eylül ayı içerisinde gerçekleşen BM binasına yönelik saldırı, 11 Ekimde bombalanan CİA karargahı, son olarak Türkiye Konsolosluğuna yapılan intihar eylemi, söz konusu yoğunlaşmanın göstergeleri. Bu saldırılar sadece bir yoğunlaşmayı değil fakat aynı zamanda direnişin gücünü ve politik reflekslerini, yönelimlerini göstermeleri bakımından da önemli. BM binasına yönelik saldırı Iraka işgalin BM onayı ve şemsiyesi ile meşrulaşacağını, böylelikle direnişin zayıflayacağını söyleyenlere güçlü bir yanıt olmuştur.
CİA karargahına yapılan saldırı ise, hem ABDyi en hassas noktasından vurmuş olmak, hem de yine ABDye yönelik güçlü bir meydan okuma olması açısından büyük bir anlam taşımaktadır. Son olarak Türkiye Konsolosluğuna gerçekleştirilen intihar eylemi, Iraka işgalci bir güç olarak gelmeyi planlayan Türk sermaye iktidarına, şimdiye kadar yapılan sözlü uyarıları dikkate almasını sağlayacak etkili bir uyarı olmuştur.
Direniş hainleri ve işbirlikçileri de hedef alıyor!
Direniş yalnızca işgal güçlerini değil, aynı zamanda işgalcilere yardım eden ve onları destekleyenlere karşı da yoğunlaşıyor. ABDnin oluşturmaya çalıştığı polis gücü son dönemlerde gittikçe yoğunlaşan saldırılarla yüzyüze. Son olarak Irakın Kerbela kentinde Irak polisini hedef alan bir saldırı düzenlendi. Daha önce de Bağdatta bir karakola düzenlenen intihar saldırısında 10 kişi hayatını kaybetmişti.
Direnişin hedef aldığı işbirlikçiler yalnızca Irak polis teşkilatından ibaret değil. Irak Geçici Hükümet Konseyi üyeleri de aynı saldırılar ile karşı karşıyalar. CİA karargahına düzenlenen saldırının ardından Petrol Bakanı İbrahim Muhammed Bahr ul-Ulüm ve Geçici Hükümet Konseyi (GHK) üyesi Ahmed Çelebinin yardımcısı Nebil el-Musavinin Mansur semtinde suikast girişiminden kurtulduğu açıklandı. Yine geçtiğimiz hafta içerisinde direnişçiler Bağdatın kuzeydoğusundaki Diyala kentinin valisine bir suikast girişiminde bulundular.
ABD askerleri zorda!
Irakta süren direniş her türden gelişmeye hazırız görünümü yaratmaya çalışan ABDli yöneticileri de çaresizliğe düşürdü. ABDnin Irak fatihlerinden Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, yaptığı bir mülakatta, Iraklıların kendilerini çiçeklerle karşılayacağını sandıklarını tekrarlayarak, saldırıların yoğunlaşması nedeniyle şaşkınlığa düştüklerini ifade etti.
ABDli yöneticiler lokal ve sınırlı saldırılar görünümünden giderek çıkarak açık bir savaşa dönüşen direniş karşısında şaşıra dursunlar, her gün direnişin öfkeli yüzüne tanık olan ve diken üstünde yaşayan ABDli askerlerin huzursuzlukları da artmaya devam ediyor. Bunun en belirgin göstergesi, ABD ordusunda artan intihar vakaları. Son 7 ayda Irakta 13 Amerikan askeri intihar etti. Ordunun, bir düzine kadar askerin ölümünü de, intihar olabileceği gerekçesiyle araştırdığı ifade ediliyor. Normalin üstünde gerçekleşen bu intihar olayları ABD ordusunu alarma geçirdi. Şimdiye kadar 478 ABD askeri psikolojik sorunları nedeniyle ülkelerine geri gönderildi.
Ordu içinde yaşanan sıkıntıları ortaya koyan bir başka gelişme ise, bizzat ABD ordusunun gazetesi olan Stars and Stripesın yaptığı anketle ortaya çıktı. 1935 asker arasında yapılan ankette, askerlerin yüzde 50si morallerinin bozuk, eğitimlerinin de yetersiz olduğunu dile getirmişler. Askerlerin Irakta bulunmalarının amacını açıklayamadıkları, görevlerini tam olarak tarif edemedikleri ya da önemsiz gördükleri de anketle ortaya çıktı. Ankette birçok asker tekrar orduya yazılmayı düşünmediğini belirtirken, bir kısmı da sırf ABD vatandaşı olabilmek için orduya katıldığını itiraf etti. Gerçekten de Iraktaki ABD ordusunun çok önemli bir kısmını vatandaşlık hakkı için askerlik yapan göçmenler oluşturuyor.
ABD ordusunun içinde olduğu çıkmazı kendi halkından gizlemek isteyen Pentagon bu arada büyük bir skandala da imza attı. Ekim ayı başında 11 yerel ABD gazetesinde yayınlanan ve ABD askerlerine ait olduğu ileri sürülen mektupların Pentagon tarafından kaleme alındığı anlaşıldı. Mektuplarda askerlerin Irakın polis ve itfaiye teşkilatlarının yeniden kurulması, su ve kanalizasyon borularının inşası gibi konulardaki çabalarından söz ediliyor. Mektupların içeriğinin tamamen aynı olduğu, hatta bazılarının tamamen birbirinin kopyası olduğu ortaya çıktıktan sonra ordu önce sessiz kaldı. Ancak daha sonra Pentagon yaptığı açıklama ile, mektupların askerlerin inisiyatifleri ile yazıldığını öne sürdü. Ancak mektupların sahipleri oldukları iddia edilen askerlerin söz konusu mektuplardan bihaber olduklarını açıklamaları Pentagonu zor durumda bıraktı.
Direnişin karmaşık yapısı
Gerek ABD, gerekse onun destekçileri, Irakta süren direnişi Saddam yanlılarına ve El-Kaideye bağlamaya çalışıyorlar. Bu çabanın arkasında, direnişin dünya halkları nezdindeki saygınlığını azaltma isteği var. Bu nedenle sık sık ortaya Saddamın son kasetleri çıkıyor, tutuklanan herkesin El-Kaide üyesi olduğu ileri sürülüyor.
Ancak açık ki Iraktaki direniş birbirinden oldukça farklı kesimler tarafından sürdürülüyor. Bunlar arasında Saddam yanlıları olduğu gibi, ABDnin işgaline karşı bağımsız bir Irak isteyen yurtseverler ve islami anlayışa göre örgütlenen çok sayıda farklı grup var. Guardian gazetesinde yayınlanan Zehi Chehab imzalı bir makalede bu konuda şunlar söyleniyor:
Irakı işgalcilerden kurtarmak için savaşanlar Baasçı, Saddamcı değillerdi. Tam tersine, Amerikalıların Irakı işgaline sebep olduğu için Saddam Hüseyini suçluyorlardı. Hatta, Saddam Hüseyin yakalanırsa, kendilerinin onunla ilgili olmadığının açıkça anlaşılacağını söylediler. Kendilerini milliyetçi diye tanımlıyorlardı. Bir başka seferinde ise farklı bir tür direnişin üyeleriyle tanıştım. Bunlar Tikritteki Saddam Hüseyin yandaşlarıydı. Yolda televizyon için çekim yaptığımız sırada yanımıza gelip bir gece önce Amerikalılara saldırdıklarını ve her gün saldırmaya devam edeceklerini övünerek anlattılar. Musul ve Fellucedeki direniş bunlardan da farklı. Burada insanlar daha ziyade İslami siyasi örgütlere üyeler. Hamas ile temasa geçerek tecrübe ve bilgilerinden yararlandıkları yolunda haberler var.
Silahlı direnişe Şiiler de katıldılar
İşgal öncesinde Amerikan kuvvetlerine kök söktürmüş olan güneydeki Şii illeri, işgalle birlikte direnişlerini kuzeye oranla daha farklı bir biçimde sürdürdüler. Silahlı direniş yerine kitle gösterileri düzenleyen Şiilerin, ABD işgaline karşı besledikleri öfke yüzbinlerce Şiinin katıldığı eylemlerde ortaya çıktı. Ancak son bir ay içerisinde Şii bölgelerinde de silahlı direnişin başladığı gözleniyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde ABD işgaline karşı sert tutum alma yanlısı olan Şii lider Mukteda Es Sadra bağlı güçler ile ABD askerleri arasında çıkan çatışmada 3 ABD askeri öldü, 7 asker yaralandı. Çatışmanın nedeninin Sadrın ABD aleyhinde yürüttüğü çalışmalara hız vermesi olduğu belirtiliyor. ABD, kendisi için ciddi bir tehlikeye dönüşebilecek olan Sadrı silahsızlandırmak ve hatta tutuklamak gibi önlemlere başvurabileceğini açıkça ifade etmişti.
ABDnin tasarladığı bir başka önlem ise Şii gruplarını birbirine düşürmek. ABDye daha yakın olan Şii din adamı Sistaniye bağlı güçler ile Sadra bağlı güçler arasında çatışmalar başlamış durumda. Ancak Şiiler arasındaki hoşnutsuzluğun giderek büyümesi ABDnin planlarını bozacak, direnişe farklı bir soluk ve güç katacaktır.
İşgalin değil direnişin safında olmak
Irakta süren direniş nasıl bir siyasal bileşime sahip olursa olsun, emperyalist işgale karşı tamamen haklı ve meşru bir konumdadır. ABDnin içerisinde debelendiği derin açmazı büyüterek, sonunda onu Irak topraklarından ve Ortadoğudan kovacak direnişe destek vermek bugün yapılması gerekeni anlatmaktadır. Irakta süren direnişe verilecek desteğin sınırları işgal altındaki bir ülkenin ulusal bağımsızlığına verilecek desteğin sınırları ile çizilmiştir.
|